Yüz yıl sonra yan yana anılan iki isim. Ama bu kez sanki rakipler …Bir yanda, Ulu Önder’in Nutku içinden bir parçayı, biraz değişik bir üslup ile okuyan bir belediye başkanına bakanlık tarafından açılan soruşturma, diğer yanda Şanlı Türk Ordusu’nun mensubu olmaya aday, ama bunun anlamını fark edememiş bir askeri öğrencinin çirkin hareketi... Yüz yıl sonra, birbirine zıt iki karakteri sanki bir fotoğraf karesinde birlikte görünür biçimde günümüze getirdi bu iki olay... Yapay zekâ bile bunu başaramaz diyebileceğimiz bir çarpıştırma , Cumhuriyet’in ilk yüz yılı biterken yapılabildi. “Yani olmaz olmaz deme” demenin, Osmanlıca ve de Türkçe versiyonu sanki !
Kripto gibi geldi sanırım bu giriş, açayım konuyu bekletmeyelim okuyucuyu!!!
Efendim ilk olay ve bunun ardından bir soru önergesi... Önerge sahibi ve bu konuya dair bilgilendirme haberi aynen şöyle:
“İstanbul Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım’da skandal bir olay yaşandığı iddia edildi. Kağıt Atatürk rozeti takmayı reddeden ve yırtıp atan bir teğmen ile başka bir teğmen arasında kavga çıktı. CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan konu hakkında soru önergesi verdi.”
Bu güne kadar böyle olaylar, genelde meczup biri tarafından, özellikle Atatürk heykellerine yapılan saldırılar biçimindeydi. Birilerinin, buna meyilli kişileri yönlendirmesi ile yapıldığı yorumları yapılır, konu kapanırdı. Ama bu kez olay yenilir yutulur gibi değil…Ve son yıllardaki bir kalkışmanın benzeri ve öyle bir yapının organizasyonu gibi kokuyor. Neden mi? Milletvekili Ceylan’ın konuya dair daha açıklayıcı beyanına dayalı bir haberden bu sonucu çıkarmak olası:
" Son günlerde sosyal medya platformlarında 10 Kasım Atatürk'ü Anma töreninde Tuzla Piyade Okul Komutanlığı'nda bir grup teğmenin yakalarına Atatürk resmi takmayı reddettikleri, teğmenlerden birinin Atatürk resmini yırtarak yere attığı ve buna tepki gösteren diğer bir grup teğmen ile aralarında arbede yaşandığı, arbedenin büyümesi ile olaya dışarıdan jandarma ve polisin de dahil olduğu, konuya ilişkin idari soruşturma başlatıldığı bilgisi kamuoyuna yansımıştır." Milletvekili Özgür Ceylanbu iddiayı yanıtlaması için Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'e yönelik soru önergesi vermiş olmasa fazlaca üzerinde durulamayacak bir olay deyip geçiştirilebilir. Ama olay daha resmi bir kanaldan doğruluk ister hale gelmiş, büyük olasılıkla doğruluğu ispatlandığında da, yüzüncü yılında “Cumhuriyet değerlerinin” ne hale getirildiğinin bir delilini görürken, bunu yapmayı çalışanların cüreti nereden aldıklarını belki öğrenebileceğiz.! Konu; ne kadar önemli ve toplumu derinden yaralayacak biçimde olursa olsun, bir faninin anısına saygısızlık değil, ardında bir rejim sorunu ve yönetim biçiminin değiştirilmesi yönünde kullanılmış bir argüman izlenimi veriyor. Yoksa, birkaç kişinin, üzerinde üniforma bile olsa, Atatürk için yaptığı hakaret dolu hareketin üzerinde bu kadar çok durulmaz. Ama burada yapılan, ya da yaptırılan, sadece Ulu Önder’e hakaret değil, “İlk yüz yıl doldu. Artık sıra bizim istediğimiz rejimde” demenin bir eylem ile anlatımı izlenimi veriyor. İşaret çok vahim ve korkutucu. Bekleyelim ve görelim bakalım Yaşar Paşa’nın yanıtını.
