Hava Durumu

MASUMİYETİN İÇİN SAVAŞ…

Yazının Giriş Tarihi: 30.01.2023 15:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.01.2023 15:39

   Cemaate sormuş yok, sağa bakmış yok, sola bakmış yine yok. Ayakkabılarının çalındığını ancak anlayan Hacı amca çıldırmış. Önce, “Hırsız var!” diye bağırmış. “Hırsız var!” diye haykırmış… Cemaattekilerin yanından geçip, hınzır hınzır gülmelerine daha çok kızmış, bu kez çıldırmak ne ki, delirmiş Hacı amca.

   Hacı amca da küfrün biri bin para. Hızını alamamış, ne kadar siyasi parti varsa, ana avrat düz gitmeye başlamış. Gürültüleri duyan cami imamı yanına gelmiş, “Hacı, ne oldu böyle, seni kim delirtti. Cami de ne siyaset bıraktın, ne soy sop, ne yapıyorsun böyle” diye çıkışmış.

   Ayakkabılarının çalınmasına duyduğu öfke her salise katlanan Hacı amca, soluk soluğa yaşadıklarını imama anlatıp, yeniden küfre başlamış.

   Bu küfürlerde imamın dikkatini çeken bir şeyler olmuş. İmam dayanamayıp, Hacı amcaya sormuş:

   “Hacı, anladım çok öfkelisin. Haklısın da… Ama bir şey dikkatimi çekti, bütün partilere küfür ederken, bir tek CHP’nin ismini hiç anmadın, bunu açıklar mısın?” demiş.

   “CHP’ye niye küfredeyim ki imam evladım” demiş Hacı amca. “Onların camiye geldikleri mi var ki!”

   Hak, Hukuk, Adalet peşinde, yaşadığı mağduriyeti Türkiye’ye anlatmak için, ülke turuna çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu, Cuma namazını kılmak için geldiği Ulu Cami Bölgesinde takip etmeye çalışırken, nedense bu fıkra aklıma geldi. 1. Bayezid tarafından 1396-1400 tarihleri arasında Niğbolu seferinden sonra verdiği emirle yaptırılan tarihi Camii Bursa’nın en önemli simgelerinden biriydi. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Hanlar Bölgesi restorasyon çalışması ile Ulu Cami ve çevresi biraz daha açılsa da, Ekrem İmamoğlu’nu yakından takip etmek mümkün değildi.

   Kalabalıktan, birlikte fotoğraf, birlikte öz çekim yapmaktan bıkmayan, yorulmayan kalabalıkları yarıp, yanına gitmek, araştırmacı, gazetecilik örneği sergileyip, Ekrem İmamoğlu ve Bursa Fenomenini okuyuculara aktarmak için gösterdiğim çaba fayda etmedi. Bir köşede durup, arada sırada karşılaştığım bazı partililerle ayaküstü sohbet etmekten ve daha önce Kuran okurken gördüğümüz, bildiğimiz Ekrem İmamoğlu’nu bu kez Cuma namazını kılıp, çıkmasını beklemekten, daha da ötesi benim, çok değil on yıl öncesine kadar anlatılan bu fıkrayı, kendi kendime hatırlayıp, tebessüm etmemden başka bir şey yapamamıştım.

   Artık din olgusu, bir siyasi partinin, bir zümrenin tekelinde değildi. Eski ANAP’lı diye, kimilerinin burun kıvırdığı CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hem Arapça olarak Kuran okuyor, hem de gördüğünüz gibi Camide namaz kılıyordu. İmamoğlu’na çok sayıda solcu bildiğimiz partili de camide eşlik etmişti. Bir hışımla davranıp, yaklaşabilmek için yeni bir hamle yaptım. Kalabalık bir grubun yanında karşıya geçecektim. Yanlarında durduğum kalabalık hep bir ağızdan bağırmaya başladı:

   “Reeeceep Taaayyyiiippp Erdoğaaan!”, “Recep Tayyip Erdoğan!”

   Dört bir yanımı sarmış CHP’liler ve benim bulunduğum taraftaki reisçiler. Kevin Spacey’in Olağan Şüpheliler filminde canlandırdığı “Keyser Söze” karakterinin durumuna düşmem an meselesiydi. Hemen sıvıştım oradan. Atatürk, İnönü Caddesi, Heykel Bölgesinde trafik yoğundu. Ekrem İmamoğlu’ndan 6 gün önce Bursa’da olan  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geldiğinde öyle miydi ya?!  Maşallah trafik durmuştu. Durakların dışında insan yığınına rastlamak mümkün değildi. Yolları polisler, özel harekâtçılar, terörle mücadele ekipleri tutmuş, kitle ulaşım araçlarının hiç biri çalışmaz duruma gelmişti. Ekrem İmamoğlu’nda ise, hem trafik hem insan izdihamı vardı. Kimsenin trafiği durdurma, insanları evlerine, işlerine gitmeden alıkoymak gibi güvenlik önlemleri akıllarına gelmemişti.

