Hava Durumu

#Üretim

Yeni Marmara Gazetesi - Üretim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Üretim haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bursa Düşük Karbonlu Üretime Odaklanacak Haber

Bursa Düşük Karbonlu Üretime Odaklanacak

 Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile işbirliğinde ‘Yeşil Dönüşüm ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Bilgilendirme ve İstişare Toplantısı’ düzenledi.   İş dünyasının eğitim ve gelişim platformu BTSO Akademi kapsamında İklim Değişikliği Başkanlığı ile birlikte gerçekleştirilen toplantı BTSO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Batmaz, BTSO Meclis Üyeleri ve iş dünyası temsilcilerinin yoğun katılımıyla düzenlendi. Programda İklim Değişikliği Başkanlığı Başkan Yardımcısı Mehrali Ecer ve alanında uzman isimler, Yeşil Dönüşüm ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve Ulusal Taksonomi, Sanayide Yeşil Dönüşüm ve Yeşil Dönüşüm Finans Araçları gibi önemli konularda bilgiler verdi. Programın açılışında konuşan BTSO Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Batmaz, BTSO Akademi Projesi ile şimdiye kadar 700’ün üzerinde düzenlenen eğitim organizasyonlarından yaklaşık 110 bin BTSO üyesinin faydalandığını söyledi. Batmaz, söz konusu eğitim programlarında iş dünyasını ticarette yaşanan değişim ve dönüşüm sürecine hazırlamak istediklerini ifade etti.  “İhracatçıların maliyetleri artabilir”  Ticaretin kurallarının artık sadece üretim miktarı ve kaliteyle değil, aynı zamanda çevreyle uyumlu, sürdürülebilir bir yapıyla yeniden yazıldığını belirten Batmaz, “Bu yeni düzenin en somut adımlarından biri, Avrupa Birliği tarafından hayata geçirilen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasıdır. 1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek olan bu mekanizmayla birlikte karbon ayak izine duyarlı bir üretim anlayışı, tüm sektörlerimiz için kaçınılmaz hale gelecektir. Bu yeni döneme hızla uyum sağlamamız gerektiği aşikârdır. Aksi takdirde, ihracatta ciddi maliyet artışlarıyla karşılaşma riskimiz bulunmaktadır. Uzmanların öngörülerine göre, bu maliyetler %30’lara kadar yükselebilir. Ancak, her kriz aynı zamanda yeni fırsatları da beraberinde getirir. Bursa iş dünyası olarak bizler, bu süreci bir tehdit değil, bir fırsat olarak görmeliyiz. Yeşil dönüşüm, Bursa’nın yalnızca çevre dostu üretim kapasitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda uluslararası rekabette elini güçlendirecektir.” diye konuştu.  “Bursa’nın sadece bugünü değil, yarını da şekillenecek”  Bu durumu avantaja çevirmek için yapılması gerekenleri paylaşan Batmaz, “Öncelikle, üretim süreçlerimizde enerji verimliliğini artırmalı ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmalıyız. Karbon emisyonlarını ölçerek, bunları azaltmaya yönelik stratejiler geliştirmeliyiz. Döngüsel ekonomi ilkelerini benimsemeli, atık yönetimimizi iyileştirmeliyiz. Çevre dostu üretim standartlarını uygulayarak uluslararası sertifikalarımızı tamamlamalıyız. Bu büyük dönüşümleri bireysel çabalarla gerçekleştirmek elbette kolay değil. İşte burada İklim Değişikliği Başkanlığı ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası gibi kurumlar devreye girmektedir. Gerçekleştirdiği projelerle sadece bugünü değil geleceği de kurgulayan Odamız, Bursa’da yeşil dönüşüme de rehberlik eden bir merkez haline gelmiştir. BTSO olarak firmalarımızın sunduğumuz hizmetlerden çok daha aktif bir şekilde faydalanmasını arzu ediyoruz. Çünkü attığımız her adım, yalnızca bugünü değil, Bursa’nın yarınlarını da şekillendirecektir. Hep birlikte Bursa’yı, çevre dostu üretimin ve sürdürülebilir kalkınmanın merkezi haline getireceğimize inancım tam.” dedi.  “1 Ocak 2026’da SKDM mali yükümlülükleri başlıyor”  Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Mehrali Ecer, Başkanlık koordinasyonunda yapılan “Yeşil Dönüşüm ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Bilgilendirme ve İstişare Toplantıları’nın 14’üncüsünü Bursa’da düzenlediklerini belirterek, toplantıya ev sahipliği yapan BTSO’ya teşekkür etti. Bursa’nın Türkiye’nin ihracatında önemli bir paya sahip olduğunu belirten Ecer, “Bursa birçok sektörde üretim yapan ve özellikle Avrupa Birliği’ne ihracat gerçekleştiren bir şehir. Dolayısıyla Bursa’da yeşil dönüşüm için hazırlıklara hız vermemiz gerekiyor.” dedi. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat ile 2050 yılı için net sıfır emisyon hedefi belirlediğini hatırlatan Ecer, konuşmasına şöyle devam etti: “Avrupa Birliği’nin yeni büyüme stratejisi olan bu anlaşmada bizi ilgilendiren en önemli kısım, sınırda karbon düzenleme mekanizması. Üretiminiz bu mekanizmanın şartlarını yerine getirmiyorsa artık mali yükümlülükleri karşılamak zorundasınız.”  “Yeşil Dönüşüm fonları 3,3 Trilyon dolara ulaştı”  Ülke olarak yaşanan paradigma değişimini aşabilmek adına hazırlık yaptıklarını kaydeden Ecer, Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) kurmak üzere çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Bu sistemde artık son aşamaya geldiklerinin bilgisini veren Ecer, “Bu çalışmayı 2015 yılında başlattık. Sera gazı emisyonlarını izliyoruz. Türkiye’nin emisyonları 550 milyon ton seviyesinde ve dünya emisyonlarının yüzde 1’ine tekabül ediyor. Biz 270 milyon ton emisyonu tesis bazında biliyoruz. Bu sistem sayesinde SKDM mali yükümlülükleri karşısında üreticilerimizi korumuş olacağız.” dedi. Yeşil dönüşüm için en önemli araçlardan birinin de finansman olduğunu ifade eden Ecer, dünya genelinde yeşil finansman fonlarının 3,3 trilyon dolara ulaştığını vurguladı. Paris İklim Anlaşması gereğince gelişmiş ülkelerin her yıl gelişmekte olan ülkelere 300 milyon dolar seviyesinde finansman sağlamak zorunda olduğunu kaydeden Ecer, bu finansmana erişim için Türkiye Yeşil Taksonomi Yönetmeliğini hazırladıklarını ve yakın zamanda yayınlayacaklarını sözlerine ekledi.  “İş Dünyasına rehberlik ediyoruz”  BTSO AB Uyum ve Yeşil Mutabakat Konseyi Başkanı Vedat Kılıç, konsey olarak sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm çerçevesinde küresel ticarette ortaya çıkan yeni sistemlerin sektörler adına oluşturacağı risk ve fırsatları değerlendirdiklerini ve bu doğrultuda iş dünyasına rehberlik edecek çalışmaların koordinasyonunu sağladıklarını belirtti. Özel sektör, kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle ortak akıl ve katılımcılık anlayışıyla hareket ettiklerini ifade eden Kılıç, “Temel amacımız küresel ve ulusal gelişmeleri takip ederek sürdürülebilir üretimin yaygınlaşmasını ve sanayide farkındalık oluşturulmasını sağlamak. Son yıllarda hayatımıza giren ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ ve ‘Yeşil Mutabakat’ gibi kavramları firmalarımız için çok önemli. Bu uygulamaların getirdiği soru işaretlerini gidermek adına mevcut durumun değerlendirilmesi tüm iş dünyası temsilcileri için şart.” dedi.  “Üretim anlayışımızda köklü değişikliler şart”  Sanayi devriminden bu yana süregelen “üret-kullan-at” modelinin çevresel ve kaynak sorunlarına yol açtığını belirten Kılıç, “Dünya genelinde yılda 103 milyar ton hammadde kullanıyoruz, ancak bunun sadece yüzde 10’unu geri dönüştürebiliyoruz. Kaynaklarımız sınırsız değil. Bu nedenle fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kullanımını artırmalı, atık kaynaklarını geri dönüştürerek üretimde kullanmalıyız. Çevreci ve sürdürülebilir bir ekonomik modelin artık kalıcı hale gelmesi gerekiyor. Üretim anlayışımızda köklü değişiklikler yapmak şart. Konsey olarak Bursa ve ülkemizin sanayisini bu yeni sürece hazırlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu süreçlere katkı sağlayan tüm paydaşlara teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı. 

