Hava Durumu

NE YAZSAM BOŞ GELİYOR BU GÜNLERDE… VAKTİNDEN ÖNCE GİDER Mİ İNSAN? GİDİYORLAR İŞTE..

Yazının Giriş Tarihi: 11.02.2023 16:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.02.2023 16:04

Duvarda hırkaları,

Cebinde fotoğrafları,

Sevdiği türküleri,

Evdeki yerini,

Her şeyi dağıtıp gidiyorlar...

Hem de,

"Gidiyorum" bile diyemeden…

   Yusuf Hayaloğlu’nun şiirindeki gibi her şey.

   Kahramanmaraş’ta meydana gelen Yüzyılın çifte felaketinin üzerinden 6 gün geçti. Dondurucu soğukta, kara kışta geldi kıyamet. Uyumaktan, üşümekten, yemek yemekten, grip olduğumuz için, midemizi üşüttüğümüz için, migrenimiz tuttuğu için hayıflanmaktan utandık. İnanın, yazmaktan bile utanır oldum.

    Dünyadaki hiçbir kelime, bizlerin sadece ekran başında gördüğü acılara yetmeyecek bunu biliyorum. Oysa her zaman genç gazeteci ve yazar adaylarına dediğim gibi, “Hepimize yetecek kadar kelime var. Örseleyin tuşları” cümlesi, böylesi bir kıyamette yetersiz kalacak. Bunu görüyorum. Çocuğunu, çocuklarını yitirmiş bir babaya ve anneye, eşini yitirmiş kadına veya kocasına, annesini, babasını yitirmiş evlatlara, akrabalarını, dostlarını, yakınlarını yitirmiş yurttaşlara ve bir can daha kurtarmak için insanüstü çaba gösteren kurtarma ekiplerine, askerlere, polislere ne diyebiliriz ki?  Bizlerin buradan, “bakın, sizler için neler yazdım, ne güzel kelimeler kullanıp, sizlerin acılarınızı kaleme aldım” demesi artık mümkün mü?

   Yaşamlar gitti, ocaklar söndü, hayaller yandı. Küçücük çocuklar, birkaç günde büyüdü. Birkaç kelime ile özetlenebilir mi?

   Beşiktaş’ta oynarken, çok sık sakatlandığı için “Cam Adam” olarak lakap takılan Hatay Spor Yardımcı Teknik Direktörü Gökhan Zan’ın, çelik gibi iradesini, deprem bölgesini bir an bile terk etmeden, her gün, her saat, yardım için çırpınıp, haykırışını bir günlük köşe yazısında, “yazdım, güzel oldu. Aferin Gökhan Zan” diye geçiştirip, gönül ferahlatabilir miyiz?

   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yeraltında fay kırıklarından önce bağışlayın söylemek zorundayım, kırılan ar damarıdır. Malzemeden çalmanın arkasında ahlak hırsızlığı, demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır. Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkânlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Olay kader diye geçiştirilemez” diyor.

   Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Ömer Çelik’te, “"Çok basit ama bir o kadar da acı olan şu: Türkiye yönetilemiyor. Ve yönetemeyen, yönetmesi mümkün olmayan bir mekanizmanın yönetiyormuş gibi yapması binlerce cana mal oluyor. Eğer bugün birilerin fiyakası bozulmasın diye söylenmesi gerekenlerin "milli birlik ve beraberlik" nutuklarının altında ezilmesine göz yumarsak; bugün susarsak, bu çarpık mekanizma yüzünden yüzlerce insanın ebediyen susmasına ortak olmuş olacağız” diye yazıyor.

   Ömer Çelik, yazısını 1999’da kaleme alıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da bu konuşmasını, 2003 Bingöl Depremi sonrasında yapıyor. Henüz bir yıllık bile Başbakan değilken…

   Mevcut sistem; eski sistem çok hantal, hızlı hareket edemiyoruz, kritik kararlar hızlı alınamıyor diye, referandumdan geçirilmişti. Yeni sistemle 2023’te Ay’a gidecektik. Gördük ki, bu sistemle, kış şartlarında Kahramanmaraş’ın kent merkezine, Adıyaman’a, Hatay’a bile gidemiyoruz. Köylerini, beldelerini saymıyorum bile.

