Hocam, Veled-i Siyasetçi’nin varis sıfatıyla postnişin olması caiz midir?
Yazının Giriş Tarihi: 23.03.2024 14:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.03.2024 14:08
Seçim propagandası amacıyla sokaklara asılan bez afişler üzerinde merhum parti başkanlarının çocuklarının resimlerini gördükçe demokrasi adına daha çok yolumuz var diye düşünüyorum. Aklıma takılıyor, siyasi partiler de mal gibi babadan oğula miras olarak kalabilir mi sorusu kafamı kurcalayıp duruyor.
Yıllar önce başımdan geçen bir anımı anlatarak başlayayım, sonra da asıl konuya geçerim.
Bundan 22 yıl önce Ahmet Kabaklı ve dönemin cemaat önderi ulemalarından biri aynı günlerde rahmetli olmuşlardı, ben de Kabaklı’nın cenazesine katılmak için İstanbul’a gitmiş o günün akşamı da o cemaat önderinin taziyesi için yanımda birkaç arkadaşımla Fatih’te bulunan dergâha uğramıştım.
Taziyede bizden başka ziyaretçiler de vardı, sohbet arasına kendisini Üniversite yıllarımdan tanıdığım Yakup hocaya izni ile kafama takılan hususu sormuştum. Soru şöyle idi “- Yakup hocam, merhum hocamızın kayınpederi vefat edince yerine, kızı olmadığı için damadı olan merhum hocamız geçti. Şimdi o da vefat etti, gazetelerde ve cemaatte yerine oğlunun postnişin olacağı haberleri ve boy boy resimleri yer alıyor.” Dedikten sonra asıl soruma geçtim.
Şimdi sorum şu; “ilim ve edep de bir mal gibi miras yolu ile babadan erkek oğluna yoksa damadına geçer mi? Eğer geçmez ise bu durumun izahı nedir.” Yakup hocanın cevabı “-İlim, elbette babadan oğula mal gibi intikal etmez. Allah dilediğine verir. Bu duruma diyecek bir cevabım yok, o da bizim ayıbımız.” Diye cevap vermesi üzerine. Ben de o zaman hocam lütfen bu ayıbınızı düzeltin, Müslümanları Kur’an ve Sünnete uymayan bu görüntüden kurtarın diye cevap verip, orada bulunanların sert bakışları altında aramızdaki bu diyalogu sonlandırmıştım.
Bu kadar uzun girizgahtan sonra sebebi meramıma gelince; sabahleyin iş yerime doğru gelirken caddelerde boy boy asılmış seçim afişleri arasında Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın kocaman resmini görünce; iş dünyasında bile görülmeyen, batı demokrasilerinde neredeyse hiç görülmeyen ama bizde siyaset dünyasında bolca yer alan babalar ve oğulları arasındaki intikal olayları çağrışım yaptı, sonra da yukarıda anlattığım anım.
Siyaset dünyasında, babalar ve çocukları denince de İsmet İnönü ve oğlu, Turgut Özal ve oğlu, Necmettin Erbakan ve oğlu, Adnan Menderes ve oğlu, Haydar Baş ve oğlu, Alparslan Türkeş ve oğulları ile kızı ilk aklıma gelenler oldu.
Sonra da soru soruyu getirdi, aklıma başka olaylar da takıldı, seçmenler bunların babasının malı mı? Babasına oy veren kişilerin kendilerine de oy vermesini bekliyor, istiyor ve hakları olarak görüyorlar. Seçmenler de marabalar gibi, ağa babadan ağa oğula miras yoluyla geçiyor mu?
Hocama soruyorum; bilgi, feraset, fedakârlık, ahde vefa, çalışkanlık, iman gibi hasletler gerektiren liderlik de miras yolu ile babadan oğula geçer mi? Bu şehzadelerin babalarına oy veren seçmen, çocuklarına oy vermezse bunun cezası veya günahı var mıdır?
Ayrıca başka bir sorum da belli ki babasının marabası gibi gördükleri bu seçmenler, partilerine veya ittifak yaptıkları partilerin adaylarına; kötü de olsalar Genel Başkanın isteği ve işareti ile oy vermek zorundalar mı? Vermezlerse ne olur?
Bu liderliği kendinden menkul evlatlar, babalarının başarılarını yakalayamazlarsa da onlardan kalan mirası, siyaset dünyasında hoyratça harcayıp, başka merkezler lehine operasyon amaçlı kullanarak ruhlarını tatmin etmenin ötesinde başka bir faydası olmadığı da herkesçe malumudur. Kendileri az biraz şöhret ve kâr elde etseler de memleket için faydası ise tartışmalıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ALİ SEYDİ ÇAKIREL
Hocam, Veled-i Siyasetçi’nin varis sıfatıyla postnişin olması caiz midir?
