Evet…Gündemimizin yeni maddesi zenginler kulübü TUSİAD ile İktidar çarpışması. Açılan soruşturmalar, öfke dolu açıklamalar falan…Zenginin malı fakirin çenesine yorardı benim bildiğim. Galiba bu kez fakirin çenesini yormaktan öte, kafasını karıştıracak gibi geliyor bana…Ne oldu da, birlikte görünmeseler de, çalışanın grev hakkına, sosyal yaşamına yapılacak desteklere karşı, yan yana gelmeden ama aynı rakibe karşı cephe alan iki taraf, bu kez neden ihtilafa düştü ? İşte cevap beklenen gündemin en önemli sorusu budur. Çünkü ne iktidarlar, ne de patronlar, kendi kontrolleri dışında, Anayasa’dan gelen bir hak olmasına karşın, emekçinin isteklerine ve ardından direnişlerine hep kapıyı kapatmış veya istekleri de kendi çıkarlarını bozmayacak şekilde karşılamıştır. Çünkü hedef, kazanmak veya daha fazla kazanmaktadır.Bu alış verişe bir başka açıdan bakarsak, işveren ve devlet çalışanına şunu demek istemektedir adeta…”Senin kazancını ben veriyorum. Miktarını da ben belirlerim” iç güdüsü içindedir. Aslında bu alış veriş tam bir tavuk-yumurta misali bir kısır döngüdür. Çalışan kesim emeğinden gelen güç ile hakkını istediğinde, bu iki cenah nezdinde, kontrol altına alınması ve susturulması gereken zümredir. Aynı cümleleri kurmasalar da, aynı yöntemleri uygulamasalar da kendiliğinden oluşur bu hedef ve birliktelik. Ama bu kez ne oldu da İktidar-Zenginler Kulübü arasında bir zorlu çekişme oluştu. Çok deneyimli bir ekonomi yazarına göre, TUSİAD üyelerinin çoğunluğu İktidar destekçisidir. Ama bu kez başkanlık koltuğunda ve yetkili yerlerde oturan birkaç iş insanı, galiba “sosyal demokrat” tandanslıymış. Bütün çekişme de buradan ve bir de karşılıklı kullanılan üsluptan doğmuş. Şu anki İktidar ve muktedir Başkan, en küçük bir sert üslubu affetmez çünkü... Sorun da buradan doğdu sanırım. Meramınızı anlatırken kurduğunuz anlık cümleler, bir anda anlamı başka yere götürdüğünde kavga başlar. Geçtiğimiz günlerde bunu ekranlarda gördük. Bir milletvekilinin fabrikatör kardeşi, grev yapan işçiler ile tartışıyordu. Emekçinin biri “Bizim sayemizde zengin oldunuz” gibi olmayacak(!) bir cümle kurdu. Cevap net ve çok anlamlıydı ! “Siz değil , bize Allah verdi bunları…” Söz bitti.
Dönelim TUSİAD vakasına diyeceğim ama nasıl döneceğiz. Nerede biter bilmem. Karakolda mı, yoksa zenginler kulübünün direnişi ile sulh mü sağlanır yine bilemedim.Zengin kesimin eski tüfekleri de cephede yer almış bu kez… İktidarı bildikleri yönde ve yumuşak bir üslup ile yumuşata bilirler.
Belki de, uysal olmayan TUSİAD Başkanı ve Yönetimi’ni, usulünce yani olağanüstü bir genel kurul ile evine mi yollarlar, onu da benim gibi birinin tahmin etmesi binde bir ihtimal zaten !
Üslûp deyince akla ilk gelen,eski liderlerin başında banko Süleyman Demirel gelirdi. Kendisine, ister muhaliflerden, isterseniz halktan bir eleştiri yapılsın veya zor bir soru sorulsun, ilginç üslubu ile önce soru sahibini yumuşatır, sonra da bildiğini okur ve konu kapanırdı. Geçtiğimiz günlerde ”Eski Bursalılar Burada” Derneği Başkanı, eski politikacı Kemal Müezzinoğlu arkadaşım bu konuda ilginç bir örnek vermişti. Gündeme “cuk” oturdu bu örnek.Galiba şöyleydi; Demirel seçmene hitap ediyor ve şunu yaptık, bunu gettik, size de bu veedik…” gibi sözler sarf ederken bir vatandaş sesini yükselterek “Sen nirden vedin bakam…Bubanın parasından mı vedin bize ?” Demirel sükunetini koruyarak cevap verir. “Sizin vergilerinizden yapıvedim bunları, senin bubenden mi aldım va mı diyceen?”
