Pazar sabahları, uzun sayılabilecek bir yürüyüş sonrası, gazete ve simit almak son yıllarda benim için alışkanlık oldu. İşte bu yürüyüş sırasında, sanki bir kamuoyu yoklaması yapar gibi, karşılaştığım kişilere günaydın derim ve cevaplarını merak ederim. Yine öyle yaptım, baktım yaşı bize yakın olanlar , bu duruma kayıtsız kalmadığı gibi, hararetle selamıma karşılık verdi. Hele temizlik işçileri, buna yüksek sesle cevap verir ve yüzlerine küçük bir mutluluk yansır her daim... Pazar sabahı da aynen böyle oldu ve de ben de küçük de olsa bir mutluluk tattım. Hem denemenin başarısından, hem de bu küçük selamlaşmaya bile ne kadar ihtiyacımız olduğundan. Bunu bir kez daha anladım. Aynı ritüeli, gazete bayii ve simit için girdiğim dükkanda da yaşadım ve bu toplum için az da olsa umutlandım. Başlıkta kullandığım, avuç içi kadar mutluluk yeter dizesini, bizzat yaşadım, hem pazar sabahı hem de cumartesi gecesi ekrandan izlediğim Bursaspor maçı sonrasında da…Ve bu dizeleri yine tekrarladım. Maç öncesi yine akşam yürüyüşündeydim. Yanımdan geçen atkılı gençlere başarılar dilerken, kiminin delikanlı taraftar ağzı ile” eyvallah dayı” hitabına muhatap oldum. O sırada biraz uzaktan ve sokak içindeki bir yerden, taraftar tezahüratları geliyordu kulağıma…Biraz yürüyünce olaya vakıf oldum. Sanırım bar türü bir yerdi ve açık havada eğleniyor ve maçtan saatler önce son tezahürat provasını yapıyorlardı. Bu nasıl bir şeydi, Süper Lig’de şampiyon olan 6 kulüpten biri olan Bursaspor, profesyonel liglerin en alt grubuna kadar inmişken, bu aşırı sevgi, bu çığlıklar neyin nesiydi diye bir kez daha düşünmeye başladım. Sanırım iç sahadaki dördüncü maçta da, aşağı yukarı 40 bin kişilik korosu ile Bursaspor taraftarı yer alacak herhalde diye eve doğru yürüdüm. Zaten, bu taraftarın neredeyse tamamına yakını kombine bilet sahibiymiş. Eve geldim maç saatini bekliyorum, çünkü ekranda,yerel bir kanalda izleyeceğim. Önce kendimden başlayarak, on binlerce insanın bu aşırı ve çok dikkat çekici bu tutkusunun kaynağını bulmaya çalıştım. Çünkü, yoksulluk ve fakirlik ile koyun koyuna yaşayan, gelecekten fazla umudu kalmayan, son olayda görüldüğü gibi, korkunç ve moralleri yerle bir edici suikastler, kısır çekişmeler içindeki siyasi partilere ve birbirine girmiş politikacıların anlaşılmaz sözlerine rağmen, nedir bu coşku, bu heyecan Bursa’daki diye bir kez daha yorumlamaya çalıştım. Kredi kartları olmasa, karınlarını bile doyuramayacak aile ve onların fertleri, yaşamlarını borçla sürdüren milyonların çektiği sıkıntılar arasında, bu çözümlenemeyen takım sevgisi ve sanki içini döker gibi tribünlerde kendine mutluluk arayan on binlerce insan… Bu gerçek sadece Bursa’da ortaya çıkmıyor, bizimkinin farkı, 40 bin kişilik tribünü hemen her maçta doldurarak, en kısa yoldan mutluluk arayanların önünde bir toplum olduk diye içimden geçirdim.Gerçekten de, Bursa taraftarının yaptığı sanırım aynı ölçekteki hiçbir kentte yaşanmaz.
Bu benim yorumum tabii, yine de temkinle yaklaşmak gerek. Ama her maçtaki topluluklara baktığımda, bu kez çocuklar çok dikkati çekiyor. Tuttuğu takımın başarısı ile mutluluk için tek şansı kalan, bu ülkenin toplulukları, bir kez daha tekrar edeceğim gibi “Avuç içi kadar mutluluk yeter” felsefesi ile açıklamak mümkün sanki…Az daha unutuyordum, Bursa tribünleri, ülkedeki gelişmeleri de dikkatlice izler her daim. Cumartesi gecesi de, maç öncesi ve seremoni sonrasıydı galiba, önce, bazı politikacıların çözüm için bel bağladığı bebek katili terör örgütü liderini, sinkaflı biçimde andılar! Ardından bu haftanın Cumhuriyet Bayramı’nın anlamına uygun biçimde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk için de saygılarını bildiren sloganlar kullandılar. Özetle diyebilirim ki, aslında, şu anda ülkemizde benzeri olmayan bu dev Bursaspor taraftar grubu, aslında tüm sıkıntılara da duyarlı. Bir kez daha tekrarlayacağım ama, dönüp dolaşıp bu olay “Avuç içi kadar mutluluk yeter” anlayışına dönüşüyor. Bunu bilir bunu söylerim. Dilerim, başarılı geçecek,bir sezon ve başarı, bu mutluluğu şehrimizin futbolseverleri ve o gruba katılamayanlar için de avuç içinden fazla mutluluk getirsin.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Avuç içi kadar mutluluk yeter!
