31 Mart 2024'de yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri ülkenin geleceği anlamında dönüm noktası olarak gösteriliyor.
Pekala kim tarafından gösteriliyor?
Olası seçimlerde umduğunu bulamayacak parti yöneticileri tarafından.
Netice itibarıyla kazanan ve de kaybedenin olacağına göre peki gerçek öyle mi?
Bu durum tartışıla dursun zira seçmenin derdi bambaşka.
Türkiye'de siyaset öyle bir hale geldi ki, herkes herkesin bir acılığını arıya dursun geçim sıkıntısı çeken yurttaşların derdi seçim değil geçim olduğudur.
Dolayısıyla iktidarı olsun muhalefetin partisi olsun öncelikli temel gıdalarda alım gücüne katkı koyacak taahhütlerinin seçimin kimin kazanacağına şüphesiz yön verecektir.
Öyle ya, enflasyonun Cumhuriyet tarihinin en lüksek seviyesine çıktığı ülkemizde her daim seçimler seçmen için daha iyi bir 'geçim' beklentisi fırsatı niteliğindedir.
İşimiz gereği günlük hayatımızda görüştüğümüz pek çok vatandaş seçimleri hangi adayın kazanmasına ilişkin tahmini, öngörüsü ve de arzuladığı isimleri açıkça dillendirebiliyor.
Ancaaak...
Neden falanca ismin ya da partinin kazanmasını istiyorsunuz?
Sorumuza ise aldığımız yanıt çoğunlukta şöyle oluyor.
"Hayat pahalılığı belimizi iyice büktü. Alım gücümüz yarıdan aşağıya düştü. Bu şartlarda yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bunun için kim ekonomik anlamda refaha kavuşturacağına inandığımız partinin adayına oy vereceğiz"
Yani vatandaşın her şey bir yana geçim sıkıntısı bir yana bir durumun hakim olduğu ortaya çıkıyor.
Öte yandan çoğunlukta diyebileceğimiz bir kesim seçmen de şöyle bir düşünceye sahip.
Çünkü yerel seçimler genel seçimlerle çok farklı.
Nitekim seçmen, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullandığı oyunu yerel seçimlerde farklı partinin adayını tercih edebiliyor.
Aslında meselenin çözümü dönüm dolaşıp ekonomik şartlara dayanıyor.
Hal böyle olunca da liderlerin yaptığı açıklamalarda seçmene nasihat ya da vaat değil somut çözüm taahhütü vermelidir.
Aksi takdirde ülkemizde siyasi istikrar olmadan ekonominin kontrol altına alınabilmesi pek de mümkün değil görünüyor.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ERSEL PEKER
Siyasetçinin derdi seçim, vatandaşın derdi geçim
31 Mart 2024'de yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri ülkenin geleceği anlamında dönüm noktası olarak gösteriliyor.
Pekala kim tarafından gösteriliyor?
Olası seçimlerde umduğunu bulamayacak parti yöneticileri tarafından.
Netice itibarıyla kazanan ve de kaybedenin olacağına göre peki gerçek öyle mi?
Bu durum tartışıla dursun zira seçmenin derdi bambaşka.
Türkiye'de siyaset öyle bir hale geldi ki, herkes herkesin bir acılığını arıya dursun geçim sıkıntısı çeken yurttaşların derdi seçim değil geçim olduğudur.
Dolayısıyla iktidarı olsun muhalefetin partisi olsun öncelikli temel gıdalarda alım gücüne katkı koyacak taahhütlerinin seçimin kimin kazanacağına şüphesiz yön verecektir.
Öyle ya, enflasyonun Cumhuriyet tarihinin en lüksek seviyesine çıktığı ülkemizde her daim seçimler seçmen için daha iyi bir 'geçim' beklentisi fırsatı niteliğindedir.
İşimiz gereği günlük hayatımızda görüştüğümüz pek çok vatandaş seçimleri hangi adayın kazanmasına ilişkin tahmini, öngörüsü ve de arzuladığı isimleri açıkça dillendirebiliyor.
Ancaaak...
Neden falanca ismin ya da partinin kazanmasını istiyorsunuz?
Sorumuza ise aldığımız yanıt çoğunlukta şöyle oluyor.
"Hayat pahalılığı belimizi iyice büktü. Alım gücümüz yarıdan aşağıya düştü. Bu şartlarda yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bunun için kim ekonomik anlamda refaha kavuşturacağına inandığımız partinin adayına oy vereceğiz"
Yani vatandaşın her şey bir yana geçim sıkıntısı bir yana bir durumun hakim olduğu ortaya çıkıyor.
Öte yandan çoğunlukta diyebileceğimiz bir kesim seçmen de şöyle bir düşünceye sahip.
Çünkü yerel seçimler genel seçimlerle çok farklı.
Nitekim seçmen, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullandığı oyunu yerel seçimlerde farklı partinin adayını tercih edebiliyor.
Aslında meselenin çözümü dönüm dolaşıp ekonomik şartlara dayanıyor.
Hal böyle olunca da liderlerin yaptığı açıklamalarda seçmene nasihat ya da vaat değil somut çözüm taahhütü vermelidir.
Aksi takdirde ülkemizde siyasi istikrar olmadan ekonominin kontrol altına alınabilmesi pek de mümkün değil görünüyor.