Karşılıklı atışma tam olarak böylemiydi bilemedim ama, soruya verilen başbakan cevabı o güne göre de,bu güne göre de vatandaşa karşı hem mizahi hem da saygılı değil mi ?
Önemli olan burası değil mi ? Yine rahmetli Süleyman Demirel dönemiydi sanırım. Bültenlerden gelişmeleri izliyorduk. Çünkü, tarih her açıdan çok sıkıntılı, altmışlı yılların sonu, yetmişlerin başı falan…Memlekette akaryakıt sıkıntısı var. Tankerler İzmit Körfezi’nde günlerce sıraya girip, illere akaryakıt taşıyor. İthalat düzenli yapılamıyor. Bir toplantı sırasında ve bu ortamda vatandaşın biri Başbakan Demirel’i bir toplantıda yakalamış derdini haykırıyor ve de eleştirisini de yapıyor.. “Sizin yüzünüzden nerdeyse gaz lambası ile oturcaz ama gaz bile yok. Arabalar çalışmıyo. Fabrikalar durdu. Hepsi sizin yüzünüzden…”
Demirel tüm sükûnetini koruyarak cevap veriyor;
“Benzin vadı da biz mi içtik…”İşte böyle dostlar. Bir şeyi başaramadığınızda, devlet adamıysanız, en azından karşınızdakini hırpalamadan böyle de susturabilirsiniz. O dönemde de izahı olmayanın mizahı böyle yapılırmış.
Şimdi anlatabildim mi ?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Ateş zenginler Kulübü’ne de sıçradı !
Evet…Gündemimizin yeni maddesi zenginler kulübü TUSİAD ile İktidar çarpışması. Açılan soruşturmalar, öfke dolu açıklamalar falan…Zenginin malı fakirin çenesine yorardı benim bildiğim. Galiba bu kez fakirin çenesini yormaktan öte, kafasını karıştıracak gibi geliyor bana…Ne oldu da, birlikte görünmeseler de, çalışanın grev hakkına, sosyal yaşamına yapılacak desteklere karşı, yan yana gelmeden ama aynı rakibe karşı cephe alan iki taraf, bu kez neden ihtilafa düştü ? İşte cevap beklenen gündemin en önemli sorusu budur. Çünkü ne iktidarlar, ne de patronlar, kendi kontrolleri dışında, Anayasa’dan gelen bir hak olmasına karşın, emekçinin isteklerine ve ardından direnişlerine hep kapıyı kapatmış veya istekleri de kendi çıkarlarını bozmayacak şekilde karşılamıştır. Çünkü hedef, kazanmak veya daha fazla kazanmaktadır.Bu alış verişe bir başka açıdan bakarsak, işveren ve devlet çalışanına şunu demek istemektedir adeta…”Senin kazancını ben veriyorum. Miktarını da ben belirlerim” iç güdüsü içindedir. Aslında bu alış veriş tam bir tavuk-yumurta misali bir kısır döngüdür. Çalışan kesim emeğinden gelen güç ile hakkını istediğinde, bu iki cenah nezdinde, kontrol altına alınması ve susturulması gereken zümredir. Aynı cümleleri kurmasalar da, aynı yöntemleri uygulamasalar da kendiliğinden oluşur bu hedef ve birliktelik. Ama bu kez ne oldu da İktidar-Zenginler Kulübü arasında bir zorlu çekişme oluştu. Çok deneyimli bir ekonomi yazarına göre, TUSİAD üyelerinin çoğunluğu İktidar destekçisidir. Ama bu kez başkanlık koltuğunda ve yetkili yerlerde oturan birkaç iş insanı, galiba “sosyal demokrat” tandanslıymış. Bütün çekişme de buradan ve bir de karşılıklı kullanılan üsluptan doğmuş. Şu anki İktidar ve muktedir Başkan, en küçük bir sert üslubu affetmez çünkü... Sorun da buradan doğdu sanırım. Meramınızı anlatırken kurduğunuz anlık cümleler, bir anda anlamı başka yere götürdüğünde kavga başlar. Geçtiğimiz günlerde bunu ekranlarda gördük. Bir milletvekilinin fabrikatör kardeşi, grev yapan işçiler ile tartışıyordu. Emekçinin biri “Bizim sayemizde zengin oldunuz” gibi olmayacak(!) bir cümle kurdu. Cevap net ve çok anlamlıydı ! “Siz değil , bize Allah verdi bunları…” Söz bitti.
