Hava Durumu

HÜSNÜ VE ŞÜKRİYE ORTAÇ’TAN ATATÜRK’ÜN SEVDİĞİ TÜRKÜLER

Yazının Giriş Tarihi: 09.11.2020 16:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.11.2020 16:42

Setbaşı İlkokulu’ndaki 10 Kasım saygı duruşları geldi hatırıma.

Siren çalar çalmaz ellerimi bacaklarıma sımsıkı yapıştırır; başım dik, göğsüm gururla şişmiş olarak; çelik bir süngü gibi okul bahçesine mıhlanıp dururdum.

Eğilmez bükülmez sanırdım kendimi; en sert fırtınalarda, boranlarda depremlerde sarsılmaz; yanardağlar patlasa, lavlar akıp geçse üstümden bozmazdım o saygı duruşunu.

*******************

Gözlerimde tomurcuklanan yaşlarla mücadele ederdim. ‘’Yok, asla ağlamayacağım. Atatürk beni ayıplar, o yukardan izliyor’’.

Bana 23 Nisan’ı armağan eden Ata’mı üzemezdim ki.

Yüreğim kederden çatlasa da; vücudum heyecandan tir tir titrese de kendimi sıkar, irademi biler, ağlamamayı başarırdım. İçimdeki gözyaşlarını akşam yatağa akıtırdım.

*******************

Eğer 10 Kasım tatil günlerine denk gelmişse.

Siren çalmasına yakın;  annemle, babamla en şık elbiselerimizi giyer; bahçeye çıkar; erik ağaçlarının altında el ele saygı duruşunda bulunurduk.

Annem mutlaka bahçeye bakan mutfak penceresine bayrağımızı ve Atatürk posterini asmış olurdu.

Tören İstiklal Marşını söylememizle biterdi. Dört dizeden oluşan, on kıtasını da ezbere bilirdim İstiklal Marşı’nın; son kıta beş dizeydi.

 

ATATÜRK’ÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR

Ve sevgili dedeciğimden, anneanneciğimden bahsetmeliyim…

Tıraşını olmuş; iç yelekli lacivert takım elbisesini giymiş; mendil cebine ipek beyaz mendili takmış; kolonya kokulu Hüsnü Ortaç. Klarnetini kutusundan çıkarır, mor kadife bezle özenle bir güzel siler, gururlu bir odaklanmayla Atatürk’ün sevdiği şarkıları çalardı her On Kasım’da.

‘’Lütfen; siz de bana eşlik etseniz’’ derdi anneanneme. Şükriye Hanım da o ince, duygulu sesiyle eşlik ederdi kendisine.

‘’Çökertmeden Çıktımda Halilim’’, ‘’Sarı Zeybek’’, ‘’Yanık Ömer’’,  ‘’Havada Bulut Yok’’, ‘’Kırmızı Gülün Âli Var’’, ‘’Mızıka Çalındı Düğün mü Sandın’’.

*******************

Son şarkı, türkü bitince bir sessizlik olur; anneannem dedem göz göze gelirler; gözlerinin nemlenmesine ramak kala Şükriye Hanım ayağa kalkar; ‘‘Hüsnü Bey…’’ derdi; ‘‘ben bir acı kahve yapıp geleyim mi’’?

Peşine takılırdım anneannemin o mutfağa giderken.

Şükriye, Gelincik cıgarasını (öyle derdi) yakıp pişirirdi içi kalaylı bakır cezvede kahveyi. Çiçek desenli beyaz porselen fincana konmuş; yanına lokum ve soda ilave edilmiş, köpüklü kahveyi dedeme götürmek için telaşla beklerdim. Çünkü birazdan dedeciğim, gülümseyerek başımı okşayacak, yanağımdan öpecek, ‘’Berhudar ol evladım’’ diyecektir bana.

Bu bende kalıcı oldu; çok mutlu olurum sevdiklerime çay, kahve ikramından.

*******************

Yıllar geçti; içimdeki yas duygusu yerini onura, gurura bıraktı.

Her 10 Kasım’da; emperyalizmi yenerek mazlum milletlere ilham olmuş; Müslüman bir coğrafyada, laik cumhuriyeti kurmuş; tarihin en büyük devrimcilerinden en büyük aydınlanmacılarından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bağrından çıkarmış bir yüce halkın evladı olmanın öz güveniyle dolar içim.

*******************

Laik cumhuriyet ve devrimleriniz olmasaydı tek bir düzgün cümle kuramazdım.
Minnettarlık ve sadakatle Paşam.
Siz; benim sonsuza dek kahramanımsınız.

Türkiye’nin aydınlık yarınlarına güvenim tam.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.