Hibe Desteği Alarak 4,5 Milyonluk Yatırım Yaptı Haber

Hibe Desteği Alarak 4,5 Milyonluk Yatırım Yaptı

Almanya'da 22 yıl yaşadıktan sonra Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu'ndan (TKDK) aldığı destekle Elazığ'daki köyüne dönerek çiftlik kuran Bekir Çetiner, ailesiyle birlikte çalışarak yılda 432 ton süt üretiyor. Aldığı 2.9 milyon lira hibe ile toplam 4,5 milyon liralık yatırım yapan Çetiner, Avrupa'da bu tarz desteklerin olmadığını söyledi.  Elazığ'da yaşayan Bekir Çetiner (46), 2002 yılında Almanya'ya gitti. Almanya'da evlenen ve 5 çocuğu dünyaya gelen Çetiner, ülkesine dönmeye karar verdi. Memleketi Elazığ'a geldiğinde iş fırsatları için araştırma yapan Çetiner, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu'nun (TKDK) destekleriyle karşılaştı. Köyünde çiftlik kurmaya karar veren Çetiner, TKDK Elazığ İl Koordinatörlüğüne başvuru yaptı. Başvurusu kabul edilen Çetiner, Kovancılar ilçesi Yarımca köyüne 240 hayvan kapasiteli çiftlik kurdu. Aldığı 2.9 milyon lira hibe ile toplam 4,5 milyon liralık yatırım yapan Çetiner, çiftliğindeki yaklaşık 170 büyükbaş hayvandan yılda 432 ton süt üreterek, ülke ekonomisine katkı sağlıyor. Çiftlikte eşine yardım eden ve Almanya vatandaşı olan Sema Çetiner de Türkiye vatandaşlığı için başvuru yaptı. Eşi ve çocuklarıyla birlikte çalışan Bekir Çetiner, GES ve modernizayon için IPART 3. Çağrı Dönemi'nde de 6 milyon 400 bin liralık bir proje sundu.  Avrupa'da bu tarz desteklerin olmadığını ve devletin vatandaşın yanında durmadığını belirten Bekir Çetiner, çiftliği Türkiye'de kurmalarının nedenleri arasında verilen desteklerin de olduğunu söyledi. Öz sermaye ile bu riskin altına girilemeyeceğini dile getiren Çetiner, Türkiye'de verilen dana ve süt desteğinin Avrupa'da olmadığını ifade etti. Türkiye'de devletin girişimciye sahip çıktığını vurgulayan Çetiner, 4.5 milyon liranın 2.9 milyon lirasının hibe olarak verildiğini belirtti.  "4.5 milyon liralık yatırımın 2.9'unu hibe olarak temin ettik"  2002 yılında Avrupa'ya gittiğini dile getiren Bekir Çetiner, “Almanya'da yaklaşık 20 yıl kaldım, orada çalıştım ve evlendim. Yaklaşık 22 yıldır da Alman vatandaşı olan eşimle orada yaşıyorduk. 2 yıl önce Türkiye'ye geldik. Çiftlikle alakalı birçok araştırmamız oldu. O sırada TKDK ile tanıştık. Proje hazırladık ve bu aşamada Sertaç Bey'le iletişime geçtik. Kendisinin bize bayağı bir yardımı oldu. Ondan sonra müracaat ettik ve başvurumuz 2021 yılında kabul edildi. Aynı yılın son ayında işletmemiz teslim edildi. Buranın maliyeti 4.5 milyon TL tutarındaydı. Bunun 2.9 milyon TL'sini TKDK desteğiyle temin ettik. Geri kalanını öz sermayemizle hallettik. Birkaç ay sonrasında ise yurt dışından hayvan ithal ettik” dedi.  "Eşim için 1 ay önce Türk vatandaşlığına müracaat ettik"  Şu anda süt işletmeciliği yaptıklarını aktaran Çetiner, “Günde 1 tonun üzerinde süt üretiyoruz. Bunun yanı sıra ithal hayvan işi de yapıyoruz. Yurt dışından getirdiğimiz hayvanları buradaki halka satışa sunuyoruz. Burası 18 dönüm araziye kurulu bir çiftlik. 80 sağmal olmak üzere tam kapasite 240 civarı hayvan barındırabiliyoruz. 3 bin 600 metrekare kapalı alanı var. Yem depolarımız, gübre ve silaj çukurları, sağımhane, bakıcı evi ve revirlerimiz var. Eşim Alman, 5 çocuğumuz var ve işletmemiz aile işletmesi. Genel anlamda eşim ve çocuklarım yardımcı oluyor, işleri biz yürütüyoruz. Eşim için 1 ay önce Türk vatandaşlığına müracaat ettik. İşlemleri tamamlayıp bir yıl içerisinde de vatandaşlığı alacaktır. Eşim Türkiye'yi çok seviyor, burada yaşamayı da ailecek çok seviyoruz. Zaten bundan dolayı dönüp burada yatırım yaptık. Almanya'da da her şey iyiydi ama sonuçta burası bizim ülkemiz. Yatırımları burada yapmak istedik. Eşimle birlikte böyle bir karar aldık ve çocuklarla beraber döndük. Şu anda her şey yolunda” diye konuştu.  “Avrupa'da böyle bir destek yok”  Çetiner, “Yurt dışında böyle destekler yok. Oranın çiftçisi ile konuşuyoruz. Bu işe girmeden önce 2 yıla kadar Avrupa'da araştırma yaptım. Avrupa'da böyle bir destek yok. Devlet, çiftçinin yanında durmuyor. Buraya dönmemizin, böyle bir işletme kurmamızın nedeni, burada aldığımız hibe desteği de çok önemli oldu. Öz sermaye ile bu kadar risk altına girilmez. Türkiye'de dana ve süt desteği var, Avrupa'da bunlar yok. TKDK'nın burada bize çok destekleri oldu. GES için de müracaatlarımızı tamamladık. GES'in yanı sıra bazı ekipmanımız eksik. Onlarla birlikte yeni projemizi sunduk. İnşallah onlar da kabul görür, onaydan geçerse yaklaşık 6.5 milyon TL bir yatırım olacak” şeklinde konuştu. 

