Hava Durumu

DÜNYA GIDA GÜNÜ VE GÜVENLİ GIDA..!

Yazının Giriş Tarihi: 18.10.2022 17:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.10.2022 17:19

16 Ekim; 1945 yılında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından Dünya Gıda Günü olarak belirlenmişti. Gıda alanında küresel anlamda bir bilinç oluşturmak, israfı azaltmak ve dünyanın her tarafındaki açlığı önlemek için planlanan bu önemli gün, herkes tarafından bilinmeli ve öğretilmeliydi. Böyle bir günde; gittikçe daha da önemi artan gıdalarımız ile ilgili çok önemli paylaşımlar hayata sokulmalı, gıdasızlık sorununu içeren çok fazla sayıda etkinlik de yapılmalıydı. Ancak bu önemli günün kamuoyuna yansıması çok kısıtlı kaldı.

Dünya Gıda Günü, ülkemizdeki diğer gündem maddeleri arasında sıkıştı kaldı ve ortadan kayboldu.

Aslında çok önemli bir gündü 16 Ekim…

Anlamını ve önemini kavrayamadık galiba…

                            GIDA TÜKETİMİNDEKİ BÜYÜK ÇELİŞKİLER

Bu arada…Tükettiğimiz gıdalar konusundaki öneri ve tavsiyelerin bazen haftalık rutinle değiştiği, zaman-zaman da gıda uzmanlarının birbiriyle çeliştiği  günleri de yaşıyoruz.

Konu: gıda güvenliği olunca, insan ister-istemez pür-dikkat kesiliyor verilen demeçlere ve yapılan açıklamalara…Bazen neye inanacağımızı şaşırıyoruz. Bir uzmanın “sürekli tüketin” önerisinde bulunduğu bir gıdaya, bir başka gıda uzmanı “tu-kaka” ilan edebiliyor.

Şaşırıp kalıyorsunuz bu koskocaman çelişkilere…!

Ama ben biliyorum ki bu çelişkili açıklamaların ardında da kişisel-kurumsal çıkarlar var. Ve vatandaşlar da bir denek gibi, kullanılıyorlar bazen…Yiyecek ve içecek üreticilerinin kişisel çıkarları, tarımsal alandaki çelişkilerin orta noktası, devletlerin kendi ülkelerinde üretilen gıdaları koruma güdüsü ve her şeyden ve çok şeyden de önemlisi: bilimin bu konudaki yetersizliği

İşte size gıda güvenliği konusunda dağ gibi çelişkiler yumağı…!

Ne yiyip ne içeceğimiz konusu ise; tam bir muamma…Tükettiğimiz gıdaların tarladan/çiftlikten, soframıza/çatalımıza kadar ulaştığı süreçte, ne gibi sağlık risklerine kavuşacağını biliyor muyuz..?

Ek olarak doğal sandığımız birçok gıdanın içeriğinde sağlığımız bozabilecek zehirler-hormonlar ve pestisidler barındırabileceğini tahmin edebiliyor muyuz..?

Geçtiğimiz yıl yine bu köşede yayınlanan “Gıda güvenliğinde sınıfı geçebilir miyiz ?” başlıklı yazımdan sonra bazı okurlarımdan ve takipçi dostlarımdan inanılmaz duyumlar almıştım. Yumurtayı tavuk kakası ile bulayarak o gıdaya köy yumurtası anlamı katan sahtekarlar da var bu ülkede, toz kırmızı bibere kiremit tozu katıp rengini koyu hale getirenlerde…Kırık ve özürlü yumurta ile tatlı(revani) üretenler de var, sakatatlardan sucuk-salam yapanlar da…

Hepsi de insan sağlığı ve güvenliği için risk anlamında…Ne olacak bu gıda terörünün sonu hiç bilmiyorum. Ama bir son da verilmesi gerek ama bu işi kim yapacak, bilemiyorum.

                       BESİNLERİMİZ,İLAÇLARIMIZ OLACAK İSE EĞER..!

Bilmelisiniz ki; bu yazımda hiç de hoşunuza gitmeyecek bazı ayrıntılar vereceğim. Yaşamın her alanında sıfır risk olamayacağı gibi, tükettiğimiz gıdalarda da sıfır risk olmadığının altını çizerek başlıyorum insan sağlığı için çok önemli olan bu konuya…

Evet…Hiçbir gıda maddesinde sıfır risk yok.

