Hava Durumu

#Usta

Yeni Marmara Gazetesi - Usta haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Usta haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

65 Yıllık Usta... Haber

65 Yıllık Usta...

Kütahya'da 65 yıldır ayakkabı tamirciliği yapan 78 yaşındaki Mehmet Ersulak, mesleğin giderek yok olmaya başladığını söyledi. Ersulak, "Yıllarca çıraklık, kalfalık, ustalık yaptım. Ama artık bu meslek bitti diyebiliriz. Çünkü yetişen yok" dedi. Fabrikaların kurulmasıyla el emeği üretimin gerilediğini dile getiren Ersulak, "Sen iki tane yaparsın, fabrika beş tane yapar. Sürümden kazanıyorlar. Bizim el emeğimizle rekabet edilemez hale geldi. O yüzden imalat da kalmadı, yapan da yok" ifadelerini kullandı. Tamir işlerinin hâlâ sürdüğünü ancak eskisi gibi yoğunluk yaşanmadığını belirten usta, "İşler birikip birikip akşama kadar devam ediyor ama kış ayına giriyor olmamıza rağmen şimdilik bir yoğunluk yok" diye konuştu. Yeni neslin bu mesleğe ilgi göstermediğini vurgulayan Ersulak, "Eskiden çocuk boş gezmesin diye getirip yanımıza verirlerdi. Oradan meslek öğrenirdi. 65-70'li yıllardan sonra herkes dağıldı, çünkü kazanç yetmez oldu. Şimdi çırak bulmak imkânsız" dedi. Kütahya'da artık ayakkabı üretimi yapan ustaların da çok azaldığını ifade eden Ersulak, "Şu anda sadece Şevelli İş Merkezi'nde Sami isimli bir arkadaş üretim yapıyor. Bir de burada Hacı Ötem var, o da sipariş üzerine çalışıyor. Onun dışında kimse yok. Elle yapılan ayakkabı kalmadı, sadece siparişle üretim yapılıyor" şeklinde konuştu. Mehmet Ersulak, mesleğe ilgi duyan gençlere çağrıda bulunarak, "Yapabilecek olanlar yapsın isterim ama yapacaklarını da sanmıyorum. Eski işlerimiz, eski bereketimiz kalmadı. Yağış olur, kar olursa tamir işi biraz artar ama şu an o da yok" dedi.

