Hava Durumu

Alman amcanın teleferiği

Yazının Giriş Tarihi: 19.04.2024 15:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.04.2024 15:41

NOT DEFTERİ

Bu hafta not defterimizin, önemli ve çok ilginç bir sayfasını açıyoruz. Türkiye’de yolcu taşıyan ilk teleferiğin yapım öyküsüne bakarken, çok ilginç bir gelişmeyi de ortaya koyacağız. İki binli yılların başındaki belgesel kuşağımda Uludağ Teleferiği için araştırma yaparken, çok çarpıcı bir gelişmeye de tanık oldum. İsviçreli Von Roll firması adına, teleferiğin yapımını üstlenen Hubert Sondermann adındaki Alman mühendis, bu proje sırasında, tek katlı bir evde ikamet eder. Bunun sonucu olarak Emirsultan  ve Yeşil Camii hemen her gün radarını girer. Ezanı hayranlıkla dinler. Teleferik hizmete girdikten yıllar sonra, yolu yine bir nedenle Bursa’ya düşer ve kısa süre sonra da vefat eder. Yakınları ve çocukları ve konsolosluk yetkilileri huzurunda  vasiyeti açılır. Buna göre, Emirsultan Mezarlığı’na  gömülme isteği yerine getirilir. Özetle; Emirsultan da bir Alman yatıyor. Alman Amca’nın Teleferiği isimli belgesel çalışmam sırasında bizzat  bu mezarı görmüş biri olarak, bu ilginç kon ve teleferiğin yapım sürecini sizinle paylaşmak istedim.

Alman amcanın teleferiği

Her şey ileri görüşlü bir iş adamının Uludağ'ı Bursa'ya kavuşturacak bir havai hat hayal etmesiyle başlamıştı. Ancak takvimler 1928' yılını  gösterirken, böyle bir girişim pek de taraftar bulamamıştı.Teleferik ismiyle de anılan havai hat en gerçekçi biçimde 1874 yılında ortaya çıkarken, modern anlamdaki ilk örnek 1929 yılında Almanya'nın Freiburg kentinde yaşam buluyordu...Uzakdoğu'da insanlar havai hatlarla taşınır, Almanya'da bu girişim en yeni tekniklerle vücut bulurken, ilklerin kenti Bursa'da bu niye yapılamazdı?   1928 yılındaki o ilk sonuçsuz girişimin üzerinden onlarca yıl geçti ve Demokrat Parti iktidarının ihtişamlı yıllarına gelindi...1954 yılı Bursa'ya bir çok yenilik getirirken, teleferik için de ilk imza konuyordu... Dönemin girişimci valisi ihsan Sabri Çağlayangil, İsviçre'nin Von Roll firması ile masaya oturuyor, Bursa'nın sembolleşen değerlerinden birinin temelini atıyordu.24 Ekim 1958 tarihli Hayat mecmuası, Uludağ-Bursa arasını 20 dakikaya indirecek olan  teleferiğin öyküsünü böyle anlatıyor...Kadıyayla istasyonundan, Sarıalan bölgesinden, Teferrüç'ten söz ediyor.Açılış tarihini de 29 Ekim 1959 olarak belirtiyor. 1954-60 yılları arasında

1963 yılına kadar bir ildeki tüm yatırımlara imza koyan, karar veren makam valiliklerdir... Belediye reislerinin meclis içinden seçilmesi ya da vali tarafından atanması yasa gereği olduğundan, bu sonuç da doğaldır.

Teleferiğin doğuşu da bu döneme rastladığından, Belediye Başkan Vekili Reşat  Oyal'ın girişimleri İstanbul basınında yer almıyordu doğal olarak...

Oysa belediye reisi Oyal, altı yıllık döneme çok sayıda önemli yatırımı sığdırıyor ve bunların başında da teleferik geliyordu.

Bu gerçeği anlamak için Bursa Belediye Meclisi'nin 1 Ekim 1957 tarihli toplantısında alınan karara göz atmak gerekiyor.

“Yapılan müzakere sonunda:

Uludağ'da tesis edilecek olan teleferik hattı inşası için sözleşme tarihinden itibaren bir yıl içinde  çekilmek üzere iller bankasından 10 veya 15 yıl süre ile 1.500.000.- lira borç alınmasına , bu borca 5237 sayılı kanun gereğince banka eliyle dağıtılan gelirler ile 5889 sayılı kanunla tesis edilen akaryakıt yol vergisinden belediye payının karşılık gösterilmesine ;Bütün işlemleri yapmaya ve kağıtları imzalamağa belediye reisi Reşat Oyal'a tam yetki verilmesine,iş bu kararla birlikte tanzim olunan mazbatanın belediye kanunun 70 ve 71. Maddelerine tevfikan tasdik buyrulmak üzere vilayet yüksek makamına arzına 1 Ekim 1957 tarihli toplantıda oy birliği ile karar verildi."

