Hava Durumu

27 Mayıs ve darbeli demokrasi ile tanışma

Yazının Giriş Tarihi: 26.05.2025 20:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.05.2025 20:20

Bazı tarihler vardır toplumun zihninden hiç silinmeyen. 27 Mayıs 1960 bunlardan biri ve Türkiye’nin “Demokratik Parlamenter Sisteme” geçtikten sonra, ilk kez bir askeri darbe ile karşılaştığı gündür. Üzerinden 65 yıl geçse de o döneme dair unutulmayanlar vardır. Aslına bakılırsa, bu darbe neden yapıldı, sonuçta ülkenin durumu ne oldu diye bir kez daha gözden geçirmek gerekir. Bazı kaynaklar, bu önemli konuyu şu satırlar ile anlatır;

“ Cumhuriyet döneminin ilk askeri darbesi 27 Mayıs 1960 günü Demokrat Parti (DP) hükümetine karşı gerçekleşmiş, ardından görülen davalarda dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edilmiştir. İstenmeyen bu darbenin nedenleri de vardır. DP iktidar yolunda popülist bir söylem gütmüş, bir başka deyişle ünlü “Yeter! Söz Milletindir!”sloganıyla sandıklardan çıkacak çoğunluğu kendi iradelerine eşitlemişlerdir. Bu popülist siyaset tarzı içerisinde DP’yi iktidara taşıyan bir de hegemonya projesi vardır. Hegemonya projeleri ulusal-popüler, ulus çapında tüm sınıfsal veya sınıfsal olmayan unsurları tek bir hâkim sınıfın önderliğinde toplayarak egemenlik kurma çalışmalarıdır. Hegemonya projesi dört sacayağı üzerine oturur: Ekonomik kalkınma, patronaja dayalı yeniden dağıtım, muhafazakâr modernleşme ve millî iradenin gerçekleşmesi olarak demokrasi. “ Bir akademisyen adayının satırlarından dökülen bu dönemin tarifi böyle .Büyük ölçüde bana göre de doğruyu anlatan bir tespit.

Bir de bu darbeyi oluşturan nedenlere de yine bir akademik göz ile bakalım.

DP’nin hegemonya projesinin dört ana unsuru bulunmaktadır o dönemde... Bunlardan ilki, CHP döneminde zaten uygulamaya konulmuş olan tarım ve ticaret odaklı ekonomik büyüme modelini benimsemek. İkincisi, patronaja dayalı bir ekonomik paylaşım modeli uygulamak, üçüncüsü ise kültür modernleşmesi yerine, daha yavaş ilerleyen ve muhafazakâr ve örfi unsurların da incitilmediği bir modernleşme anlayışı belirlemek ve son olarak da gerçek milli iradenin tecelli edeceği söylemini üretmek olmuştur. Bu satırlar bilmem size bir şeyler anlatabildi mi? Siyaset bilimciler bu söylemler konusunda, genel olarak hemfikirdir. İlk yıllarda, bu yöntem geçerli olsa da ilerleyen yıllarda, bu durum kısa sürede değişime uğrar. Bu değişimleri yaratan unsur da, genellikle oy kayıplarıdır.Bilhassa, ilk ciddi oy kaybının yaşandığı 1957 seçimleri sonrasında ülkedeki mali ve siyasi kriz derinleşir. Bundan daha ciddi bir sorun ise DP’nin giderek artan otoriter tutumu ve baskılarıdır. Bu baskıcı tutumlar arasında muhalefet partisi CHP üzerindeki ciddi tahakküm, mal varlığının hazineye devredilmesi, genel sekreterinin bir yurt gezisi esnasında tutuklanması dır.Bir propaganda çalışması sırasında, CHP Genel Başkanı İnönü’nün Uşak’ta taşlanması da, darbeye giden yolu kısaltmıştır bazı siyasilere göre…Bu baskıcı durumu daha da derinleştiren bir olay da “Tahkikat Komisyon” gibi bir oluşumdur. 15 Nisan 1960 tarihinde kurulan ve 15 DP milletvekilinden oluşan bu komisyon, Yargı ve TBMM kararları dışına da çıkarak, sonsuz yetkiye sahip olacaktır. Bu sayede, basın, üniversite, sivil aydınlar ve ordunun yönetim kadrosunun iktidar odaklarınca bastırılıp, şekillendirilmeye çalışılması ve protestolara karşı ilan edilen sıkıyönetimler de otoriter yönetimin diğer baskı araçları halindedir. Bu durum ordudaki hiyerarşi dışı bir örgütlenmeyi tetiklemiş, oluşan darbeci fraksiyonları birleştirmiş ve Tahkikat Komisyonu’nun oluşmasından 42 gün sonra askeri darbe gerçekleşerek ülkenin başına o sırada izinde bulunan kara kuvvetleri komutanı Orgeneral Cemal Gürsel getirilir. Darbeciler de Milli Birlik Komitesi (MBK) adı altında tüm egemenlik haklarını belirli bir süreyle üstünde toplayan bir askeri yönetim kurulu kurulmuştur. MBK, kendi içinde daha uzun süreli iktidarda kalmak isteyen kısmı tasfiye etmiş, böylece en kısa zamanda adil ve tarafsız seçim vaadinde bulunmuştur. Bu arada tümü akademisyenlerden oluşan bir heyet yeni bir anayasa yapmış ve o dönemde, sivillerden oluşan Kurucu Meclis de bunu onaylamıştır. Bu arada Demokrat Partii’nin devamı niteliğinde Adalet Partisi kurulmuş, sağ tandanslı birkaç parti ile ilk kez sol seçmen de için Türkiye İşçi Partisi de kurulur.

1961 yılında , Askeri yönetimin sözünü tutması ile çok partili milletvekili seçimi yapılmış, ilk turda sonuç alınamayınca sandıktan birinci parti olarak çıkan AP ile CHP Koalisyonu kurularak göreve gelir. Dört yıl sonra da 1965 seçimlerine gidilir ve bu kez, Adalet Partisi sandıktan birinci parti olarak çıkar ve Süleyman Demirel’in başbakanlığında yeni bir dönem başlar.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.