İşçi olmadığı için sanayideki araçlar geç teslim ediliyor Haber

İşçi olmadığı için sanayideki araçlar geç teslim ediliyor

Elazığ'da oto tamiri sektöründe yetişmiş eleman eksikliği yaşanırken, ustalar 50 bin liraya işçi bulamadıklarını belirtti.   Elazığ'da maddi getirisi yüksek olmasına rağmen bazı mesleklerin gençler tarafından tercih edilmemesi işçi sıkıntısını beraberinde getirdi. İşverenler aylık 15 bin liraya çırak, 50 bin liraya ise çalıştıracak kalfa ve usta bulamamaktan yakınıyor. Türkiye genelinde olduğu gibi Elazığ'da da oto tamiri sektöründe kalifiye eleman eksikliği sorunu gün geçtikçe artıyor. Mesleğin ustaları, işlerini devredecek çırak ve kalfa bulmakta zorluk çekiyor. İşçi sıkıntısından dolayı müşterilerin araçlarının geç çıktığı oto sanayide 30 yıldır çalışan Zülfü Kantarcıoğlu, vatandaşların artık çocuklarını iş öğrenmek için sanayiye göndermediklerini ifade etti.  Çırakların yetişmediğini ifade eden kaporta ustası Zülfü Kantarcıoğlu, "Yaklaşık olarak, 30 yıldır sanayi sitesinde çalışıyorum. İşimi severek yapıyorum. Zorlu iş şartları altında çalışıyoruz. Bulunduğumuz iş ortamı biraz sıkıntılı fakat mecburen bu sıkıntıya katlanıyoruz. Şu anda çırak bulamıyoruz. Çünkü çırakları sanayi meslek okullarına kayıt ettirdiğimiz için, haftalık ücret bin 500 lira veriyoruz. Bin 500 de okul destek parası veriyoruz. Ne yazık ki kimse evladını iş öğrenmek için sanayiye göndermiyor. Bu yüzden de çırak yönünden sıkıntı çekiyoruz. Yaz döneminde öğrenciler yine geliyor. Ancak, bir şey öğretemiyoruz. Yaz tatili kısa olduğu için pek bir şey öğrenemiyorlar. Benim zamanımda, bir dükkanda beş çırak çalışırdı. İşi öğrenmek için ücretsiz çalışıyorduk. Ama şu anda para verdiğimiz halde çırak bulamıyoruz. Sanayide 15 bin çırak alıyor. 50 bin lira da usta maaş alıyor. Öğle yemekleri veriliyor. Çıraklar okullara gittikleri için sigorta uygulanmıyor. Ama ustaların sigortaları da ödeniyor. Hala usta ve çırak bulamıyoruz. İşçi fazlalığı olduğu zaman bir araç kapasitesi 10 gün ise 5 güne düşüyor. Araçlar daha erken teslim ediliyor. Şu anda tek olduğumuz için sıkıntı yaşıyoruz. Takım ve malzemeleri kendimiz alıyoruz. Parça sökümünde yardım gerektiği zaman yardım edecek birisini bulamıyoruz. Sanayi sitesinin hali şu anda kötü" dedi. 

'Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülü'ne Layık Görülen Usta, Yeni Ustalar Yetiştiriyor Haber

'Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülü'ne Layık Görülen Usta, Yeni Ustalar Yetiştiriyor

Bursa'nın İznik ilçesinde geleneksel motifler kullanarak 54 yıldır çini ve seramik ustalığıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 'Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülü'ne layık görülen Adil Can Güven ve eşi Nursan Güven, mesleğini öğrenmek isteyenlere ömürlerinin sonuna kadar destek olacaklarını söyledi.   Bursa'nın İznik ilçesindeki atölyesinde çalışmalarını sürdüren 71 yaşındaki Adil Can Güven'in geleneksel malzeme ve teknikler kullanarak yaptığı ürünler, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 'sanat eseri' olarak kabul edildi. Çocukluk yıllarında dayısı ile mesleği öğrenen Güven, Çanakkale, Kütahya ve Bursa'nın İnegöl ilçesindeki ustaların yanında da eğitimler aldı. Bursa Uludağ Üniversitesi İznik Meslek Yüksekokulu El Sanatları Bölümü Çini Sanatı ve Tasarımı alanının kurulmasıyla 5 yıl öğretim elemanı olarak dersler veren Güven, hayat arkadaşı Nursan Güven ile birlikte 27 Kasım'da Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni"nde ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan aldı.  Sanatında 54 yılı geride bıraktığını, hem okulda hem de atölyesinde bir çok öğrenci yetiştirdiğini belirten Adil Can Güven, "Yaşayan İnsan Hazinesi Ödülünü aldığımız için gururluyuz. Önemli olan o ödülün bana verilmesi değil, o ödül İznik'in, İznik kültürünün ödülüdür aslında. Bu ödül sadece bir ödül olmakla kalmıyor büyük bir görevdir aslında. Yani bu kültürü yaymak, ileriye götürmek, yeni ustalar edindirmek görevi bana verilmiştir. Ben bunu öyle addediyorum" diye konuştu.  Güven, İznik çinisinin tespit edilemeyen birçok özellik ve kriterinin ortaya çıkarılması için yıllardır İznik'te üniversite bünyesinde araştırma birimi kurulmasını hayal ettiğini sözlerine ekledi.  42 yıldır eşiyle birlikte sayısız çalışmaya imza atan Nursan Güven ise, de seramik ve çini eserler üretmeye evlendikten sonra başladığını, atölyelerinde hem çocuklarını hem de birçok öğrenciyi yetiştirdiklerini kaydetti. Hayatlarının çini ve seramikle şekillendiğini anlatan Güven, "42 yıldır beraberiz, sabah kalkıyoruz çini ve seramikle, akşam yatıyoruz çini ve seramikle. Bu sanata ömrümüzü adadık. İki oğlumuzu yetiştirdik atölyede, onlar da iyi usta oldular. Şimdi gelinimiz var, onu yetiştiriyoruz. O da güzel şeyler yapmaya başladı Yaşayan İnsan Hazineleri ödülünü Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan almamızın hemen ardından birde torunumuz dünyaya geldi iki mutluluğu bir arada yaşadık" diye konuştu. 