Önemli, zarif ve ilginç teleferik yatırımına, vali Çağlayangil'in özel çaba sarf etmesi, o günün gazetecilerine göre siyasi bir nedene dayanıyordu.

Dönemin Bursalı Cumhurbaşkanı Celal Bayar, doğduğu kente dikkat çeken bir eser bırakmak istiyor, bu nedenle vali İhsan Sabri Çağlayangil'i hem teşvik ediyor hem de sıkıştırıyordu. Bir iddiaya göreyse, teleferik kurma önerisi Von Roll firmasının Türkiye temsilcisinden gelmişti..

İhaleyi alan, İsviçreli Von Roll firması, mühendis Hubert Sondermann yönetiminde çalışmalarına başladığında ortaya çıkacak tesis, gerçekten de merak konusuydu. Önce, Bursa ve çevresinden temin edilen tomruklar getiriliyor, dikilen tahta direklerle Teferrüç-Kadıyayla arasında elektrik enerjisinin ve her türlü malzemenin nakli sağlanıyor, direklerin montajı yapılıyordu.Bu arada inşaat malzemelerinin taşınması, personelin nakli için geçici bir havai hat vagonu oluşturuluyordu. Dönemin yöneticileri, bazen basın mensupları ve politikacılar, geçici hatla Uludağ'a çıkarıyor, bir anlamda yapılan işin önemini vurguluyordu... Türkiye 1957 seçimleri sonrası, siyasi ve ekonomik anlamda çalkantılı bir dönem yaşarken, teleferik inşaatı da duraklamadan sürüyordu.

Von Roll firmasının sorumlu mühendisi Sondermann, etaplara göre İsviçre'den montörler getiriyordu ama, Bursalı gençlere de yetenekleri ölçüsünde bu işin temel prensiplerini bir bir öğretiyordu. Hubert Sondermann, görevi gereği Teferrüç'e yakın bir mevkide ev kiralarken, Piremir semtinin insanlarıyla, dostça, arkadaşça bir ilişki kurmuştu. Bu ilişki sonunda semtin çocukları ona ilginç bir hitap şekli de buluyor ve Alman amca diyordu.Uzun yıllar Bursa'da kalan Sondermann, çevresindekilerle iyi ilişki kurma konusunda, havai hat çekimindeki kadar ustaydı, içtendi...Bursa için büyük önem arz eden, prestij yatırımları arasındaki yerini alan teleferik, aslında Alman asıllı bir İsviçreli mühendisin,Bursa'yı, Türk insanını onun geleneklerini tanıması anlamında ilahi bir rastlantı olmuştu.Neredeyse teleferik yerine onun ismini anacaktı Teferrüç ve Piremir semtinin sakinleri...Hubert Sonderman, onlarla iç içe yaşarken, düğün gibi, ölüm gibi törenleri kaçırmaz, geleneksel yardımseverlikten örnekler de verirdi.Von Roll firmasının hissedarlarından olan Alman mühendis Sonderman,Işıklar Askeri Lisesi'nin hemen altındaki tek katlı bir evi önce montörlerine, sonra da kendine kiralarken, nefis bir Bursa manzarasının, Yeşil Türbe’nin, Yeşil Camii’nin kendisini giderek derinden etkileyeceğini düşünmüş gibiydi…Teleferik semtinde doğup büyüyen,  bugünün orta yaş kuşağı, o günün çocukları, Hubert Sonderman'dan zaman zaman şaşırtıcı öğütler, inanca dair dersler aldıklarını belirtiyordu.

Ford marka otomobiliyle,  büyük küçük tüm semt sakinlerini gezdiren, onlarla yurt içinde seyahatler yapan, İsviçreli mühendis,  adeta gönüllü bir turizm elçisiydi.Von Roll firmasının temsilcisi,  bir yandan üstlendiği bu tarihi görevi yerine getiriyor bir yandan da doğu-batı kültürünün sentezini yapmaya çalışıyordu. Onun bu çabası yanında çalışanlara güç veriyordu.

Sunderman'ın teleferik ile ilgili çabaları sonucu, demir direkler artık  Sarıalana doğru kendini  gösteriyordu. Bir düş gerçekleşmek üzereydi...Buna karşın, siyasi gelişmeler, çalışmalar kadar olumlu değildi.1954 yılında Bursa Belediye Meclisi'nin kararıyla  göreve gelen belediye reisi Reşat Oyal, Kültürpark projesini bitirmiş, kentin planlaması anlamında İtalyan mimar Piccinato ile çok iyi bir diyalog içine girmişti. Oyal'ın amacı, planlı, yeşil alanı bol, ulaşımı kolaylaşmış ve bir ölçüde turistik özellikleri öne çıkaran yatırımları tamamlamaktı. Teleferik de bunlar içinde önemli bir yer tutuyordu.

