Çatışma anı geldiğinde çoğumuzun içgüdüsel tepkisi savunmak, susmak ya da karşı saldırıya geçmektir. Oysa bu anlar, ilişkilerde ya tahribat yaratır ya da ilişkiyi dönüştürür. Farkı yaratan, yaklaşımımızdır. Ailede çatışma anını sağlıklı bir sürece çevirmek için üç strateji öne çıkar: zamanında müdahale, uzlaşma kültürü ve gerektiğinde profesyonel destek.
Sorunları Zamanında ve Yerinde Ele Almak
Çatışmaları görmezden gelmek onları yok etmez. Aksine, bastırılan her sorun birikir ve gün gelir daha büyük bir patlamaya yol açar. Bu nedenle yaşanan bir kırgınlık, anlaşmazlık ya da rahatsızlık mümkün olduğunca erken dile getirilmelidir.
Ancak bu konuşmanın da bir “zamani” vardır. Öfkenin zirvede olduğu anda yapılan konuşmalar çözüm üretmekten çok, karşılıklı yaralanmalara neden olur. Uygun bir zaman ve sakin bir ortamda, yargılamadan ve hesap sormadan yapılan konuşmalar ise tam tersine iyileştirici olur. “Ben bunu konuşmak istiyorum çünkü bu beni etkiliyor” diyerek söze başlamak, karşı tarafı savunmaya itmeden diyaloğun kapısını aralar.
Güç Savaşları Yerine Uzlaşma Kültürü
Çatışmalarda çoğu zaman taraflar haklı çıkmaya odaklanır. Ancak bir ilişkide haklı olmak, her zaman mutlu olmak anlamına gelmez. “Kim kazanacak?” sorusu yerine, “Nasıl ikimiz de iyi hissedebiliriz?” sorusu sorulduğunda çatışma değil çözüm alanı oluşur.
Uzlaşma, sadece birinin fedakârlık yapması değil, her iki tarafın da ortak bir zeminde buluşmasıdır. Empati burada kilit rol oynar. Karşımızdakinin niyetini anlamaya çalışmak, duygularını küçümsemeden dinlemek ve orta yol aramak, çatışmaları ilişkileri güçlendiren deneyimlere dönüştürebilir.
Gerektiğinde Profesyonel Destek Almak
Bazı çatışmalar, yılların birikimiyle büyür; taraflar çözüm yollarını tüketmiş gibi hisseder. Bu noktada bir uzmandan yardım almak, ilişkiyi dışarıdan ve tarafsız bir gözle görebilmek açısından oldukça değerlidir.
Aile terapisi, yalnızca sorunları çözmeye değil, ilişkinin dinamiklerini anlamaya, iletişimi geliştirmeye ve duygusal yakınlığı yeniden kurmaya da hizmet eder. Yardım istemek bir zayıflık değil; aileye verilen değerin ve ilişkiyi onarma niyetinin bir göstergesidir.
…
Ailede çatışmalar kaçınılmaz olabilir; ancak bu çatışmalarla nasıl baş ettiğimiz, ilişkinin kaderini belirler. İyi bir iletişim, duygulara saygı, net sınırlar, zamanında müdahale, uzlaşma ve gerektiğinde destek alma… Tüm bu adımlar, aileyi sadece ayakta tutmaz; aynı zamanda güçlendirir. Çünkü gerçek yakınlık, sadece huzurlu anları değil, zorlu zamanları birlikte aşabilmeyi de kapsar.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
EMİNE ÇİZMELİ ERİKEL
Ailede Çatışmalarla Baş Etmenin Temel Taşları
Çatışma anı geldiğinde çoğumuzun içgüdüsel tepkisi savunmak, susmak ya da karşı saldırıya geçmektir. Oysa bu anlar, ilişkilerde ya tahribat yaratır ya da ilişkiyi dönüştürür. Farkı yaratan, yaklaşımımızdır. Ailede çatışma anını sağlıklı bir sürece çevirmek için üç strateji öne çıkar: zamanında müdahale, uzlaşma kültürü ve gerektiğinde profesyonel destek.
Sorunları Zamanında ve Yerinde Ele Almak
Çatışmaları görmezden gelmek onları yok etmez. Aksine, bastırılan her sorun birikir ve gün gelir daha büyük bir patlamaya yol açar. Bu nedenle yaşanan bir kırgınlık, anlaşmazlık ya da rahatsızlık mümkün olduğunca erken dile getirilmelidir.
Ancak bu konuşmanın da bir “zamani” vardır. Öfkenin zirvede olduğu anda yapılan konuşmalar çözüm üretmekten çok, karşılıklı yaralanmalara neden olur. Uygun bir zaman ve sakin bir ortamda, yargılamadan ve hesap sormadan yapılan konuşmalar ise tam tersine iyileştirici olur. “Ben bunu konuşmak istiyorum çünkü bu beni etkiliyor” diyerek söze başlamak, karşı tarafı savunmaya itmeden diyaloğun kapısını aralar.
Güç Savaşları Yerine Uzlaşma Kültürü
Çatışmalarda çoğu zaman taraflar haklı çıkmaya odaklanır. Ancak bir ilişkide haklı olmak, her zaman mutlu olmak anlamına gelmez. “Kim kazanacak?” sorusu yerine, “Nasıl ikimiz de iyi hissedebiliriz?” sorusu sorulduğunda çatışma değil çözüm alanı oluşur.
Uzlaşma, sadece birinin fedakârlık yapması değil, her iki tarafın da ortak bir zeminde buluşmasıdır. Empati burada kilit rol oynar. Karşımızdakinin niyetini anlamaya çalışmak, duygularını küçümsemeden dinlemek ve orta yol aramak, çatışmaları ilişkileri güçlendiren deneyimlere dönüştürebilir.
Gerektiğinde Profesyonel Destek Almak
Bazı çatışmalar, yılların birikimiyle büyür; taraflar çözüm yollarını tüketmiş gibi hisseder. Bu noktada bir uzmandan yardım almak, ilişkiyi dışarıdan ve tarafsız bir gözle görebilmek açısından oldukça değerlidir.
Aile terapisi, yalnızca sorunları çözmeye değil, ilişkinin dinamiklerini anlamaya, iletişimi geliştirmeye ve duygusal yakınlığı yeniden kurmaya da hizmet eder. Yardım istemek bir zayıflık değil; aileye verilen değerin ve ilişkiyi onarma niyetinin bir göstergesidir.
…
Ailede çatışmalar kaçınılmaz olabilir; ancak bu çatışmalarla nasıl baş ettiğimiz, ilişkinin kaderini belirler. İyi bir iletişim, duygulara saygı, net sınırlar, zamanında müdahale, uzlaşma ve gerektiğinde destek alma… Tüm bu adımlar, aileyi sadece ayakta tutmaz; aynı zamanda güçlendirir. Çünkü gerçek yakınlık, sadece huzurlu anları değil, zorlu zamanları birlikte aşabilmeyi de kapsar.