Benim ebem, babamın da ebesi Kaniye niye idi. Hastalandığımızda önce köyün kocamışlarına gidilirdi. Biz hastaneyi doktoru ancak acil durumlarda, kazalarda bilirdik.
Ama benim iki çocuğum hastanede doğdu.
Benim çocukluğumda köyümüzde ilkokul yoktu, üçüncü sınıfa kadar komşu köy ilkokuluna devam ettik. Ancak üçüncü sınıfta köyümüze okul açıldı. Ardından ortaokul için 3,5-4 kilometrelik yolu yaya olarak kasabaya gidip geldik.
Benim çocuklarım okullarına servisle gelip gitti. Torunlarımı anneleri özel arabayla gidiyor. Şu an köyümde yine ilkokul yok ama köyümün öğrencileri taşımalı sistemle ilçe okullarına taşınıyor.
Bizim çocukluğumuzda kuru yemiş, çikolata yoktu. Ayçiçeği, kabak çekirdeği çitler, arada bir iki bisküvi arasına sıkıştırılmış lokumla avunurduk. Sabah kahvaltılarında çay bilmezdik. Ana yemeğimiz tarana çorbasıydı. Çayı ancak köy kahvesinde içebilirdik. Büyüklerimiz köy kahvesinde ancak nohut kahvesi içebilirdi.
Şimdi okul kantinlerinde, halka açık kıraathanelerde çay bahçelerinde dünyanın dört bir yanından ithal edilmiş her türlü kahve türleri bulmak mümkün.
Benim gençlik yıllarımda Yenişehir’den Bursa’ya gelebilmek için sigara dumanından nefes almakta zorlandığınız, iki saatlik kötü bir minibüs veya külüstür otobüs yolculuğunu göze almak zorunda idiniz.
Şimdi ise gençlerin çoğu özel arabaları ile gelip gidiyorlar. Toplu taşımı bizim gibi orta yaşı biraz aşmış veya özel oto kullanmaktan korkan kişiler kullanıyor.
Benim üniversite yıllarımda içebildiğimiz en lüks sigara filtresiz Bafra idi. Filtreli sigara olarak Samsun ve Maltepe sigaraları vardı. Yabancı sigaralar yasaktı ve ancak tombalacılarda bulunurdu.
Şimdi yerli sigara içen var mı, satılıyor mu bilmiyorum.
Benim asistanlık yıllarımda telefon herkeste bulunmaz, sayılı ailelerde vardı. Haberleşmek için ya postaneye gider yazdırır, ya da jetonla ankesörlü telefonlarda kuyruğa girerdik. İlk ev telefonumu hekim tercihli olmasına rağmen iki sene bekledikten sonra bağlatabildim.
Şimdi her çocuğun elinde cep telefonu mevcut!
İşe servis dolmuş veya servis arabasıyla gidip gelirdim. İlk özel arabamı aldığımda unvanımı doçent, yaşım 36 idi. Fakültemizde birkaç profesör hocamızda araba vardı. Onlarda haftada birkaç gün o da özel durumlarda işe gelirken özel arabalarını kullanırlardı.
Şimdi bırakın özel arabası olmayan öğretim üye ve araştırma görevlilerini, fakülte otoparkında öğrenci arabalarından yer bulunamamaktadır.
Biz üniversitelerde bir araştırma yapacak olduğumuzda önce TÜBÜTAK’a literatür taraması yaptırır, işimize yaramasını umduğumuz makaleleri getirttirmek için müracaatta bulunur parasını yatırır üç dört ay sonuç beklerdik.
Şimdi ise benim emekliye ayrıldığım dönemde sadece Bursa Uludağ Üniversitesi altı binin üzerinde kütüphaneye abone idi. Oturduğunuz yerden bilgisayarınız başında hem taramasını yapma, hem de istediğiniz makaleye ulaşma imkânına ulaşır duruma geldik.
1980 yılında, askerlik sonrası Adıyaman Çelikhan’a tayinim çıktı. Bursa otobüs terminalinden biletimi direk otobüs diye kesmelerine rağmen Adıyaman’a ancak üç aktarmayla 22 saatte ulaşabildim.
Şimdi Türkiye’nin her yeri hava alanlarıyla kuşatılmış, uçağa bindin mi en geç iki saatte oradasın.
Milli Futbol takımımız 1950 yılında Brezilya’da düzenlenen FİFA Dünya Kupası finallerine uçak giderleri karşılanamadığı için katılamamıştır.
Şimdi ise Türk hava Yolları dünyanın dört bir yanına seferler düzenlemekle kalmayıp “Turkish Airlines EuroLeague” adıyla Avrupa’nın en seçkin basketbol organizasyonuna isim babalığı yapmaktadır.
Çevremdeki ve hayatımızdaki bu değişiklikleri daha da çoğaltmak mümkün! Peki, bütün bunlar yeterli mi! Pek tabi ki yeterli değil ama ülkemizin nereden nereye geldiğini göstermek bakımından önemli.
Bize düşen daha da çok çalışıp, sadece kişisel konforumuzu iyileştirmemizin yanında, başta savunma sanayimizi, ulaşım ve enerji sektörlerimizi geliştirmeliyiz. Zaman çağlar üzerinden atlayıp, lider Türkiye yaratma zamanıdır.
