Hava Durumu

Parayı veren düdüğü çalar ama ya düdük bozuksa..! 

Yazının Giriş Tarihi: 18.04.2024 21:36
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.04.2024 21:36

Biliniyor ki; tüketicinin korunması hareketi somut olarak ilk defa, 1960’lı yıllarda ABD’de başladı. Daha sonra İskandinav ülkelerine ve Avrupa’ya yayılan bu hareket, 1980’li yıllardan itibaren de Türkiye’de gündeme geldi.

1982 Anayasası’nda yer alan tüketicinin korunması başlığı, 1995 yılında yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve 2001’de kabul edilen 4703 Sayılı Kanunda yer aldı. Daha sonra; 4077 Sayılı kanun üzerinde yapılan değişikliklerle;  4822 sayılı yeni bir kanunda uygulamadaki bazı eksiklikler giderildi.

Ama ana kanundaki en büyük değişiklikler; 07.11.2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6502 sayılı kanunla hayata geçirildi. O tarihte “Tüketicinin Korunması hakkındaki “ doğru ve kalıcı hükümler, gerçek yaşamdaki yerini aldı.

İşte bu çerçevede;  tüketici haklarının korunması ve mağduriyetinin önlenmesi noktasında ciddi önlemler alınırken, üreticilere de büyük sorumluluklar getirildi. Buna göre; üreticiler ürünleri insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından ilgili teknik düzenlemeye uygun olarak üretmek ve piyasaya ancak güvenli ürünleri sunmak zorundadırlar.

                             NE YİYİP-İÇTİĞİMİZİ SORGULAMAK ŞART..!

Günümüzde ürünlerin güvenliği ve güvenirliği konusu, standartlar dikkate alınarak değerlendirilmektedir. Doğal olarak, tüketicinin can ve mal güvenliğinin sağlanmasında, çevrenin korunmasında ve kaynakların rasyonel kullanımında en önemli husus, “ayıpsız, kusursuz, teknik düzenlemesine uygun üretimin gerçekleşmesi” olarak kabul edilmektedir.

Yani; ülkemizdeki tüketici hakları da oldukça oturmuş ve kökleşmiş bir yapıda olması gerekirken, ne yazık ki kanunun getirdiği yükümlülükler tam olarak yerine getirilememektedir. Bazen Tüketici Yasası yok sayılarak, birçok özürlü-kusurlu ürün veya hizmet sunulmakta, haksızlığa uğrayan tüketiciler hakkını aramakta zorlanmaktadır.

Zaman-zaman kentimizde de yaşanan at eti skandalları, boyalı zeytinler, aflatoksinli acı biberler ve çerezler, içine sıvı enjekte edilmiş etler ve daha neler-neler…

Bazen “ne yiyip-ne içtiğimizi” yeterince sorgulamadığımızı ve bilmeden zehir tükettiğimizin de farkında olmadığımızı düşünüyor çoğumuz…

Gıda ve yiyecek dışında da tüketici hakları bol-bol ihlal ediliyor ülkemizde…Adeta bir TEKEL oluşturan cep telefonu firmaları, içi boş kampanyalarla müşterilerini aldatmaktadırlar. Bu GSM operatörü firmalar; istedikleri zaman size ulaşmakta, ancak bir sorununuz olduğunda siz onlara ulaşamamanın çaresizliğini yaşıyorsunuz.

Araç alımlarında da bazı sorunlar var  artık…Bir oto satış bayiinden alınan sıfır km. otoda bile eksiklikler-özürler bulunmaktadır ama satıcılar mallarına sahip çıkmamakta ve tüketicileri zorlamaktadır.

                               HAKLARIMIZI BİLMEK ZORUNDAYIZ AMA..!

Evrensel anlamda tam 66 farklı tüketici hakkımız da var ama…Bilmiyoruz, görmüyoruz ve kullanmıyoruz bu hakları ne yazık ki…Üzücü olan da bu zaten…

Bu ülkede parayı veren düdüğü çalıyor. Ama ya düdük bozuk çıkıyorsa..!