Bu kez Harp Okulu’nda bir diploma krizi
Yine bir CHP Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın Meclis’e taşıdığı benzer bir konu daha…Bu kez hareket, bir kız öğrenciden geliyor. Milletvekili Bayraktutan, Harp Okulu’nda yapılan mezuniyet töreninde bir kız öğrencinin Diyanet İşleri Başkanı’ndan diploma almayı reddettiği ve bunun üzerine baskı gördüğü iddiasına dayanarak, Milli Savunma Bakanı Yaşar Gülerin yanıtlaması istemiyle verdiği önergede bazı sorular yöneltmiş.İşte onlarından bir özet:
“ Kız öğrencinin yaptığı bu olayın kapatılmak istendiği ve bir grup öğrencinin, protestocu bu öğrenciye baskı ve sözlü tacizde bulunarak ‘Şeriata giden yol engellenemez’ sloganları attığı iddiası doğru mudur?
Böyle bir olay yaşandıysa,bu sloganları atan grup tespit edilerek soruşturma başlatılmış mıdır?”
Olayın özeti böyle…Kim haklı, kim haksız ortaya çıkarılmalı. Askeri okullarda geçen bu iki olay çok vahim. Eğer, Türk Ordusu’na subay yetiştirecek kurumlarda bu bölünmeler yaşanıyorsa, ülke güvenliği tehlikede demektir. 15 Temmuz henüz unutulmadı ama, sorumluları sanki unutuldu ve bulunamadı! İşte bu nedenle burunlara pis kokular geliyor. İşin en ilginç yanı da Diyanet İşleri Başkanı’nın orada ne yapmaya gittiğinde….
Atatürk’ün gençliğe hitabesi nerede, bu yaşananlar nerede?
Bu iki can sıkıcı olaydan biraz sıyrılarak, Türk Tarih Arşivi’nden alınan ve unutulmaz tarihçi Halil İnalcık’tan bir cümle ile son noktayı koyalım:
“ Müslüman Türk Anadolusu, onu Gazi olarak, İslam için çarpışan bir kahraman olarak karşılıyordu. Vatan için o Halâskâr idi, ama her şeyden önce GAZİ idi.”
NOT: Halâskâr Zâbitân (Türkçe: Kurtarıcı Subaylar) ya da Halâskâran (Türkçe: Kurtarıcılar)
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Abdülhamit ve Atatürk
Yüz yıl sonra yan yana anılan iki isim. Ama bu kez sanki rakipler …Bir yanda, Ulu Önder’in Nutku içinden bir parçayı, biraz değişik bir üslup ile okuyan bir belediye başkanına bakanlık tarafından açılan soruşturma, diğer yanda Şanlı Türk Ordusu’nun mensubu olmaya aday, ama bunun anlamını fark edememiş bir askeri öğrencinin çirkin hareketi... Yüz yıl sonra, birbirine zıt iki karakteri sanki bir fotoğraf karesinde birlikte görünür biçimde günümüze getirdi bu iki olay... Yapay zekâ bile bunu başaramaz diyebileceğimiz bir çarpıştırma , Cumhuriyet’in ilk yüz yılı biterken yapılabildi. “Yani olmaz olmaz deme” demenin, Osmanlıca ve de Türkçe versiyonu sanki !
Kripto gibi geldi sanırım bu giriş, açayım konuyu bekletmeyelim okuyucuyu!!!
Efendim ilk olay ve bunun ardından bir soru önergesi... Önerge sahibi ve bu konuya dair bilgilendirme haberi aynen şöyle:
“İstanbul Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım’da skandal bir olay yaşandığı iddia edildi. Kağıt Atatürk rozeti takmayı reddeden ve yırtıp atan bir teğmen ile başka bir teğmen arasında kavga çıktı. CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan konu hakkında soru önergesi verdi.”