Artan Ayakkabı Fiyatları, İnsanları Ayakkabı Tamiratına Yöneltti Haber

Artan Ayakkabı Fiyatları, İnsanları Ayakkabı Tamiratına Yöneltti

Sivas’ta 40 yılı aşkın bir süredir ayakkabı tamiri yapan Gökhan Uygur, vatandaşların artan ayakkabı fiyatları nedeniyle yeni ayakkabı almak yerine mevcut ayakkabılarını tamir ettirdiklerini söyledi.   Bir dönem ayakkabı tamir ettirmek yerine yenisini alanlar, ayakkabı fiyatlarının artmasından sonra ayakkabı tamirine yöneldi. Son zamanlarda artan taleplerle birlikte ayakkabı tamircileri, artan iş yüküne yetişmekte zorlanıyor. Sivas’ta babasından kalma dükkanda 40 yılı aşkın bir süredir ayakkabı tamirciliği yapan Gökhan Uygur, çırak bulamamaktan dolayı dertli. Artan taleplerden dolayı fazla mesai yapan Uygur, işlerini yetiştirebilmek için fabrikasyon uygulamaları yapmaya başladı.  “Bu mesleğe talep yok”  Meslekte çırak yetişmediğini ifade eden Uygur,” Mesleğe 6 yaşında babamın yanında başladım. 40 seneden fazla bir süredir bu mesleği yapıyorum. Müşterilerimin getirdikleri ayakkabıları sanki kendi ayakkabılarımı tamir ediyormuş gibi davranıyorum. Müşterilerimi mutlu etmek beni de mutlu ediyor. Bu mesleğe talep yok. Herkes çocukları mevki makam sahibi olsun istiyor. Bu memleketin bu işleri yapanlara da ihtiyacı var. Herkes gibi bizim de sıkıntımız çırak yetişmemesi. Gençler ilk etapta alacağı parayı düşünüyor o yüzden de çırak yetişmiyor” dedi.  “Hiç yapmadığımız tamirleri yapıyoruz”  Vatandaşların artan ayakkabı fiyatlardan dolayı ayakkabı tamirine yöneldiğini belirten Uygur, ” Toplum olarak israfa alışmıştık. Vatandaşlar ayakkabı fiyatlarının artmasından dolayı 2 bin-3 bin liraya aldıkları ayakkabıları yırtıldığı zaman hemen kaldırıp artık çöpe atmıyorlar. Bu sebepten dolayı insanlar ayakkabılarını tamir ettirmeye başvurmaya başladılar. İnsanların maddi yönden alım gücü olmadığı için tamirata yöneldiler. Bizde elimizden geldiği kadar makul fiyatlara tamir etmeye çalışıyoruz. Eskiden hiç yapmadığımız tamirleri yapıyoruz ve artık fabrikasyon tamirleri dediğimiz tamirleri yapmaya başladık” diye konuştu. 