Türkiye'de Yıllık 8 Bin Tonun Üzerinde Çiftlik Midyesi Üretiliyor Haber

Türkiye'de Yıllık 8 Bin Tonun Üzerinde Çiftlik Midyesi Üretiliyor

Yalova, Balıkesir ve Çanakkale İlleri Midye Yetiştiricileri Üretici Birliği Başkanı Özerdem Maltaş, Türkiye'de yıllık 8 bin tonun üzerinde çiftlik midyesi üretildiğini ve bunun tamamına yakınının midye dolması şeklinde tüketildiğini söyledi.   Maltaş, yaptığı açıklamada, Türkiye'de çiftlik midyesi üreten çiftlik sayısının giderek arttığını ifade ederek, yıllardır kontrolsüz olan üretimin daha iyi şartlarda kontrollü ve sağlıklı yapılmaya başlandığını kaydetti.  Birliklerinin yeni kurulduğunu belirten Maltaş, sektördeki üreticilerin sorunlarının çözümü, daha verimli üretimin ve sağlıklı tüketimin sağlanmasını amaçladıklarını aktardı.  Çiftlik midyesinin ağırlıklı olarak Marmara Denizi'nde kurulu çiftliklerde üretildiğini belirten Maltaş, 2024 yılında bölgede 35 çiftlikte yıllık 8 bin tondan fazla midye üretildiğini anlattı.  Maltaş, 2020'de 4 bin ton olan çiftlik midyesi üretiminin 8 bin tonun üzerine çıktığını ve bu rakamın yeni yatırımlarla daha da artacağını kaydetti. Gelecekte 50 bin ton gibi bir üretimi kapasitesini hedeflediklerini belirtti.  Mevcut durumda birlik üyesi olan midye çiftliklerinden 21'inin Yalova, Balıkesir ve Çanakkale illerinde denizde kurulu olduğunu dile getiren Maltaş, şunları söyledi:  "Denizde kurulmuş, şamandıralar ile askıda tutulan halatlarda üretiliyor çiftlik midyesi. Deniz tabanıyla herhangi bir yerle teması olmuyor. Halatlarda tutunuyor. Midyeler büyüdükten sonra bizim gemilerimiz var. Onları hasat ediyoruz.Tüketici sağlığını korumak amacıyla hem üründen hem de deniz suyundan her hafta Tarım ve Orman Bakanlığı görevlileri tarafından numune alınıyor. Sürekli analizler yapılıyor. Mikrobiyolojik, toksikolojik, ağır metal ve poliaromatikhidrokarbonlar gibi çeşitli parametrelere bakılıyor, sağlık açısından bir sorun oluşmasın diye."  Midyelerin deniz suyunda yaşayan fitoplankton denen mikroskobik canlıları ve organik atıkları yiyerek beslendiğinden Marmara Denizi'nin temiz kalmasını sağladığını aktaran Maltaş, "Bu nedenle da faydalı bir canlıdır. Beslenme ve büyütülmesinde herhangi bir yem veya kimyasal kullanılmamaktadır. Gerçekte organik bir üretim yapılıyor diyebiliriz." diye konuştu.  2024 yılında Marmara denizinde su sıcaklığının artması dolayısıyla çoğu bölgelerde midye üretiminin olumsuz etkilediğini anlatan Maltaş, "Yavru problemleri, büyüme sorunları ortaya çıktı" dedi.  Maltaş, "Turizm ve yerleşim dolayısıyla Marmara denizinde artık uygun yer bulmak ve yeni çiftlik kurmak kolay değil. Ancak yatırımlar sürüyor. Özellikle Bursa tarafında ilgili bakanlıklardan gerekli tüm izinleri tamamlamış yeni kurulan yatırım aşamasında olan çiftlikler var. Onlar da üretime yakın zamanda dahil olacaklar." ifadesini kullandı.  Midye dolma Türkiye'ye özgü  Maltaş, Türkiye'de yıllık üretilen 8 bin tonun üzerindeki midyenin genellikle iç piyasada ve midye dolma şeklinde tüketildiğini belirterek, şöyle devam etti:  "İç midye olarak da tüketim yapılıyor. Midye dolma da sağlıklı çünkü özenle işleniyor. Tüketimin önemli bölümü çiftlik midyesinden oluyor. Ancak nerden toplandığı ve nasıl yapılığı belli olmayan midyelerden yapılan bazı merdiven altı dolmalar var. Son derece sağlıksız. O yüzden menşeisini sormalı tüketiciler. Nerde üretilmiş, nerede işlenmiş. Çiftlik midyelerinin üretildiği yerin bile sürekli suları analizden geçiyor. Hatta çiftlik yeri 2 yıllık bir araştırma, analiz ve çalışmadan sonra seçiliyor. Öncelik tüketici sağlığıdır."  Kurallı ve kontrollü üretim ihracatı artırabilir  Marmara Bölgesi'nde yeni kurulan çiftliklerle önümüzdeki birkaç yıl içinde üretimin 10 bin tonun üzerine çıkmasının beklendiğini vurgulayan Maltaş, bu üretimin ülke ekonomisine önemli katkı sunacağını kaydetti.  Maltaş, daha önce Ortadoğu ve Rusya'ya yapılan midye dolma ihracatının bugünlerde azaldığına dikkati çekerek, "Artık Avrupa Birliği onaylı tesislerimizde daha kontrollü ve kurallı üretim yapılıyor. İhracat potansiyeli yüksek bir deniz ürünü. Önümüzdeki dönemde artan ihracatla birlikte sektörün çok daha canlı ve verimli olacağına inanıyorum" dedi. 