Seçim propagandası amacıyla sokaklara asılan bez afişler üzerinde merhum parti başkanlarının çocuklarının resimlerini gördükçe demokrasi adına daha çok yolumuz var diye düşünüyorum. Aklıma takılıyor, siyasi partiler de mal gibi babadan oğula miras olarak kalabilir mi sorusu kafamı kurcalayıp duruyor.
Yıllar önce başımdan geçen bir anımı anlatarak başlayayım, sonra da asıl konuya geçerim.
Bundan 22 yıl önce Ahmet Kabaklı ve dönemin cemaat önderi ulemalarından biri aynı günlerde rahmetli olmuşlardı, ben de Kabaklı’nın cenazesine katılmak için İstanbul’a gitmiş o günün akşamı da o cemaat önderinin taziyesi için yanımda birkaç arkadaşımla Fatih’te bulunan dergâha uğramıştım.
Taziyede bizden başka ziyaretçiler de vardı, sohbet arasına kendisini Üniversite yıllarımdan tanıdığım Yakup hocaya izni ile kafama takılan hususu sormuştum. Soru şöyle idi “- Yakup hocam, merhum hocamızın kayınpederi vefat edince yerine, kızı olmadığı için damadı olan merhum hocamız geçti. Şimdi o da vefat etti, gazetelerde ve cemaatte yerine oğlunun postnişin olacağı haberleri ve boy boy resimleri yer alıyor.” Dedikten sonra asıl soruma geçtim.
Şimdi sorum şu; “ilim ve edep de bir mal gibi miras yolu ile babadan erkek oğluna yoksa damadına geçer mi? Eğer geçmez ise bu durumun izahı nedir.” Yakup hocanın cevabı “-İlim, elbette babadan oğula mal gibi intikal etmez. Allah dilediğine verir. Bu duruma diyecek bir cevabım yok, o da bizim ayıbımız.” Diye cevap vermesi üzerine. Ben de o zaman hocam lütfen bu ayıbınızı düzeltin, Müslümanları Kur’an ve Sünnete uymayan bu görüntüden kurtarın diye cevap verip, orada bulunanların sert bakışları altında aramızdaki bu diyalogu sonlandırmıştım.
Bu kadar uzun girizgahtan sonra sebebi meramıma gelince; sabahleyin iş yerime doğru gelirken caddelerde boy boy asılmış seçim afişleri arasında Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş’ın kocaman resmini görünce; iş dünyasında bile görülmeyen, batı demokrasilerinde neredeyse hiç görülmeyen ama bizde siyaset dünyasında bolca yer alan babalar ve oğulları arasındaki intikal olayları çağrışım yaptı, sonra da yukarıda anlattığım anım.
Siyaset dünyasında, babalar ve çocukları denince de İsmet İnönü ve oğlu, Turgut Özal ve oğlu, Necmettin Erbakan ve oğlu, Adnan Menderes ve oğlu, Haydar Baş ve oğlu, Alparslan Türkeş ve oğulları ile kızı ilk aklıma gelenler oldu.
Sonra da soru soruyu getirdi, aklıma başka olaylar da takıldı, seçmenler bunların babasının malı mı? Babasına oy veren kişilerin kendilerine de oy vermesini bekliyor, istiyor ve hakları olarak görüyorlar. Seçmenler de marabalar gibi, ağa babadan ağa oğula miras yoluyla geçiyor mu?
Hocama soruyorum; bilgi, feraset, fedakârlık, ahde vefa, çalışkanlık, iman gibi hasletler gerektiren liderlik de miras yolu ile babadan oğula geçer mi? Bu şehzadelerin babalarına oy veren seçmen, çocuklarına oy vermezse bunun cezası veya günahı var mıdır?
Ayrıca başka bir sorum da belli ki babasının marabası gibi gördükleri bu seçmenler, partilerine veya ittifak yaptıkları partilerin adaylarına; kötü de olsalar Genel Başkanın isteği ve işareti ile oy vermek zorundalar mı? Vermezlerse ne olur?
Bu liderliği kendinden menkul evlatlar, babalarının başarılarını yakalayamazlarsa da onlardan kalan mirası, siyaset dünyasında hoyratça harcayıp, başka merkezler lehine operasyon amaçlı kullanarak ruhlarını tatmin etmenin ötesinde başka bir faydası olmadığı da herkesçe malumudur. Kendileri az biraz şöhret ve kâr elde etseler de memleket için faydası ise tartışmalıdır.