Pazar sabahları, uzun sayılabilecek bir yürüyüş sonrası, gazete ve simit almak son yıllarda benim için alışkanlık oldu. İşte bu yürüyüş sırasında, sanki bir kamuoyu yoklaması yapar gibi, karşılaştığım kişilere günaydın derim ve cevaplarını merak ederim. Yine öyle yaptım, baktım yaşı bize yakın olanlar , bu duruma kayıtsız kalmadığı gibi, hararetle selamıma karşılık verdi. Hele temizlik işçileri, buna yüksek sesle cevap verir ve yüzlerine küçük bir mutluluk yansır her daim... Pazar sabahı da aynen böyle oldu ve de ben de küçük de olsa bir mutluluk tattım. Hem denemenin başarısından, hem de bu küçük selamlaşmaya bile ne kadar ihtiyacımız olduğundan. Bunu bir kez daha anladım. Aynı ritüeli, gazete bayii ve simit için girdiğim dükkanda da yaşadım ve bu toplum için az da olsa umutlandım. Başlıkta kullandığım, avuç içi kadar mutluluk yeter dizesini, bizzat yaşadım, hem pazar sabahı hem de cumartesi gecesi ekrandan izlediğim Bursaspor maçı sonrasında da…Ve bu dizeleri yine tekrarladım. Maç öncesi yine akşam yürüyüşündeydim. Yanımdan geçen atkılı gençlere başarılar dilerken, kiminin delikanlı taraftar ağzı ile” eyvallah dayı” hitabına muhatap oldum. O sırada biraz uzaktan ve sokak içindeki bir yerden, taraftar tezahüratları geliyordu kulağıma…Biraz yürüyünce olaya vakıf oldum. Sanırım bar türü bir yerdi ve açık havada eğleniyor ve maçtan saatler önce son tezahürat provasını yapıyorlardı. Bu nasıl bir şeydi, Süper Lig’de şampiyon olan 6 kulüpten biri olan Bursaspor, profesyonel liglerin en alt grubuna kadar inmişken, bu aşırı sevgi, bu çığlıklar neyin nesiydi diye bir kez daha düşünmeye başladım. Sanırım iç sahadaki dördüncü maçta da, aşağı yukarı 40 bin kişilik korosu ile Bursaspor taraftarı yer alacak herhalde diye eve doğru yürüdüm. Zaten, bu taraftarın neredeyse tamamına yakını kombine bilet sahibiymiş. Eve geldim maç saatini bekliyorum, çünkü ekranda,yerel bir kanalda izleyeceğim. Önce kendimden başlayarak, on binlerce insanın bu aşırı ve çok dikkat çekici bu tutkusunun kaynağını bulmaya çalıştım. Çünkü, yoksulluk ve fakirlik ile koyun koyuna yaşayan, gelecekten fazla umudu kalmayan, son olayda görüldüğü gibi, korkunç ve moralleri yerle bir edici suikastler, kısır çekişmeler içindeki siyasi partilere ve birbirine girmiş politikacıların anlaşılmaz sözlerine rağmen, nedir bu coşku, bu heyecan Bursa’daki diye bir kez daha yorumlamaya çalıştım. Kredi kartları olmasa, karınlarını bile doyuramayacak aile ve onların fertleri, yaşamlarını borçla sürdüren milyonların çektiği sıkıntılar arasında, bu çözümlenemeyen takım sevgisi ve sanki içini döker gibi tribünlerde kendine mutluluk arayan on binlerce insan… Bu gerçek sadece Bursa’da ortaya çıkmıyor, bizimkinin farkı, 40 bin kişilik tribünü hemen her maçta doldurarak, en kısa yoldan mutluluk arayanların önünde bir toplum olduk diye içimden geçirdim.Gerçekten de, Bursa taraftarının yaptığı sanırım aynı ölçekteki hiçbir kentte yaşanmaz.
Bu benim yorumum tabii, yine de temkinle yaklaşmak gerek. Ama her maçtaki topluluklara baktığımda, bu kez çocuklar çok dikkati çekiyor. Tuttuğu takımın başarısı ile mutluluk için tek şansı kalan, bu ülkenin toplulukları, bir kez daha tekrar edeceğim gibi “Avuç içi kadar mutluluk yeter” felsefesi ile açıklamak mümkün sanki…Az daha unutuyordum, Bursa tribünleri, ülkedeki gelişmeleri de dikkatlice izler her daim. Cumartesi gecesi de, maç öncesi ve seremoni sonrasıydı galiba, önce, bazı politikacıların çözüm için bel bağladığı bebek katili terör örgütü liderini, sinkaflı biçimde andılar! Ardından bu haftanın Cumhuriyet Bayramı’nın anlamına uygun biçimde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk için de saygılarını bildiren sloganlar kullandılar. Özetle diyebilirim ki, aslında, şu anda ülkemizde benzeri olmayan bu dev Bursaspor taraftar grubu, aslında tüm sıkıntılara da duyarlı. Bir kez daha tekrarlayacağım ama, dönüp dolaşıp bu olay “Avuç içi kadar mutluluk yeter” anlayışına dönüşüyor. Bunu bilir bunu söylerim. Dilerim, başarılı geçecek,bir sezon ve başarı, bu mutluluğu şehrimizin futbolseverleri ve o gruba katılamayanlar için de avuç içinden fazla mutluluk getirsin.