Kişiye veya guruba özel hizmetler verilebilen, küçük ayrıntılara özen gösterilen, yerelliği ön planda tutan, küçük olmasına rağmen 5 yıldızlı otel konforunu aratmayan butik oteller; son dönemlerde hem yabancı turistlerin hem de turizm yatırımcılarının gözdesi olmaya devam ediyor.

              Genellikle gelir durumu yüksek yabancı müşterilere hizmet sunan butik oteller,artık ülkemizin bir çok kentinde faaliyet gösteriyor.İstanbul başta olmak üzere Çeşme Alaçatı, Akyaka, Kapadokya, Antalya, Alanya, Bozcaada, Safranbolu, Urfa,Şile-Ağva ve Seferihisar gibi turistik kentlerimizde oldukça yoğunlaşan butik otel kültürü,turizmde yeni açılımlar yaratıyor.

               Şu anda ülkemizde 350’si İstanbul’da olmak üzere toplam1.310 butik otel bulunuyor. Bu sayının gün geçtikçe artacağını belirten turizmciler, varlıklı yabancı turistlerin sevimli ve konforlu butik otellerden oldukça fazla hoşlandığının altını çiziyorlar.

               Yani son 5 yılda Türkiye’de yoğun bir butik otel modası başladı. Çünkü butik otelde kalmak oldukça pahalı…Yatırımcısına para kazandırıyor.

                Dört dörtlük bir butik otelde oda fiyatı; bazen 300 Euro’yu buluyor. 300 Euro şu yaklaşık 6 bin TL ediyor. Gecelik bir fiyat bu…Yaz aylarında bu fiyatlar ikiye de katlanıyor. İşte bu gelişmenin farkına varan bir çok vatandaşımızda; nostaljik öğeler barındıran 2 katlı ve bahçeli evlerini 8-10 odalı butik otel haline dönüştürmek için yatırımlar yapıyor. Hatta bu konuda banka kredileri alan, Turizm Bakanlığı’ndan ısrarla teşvik isteyen butik otel yatırımcıları bile var.

                Ülkemizin metropol yorgunları ile ofis tutsaklarının da bir çıkış noktası oluyor bazen bu tür butik oteller…Büyük şehrin karmaşasından kaçmanın bir anahtarı belki de…İşte bu ayrıntılar bile, iç turizm anlamında bir süreklilik yaratabiliyor.

                             BURSA’DA DAHA FAZLA BUTİK OTEL OLMALI…

                 Ama bu cazibeli koşullara rağmen Bursa’da çok fazla sayıda butik otel yok. Benim tespit edebildiğim kadarıyla kent merkezinde 26 adet, Mudanya’da 7 adet, Cumalıkızık’ta da 1 adet olmak üzere 34 tane butik otel sayabilirim.

                 Bu işte iyi para olduğunu öğrenen birçok işadamının bu alana yatırım yapabileceğini umut ediyorum. Doğa ile bütünleşen ve kent kültürünü yansıtan butik otellerin turizm için çok yararlı bir gelişme olacağını kabul etmek gerek…Gerçekten de Bursa; bu iş için biçilmiş kaftan bir kenttir. Kentimizin tarihi dokusu, paralı yabancı turistler için bir cazibe merkezi yaratabilir. Yani; her yerinden tarih ve doğa fışkıran bu kentte bu iş kolayca yapılabilir.

                 Gölyazı Mahallesi de bu iş için ideal bir başka bölgedir. Misi Köy’de de kurulan butik oteller var ve yenileri yapılacak. Uludağ eteklerinde de butik oteller kurulabilir. İznik’te de bu iş layıkıyla yapılabilir, çünkü o ilçemiz sakin şehir kimliğini de kazandı. Yani Bursa’da butik otel turizmine oldukça uygun şartlar var.

                 Bu konuda sizlere Kapadokya Turistik İşletmeciler Derneği Başkanı Ahmet Tok’un bir görüşünü paylaşmak istiyorum. Başkan Tok butik otellerin bölgesinde nasıl çoğaldığını şöyle anlatıyor:”Burada bütün eski binalar butik otele çevriliyor. Bunlar genelde 6-8 odalı oteller oluyor.Bu sektördeki geliri gören herkes,evini restore ederek butik otele çeviriyor.Butik otelleri daha çok Amerikalılar tercih ediyor.Avrupalılar ve zengin yerli turistlerde butik otel tercih edebiliyor.Oda fiyatları 100 dolardan başlayıp,bin dolara kadar çıkıyor.Butik oteller bölge ve ülke ekonomisine olumlu katkıda bulunuyor”

                 Yaşayanlarında anlattığı gibi; bu yeni konaklama alanı oldukça önemli…

                  Bursa’da bu iş için oldukça uygun özelliklere sahip…

                  Bakalım ne gibi gelişmeler olacak ?...

                  Kentin turizm bürokratları ve yatırımcıları bu konuya sıcak bakacak mı acaba..?

                  Yoksa kim-kime dum-duma hayata devam mı edeceğiz.

ÖZLÜ SÖZLER: İnsanlar fırsatı nadiren tanırlar. Çünkü o çoğu zaman zorlu bir iş kılığında gelir.(H.L.MENCKEN)

    “ÖMÜR DEDİĞİN BİR GÜNDÜR, O DA BUGÜNDÜR”

      Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmeli bazen…

       Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.

       Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metrekarelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.

       Şu çok geniş görünen dünyanın ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.

       Henüz bebekken “Dünya benim” dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürkende aynı avuçların “her şeyi bırakıp gidiyorum işte” dercesine apaçık kaldığını fark etmeli…

        Ve kefenin cebinin olmadığını da fark etmeli…

        Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan.

        Yaratılmışların en güzeli olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı insan…Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanındaki gülü fark etmeli…

         Evinde kedi-köpek beslediği halde; çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.

         Eşine ”Seni çok seviyorum” demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.

         Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini, ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.

         Zenginlik ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.

         Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli…

         Fark etmeli çok geç olmadan…

         Ömür dediğin 3 gündür.

         Dün geldi geçti, yarın meçhuldür.

         O halde; ömür dediğin bir gündür.

         O da bugündür.

      (Can YÜCEL)