Buna karşın 1958 sonrası giderek tırmanan siyasi tansiyon, 1960 yılı başlarında  ortamı iyice germişti. Teleferik projesinin bitimineyse çok az bir süre kalmıştı.

Tam bu sırada 27 Mayıs  1960 İhtilali gelmiş  ve projeler yarım kalmıştı.

İhtilal sonrası kentin yönetimi valilere geçici sürelerle verilirken, teleferik açılışı da 29 Ekim 1963 tarihine erteleniyordu.

Açılış hazırlıklarını vali ve aynı zamanda belediye başkanı olan Fahrettin Akkutlu yaparken,yerel seçim sürecine giriliyordu.Bu nedenle Akkutlu'nun başkanlık süresi resmen 18 Ekim'de bitiyordu. Sonunda 29 Ekim 1963 tarihine geliniyor ve Uludağ Teleferiği resmen hizmete giriyordu.Açılışta CHPBursa milletvekili İbrahim Öktem,Von Roll firması yetkilileri ve Bursa basının emekçileri de  bulunuyordu.Yaklaşık 7 yıllık bir sürede, havai hat tamamlanıyor ve hayal gerçek oluyordu.İlk günlerde Bursalıların yoğun  ilgisiyle karşılaşan teleferik, kabinlerini doldurup boşaltıyor ve bu yeni ulaşım aracı merakla inceleniyordu.Bursa'nın önemli basın kuruluşlarından Hakimiyet Gazetesi 31 Ekim 1963 tarihli sayısında, Uludağ Teleferiği ile ilgili çok çarpıcı notlar veriyordu:

" 7 yılda 17 milyon lira sarf edilirken, iki günde 3 bin 820 kişi bindi ve 7 bin lira hasılat yapıldı. Teferrüç-Sarıalan gidiş geliş 9 lira...B ir kabinde 40 kişi taşınabiliyor. Gidiş gelişte 40 kw elektrik  sarfediliyor ve toplam 320 kuruş masraf oluyor."

Diğer  önemli projeler gibi teleferiğin yapılmasını da planlayan, adeta hayal eden eski belediye başkanı Reşat Oyal'ın açılışa çağrılmaması, ihtilal yanlıları ile Demokrat partililer arasındaki gerginliğe tipik bir örnek oluşturuyordu. Yemyeşil bursa ovasından, görkemli Uludağ'a çıkmak hiç de zor değildi artık...

Yaklaşık 2 bin 300 metrelik Teferrüç-Kadıyayla etabını 10 dakikada geçebilen 40 kişilik 4 vagon, Kadıyayla-Sarıalan arasını da aynı sürede tamamlıyordu.

Böylece 20 dakikada Sarıalana varan günübirlik tatilciler Uludağ'ın  keyfini çıkarabiliyordu. Sarıalan-Çobankaya arasındaki 3 bin metrelik etap tamamlandığında, ikişer kişilik 50 kapalı 54 de açık kabin devreye girmişti.

Küçük ve açık kabinlerde 30 dakikalık bir serüvenle Çobankaya'ya gitmenin keyfi de bir başkaydı. İlk yıllarda tüm Bursa'nın ilgisini çeken teleferik, kısa  süre sonra teknik kadrosunu da kendisi yetiştirmeye başlıyordu.İşletme 1963'ten  1968'e  kadar Belediye Elektrik   İşletmesi’nde kaldıktan sonra   1969  yılından itibaren özerk bir kurum niteliğine kavuşuyordu. Uludağ Teleferiği, Bursa Festival ile birlikte  Bursa'nın simgesi olmayı sürdürürken, dönemin belediye başkanı Kemal Bengü  Kadıyayla'ya bir  otel inşa ettirmişti.Uzun yıllar işlev kazanamayan bu otel bir süre sonra yanıyor  ve proje rafa kalkıyordu.

Teleferiğin  mekanik bakımı  kuruluşuna  büyük emeği  geçen İsviçreli  mühendis Sonderman  ve yetiştirdiği ekiple yapılıyordu.

Alman asıllı İsviçreli Sonderman , aradan geçen uzun yıllardan sonra artık Teleferik semtinin sakinlerinden biriydi. Ülkesine gidişiyle dönüşü bir oluyordu.