   CHP’liler reisçilere yüz vermedi, onlar da baktılar ki kimse sloganlarıyla ilgilenmiyor. Vazgeçince, ben de Ekrem İmamoğlu’nu en azından Ulu Cami ve Kapalı Çarşı Bölgesinde takip etmekten vazgeçip, gazeteye geldim.

   Basın bürolarının servis ettiği haberlerden Ekrem İmamoğlu Bursa’da neler yapmış onları okumaya başladım. İlk olarak Türkiye’nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın doğum yeri olan Umurbey’e giden Ekrem İmamoğlu’na bu ziyarette eski bakanlardan, Mehmet Gazioğlu ve Turan Tayan eşlik etmiş. Hem Mehmet Gazioğlu’nu, hem de Turan Tayan’ı, Kurtuluş Savaşının Galip Hoca’sı Celal Bayar’ın anıt mezarında daha önce de defalarca görmüştüm. Her ikisi de, hem Bayar’ın ölüm yıldönümü olan 22 Ağustos tarihlerinde, hem de çok partili yaşama geçişin, meşhur “Yeter Söz Milletindir” sloganının, muhaliflere yaradığı seçim tarihi olan 14 Mayıs’ların yıldönümlerinde Anıt Mezara defalarca gelmişti.

   Ekrem İmamoğlu’nun yanına refakatçi olarak bu iki eski bakanı, iki siyasetin ağır topunu almış olması manidardı. Bu arada, CHP Bursa İl Başkanı Turgut Özkan’ın da Umurbeyli olduğunu anımsarsak, ziyaret bir nevi Türkiye mutabakatı gibi olmuş diyebilirdik. Ekrem İmamoğlu Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan ve Gemliklilerle, Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz ve Mudanyalılarla, Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem ve Nilüferlilerle de buluştu.

   Gece de podyum parkta verilen yemekte, 6’lı masanın il yöneticileri, sivil toplum örgütü yöneticileri, hemşeri dernekleri ve davetlilerle bir araya geldi. İçişleri Bakanının iddia ettiği, İBB’de 700 terörist var açıklamasına vurgu yapan İmamoğlu, sade 40’ının yargılandığını ve hepsinin beraat ettiğini söyledi.  Ekrem İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada; “31 Mart’ta, devletimizin kamu kurumu Anadolu Ajansı’nda verileri kapattılar ya; Türkiye’ye vermeye vermemeye başladılar ya; işte o anda düğmeye basmışlardı. Ama bu sefer, sert duvara tosladılar, çatladılar, patladılar. Ne demiştim seçim akşamı kararlılıkla hepinizin huzuruna çıkıp, milletimize hangi mesajı vermiştim? ‘Hak yemedim, hakkımı da yedirmem.’ Hele hele milletimizin hakkını ve iradesini asla yedirmem” dedi. 2023 yılında, Cumhuriyet’imizin yüzüncü yıl dönümünde, biz, yoğun bir biçimde demokrasi mücadelesini, hak, hukuk, adalet arayışını ülkemizde bir yoksunluk olarak hala konuşuyor ve tartışıyorsak, bu gerçekten Cumhuriyet’imizin yüz yılına yapılan büyük bir ayıptır. Bu ayıbın son perdesi, İstanbul’a ne yazık ki bugünkü erkin, bugünkü hükümetin yargıyı siyasetin silahı gibi kullanma kavramıyla hareket edişinin sürece olan yansıması. Yani İstanbul halkının cezalandırılması! Yani millet iradesinin yok sayılması. Ama bu mücadeleyi şunun için veriyoruz: Ortaya konan bu müdahalenin bir an önce bertaraf edilmesinin tek yolu vardır, o da millet iradesinin ülkemizin her sathında ortaya güçlü bir şekilde konması mücadelesi. Ben, onun için bugün buradayım” ifadelerini kullandı.

   Başörtüsüne sahip çıkan, insanların giyimi kuşamı konusundaki ön yargılı, dini motifli siyaset malzemesini kaldırıp yere fırlatan, camiye giden, cumaya giden, dua okuyan CHP’liler var artık. Böyle bir ortamda, CHP Liderinin sırf Alevi olması nedeniyle, aday olamayacağı yönündeki, düşük yoğunluklu itirazlar da ayıp sayılıyor.

   Yani demem o ki, 3 Muhafazakâr, 1 Milliyetçi, 1 Merkez Sağ ve 1 Sosyal Demokrat partiden oluşan 6’lı masanın adayı Kemal Kılıçradoğlu olup, 14 Mayıs’ta da el birliğiyle ipi göğüslerse, Ekrem İmamoğlu’nun sadece Bursa’daki programının işaret ettiği yol bile Türkiye mutabakatının, Türkiye’nin yolu olur diye düşünüyorum.

   Ekrem İmamoğlu’nun yolu zaten çok açık! Bunu gördük, izledik, artık biliyoruz…

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.