Dönelim TUSİAD vakasına diyeceğim ama nasıl döneceğiz. Nerede biter bilmem. Karakolda mı, yoksa zenginler kulübünün direnişi ile sulh mü sağlanır yine bilemedim.Zengin kesimin eski tüfekleri de cephede yer almış bu kez… İktidarı bildikleri yönde ve yumuşak bir üslup ile yumuşata bilirler.
Belki de, uysal olmayan TUSİAD Başkanı ve Yönetimi’ni, usulünce yani olağanüstü bir genel kurul ile evine mi yollarlar, onu da benim gibi birinin tahmin etmesi binde bir ihtimal zaten !
Üslûp deyince akla ilk gelen,eski liderlerin başında banko Süleyman Demirel gelirdi. Kendisine, ister muhaliflerden, isterseniz halktan bir eleştiri yapılsın veya zor bir soru sorulsun, ilginç üslubu ile önce soru sahibini yumuşatır, sonra da bildiğini okur ve konu kapanırdı. Geçtiğimiz günlerde ”Eski Bursalılar Burada” Derneği Başkanı, eski politikacı Kemal Müezzinoğlu arkadaşım bu konuda ilginç bir örnek vermişti. Gündeme “cuk” oturdu bu örnek.Galiba şöyleydi; Demirel seçmene hitap ediyor ve şunu yaptık, bunu gettik, size de bu veedik…” gibi sözler sarf ederken bir vatandaş sesini yükselterek “Sen nirden vedin bakam…Bubanın parasından mı vedin bize ?” Demirel sükunetini koruyarak cevap verir. “Sizin vergilerinizden yapıvedim bunları, senin bubenden mi aldım va mı diyceen?”
Karşılıklı atışma tam olarak böylemiydi bilemedim ama, soruya verilen başbakan cevabı o güne göre de,bu güne göre de vatandaşa karşı hem mizahi hem da saygılı değil mi ?
Önemli olan burası değil mi ? Yine rahmetli Süleyman Demirel dönemiydi sanırım. Bültenlerden gelişmeleri izliyorduk. Çünkü, tarih her açıdan çok sıkıntılı, altmışlı yılların sonu, yetmişlerin başı falan…Memlekette akaryakıt sıkıntısı var. Tankerler İzmit Körfezi’nde günlerce sıraya girip, illere akaryakıt taşıyor. İthalat düzenli yapılamıyor. Bir toplantı sırasında ve bu ortamda vatandaşın biri Başbakan Demirel’i bir toplantıda yakalamış derdini haykırıyor ve de eleştirisini de yapıyor.. “Sizin yüzünüzden nerdeyse gaz lambası ile oturcaz ama gaz bile yok. Arabalar çalışmıyo. Fabrikalar durdu. Hepsi sizin yüzünüzden…”
Demirel tüm sükûnetini koruyarak cevap veriyor;
“Benzin vadı da biz mi içtik…”İşte böyle dostlar. Bir şeyi başaramadığınızda, devlet adamıysanız, en azından karşınızdakini hırpalamadan böyle de susturabilirsiniz. O dönemde de izahı olmayanın mizahı böyle yapılırmış.
Şimdi anlatabildim mi ?