"10 senede ilk defa bu kadar kazandık" Haber

"10 senede ilk defa bu kadar kazandık"

Türkiye'nin sebze ve meyve üretim merkezlerinden Mersin'de örtü altında yetiştirilen sonbaharla birlikte hasada başlanan salatalık bahçede 30-35 TL bandında alıcı bulması üreticisinin yüzünü güldürdü.   Salatalık üretiminde ülke genelinde ilk sıralarda yer alan Mersin'de, açıkta hasadın bitmesinin ardından örtü altında yetiştirilen ürünlere geçildi. Seralarda Ağustos ve Eylül aylarında fideleri dikilen salatalıklar Ekim ile Kasım aylarında hasat edilirken, üreticisini de sevindirdi. Havaların soğuması nedeniyle 2 günde bir toplanan salatalık, haftada 2 gün hasat edilmeye başlandı. Güzlük salatalıkta hasat sonunun da yaklaşmasıyla birlikte ürün azaldığı için fiyatlar bahçede 35 TL'ye kadar çıktı. 30-35 TL bandında bahçeden alınan salatalık ise pazarlarda 50, marketler de ise 60 ile 75 TL arasında satılması dikkat çekti. Üreticiler, geçen yıl para etmeyen bu yazda 10-15 TL bandında satılan salatalığın güz döneminde üreticisini sevindirdiğini ancak tüketicinin ise aracılar nedeniyle pahalıya aldığını söyledi.  "10 senede ilk defa bu kadar kazandık"  Erdemli ilçesinde örtü altında salatalık üretimi yaptıklarını belirten Ömer Çerçi," Haftada 2 gün hasat ediyoruz. Hasat ettiğimiz ürünü Mersin'e gönderiyoruz. Biz emek verip, masraf ederek ürettiğimiz salatalığı bahçeden 30-35 TL'ye satıyoruz. Marketlere ise 75-80'e satıyor. Onlar bizden iki kat daha fazla para kazanıyor. Biz salatalık üretimini 10 senedir yapıyoruz. 10 senede ilk defa bu kadar para kazandık. Bu sene bizim için fiyatlar iyi oldu" dedi.  Mersin'in salatalık üretiminde önemli bir yere sahip olduğunu aktaran üretici İsmet Ateş," Güzlük salatalığı Ağustos ayında örtü altına diktik. Geçen yıl ürünlerimiz para etmedi, masraflarımız artmıştı. Bu yıl çok şükür para ediyor" diye konuştu.  Havaların soğuması ile birlikte gün aşırı hasadın haftada ikiye indiğine değinen Ateş, güzlük hasada 15-20 gün daha devam edeceklerini ardından da yeni ekim yapılacağını kaydetti.  Şuanda salatalığın bahçeden çıkış fiyatının 30-35 TL bandında olduğunu dikkat çeken, pazarda 50 TL, marketlerde ise 65-70 TL'den başladığını, kendilerini fide ve gübre gibi masrafları nedeniyle onlar kadar kazanamadıklarına da vurgu yaptı. 

Türkiye'nin Tarım Zengini Topraklarından Doğal Lezzetler En Çok Üretilen Ürünler! Haber

Türkiye'nin Tarım Zengini Topraklarından Doğal Lezzetler En Çok Üretilen Ürünler!

