Hava Durumu

Aydın veya Batının deyimle entelektüel kimdir?

Yazının Giriş Tarihi: 27.03.2024 12:44
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.03.2024 12:44

Her ideoloji, her grup kendi yazar çizerini, çığırtkanını aydın ilan ettiğinden, aydın kimdir konusu üzerinde uzlaşılamayan en derin ve önemli açmazlarımızdan birisidir.

Yani herkesin bir aydını var; İlerici aydın, Muhafazakâr aydın, Kemalist aydın, Kürt aydını, Türk aydını, Liberal aydın, Sosyalist aydın vs. say sayabildiğin kadar. Herkesin bir aydını, daha doğrusu aydın geçineni var.

Kısacası “aydın olmak” bir topluluğa, düşünceye ait olmak mıdır? Peki kimdir yada nedir ne değildir.

Yoksa eskilerin deyimi ile münevver olmak; cahilliğe karşı, ilim, irfan ve fikir sahibi, kültürlü, iyiliği ve insanı esas alan, vicdan ve adalet sahibi kişi midir?

Bir kısım eleştirmenlerin ileri sürdüğü gibi değişimin ve gelişmenin adresi olarak gösterilen Aydın’ın tarifi nedir.

Aydın; kimliğine bakmaksızın, her zaman zalime karşı mazlumun yanındadır. Aydın; adaletsizliğe karşıdır, otoriteyi, devleti ve uygulamayı eleştirir. Aydın; olaylardan ve kişilerden yola çıkarak tahliller, tespitler yapmaz. Hakikatin peşinde kavram ve hadiselerden yola çıkarak değerlendirme yapar. Aydın; kendi çıkarlarını değil, insanı merkez alan toplumsal çıkarları öncelik alarak konuşur. Aydın; her zaman, her yerde ve her şart altında inandığı gerçeği söyler. Aydın; çok yönlüdür, düşüncelerine sınır koymaz. Sanattan edebiyata, bilime, tarihten, psikolojiye, felsefe ve sosyolojiye ve daha birçok alana ilgi duyar araştırır, öğrenir. Aydın; öncelikle toplumsal sorunlarla ilgili araştırma yapar ve okur, bunu hür düşünce ile yoğurur. Alışılmış şablonların, dayatılan kuralların dışına çıkmaktan çekinmez. Aydın; muhalefetini, kişilere ya da partilere, gruplara karşı değil, sisteme karşı yapar. Aydın; analitik düşünen, sorgulayan, araştıran, düşüncesini açıkça söyleyen, hayata geçirmeye gayret eden kişidir.

Tarihin ilk çağlarından günümüze kadar her dönemde; aydınlar, düşünürler toplumun önünü aydınlatan bir ışık olmuştur. Onların fikirleri, gelişme ve aydınlanmanın en önemli dinamiğidir.

Bizde; Osmanlı’nın son dönemlerinde ve Cumhuriyet Türkiye’sinde kendi fikri köklerinden ziyade batıdan ithal çalıntılarla beslenen kişilere aydın demişiz. Kendi halkından ve insanından uzaklaşan, batının sosyal, siyasi, dini, kültürel yapısı ve kurumları esas alınarak yapılan değerlendirme ve çalışmalar toplumu ileri götürecek değişim ve gelişmesini sağlayamamış, tam tersine geriye gidiş başlamıştır. İnsan ve hukuk kavramları unutulmuş daha doğrusu terk edilmiş, aydınlanma yerine karanlığa gidiş başlamıştır.

Dünyanın bilgi ve bilişim çağını yakaladığı bu süreçte bizim modernleşme sürecini tamamlamamamız, kısır bir döngü içine girmemiz, hep bu kendini aydın diye tanımlayan sözde aydınların, gerçeklerden uzak fikirleri yanında jakoben baskıcı, seçkinci tutum ve davranışlarıdır.

Kendini; ideolojik ve inanç olarak bir yere konumlandıran, oralardan geçinen, oralarda kendine hayat bulan bu okuryazar takımı yüzünden, toplum çalkalanıp durmaktadır. Bir yanda kabına sığmayan, giydirilen elbise üzerine uymayan toplum, bir yanda değişime direnen sözde aydınlar. Yarattıkları tabuyu sorgulatmayan, sorgulayanları düşman ilan eden sözde cumhuriyetçi, sözde demokrat, sözde sivil itaatsizlik yanlıları.

Korku ve paranoyaların ülkesi haline sokulan ülkemizde, gündem hızlı ve her gün değişirken buna karşı korkularını döndürüp dolaştırarak, ısıtıp ısıtıp yeniden gündeme getirmekten başka bir hüneri olmayan sözde aydınlar.

Peyami Safa’nın dediği gibi “fikri anlamda köşelere saplanıp kalmış bir ülke ve onun, korkuları ısıtıp ısıtıp servis etmeyi görev edinmiş aydın’lanamayan aydınları. Dünle bugün arasında hâlâ aynı şeyleri konuşan ve bir sentez üretemeyen, fildişi kulesinde, kendisini toplumsal sorunlardan yalıtarak, üstten alta kuşbakışı bir ışıldak tutarak, kendi iç dünyası ve çevresinin dışına çıkmayan, çıkamayan, çözüm getiremeyen aydın(?) tipolojisi.” 

Akılcı, ahlaklı bir muhalefet geleneğine sahip olmayan aydınlarımız; sivil olmaktan öte devletçi, darbelere direnemeyen, mevcudu koruyan, halkını ötekileştiren bir fikri yapıya sahiptir.

Muhalefet etmeyi; mensup olduğu gurubun amigoluğu yapmak olduğunu zanneden, bütün fikri ve eylemi kendinden olmayanlara hakaret ve küfretmek üzerine kurulu bu sözde aydınlar, Türkiye’yi aşağı çeken bir ayak bağıdır, adeta ülkenin ayaklarına bağlanmış pranga vazifesi görmektedirler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.