Ülke olarak çok ilginç dönemlerden geçiyoruz.
Cumhuriyetimizin 102. yılını gururla yaşayan toplumumuzun büyük çoğunluğu mutsuz.
Yaşanan olumsuzluklar yeni yılda yeni umutlar getirme beklentisi tükenmiş insanlarda.
Her kesimden insanımızda gelecek kaygısı had safhada.
Her geçen gün artış gösteren özellikle toplumumuzdaki aile ilişkileri git gide kopuyor.
Ev sahibi ile kiracıyı karşı karşıya getiriyor.
2025 yılın ilk 10 ayında neredeyse evlenen çiftlerin sayısı kadar boşanma davaları açılmış.
Aynı şekilde ödenmeyen borçlar nedeniyle icra daireleri 10 ay içinde görülmemiş iş yükü ile karşı karşıya kalınmış.
Yeni yılda beklenen asgari ücret artışıyla birlikte her bir çalışanın iş verene maliyeti 40-45 bin liraya ulaşması yeni yıl öncesi sessiz sedasız toplu işten çıkarılma olayları yaşanması bekleniyor.
Yanı sıra temel gıda ürünlerinde önlenilemeyen fahiş fiyat artışları vatandaşın belini iyice bükmüş durumda.
Tüm bu olumsuzlukların temelinde yatan asıl neden eflasyonun kontrol altına alınamamasına bağlı hayat pahalılığıdır.
Eflasyonun gelir artışından daha hızlı yükselmesi hayat pahalılığı anlamına geliyor.
Ülkemizde son yıllarda artışa, son bir yıldır da tırmanışa geçen bir eflasyon olduğu kesin.
Şimdi bir de buna iklim krizinin neden olduğu gıdaya ulaşımın zorlaştığı ortada sıkıntı giderek artıyor.
Mevcut hayat pahalılığı krizini, önümüzdeki yıl içinde daha geniş bir insani krize dönüştürme riski beklentisi hakim.
Hal böyle olunca da yeni ekonomik çağ, zengin ve fakirler arasında büyüyen ayrışmaya neden olacaktır.
Önümüzdeki iki yıl içinde küresel güçler arasında çatışmaların arttığı ve devletin piyasalara daha fazla müdahale ettiği ekonomik savaşların yaşanması muhtemel.
Artan eflasyonla birlikte oluşan hayat pahalılığının normale dönebileceği kısa ve orta vadede pekte mümkün görülmüyor.
Bu şartlarda alım gücü her geçen gün azalan vatandaşta mevcutla idare etme gayreti içinde olunca umudunu yitirmiş günü kurtarma derdinde olan mutsuz toplumlar oluşmasına sebep oluyor.
Bu durumunda getirdiği oluşsuzluklar Türkiye gerçeği olarak karşımıza çıkıyor.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ERSEL PEKER
Mutsuz insanlan, mutsuz toplamlar
Ülke olarak çok ilginç dönemlerden geçiyoruz.
Cumhuriyetimizin 102. yılını gururla yaşayan toplumumuzun büyük çoğunluğu mutsuz.
Yaşanan olumsuzluklar yeni yılda yeni umutlar getirme beklentisi tükenmiş insanlarda.
Her kesimden insanımızda gelecek kaygısı had safhada.
Her geçen gün artış gösteren özellikle toplumumuzdaki aile ilişkileri git gide kopuyor.
Ev sahibi ile kiracıyı karşı karşıya getiriyor.
2025 yılın ilk 10 ayında neredeyse evlenen çiftlerin sayısı kadar boşanma davaları açılmış.
Aynı şekilde ödenmeyen borçlar nedeniyle icra daireleri 10 ay içinde görülmemiş iş yükü ile karşı karşıya kalınmış.
Yeni yılda beklenen asgari ücret artışıyla birlikte her bir çalışanın iş verene maliyeti 40-45 bin liraya ulaşması yeni yıl öncesi sessiz sedasız toplu işten çıkarılma olayları yaşanması bekleniyor.
Yanı sıra temel gıda ürünlerinde önlenilemeyen fahiş fiyat artışları vatandaşın belini iyice bükmüş durumda.
Tüm bu olumsuzlukların temelinde yatan asıl neden eflasyonun kontrol altına alınamamasına bağlı hayat pahalılığıdır.
Eflasyonun gelir artışından daha hızlı yükselmesi hayat pahalılığı anlamına geliyor.
Ülkemizde son yıllarda artışa, son bir yıldır da tırmanışa geçen bir eflasyon olduğu kesin.
Şimdi bir de buna iklim krizinin neden olduğu gıdaya ulaşımın zorlaştığı ortada sıkıntı giderek artıyor.
Mevcut hayat pahalılığı krizini, önümüzdeki yıl içinde daha geniş bir insani krize dönüştürme riski beklentisi hakim.
Hal böyle olunca da yeni ekonomik çağ, zengin ve fakirler arasında büyüyen ayrışmaya neden olacaktır.
Önümüzdeki iki yıl içinde küresel güçler arasında çatışmaların arttığı ve devletin piyasalara daha fazla müdahale ettiği ekonomik savaşların yaşanması muhtemel.
Artan eflasyonla birlikte oluşan hayat pahalılığının normale dönebileceği kısa ve orta vadede pekte mümkün görülmüyor.
Bu şartlarda alım gücü her geçen gün azalan vatandaşta mevcutla idare etme gayreti içinde olunca umudunu yitirmiş günü kurtarma derdinde olan mutsuz toplumlar oluşmasına sebep oluyor.
Bu durumunda getirdiği oluşsuzluklar Türkiye gerçeği olarak karşımıza çıkıyor.