Türkiye, coğrafi konumu ve iklim çeşitliliği sayesinde zengin bir tarım potansiyeline sahiptir. Ülkemizde yetişen yüzlerce farklı ürünün yanı sıra, bazı ürünlerde dünyada önemli bir üretici konumundayız. Peki, Türkiye'de en çok üretilen ürünler nelerdir? Gelin, bu sorunun cevabını birlikte inceleyelim. Türkiye'nin Tarım Üretimdeki Gücü: Türkiye'nin tarım sektörü, ülke ekonomisi için önemli bir yere sahiptir. Ülkemiz, tarım ürünleri üretiminde olduğu kadar, bu ürünleri işleyerek katma değer yaratma konusunda da oldukça başarılıdır. Bu çeşitlilik, hem iç tüketimi karşılamamıza hem de önemli ölçüde ihracat yapmamıza olanak tanır. Türkiye'de En Çok Üretilen Ürünler: Türkiye'de üretilen tarım ürünlerinin çeşitliliği oldukça geniş olsa da, bazı ürünler diğerlerine göre daha fazla öne çıkar. İşte Türkiye'de en çok üretilen başlıca ürünler: • Buğday: Türkiye'de en fazla üretilen tarım ürünü buğdaydır. Ekmek, makarna gibi temel gıda maddelerinin ana maddesi olan buğday, ülkemizin her bölgesinde yetiştirilir. • Pamuk: Türkiye, dünyanın önemli pamuk üreticilerinden biridir. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yoğun olarak yetiştirilen pamuk, tekstil sanayimizin temel ham maddesidir. • Şeker Pancarı: Şeker pancarı, şeker üretimi için önemli bir bitkidir. Türkiye'de şeker pancarı üretimi, özellikle İç Anadolu Bölgesi'nde yoğunlaşmıştır. • Çay: Türkiye, dünyanın en büyük çay üreticilerinden biridir. Özellikle Karadeniz Bölgesi'nde yetişen çay, Türk kültürünün vazgeçilmez içeceklerindendir. • Fındık: Türkiye, dünyada fındık üretiminde birinci sırada yer alır. Özellikle Karadeniz Bölgesi'nde yetişen fındık, ülkemizin önemli bir ihraç ürünüdür. • Zeytin: Zeytin ve zeytinyağı üretimi, Türkiye'nin önemli tarım faaliyetlerinden biridir. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen zeytinler, hem sofralık olarak tüketilir hem de zeytinyağı üretimi için kullanılır. • Meyveler: Türkiye'de elma, armut, kiraz, vişne, şeftali, kayısı, üzüm gibi birçok meyve türü yetiştirilir. Bu meyveler, hem iç tüketimde hem de ihracatta önemli bir yere sahiptir. • Sebzeler: Domates, patates, soğan, biber gibi sebzeler, Türkiye'de en çok üretilen tarım ürünleri arasındadır. Üretimin Coğrafi Dağılımı: Türkiye'nin farklı bölgelerinde farklı tarım ürünleri yetiştirilmektedir. Örneğin: • Karadeniz Bölgesi: Çay, fındık, mısır • Ege Bölgesi: Zeytin, üzüm, incir • Akdeniz Bölgesi: Portakal, limon, muz • İç Anadolu Bölgesi: Buğday, şeker pancarı • Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Pamuk, buğday Üretimin Geleceği: Türkiye'nin tarım potansiyeli oldukça yüksektir. Ancak iklim değişikliği, su kaynaklarının azalması ve küresel rekabet gibi faktörler, tarım sektörünü etkilemektedir. Bu nedenle, sürdürülebilir tarım uygulamalarına geçiş yapmak, su yönetimini etkin hale getirmek ve tarım teknolojilerini geliştirmek büyük önem taşımaktadır.