Alman amca, Uludağ'a odun getirmek için çıkan, Hasan emmiden, Hüseyin dayıdan farksızdı, onlar kadar yakındı mahalle halkına.. .Sonderman'ın Türkiye ve Bursa öyküsü giderek duygusal bir hal alırken, Yeşilçam'ın iş bilir yönetmenleri de boş durmuyordu.Aşk filmlerinin vazgeçilmez mekanı Uludağ, yapımcıların daha  da ilgisini çekiyordu. Çünkü teleferik filmlere hareket ve renk katıyordu.Gemlik'te çevrilen ama bazı sahneleri Uludağ'da çekilen bir film, teleferik tarihine üzücü bir olayı kaydediyordu. 1971 yılında çekilen "Önce sev, sonra vur" adlı filmde, başrol oyuncusu Yılmaz Köksal'dı. Yardımcı oyunculardan  Suphi Özkaya, teleferik direğine çıktığında yüksek gerilime kapılarak aşağıya düşüyor ve ölüyordu. Türkiye'de insan taşıyan ilk teleferik olan bu ulaşım aracı, çok uzun yıllar Bursa'ya konuk  olanların ilgisini çekti.    Yüz binlerce doğasever 20 dakika süren o ilginç yolculuğa çıktı.

Uludağ teleferiği, ilk kez binenlerin ilgi odağı olmayı sürdürürken, oteller bölgesindeki tesisler, kendi telesiyejlerini kuruyor, müşterilerine kayak sporu anlamında da hizmet veriyordu. Bu yeni hizmetin mimarı uygulayıcısı da, teleferik semtinin çocuklarında derin izler bırakan alman amca yani Hubert Sondermann oluyordu doğal olarak...Sondermen, havai hatların doğal danışmanıydı. Fırsat buldukça Bursa'ya ve Uludağ 'a geliyor, çok sevdiği dostlarıyla birlikte oluyordu. Bursa'ya olan aşkı, sevgisi giderek artan Alman Amca, yakın çevresine sık sık bir vasiyette bulunurdu.

“Beni Fatintepe'ye gömün” demişti önce..D aha sonra da Emirsultan demişti.

Bir tesisin telesiyej çalışmalarına nezaret ettiği sıcak bir ağustos günü Hubert Sondermann'ın yorgun kalbi onu yaşam karşısında yenik düşürürken takvimler 16 Ağustos 1976 tarihini gösteriyordu... Acı haber çabucak duyuldu...Müslüman vecibelerine göre defin isteği, müftü huzurunda dostlarına ve ailesine iletiliyor ve öldükten sonra adeta Müslümanlığı tanıklar huzurunda tescil oluyordu.

Defin töreninde yaşananlar, belleklerde uzun süre kalacak türdendi.

Emirsultan mezarlığının ziyaretçileri arasında dikkatli olanlar, bir mezar taşını hayret, merak ve takdirle inceledi uzun yıllar.Bir alman ve Müslüman mezarlığı... Bu iki kavram yan yana gelerek çok şey anlatıyordu aslında. Dostluğun, sevginin ne ülkesi ne de dini oluyordu...

İnsanlık hizmetine sunulmak için düşünülen bir tesis, aslında dinler ve halklar arasında küçücük bir köprü kurmuştu. Küçük ama çok anlamlı bu köprüden, önce Alman amca Hubert Sondermann, sonra da Bursa'daki dostları geçtiler…

Bir isviçreli'nin örümcekten esinlenerek yarattığı teleferik,doğayla savaşında insana muhtaç...Teknolojik gelişmelerin tek düşmanı, akıp giden  zaman oluyor...Buna direnenler de yok değil. Aynen Uludağ Teleferiği gibi...

Alman amca Sonderman çok sevdiği Bursa'da  huzur dolu o sonsuzluk yolculuğuna  çıkarken, geride bir yenilik, tarifsiz bir dostluk, son  yolculuğu için   seçtiği bu yeşil kente çok değerli bir  miras bırakmıştı.

Alman amca, teleferiğin mirası mıydı, yoksa teleferik alman amcanın mıydı...

Pek anlaşılır gibi değil.Bursa serüveni 1958 yılının ilk aylarında başlayan Hubert Sonderman, Emirsultan'da bir servi ağacının dibinde sonsuz uykusuna dalarken şüphesiz çok mutluydu. Bursa'ya ölümsüz bir tesis bırakırken, Bursalıların dostluğunu, sevgisini kazanmıştı karşılığında...Tek güvencesi, teleferiğe yani o inanılmaz mirasa gözü  gibi bakan çalışma arkadaşlarının doğup büyüdüğü bu yorgun  Osmanlı kentinin büyüsü ve sıcaklığıydı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.