Hava Durumu

Ana gibi yar Kıbrıs gibi diyar olmaz!

Yazının Giriş Tarihi: 12.05.2025 19:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.05.2025 19:25

Bu cümle istenildiği gibi kullanmaya çok uygunmuş geçmişten bu güne… Geçmişte Osmanlı döneminde ilk örneği verilmiş.Buna dair bilinen açıklama şöyle;“Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz atasözü, nasıl şehirler içerisinde Bağdat'ın bir benzeri yoksa aynı şey insanların hayatındaki kişiler içinde geçerlidir. Hayatınızda bulunan insanlardan hiç biri anneniz gibi olamaz. Bu atasözü de annelerin değerini anlatmak için kullanılır.”

Şimdi, geçmişten günümüze istenildiği gibi kullanılan bu cümlenin şimdiki önemine bir değinelim. Bu kadar güzel bir “Ana” tarifinden sonra, içinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde, günde, kaç ana, kaç ana adayı ve genç kadın öldürülüyor, bunu da anlamak çok güç. Bu durum toplumdaki bir çürümeyi mi gösteriyor bilemedim. Ortalık kadın cinayetinden geçilmiyor. Bazen maddi konular öne çıkıyor, bunun içinde uzun süreli nafaka ödemeleri bulunuyor, bazen uyuşturucu etkisindeki erkeklerin gereksiz düşünceleri sonucunda oluşuyor. Sonuç; Anadolu gibi, her önemli konu veya ismin başındaki ANA kelimesine karşın, ne yazık ki, bu anlam hiçe sayılıyor. Şimdi bu giriş ve utanç verici konudan biraz dışarı çıkarak başka bir ana benzetmesi ilgili çok önemli bir yere geçeceğim. Biraz önce, “Ana gibi yar olmaz” cümlesinin çıkış noktasını anlatmış ve bu cümlenin farklı amaç ve yerlerde de kullanıldığına tanık olduğumuzu belirtmeye çalışmıştım.Yanılmıyorsam,1963 yılı ve sonrasında Kıbrıs’ta, Rumların başlattığı vahşet döneminde, bu cümle yine değişime uğramış, bu önemli anlatım, “Ana gibi yar olmaz Kıbrıs gibi diyar olmaz” cümlesine çevrilmişti.Çünkü Türk köylerine yapılan baskınlar ve cinayetler ile, Türk Değiştirme Birliği doktorunun evine dalan Rum çeteciler, üç küçük çocuğu ve annelerini silahla öldürerek küvet içine atmışlardı.

O fotoğraf çok yürek yakmış ardından belirttiğim o cümle kurulmuştu. Sonrası malum 1974 Barış Harekatı sonucunda Kıbrıs bir başka statüye kavuşmuş ve adada iki farklı bölgede, iki farklı cumhuriyet ortaya çıkmıştı. Uluslar arası camia da bunu kabul etmişti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti işte böyle kurulmuştu. Bu bedeller ödenerek, canlar verilerek bir savaş sonucu elde edilen bu askeri ve diplomatik başarı, ne yazık ki istenilen ölçüde sonuçlanmamış ve yavru vatan, bir türlü bir başka ülke tarafından resmen tanınmamıştı. Bunu o dönemden günümüze kadar hiçbir iktidar düzeltememiş, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti de uluslar arası arenada bir devlet gibi yer alamamıştı.

Ne zamana kadar ? Ama , şu anda Rumlar tarafından kurulan Güney Kıbrıs, üç Türki cumhuriyetinin tanıması ile uluslar arası alanda resmen bir cumhuriyet ve devlet olarak kabul edilme aşamasına geldi. Bu durum da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de, bir anlamda işgalci gibi algılanacak duruma itildi. Daha da önemlisi ve doğal olarak, Türkiye’nin,çok büyük önemi olan güneyde, yani Akdeniz’deki hakimiyeti ve haklarını da tehlikeye atmış oldu. Bu kadar önemli bir sorunumuz varken, bu durum gündeme bile gelmiyor, sabah akşam konuşulan tek dış politika konusu “Terör örgütünün silah bırakması” üzerine kuruluyor. Bir cihan imparatorluğu üzerine, kurtuluş savaşı veren bir Türkiye Cumhuriyet ikurulmuşken, bu kez ülkemizin güneyinde yeni ve büyük bir tehlike bulunuyor. Yani “Yavru Vatan” için beliren tehlike ANAvatanı da derinden üzüyor ve etkilemiyor mu ? İşin daha can sıkıcı tarafı da, bu konunun yetirince gündeme getirilmemesi daha can yakıcı değil mi ?

Her şeye rağmen Anneler günümüz tüm ulusumuza kutlu olsun !

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.