HKP USTA HİKMET KIVILCIMLI’YI ANDI Haber

HKP USTA HİKMET KIVILCIMLI’YI ANDI

HABER / İSMAİL KEMAL KEMANKAŞ    İl Başkanı Halil Ağırgöl, usta lakabı ile tanınan Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın hayatını anlatırken, “Çocukluğunun ilk yıllarını Priştine’de geçiren Hikmet Kıvılcımlı, burada İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle ortaya çıkan sevince ve Balkan Savaşlarının getirdiği hezimete bizzat tanık olmuştur. Balkan Savaşlarından sonra ailesiyle birlikte Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmış ve Kuşadası’nda Jandarma subayı olan dayısının yanına yerleşmiştir. İlk ve ortaokulu Kuşadası’nda bitirmiştir. Lise eğitimine Muğla İdadisinde başlamış, ancak Mütareke koşullarında eğitimine ara vermek zorunda kalmıştır. Mütareke Dönemi Hikmet Bey için bir dönüm noktası olmuştur. İzmir’in işgal edilmesi ve teyzesinin öldürülmesi nedeniyle eğitimini yarıda bırakmış, Yunan askerlerinin Batı Anadolu’da başka yerleri de işgal etmesi üzerine yerel Kuva-yı Milliye birliklerine katılmıştır. Önce Yörük Ali Efe’nin yanında Yunanlılara karşı mücadele etmiştir. Daha sonra dayısının ölmesi ve ailesinin kalan üyelerinin Batı Anadolu’yu terk etmesi üzerine cephe gerisine çekilmiştir. Kıvılcımlı’nın bundan sonra cephe gerisinde hizmet verdiği iddia edilmişse de Kıvılcımlı, bu iddiayı reddederek cephe gerisinde hizmet vermediğini, bunun yerine Köyceğiz Kuva-yı Milliye Askeri Komutanı olarak komutanlık görevini ifa ettiğini söylemiştir. Kıvılcımlı’nın biyografisini yazan araştırmacılar da Kıvılcımlı’nın sözlerini aynen geçerli saymışlardır. Kıvılcımlı bu dönemde Muğla’da yayın yapan Menteşe gazetesinde muhtevasını Kuva-yı Milliye yanlısı yazıların oluşturduğu makalelerini kaleme almaya başlamıştır. Söz konusu yazılar kendisinin yazarlık kariyerinin ilk örnekleri olması hasebiyle önem arz etmektedir. Batı Anadolu’da Yunan işgalinin giderek genişlemesi üzerine yerel direnişlerden umudu kesen Kıvılcımlı, İstanbul’a gitmiş ve Vefa Lisesine kaydolmuştur. Ancak kendi ifadesiyle Lise Müdürü’nün karşısına Kuva-yı Milliye kalpak ve çizmeleriyle çıktığı için tepki çekmiş ve bu yüzden kimi araştırmacılara göre lise sınavlarını dışarıdan vermiştir. Lise diplomasını aldıktan sonra Mekteb-i Tıbbiyeye başvurmuş, ancak yaşı küçük olduğu için ilk seferinde bu okula alınmamıştır. İkinci kez başvurup kayıt yaptırmayı başardığı Mekteb-i Tıbbiyeye girdiği ilk zamanlarda muhafazakâr ve milliyetçi bir karaktere sahip olan Kıvılcımlı, ikinci sınıftan itibaren önce Fransız Komünist Partisi’nin yayınlarını okumaya başlamış, daha sonra Dr. Şefik Hüsnü (Değmer) ve Burhan Asaf’ın (Belge) etkisiyle komünizmi benimsemiştir. Tıp eğitimini yarıda bırakarak Ankara’ya geçmeye çalışmıştır. Ancak kendisinin aktardığına göre ordu emrinde tıp eğitimi aldığından derslere devam etmesi emredilmiş, bu yüzden de okulu bırakmamıştır. Kıvılcımlı 1922 yılında Darülfünunda Millî Mücadele muhalifi öğretim görevlilerine karşı düzenlenen protestolara katılmış ve derslere girmeyen öğrencilerden birisi olmuştur. Boş zamanlarında İstanbul’da Rum asıllı bir ziraatçının yanında çalışmaya başlamış, ancak Türklere daha az ücret verildiğini iddia ederek buradan kısa sürede ayrılmıştır. Komünizmi benimseyen Kıvılcımlı, 1921 yılında kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) kurucu üyelerinden birisi olmuştur. Bazı kaynaklarda ise TKP’ye 1923 yılında üye olduğu iddia edilmiştir. Cumhuriyet’in ilan edilmesinden hemen sonra TKP’nin Türkiye’deki aşırı sol örgütleri birleştirmek amacıyla topladığı kongreye katılmış ve bu sayede TKP’nin önde gelen üyelerinden birisi haline gelmiştir. 