   Gözüm ekranlarda, 120. Saatte enkaz altından insanlar çıkartılıyor. Mucizeler ardı ardına geliyor. Keşke, Ay’dan önce 2023’ün bu günlerinde deprem bölgesine daha çabuk gidebilseydik diye düşünüyorum. 120. Saatte bile insanlar sağ salim enkaz altından çıkartılabiliyorsa, o geç kalınan ilk 24 saatte, kim bilir kaç canımız daha kurtulabilirdi diyorum…

   Türkiye’nin sorunları büyüdü. Çok büyüdü. Yurt dışına kaçmaya çalışan, ortadan kaybolan müteahhitler yakalanıyor, aranıyor. Tabii ki hesap verecekler, yakalansınlar da ama biz 1999’da Veli Göçer’in tutuklanması sonrasında olanları da biliyoruz. Deprem vergileri ne oldu diye sorsak, cevap alabilecek miyiz?

   Hatay’daki tarihi eserlerin, Gaziantep Kalesi’nin, tarihi müzenin yıkılmasını hangi köşe yazısı yazılsa, kurtarır ki?

   Sosyal Medya hesaplarına, yakalanan Suriyeli gasp çetesi ve hırsızların görüntüleri düşüyor. Polisimiz, askerimiz, yurttaşlarımız gerekli cevapları verdi diye, dayak sahnelerini izliyoruz. Öfkeliyiz; içimizi soğutuyor mu, soğutuyor. Peki, sığınmacı sorunumuz nasıl çözülecek, ne yazarsak düzelecek, biliyor muyuz?

   Deneyimli gazeteci Necati Kartal ağabeyim yazdı, deprem bölgesi ve Hatay’dan göç konusunu.

   Necati Kartal, “Bakın arkadaşlar esas tehlike, para ve iç siyasi atışmalar değil. Asıl mesele başka yerlere sürüklenmeye başladı.

 Bugün hem itimat ettiğimiz çeşitli partilere mensup MV siyasilerden hem de medyadan aldığımız bilgiye göre, Hatay da, oturulacak düzeyde bina yokmuş ve büyük göç başlamış. Bu çok ciddi bir durumu çıkarıyor karşımıza. Şöyle ki

Resmi Rakamlara göre, Hatay'ın,  nüfusu 1 milyon 670 bin 712.

 Hatay'da geçici koruma kapsamına alınan 429 bin 121 Suriyeli var.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bugün yardım açıklarken 10 milyon mülteciye cömertliğini yıllardır gösteren Türkiye diye söze başladı,  bu da esasta sorunun büyüklüğünü gösteriyor.  Bir şekilde bu sayı bu ülke için çok fazla. Suriye'nin yarısı neredeyse bizim ülkemizde demektir.

Hatay yerli insanı yani Türk ve Türkleşmiş azınlıklar, eğer göç etmek durumunda kalırsa, Bu durumda 1938’de aldığımız Hatay’ı, 10-15 sene sonra dünya dengelerinin müsait olduğu bir anda referandumla, tekrar kaybedeceğiz demektir. Demografik denge aleyhimizdeydi zaten, deprem tuz biber oldu.

Oradan göç olursa, orada tek bir sığınmacı bırakmamak gerekir. Ama bunu kim yapabilecek.

Aksi halde durumunuzu zora sokarız” diyor…

  Ekranlara bakıyorum, gözlerim yaşarıyor yine. Poşetlere, battaniyelere, yorganlara sarılmış cesetlerini alan yurttaşlarımız, toplu mezarlar, yardım feryatları…

   Her şeyi dağıtıp gidiyorlar. Hem de, “Gidiyorum” bile diyemeden.

   Ne yazsam, boş geliyor bu günlerde…

  

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.