Hava Durumu

Her şey kader, her şey kısmet

Yazının Giriş Tarihi: 08.05.2025 16:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.05.2025 16:11

Veteriner Fakültesinde Tarım Bakanlığında Burslu okudum. Mezuniyet sonrası da Tarım Bakanlığı emrinde ilçe veteriner hekimi olarak çalışmak gibi bir hedefim vardı. Öğrencilik yıllarında ilçemiz veteriner dairesine gelir gider, Veteriner Hekim rahmetli Rıdvan Arslan beye gıpta ederdim. Altta çalışma ofisleri ve çalışma arkadaşları, üstte lojmanı, bahçesinde, içinde tavuk, güvercin, tavşan gibi hayvanların bulunduğu kümesi ile ideal bir çalışma ortamı. Hayalim hep buydu.

Bu hayallerle mezuniyet sonrası tarım bakanlığına başvurduk. Fakat düşündüğümüz gibi olmadı. O zamanlar bizim gibi burslu okumuş, bu nedenle mecburi hizmeti olan veteriner hekimleri tarım bakanlığı sadece Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü emrinde ilçe veterineri olarak çalıştırmıyor, bunun yanında Haralar ve Devlet Üretme Çiftliklerine, Et ve Balık Kurumuna da görevlendiriyor. Bu kapsamda beni de Maraş Türkoğlu İnekhanesine tayin ettiler.

Bu beklenmeyen durum karşısında ben de kendi çapımda bazı arayışlara girdim. Bir arkadaşım Bursa Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Araştırma Merkezine Veteriner Hekim alınacağını haber verdi. Merkez Müdürü ile gidip görüştüm. Uzun uğraşlar sonrası Tarım Bakanlığında Mecburi hizmet devrini de Uludağ Üniversitesine yaptırıp, 12 Eylül 1978’de göreve başladım.

Sözüm ona bir yandan deney hayvanları merkezinde çalışırken, diğer Veteriner Fakültesinde yandan mikrobiyoloji dalında doktora yapacaktım. Doktoraya başlamam bir türlü mümkün olamadı. Nisan 1979 başında asker alındım.

Temmuz 1980 sonrası terhis oldum. Deney hayvanları araştırma merkezine dönmek hiç istemiyordum ve aklım hep ilçe veterinerliğindeydi. Tekrar Tarım Bakanlığına müracaat ettim ve dönmenin yolarını aramaya başladım.

Orhaneli ilçe veterineri merkeze alınmış, ilçe veteriner hekim kadrosu boştu. Zamanın Tarım Bakanı da Orhanelili Sayın Cemal Külahlı idi ve bir hemşerim vasıtasıyla Orhaneli Adalet Partisi ilçe başkanıyla temasa geçtik. Başkan beni işin detaylarını görüşmek üzere Orhaneli’ne davet etti. Bir öğleden sonrası Yenişehir’den Orhaneli’ne geçtim. Bakanla görüşüldü bakan bey “bana gelsin, telefon emriyle tayinini yapalım” talimatını vermiş. Bunun üzerine akşam 8-9 gibi bakan beyin bir akrabasıyla, bir kereste yüklü kamyonla Bursa’ya geldik. Gece bir otobüsüyle Ankara yoluna revan olduk. Otobüsümüz Ankara yolu üzerinde, zannederim Sivrihisar sınırları içinde Nasrettin Hoca Dinlenme Tesislerinde mola verdi. Otobüsten indik ortam biraz gergin. İnsanlar aralarında heyecanlı, heyecanlı bir şeyler konuşuyorlar. Biraz ne olduğunu araştırdık. İhtilal olmuş dediler. Pek inanmadık ama otobüsümüze binip radyoyu aşırtımızda marşların ardından, Milli Güvenlik Kurulu bildirisini dinleyince 12 Eylül İhtilalini olduğunu anladık

Dinlenme tesisinde bindiğimiz otobüs firmasının yarım saat arayla Ankara yönünde giden iki otobüsü varmış. Otobüslerden birine bizim gibi iş için Ankara’ya gidenleri, diğerine Ankara ve daha öteye gidecekleri bindirdiler. Biz Bursa yönünde geri döndük, diğerleri Ankara’ya devam ettiler.Turan Köyde, Yenişehir sapağında inip maceralı bir yolculuktan sonra Yenişehir’e ulaştım.

Kasım 1980 başı Adıyaman’a tayinimin olduğu tebligatını aldım, 15 Kasım gibi Adıyaman’a intikal ettim. Ertesi gün İl müdürümüz allayıp pullayıp beni Çelikhan ilçesine görevlendirip, bizzat makam arabasıyla ilçeye gönderdi.

İlçe Veterineri olmuştum. Öğrencilik yılarımdaki isteğim gerçekleşmişti ama hiç Yenişehir’deki veteriner dairesine benzemiyordu. Çalışma ofisimiz Hükümet binasının içinde bir odadan ibaretti. Bırakın lojmanı hekimi, teknisyeni, hizmetlisi tek göz bir odanın içindeydi.

Bir süre yatılı bölge okulunun misafirhanesinde idare ettik, ilçemiz yoksul, çevre ile bağlantısı sınırlı küçük kasaba idi. İlçe Adıyaman bağlı olmasına rağmen Malatya’ya daha yakındı. Adıyaman’a günde bir minibüs, Malatya’ya iki otobüs sabah gidip akşam gelirdi. Harcama kalemlerimiz sınırlı, para biriktirmek için ideal bir yerdi. Gel gör ki Bursa ve İstanbul’dan çok uzaktı ve ben de o dönemde İstanbul Hukuk Fakültesinde de öğrenciydim. Sınavlara gidip gelmek de hem çok eziyetli, hem de masraflıydı. Biriktirdiğim paralarda yollarda ve İstanbul’da otellerde sebil olup gidiyordu. Benim için tek çıkar yol İstanbul yakınında bir yere tayin olmaktı fakat yeni gittiğim için böyle bir şansım da yoktu. Tek şansım Veteriner Fakültesine asistan olarak gelmekti.

Sınav için İstanbul’a geldiğim bir gün, Fındıkzade’den Beyazıt’a giderken belediye otobüsünde Anatomi asistanı bir abilerimizle karşılaştım. Kendisine fakülte asistan alınıp alınmayacağını, alınacaksa hangi kürsülere alınacağını sordum. “Bizim kürsüye de alınacak, istersen hocamızla gel görüş” dedi. Ben de sınav sonrası Beyazıt’tan Selimiye’ye geçip Veteriner Fakültesinde merhum hocam Turgut Özgüden ile görüştüm. “Müracaat et kazanırsa gelirsin” dedi. Ben de müracaat ettim, İki kişi sınava katıldık. Kısmet banaymış. Sınavı kazandık 15 Nisan 1981 tarihinde İstanbul Veteriner Fakültesinde göreve başladım.

Doktoramı tamamladıktan sonra 1986 28 Eylülünde Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesine Yardımcı Doçent olarak atandım. Emekli oluncaya kadar aynı fakültede önce doçent ve profesör olarak görev yaptım.

Özetle, 12 Eylül İhtilali, Hukuk Fakültesi eğitimi veya belediye otobüsündeki tesadüf olmasaydı ben Orhaneli, Çelikhan vb. bir ilçede Veteriner Hekim olarak hayatımı sürdürecektim. Belki mali olarak daha iyi durumda olacaktım ama bu günkü ünvanlım, soyal statüm olmayacaktı.

Neticede hayaliniz, hedefiniz, ne olursa olsun her şey kader, her şey kısmet. Bu vesileyle bütün okurlarımın Anneler Gününü şimdiden kutlarım.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.