1925 yılında Tıbbiye’den mezun olmuş ve psikiyatri alanında uzmanlaşmıştır. Aynı yıl içinde önce TKP’nin gençlik kolları başkanlığı görevini yürütmüş, daha sonra da TKP’nin Merkez Komitesine seçilmiştir. Komünizmle ilgili ilk yazısı da aynı tarihlerde yayımlanmıştır. Yazdığı yazılar ve 1 Mayıs 1925’te dağıtılan bir bildirgede adının geçmesi nedeniyle Takrir-i Sükûn Kanunu’na göre Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmış ve on yıllık kürek cezasına çarptırılmıştır. Ancak hapishanede bir yıl kaldıktan sonra 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmiş ve Kıvılcımlı, ceza aldığı suçun yeni Ceza Kanunu’na göre suç olmaktan çıkarılması nedeniyle tahliye edilmiştir” dedi.    İl Yöneticisi Zeynep Yağlı’da, “Tarih tezinde genel olarak medeniyet kavramını incelemeye çalışan Kıvılcımlı, insanlığın başından geçenleri yazısız tarih ve yazılı tarih olarak ikiye ayırmıştır. Yazısız tarih tarihöncesi iken, yazılı tarih, yazının bulunmasından itibaren insanlık tarihinin tamamıdır. Kıvılcımlı, yazılı tarihi de “Antika” ya da “Eskiçağ Tarihi” ve “Modern Tarih” olmak üzere iki ayrı grup altında incelemiştir. Antika ya da Eskiçağ Tarihi, yazının icadından 14. yüzyıla kadar geçen zamanın tarihi iken, Modern Tarih 14. yüzyıl sonrasındaki dönemi içermektedir. Özellikle Eskiçağ Tarihi olarak adlandırdığı döneme önem veren Kıvılcımlı, bu dönemi “barbarların medeniyetle güreşip medenileşmesi” olarak tanımlamış ve sınıflı toplumların nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışmıştır. İnsanları “maddi tekniği ve konuşma yetisini kullanmayı bilen hayvanlar” olarak tasvir etmiş, toplumları da insanların oluşturduğu topluluklar olarak nitelendirmiştir. Hikmet Kıvılcımlı Tarih tezini oluştururken Karl Marx, Friedrich Engels, İbni Haldun, Lewis Henry Morgan, Mustafa Naîmâ, Jean-Jacques Rousseau, Jules Michelet, Arnold Toynbee, Gordon Childe, ClaudeLevi-Strauss, Arthur de Gobineau, Celal Nuri İleri, FrantzFanon ve OswaldSpengler gibi yerli ve yabancı çok sayıda fikir adamından etkilenmiştir. Toplumları barbarlar ve medeniler olarak sınıflandırmış, medeniyet kavramını barbarlardan ayırarak barbar toplumlarda medeniyetin olamayacağını iddia etmiştir. Ancak Kıvılcımlı’da barbarlık olumsuz karşılanan bir tabir değildir. Zira barbar topluluklar, medeniyetin ve teknolojinin yayılmasına katkıda bulunmuşlardır. Ayrıca Kıvılcımlı’ya göre medeniyet geliştikçe iktidarlar ve devletler halka karşı daha da vahşi bir çehreye bürünmüşlerdir. Medeniyetleri de “bitkisel” ve “hayvansal” olarak sınıflandırmıştır. Irmak boylarındaki medeniyetlerin yayılmasını bitkilerin kök salmasına benzeterek bu medeniyetleri bitkisel medeniyetler olarak adlandırmıştır. Grek ve Roma gibi kıtalara yayılan medeniyetleri ise hareketliliklerinden dolayı hayvansal medeniyet olarak isimlendirmiştir. Kıvılcımlı’nın tarih yazımına ilişkin özgün fikirleri vardır. Amerikalı sosyolog ve tarihçi ImmanuelWallerstein’ın Dünya Sistemi Teorisi’ne benzer bir şekilde bütün toplumların birbiriyle ilişkili olduğunu iddia etmiştir. Bundan dolayı tarihi bir olgu hakkında monografi yazmanın yanlış olduğunu ve bu tip eserlerin tarihi anlamak konusunda yetersiz kalacağını savunmuştur. Ayrıca tarihteki benzerlik ve farklılıkların ortaya çıkarılabilmesi için siyaset bilimi, iktisat, sosyoloji ve ilahiyat gibi bilimlerden yararlanılması gerektiğini ve bilgi kırıntılarına boğulmaması gerektiğini kanıtlamaya çalışmıştır. Bunun dışında Marksist tarih yazımına uygun olarak tarihin temelinin üretim olduğunu savunmuştur. Ancak buradaki üretim kavramının sadece ekonomik alanı kapsamadığını; coğrafya, tarih ve insan da üretimin bir parçası olduğunu yazmıştır. Yine Marksist görüşe uygun olarak tarihte hiçbir tesadüfün olmadığını ve yüzde yüz determinist olduğunu iddia etmiştir” dedi.    Toplantıda ayrıca, Filistin meselesi ile ilgili Kıvılcımlı "nın makaleleri üzerinden AB ve ABD'nin  bölgedeki BOP projesi , Hindistan’dan Akdeniz'e yapılacak ticaret yoluyla bölgenin yine karıştırılması  . FKÖ ve Hamas'ın izledikleri siyasetler konuşuldu.