Bu vesileyle bütün okurlarımın dün idrak ettiğimiz, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarını kutlarım.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ALİ BAHADIR
Nereden nereye
Benim ebem, babamın da ebesi Kaniye niye idi. Hastalandığımızda önce köyün kocamışlarına gidilirdi. Biz hastaneyi doktoru ancak acil durumlarda, kazalarda bilirdik.
Ama benim iki çocuğum hastanede doğdu.
Benim çocukluğumda köyümüzde ilkokul yoktu, üçüncü sınıfa kadar komşu köy ilkokuluna devam ettik. Ancak üçüncü sınıfta köyümüze okul açıldı. Ardından ortaokul için 3,5-4 kilometrelik yolu yaya olarak kasabaya gidip geldik.
Benim çocuklarım okullarına servisle gelip gitti. Torunlarımı anneleri özel arabayla gidiyor. Şu an köyümde yine ilkokul yok ama köyümün öğrencileri taşımalı sistemle ilçe okullarına taşınıyor.
Bizim çocukluğumuzda kuru yemiş, çikolata yoktu. Ayçiçeği, kabak çekirdeği çitler, arada bir iki bisküvi arasına sıkıştırılmış lokumla avunurduk. Sabah kahvaltılarında çay bilmezdik. Ana yemeğimiz tarana çorbasıydı. Çayı ancak köy kahvesinde içebilirdik. Büyüklerimiz köy kahvesinde ancak nohut kahvesi içebilirdi.
Şimdi okul kantinlerinde, halka açık kıraathanelerde çay bahçelerinde dünyanın dört bir yanından ithal edilmiş her türlü kahve türleri bulmak mümkün.
Benim gençlik yıllarımda Yenişehir’den Bursa’ya gelebilmek için sigara dumanından nefes almakta zorlandığınız, iki saatlik kötü bir minibüs veya külüstür otobüs yolculuğunu göze almak zorunda idiniz.
Şimdi ise gençlerin çoğu özel arabaları ile gelip gidiyorlar. Toplu taşımı bizim gibi orta yaşı biraz aşmış veya özel oto kullanmaktan korkan kişiler kullanıyor.
Benim üniversite yıllarımda içebildiğimiz en lüks sigara filtresiz Bafra idi. Filtreli sigara olarak Samsun ve Maltepe sigaraları vardı. Yabancı sigaralar yasaktı ve ancak tombalacılarda bulunurdu.
Şimdi yerli sigara içen var mı, satılıyor mu bilmiyorum.
Benim asistanlık yıllarımda telefon herkeste bulunmaz, sayılı ailelerde vardı. Haberleşmek için ya postaneye gider yazdırır, ya da jetonla ankesörlü telefonlarda kuyruğa girerdik. İlk ev telefonumu hekim tercihli olmasına rağmen iki sene bekledikten sonra bağlatabildim.
Şimdi her çocuğun elinde cep telefonu mevcut!
İşe servis dolmuş veya servis arabasıyla gidip gelirdim. İlk özel arabamı aldığımda unvanımı doçent, yaşım 36 idi. Fakültemizde birkaç profesör hocamızda araba vardı. Onlarda haftada birkaç gün o da özel durumlarda işe gelirken özel arabalarını kullanırlardı.
Şimdi bırakın özel arabası olmayan öğretim üye ve araştırma görevlilerini, fakülte otoparkında öğrenci arabalarından yer bulunamamaktadır.
Biz üniversitelerde bir araştırma yapacak olduğumuzda önce TÜBÜTAK’a literatür taraması yaptırır, işimize yaramasını umduğumuz makaleleri getirttirmek için müracaatta bulunur parasını yatırır üç dört ay sonuç beklerdik.
Şimdi ise benim emekliye ayrıldığım dönemde sadece Bursa Uludağ Üniversitesi altı binin üzerinde kütüphaneye abone idi. Oturduğunuz yerden bilgisayarınız başında hem taramasını yapma, hem de istediğiniz makaleye ulaşma imkânına ulaşır duruma geldik.
1980 yılında, askerlik sonrası Adıyaman Çelikhan’a tayinim çıktı. Bursa otobüs terminalinden biletimi direk otobüs diye kesmelerine rağmen Adıyaman’a ancak üç aktarmayla 22 saatte ulaşabildim.
Şimdi Türkiye’nin her yeri hava alanlarıyla kuşatılmış, uçağa bindin mi en geç iki saatte oradasın.
Milli Futbol takımımız 1950 yılında Brezilya’da düzenlenen FİFA Dünya Kupası finallerine uçak giderleri karşılanamadığı için katılamamıştır.
Şimdi ise Türk hava Yolları dünyanın dört bir yanına seferler düzenlemekle kalmayıp “Turkish Airlines EuroLeague” adıyla Avrupa’nın en seçkin basketbol organizasyonuna isim babalığı yapmaktadır.
Çevremdeki ve hayatımızdaki bu değişiklikleri daha da çoğaltmak mümkün! Peki, bütün bunlar yeterli mi! Pek tabi ki yeterli değil ama ülkemizin nereden nereye geldiğini göstermek bakımından önemli.
Bize düşen daha da çok çalışıp, sadece kişisel konforumuzu iyileştirmemizin yanında, başta savunma sanayimizi, ulaşım ve enerji sektörlerimizi geliştirmeliyiz. Zaman çağlar üzerinden atlayıp, lider Türkiye yaratma zamanıdır.
Bu vesileyle bütün okurlarımın dün idrak ettiğimiz, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarını kutlarım.
bahadir@uludag.edu.tr - alibahadirafsarli@gmail.com