Kahve Severler İçin Rehber: Dünyanın En Ünlü Kahve Üretim Bölgeleri Haber

Kahve Severler İçin Rehber: Dünyanın En Ünlü Kahve Üretim Bölgeleri

 1. Latin Amerika: Brezilya - Dünyanın En Büyük Üreticisi: Brezilya, dünya kahve üretiminde birinci sıradadır. Ülke, yıllık milyonlarca ton kahve üretimi ile küresel pazarın büyük bir kısmını karşılar. - Bölgeler: Minas Gerais, São Paulo, Espírito Santo ve Bahia, Brezilya'da kahve üretiminin yoğunlaştığı bölgelerdir. Kolombiya - Kaliteli Arabica Kahvesi: Kolombiya, yüksek kaliteli Arabica kahvesi üretimi ile tanınır. Ülkenin kahve çekirdekleri, dengeli asidite ve zengin aromalarıyla bilinir. - Bölgeler: Antioquia, Huila, Tolima ve Nariño, Kolombiya'da kahve yetiştirilen başlıca bölgelerdir. Orta Amerika - Kosta Rika: Kosta Rika, zengin volkanik toprakları ve elverişli iklimi sayesinde yüksek kaliteli Arabica kahvesi üretir. Tarrazu bölgesi, ülkenin en ünlü kahve üretim alanlarından biridir. - Guatemala: Antigua, Huehuetenango ve Atitlán, Guatemala'da kahve yetiştirilen başlıca bölgelerdir. Bu bölgeler, karmaşık tat profilleri ve yüksek asiditeye sahip kahveler üretir. - Honduras ve El Salvador: Bu ülkeler de kaliteli kahve üretimi ile bilinir ve Orta Amerika'nın önemli kahve üreticileri arasında yer alır.    2. Afrika: Etiyopya - Kahvenin Anavatanı: Etiyopya, kahve bitkisinin doğal olarak yetiştiği ve ilk kez keşfedildiği yerdir. Ülkenin kahveleri, zengin ve çeşitli tat profilleri ile ünlüdür. - Bölgeler: Sidamo, Yirgacheffe ve Harrar, Etiyopya'da kahve yetiştirilen başlıca bölgelerdir. Kenya - Kaliteli Arabica Kahvesi: Kenya, yüksek kaliteli Arabica kahvesi üretimi ile bilinir. Kenya kahvesi, yüksek asidite, meyvemsi tatlar ve canlı aromalarıyla tanınır. - Bölgeler: Nyeri, Kiambu ve Kirinyaga, Kenya'nın önde gelen kahve yetiştirme bölgeleridir. Tanzanya - Dağlık Bölgeler: Tanzanya'nın yüksek bölgelerinde yetişen kahveler, zengin tat profilleri ve yüksek asidite ile bilinir. Kilimanjaro Dağı etekleri, kahve üretimi için ideal koşullara sahiptir.  3. Asya ve Pasifik: Vietnam - Dünyanın İkinci Büyük Üreticisi: Vietnam, dünya kahve üretiminde Brezilya'dan sonra ikinci sıradadır. Ülke, özellikle Robusta kahvesi üretimi ile öne çıkar. - Bölgeler: Central Highlands, Vietnam'da kahve üretiminin yoğunlaştığı ana bölgedir. Endonezya - Farklı Tat Profilleri: Endonezya'nın kahveleri, özellikle Sumatra, Java ve Sulawesi adalarından gelir. Bu kahveler, düşük asidite ve zengin, topraksı tat profilleri ile bilinir. - Sumatra: Sumatra kahvesi, güçlü gövde ve zengin, topraksı tatlarıyla ünlüdür. - Java ve Sulawesi: Java ve Sulawesi kahveleri, karmaşık tat profilleri ve düşük asidite ile dikkat çeker. Hindistan - Kaliteli Kahve Üretimi: Hindistan, hem Arabica hem de Robusta kahvesi üretir. Ülkenin güney bölgeleri, kahve yetiştirmek için elverişli iklim ve toprak koşullarına sahiptir. - Bölgeler: Karnataka, Kerala ve Tamil Nadu, Hindistan'ın başlıca kahve üretim bölgeleridir.  4. Karayipler: - Jamaika: Blue Mountain bölgesi, dünyanın en pahalı ve prestijli kahvelerinden biri olan Jamaika Blue Mountain kahvesini üretir. Bu kahve, zengin tat profili ve düşük asiditesi ile bilinir. - Porto Riko: Porto Riko, yüksek kaliteli kahveleri ile ünlüdür ve Karayipler'in önemli kahve üreticilerinden biridir. Hawaii, ABD - Kona Kahvesi: Hawaii'nin Kona bölgesi, yüksek kaliteli ve aromatik kahveleri ile tanınır. Kona kahvesi, volkanik topraklar ve elverişli iklim koşulları sayesinde eşsiz bir tat profiline sahiptir.