3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu, İçeriği ve Kapsamı Haber

3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu, İçeriği ve Kapsamı

HABER / FATMA ÖZTÜRK Ancak 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu, özünde neyi ifade eder? Bu kanunun kapsamı tam olarak neleri içerir? 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu, çırak, kalfa ve ustaların eğitimi ile ilgili önemli düzenlemeler içeren bir yasadır. Bu kanunun kapsamı ise şu başlıklar altında toplanabilir: 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu Kapsamı 1. Çıraklık Eğitimine Katılabilmenin Şartları: - En az ilköğretim okulunu tamamlamış olmak, - 14 yaşını doldurmuş, fakat 19 yaşını henüz geçmemiş olmak, - Mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun bir fiziksel ve sağlık durumuna sahip olmak. 2. Çıraklık Eğitimine Başvuru Süreci: - İşyerine en yakın bulunan Mesleki Eğitim Merkezinden 4 çıraklık sözleşmesi temin edilir. - Sözleşmeler, çırak, velisi ve işveren tarafından imzalanır ve firmanın bağlı olduğu Oda'ya onaylatılır. - Ardından, çıraklık sözleşmelerinin temin edilmiş olduğu Mesleki Eğitim Merkezine başvuru yapılır. 3. Kalfa Olma Süreci: - Çıraklık eğitimini tamamlayan kalfa adayları, ilk kalfalık sınavına girip başarılı olmaları durumunda Mesleki Eğitim Merkezlerinden Kalfalık Belgelerini alırlar. 4. Usta Olma Süreci: - Mesleki olarak gelişimlerini sürdüren ve belirli bir kalfalık süresini tamamlayan usta adayları, ilk ustalık sınavına girip başarılı olduklarında Mesleki Eğitim Merkezlerinden Ustalık Belgelerini alırlar. 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu, çırak, kalfa ve ustaların eğitimine dair önemli düzenlemeler kapsıyor ve bu düzenlemelerin uygulanması çıraklık, kalfalık ve ustalık aşamalarını içeriyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.