Bu sorunun cevabını verecek kurum ve kuruluş sayısı yok denecek kadar az…Ne yazık ki…

Sadece gönüllü insanların hizmet verdiği tüketici dernekleri oluyor yanımızda…

Ama…Pandemi süreci sonrasında; onlardan da bir haber çıkmıyor kamuoyuna…Herkes kendi içine çekilmiş adeta…

15 Mart Dünya Tüketiciler Günü geldi-geçti 1 ay önce…Daha önceki yıllarda akılda kalıcı kutlamalar, yarışmalar ve TV programları olurdu bu özel günde…Hele-hele 90’lı yıllardaki Dünya Tüketiciler Günlerinde, oldukça görkemli etkinliklere sahne olmuştu Bursa…

Ama bu yıl kimseden ses çıkmadı. İl Ticaret Müdürlüğü Kapalıçarşı ve birkaç AVM’de masa kurup, broşür dağıttı. Bursa Tüketiciler Derneği, ilçe şubeleri ile birlikte Mudanya’da bir toplantı yaptı. Hepsi bu kadar…TV’lerde de fazla yer almadı Dünya Tüketici Günü…Gazete ve sosyal medyada da…

Eskiden…Yani 20-25 Yıl önce daha çok bilinirdi Dünya Tüketici Günü ve tüketici dernekleri…Güç kaybetti bu hareket…Üzücü olan bu…

Pahalılığa karşı bile bir direnç gösteremiyor bu STK’lar artık…

Sağlıksız ürünler ile taklit ve tağşişe de…

ÖZLÜ SÖZLER: Gelenler korkmayanlardır. Korkanlar gelmediler. (ÇİN ATASÖZÜ)

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                  TÜKETİCİNİN HAKKI;TÜKETİCİYE Mİ..?

Bilindiği gibi; tüketici sorunlarının yaşandığı anlarda: tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de tüketici dernekleri devreye girmektedir. Çoğunluğu emekli öğretmen ve memur olan tüketici derneklerinin gönüllü yöneticileri, hakkı yenilen vatandaşlarımıza ücretsiz hizmet vermektedir.

Ülkemizin nüfusu 85,3 milyondur ama bu ülkede aktif ve yarı aktif olan 43 Tüketici Derneği’nde sadece 81 bin üye bulunmaktadır. Neredeyse on binde 1 olan bilinçli-bilgili tüketici sayısı, ülkemizin bu konudaki yetersizliğinin bir göstergesidir.

Bu konuda bir başka sorunu da gözler önüne sermek gerek…Bizim ülkemizde de AB ülkelerinde olduğu gibi: tüketici hakları için mücadele veren STK’lar devlet desteği kapsamına alınmalı ve yaşadıkları mali sorunlar çözülmelidir. Tüketicilerin şikayetleri, gıda analiz talepleri ve hak arama işlemleri daha yetkili kurullarla sağlanmalıdır.

Tüketicinin hakkını, sınırsız şekilde tüketiciye sunmak için…                                   

                           AVRUPA’DAKİ ÖRNEK UYGULAMALAR

Aslında Almanya’daki gibi resmi statü ile çalışan ve her türlü devlet desteğini arkasına alarak adeta bağımsız ve yetkili bir kurum gibi faaliyet gösteren Tüketici Birliklerine ihtiyaç vardır bu ülkede…Oradaki yarı resmi derneklerde; laborant, avukat, şikayet değerlendirici, araştırmacı, gözlemci, yayıncı ve stratejist insanlar çalışıyor. Halkın sağlığı ve güvenliği için uğraş veren bu insanların maaşlarını da devlet ödüyor.

Tüketicinin gıda analizi taleplerine bünyesindeki gıda laboratuvarları ile  8 ile 12 saat içinde cevap verebilen, çıkardığı bültenlerle tüketiciyi sağlıklı ve güvenli gıdalara yönlendiren, yayınları ile özürlü gıda üreten ve satan kişi ve kuruluşları adeta yerin dibine batırıp ticari faaliyetini tamamen engelleyen çağdaş tüketici dernekleri yasayı çok daha iyi savunabilir.

Bizim de…Kaliteli mal ve hizmetlerin “KAPI GİBİ” arkasında duran, kalitesizliğe ve pahalılığa prim vermeyen ve de ülkedeki ticari yaşama olumlu anlamda yön veren tüketici derneklerimiz ve yetkili/bilgili bürokratlarımız olsa…

Tüketici sorunlarımız daha az olur değil mi..?

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.