Başkan Şadi Özdemir Esnafın Sofrasına Konuk Oldu Haber

Başkan Şadi Özdemir Esnafın Sofrasına Konuk Oldu

Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, üreticiyle tüketiciyi aracısız bir şekilde buluşturan üretici pazarını gezdi. Nilüfer'in dört farklı mahallesinde kurulan üretici pazarlarının çiftçilere destek olduğunu söyleyen Başkan Şadi Özdemir, “Nilüferli hemşerilerimiz de bu pazarlarda taze ürünlere kolayca erişebiliyor” dedi.   Nilüfer Belediyesi, yerel üreticileri desteklemek ve vatandaşların doğrudan ürünlere ulaşmasını sağlamak için hayata geçirdiği 'üretici pazarları' hem çiftçilere hem de tüketicilere kazandırıyor. Nilüfer'in dört ayrı mahallesinde haftanın dört günü düzenlenen üretici pazarları, üretici ve tüketiciyi aracısız olarak bir araya getiriyor. Her hafta salı günleri Görükle, çarşamba günleri Konak, cumartesi günleri Çamlıca ve pazar günleri Karaman Mahallelerinde kurulan üretici pazarlarında tezgah açan çiftçiler, tarlalarında yetiştirdikleri ürünleri aracısız ve komisyonsuz satma fırsatı yakalarken, vatandaşlar da en taze ürünlere erişebiliyor.  Konak Mahallesi'nde kurulan üretici pazarını ziyaret ederek tezgahları tek tek dolaşan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, hem vatandaşların hem de çiftçilerin sorun ve talepleriyle yakından ilgilendi. Nilüfer Belediyesi olarak tarımda katma değeri ve verimi artırarak yerli üreticiyi desteklemeye devam edeceklerinin altını çizen Başkan Şadi Özdemir, tarımın canlanması ve çiftçinin emeğinin karşılığını alması için çalışmalarını sürdüreceklerini vurguladı. Üretici pazarlarının bu amaca hizmet eden güzel bir örnek olduğuna dikkat çeken Başkan Özdemir, şunları söyledi:  "Üretici pazarlarımızda çiftçilerimiz, tarlalarında ürettikleri sebze ve meyveleri doğrudan tezgaha getirerek, vatandaşlarımıza taze ürünler sunuyor. Üretici pazarlarına dışarıdan ürün getirilmesine kesinlikle izin vermiyoruz. Böyle bir durumun tespit edilmesi halinde, ilgili kişilerin tezgah açma izinlerini iptal ediyoruz. Bu sayede yerli çiftçimizi de destekliyoruz.”  Başkan Şadi Özdemir, ziyaretinde pazarcı esnafının kurduğu sofraya da konuk olarak onlarla bir süre sohbet etti.  Çiftçiler de Nilüfer Belediyesi'nin üretici pazarlarında tezgah açan yerli üreticilerden herhangi bir kira, elektrik ve su ücreti talep etmemesinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. 

Bursa Ticaret Ve Sanayi Odası Başkanı Burkay'ın Açıklamaları Haber

Bursa Ticaret Ve Sanayi Odası Başkanı Burkay'ın Açıklamaları

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay, "Çin menşeli elektrikli araçlara daha önce getirilen yüzde 40 ek verginin 8 Temmuz tarihinden itibaren tüm yakıt türleri için uygulanması konusunda yapılan düzenlemeler, ekonomi yönetimimizin üretim ve ihracat odaklı büyüme kararlılığını gösteren, yerinde ve önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir" dedi.  Ticaret Bakanlığının Çin'den ithal edilen elektrikli ve hibrit motorlu araçlar için yüzde 40 ilave ek gümrük vergisi uygulamasına destek verdiklerinin altı çizen Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay, "Ülke olarak dış ticarette verdiğimiz açığın yüzde 40’a yakını Çin ile yaptığımız ticaretten kaynaklanmaktadır. Bu ülkeden son dönemde ithal edilen araçların yüksek hacmi, cari açığımızı daha da derinleştirmekte ve döviz rezervlerimize ciddi bir yük getirmektedir. Sadece ülkemizde değil, Avrupa Birliği ülkelerinin de ilave gümrük vergisi hazırlığı içinde olduğu ithal Çin araçları için yapılan düzenleme, cari açığımızı azaltmak ve yerli üretimi desteklemek amacıyla gerçekleştirilen stratejik bir hamledir. Yapılan düzenleme için Ticaret Bakanımız Prof. Dr. Ömer Bolat’a ve bakanlık yetkililerimize teşekkürlerimizi sunuyorum" dedi.  "Türkiye’nin büyüme yolculuğunu ithalatla değil, nitelikli yatırımlar, yüksek teknolojili üretim ve ihracatla gerçekleştirmeliyiz"  Yerli sanayi ve yerli ekonomi politikalarının desteklenerek ülke ekonomisinin güçleneceğine dikkat çeken Burkay, "Hem genel ticaret dengesi hem de ekonomimizin bel kemiği olan yerli sanayimizin desteklendiği ekonomi politikaları, üreticilerimizin rekabet gücünü artırarak, ülkemizin ekonomik bağımsızlığını güçlendirecektir. Unutmayalım ki, güçlü bir ekonomi, güçlü bir sanayi ile mümkündür. Bu nedenle Türkiye’nin ithalat cenneti olarak değil, yüksek teknolojili üretim merkezi olarak değerlendirilmesi en önemli beklentimizdir. Dolayısıyla Türkiye’nin büyüme yolculuğunu ithalatla değil, nitelikli yatırımlar, yüksek teknolojili üretim ve ihracatla gerçekleştirmeliyiz.  Bu kapsamda yerli ve milli otomobil projemiz Togg’a ve uluslararası yatırımlara ev sahipliği yapan Bursa, gerek otomotiv endüstrisindeki üretim yeteneği ve yetişmiş insan gücü, gerekse de coğrafi avantajlarıyla küresel yatırımcılara sunduğu eşsiz fırsatlar ile en doğru adres konumundadır“ diye konuştu. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.