Bu güne kadar böyle olaylar, genelde meczup biri tarafından, özellikle Atatürk heykellerine yapılan saldırılar biçimindeydi. Birilerinin, buna meyilli kişileri yönlendirmesi ile yapıldığı yorumları yapılır, konu kapanırdı. Ama bu kez olay yenilir yutulur gibi değil…Ve son yıllardaki bir kalkışmanın benzeri ve öyle bir yapının organizasyonu gibi kokuyor. Neden mi? Milletvekili Ceylan’ın konuya dair daha açıklayıcı beyanına dayalı bir haberden bu sonucu çıkarmak olası:
" Son günlerde sosyal medya platformlarında 10 Kasım Atatürk'ü Anma töreninde Tuzla Piyade Okul Komutanlığı'nda bir grup teğmenin yakalarına Atatürk resmi takmayı reddettikleri, teğmenlerden birinin Atatürk resmini yırtarak yere attığı ve buna tepki gösteren diğer bir grup teğmen ile aralarında arbede yaşandığı, arbedenin büyümesi ile olaya dışarıdan jandarma ve polisin de dahil olduğu, konuya ilişkin idari soruşturma başlatıldığı bilgisi kamuoyuna yansımıştır." Milletvekili Özgür Ceylan bu iddiayı yanıtlaması için Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'e yönelik soru önergesi vermiş olmasa fazlaca üzerinde durulamayacak bir olay deyip geçiştirilebilir. Ama olay daha resmi bir kanaldan doğruluk ister hale gelmiş, büyük olasılıkla doğruluğu ispatlandığında da, yüzüncü yılında “Cumhuriyet değerlerinin” ne hale getirildiğinin bir delilini görürken, bunu yapmayı çalışanların cüreti nereden aldıklarını belki öğrenebileceğiz.! Konu; ne kadar önemli ve toplumu derinden yaralayacak biçimde olursa olsun, bir faninin anısına saygısızlık değil, ardında bir rejim sorunu ve yönetim biçiminin değiştirilmesi yönünde kullanılmış bir argüman izlenimi veriyor. Yoksa, birkaç kişinin, üzerinde üniforma bile olsa, Atatürk için yaptığı hakaret dolu hareketin üzerinde bu kadar çok durulmaz. Ama burada yapılan, ya da yaptırılan, sadece Ulu Önder’e hakaret değil, “İlk yüz yıl doldu. Artık sıra bizim istediğimiz rejimde” demenin bir eylem ile anlatımı izlenimi veriyor. İşaret çok vahim ve korkutucu. Bekleyelim ve görelim bakalım Yaşar Paşa’nın yanıtını.
Bu kez Harp Okulu’nda bir diploma krizi
Yine bir CHP Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın Meclis’e taşıdığı benzer bir konu daha…Bu kez hareket, bir kız öğrenciden geliyor. Milletvekili Bayraktutan, Harp Okulu’nda yapılan mezuniyet töreninde bir kız öğrencinin Diyanet İşleri Başkanı’ndan diploma almayı reddettiği ve bunun üzerine baskı gördüğü iddiasına dayanarak, Milli Savunma Bakanı Yaşar Gülerin yanıtlaması istemiyle verdiği önergede bazı sorular yöneltmiş.İşte onlarından bir özet:
“ Kız öğrencinin yaptığı bu olayın kapatılmak istendiği ve bir grup öğrencinin, protestocu bu öğrenciye baskı ve sözlü tacizde bulunarak ‘Şeriata giden yol engellenemez’ sloganları attığı iddiası doğru mudur?
Böyle bir olay yaşandıysa,bu sloganları atan grup tespit edilerek soruşturma başlatılmış mıdır?”
Olayın özeti böyle…Kim haklı, kim haksız ortaya çıkarılmalı. Askeri okullarda geçen bu iki olay çok vahim. Eğer, Türk Ordusu’na subay yetiştirecek kurumlarda bu bölünmeler yaşanıyorsa, ülke güvenliği tehlikede demektir. 15 Temmuz henüz unutulmadı ama, sorumluları sanki unutuldu ve bulunamadı! İşte bu nedenle burunlara pis kokular geliyor. İşin en ilginç yanı da Diyanet İşleri Başkanı’nın orada ne yapmaya gittiğinde….
Atatürk’ün gençliğe hitabesi nerede, bu yaşananlar nerede?
Bu iki can sıkıcı olaydan biraz sıyrılarak, Türk Tarih Arşivi’nden alınan ve unutulmaz tarihçi Halil İnalcık’tan bir cümle ile son noktayı koyalım:
“ Müslüman Türk Anadolusu, onu Gazi olarak, İslam için çarpışan bir kahraman olarak karşılıyordu. Vatan için o Halâskâr idi, ama her şeyden önce GAZİ idi.”
NOT: Halâskâr Zâbitân (Türkçe: Kurtarıcı Subaylar) ya da Halâskâran (Türkçe: Kurtarıcılar)