Evimizde hazırladığımız veya bahçemizde yetiştirdiğimiz sebze-meyve ve yemeklerde bile ne yazık ki risk var. Daha da iddialı bir şey söyleyeceğim şimdi…Günümüz koşullarında; yeryüzünde sıfır risk taşıyan hiçbir gıda maddesi mevcut değil artık…Bunu yalnızca ben söylemiyorum tabii ki…Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, 6.Gıda Güvenliği Kongresi Sonuç Bildirgesi’ne bile yansıtmıştı bu sıra dışı durumu…Yani hiçbir gıda da sıfır risk yok ve hepsinde mutlaka bir risk payı var. Bunu bugün öğrenmemizde fayda var. Hastalanmadan/kanser olmadan önce, bu riskleri mutlaka bilmek zorundayız. Toplumsal sağlığımız için de, bu tür risklere karşı duyarlı olmak ve her türlü gıdayı tüketmeden önce hijyen ve sağlık kurallarına uyup uymadığını kontrol etmeli ve öyle yemeliyiz.

Bu işin şakası yok yani…

Özellikle  yaz mevsiminde tüketilen ve ısı kaynaklı sorunlara yol açan peynir, yumurta, pasta ve tavuk gibi risk oranı yüksek gıdalardan kaçınmalı, mutlaka bu gıdaların soğuk zincir ile üreticiden-tüketiciye ulaşıp-ulaşmadığını kontrol etmeliyiz. Deniz ürünlerinin ise her zaman tazesini tercih etmeliyiz.

Özellikle evsel-endüstriyel atıklardan kirlenmiş zehirli dere suları ile sulanan tarlalarda üretilen sebze ve meyveleri mutlaka sirkeli sularda bekleterek, dezenfekte etmeli ve öyle soframıza koymalıyız. Sağlıklı ve güvenli gıda ürettiğini taahhüt eden fırın-pastane ve marketlerden alışveriş yapmalı, yemek yiyeceğimiz restoran tercihlerimizde hijyeni olmazsa olmaz bir kural olarak kabul etmeliyiz.

Son 3 yıldır hayatlarımızı zindan eden şu COVİD-19 şartlarında başka yol yoktur.

İlaçlarımız besinlerimiz, besinlerimiz ilaçlarımız olacak ise eğer..!

Kendimizi, ailemizi ve çevremizi iyi koruyacağız. Bu işin şakası da yoktur artık…

Sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşmak için her şeyi yapacağız.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ÖZLÜ SÖZLER: Zaman büyük bir öğretmendir. Ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür. (Curt GOETZ)

      GIDA ZEHİRLENMELERİNDEKİ ANORMAL ARTIŞ

Dün akşam Gemlik’teki bir çelik fabrikasında meydana gelen besin zehirlenmesinde 61 çalışan hastanelik oldu. Bu ve bunun gibi haberleri son yıllarda sıklıklı duyuyoruz.

Sağlıklı ve güvenli gıdaya giden yol; tam da buradan geçiyor zaten…

Özellikle toplu yaşam merkezlerindeki (okul, kışla, fabrika, AVM gibi) gıda zehirlenmeleri can ve mal kayıplarına neden oluyor. Düğünlerdeki tavuklu-pilav ikramları kadar, işyeri mutfaklarında kırık yumurtalarla yapılan tatlılar da zehirlenmelere yol açıyor.

Biliyoruz ki;4 önemli gıda maddesi var zehirlenme nedeni olan…Tavuk, peynir, yumurta ve pasta…Sağlıksız malzemelerle üretilen veya soğuk zincirle korunmayan bu 4 gıda da ölüm riski yaratabiliyor insanlarımızda…Bir de mantar ürünleri zehirleme nedeni oluyor.

Şimdi size bir istatistik vermek ve gıda zehirlenmelerinin ülkemizdeki durumuna parantez açmak istiyorum. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın TBMM’de verilen bir soru önergesine verdiği yanıttaki bilgiler, hepimizde soru işaretlerine yol açabilir. Çünkü; 2015-2020 Yılları arasında Türkiye’de 11 milyon 384 bin vatandaşımız zehirleme endişesi ile hastanelere başvurmuş. Bu vatandaşlarımızdan 1.714’ü hayatını kaybetmiş bu nedenle…

Yani; her yıl bu ülkede 343 kişi besin zehirlenmesi nedeniyle yaşamını yitiriyor.

Sayılar; olayın önemini anlatıyor hepimize…

16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne bir de bu açıdan bakmak gerek…

Gıda güvenliğine bir de…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.