Hava Durumu

BU GELEN SEÇİM Mİ GEÇİM Mİ !

Yazının Giriş Tarihi: 12.03.2023 16:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.03.2023 16:01

Yeni bir haftaya başlarken, geçtiğimiz günlerde yaşanan ve ülkemizin tümünü ilgilendiren bir gelişme, yani seçim tarihinin resmen belli olmasına şöyle bir değinip geçeceğim. Ama çok umutlanmayın. Kim kazanır tahmini falan değil benim yapmak istediğim. Bilemediğim işe hiç karışmam! 14 Mayıs’taki genel seçime tam 36 parti katılabilecekmiş. Bu kadar partiyi değerlendirmek beni aşar.

Politika kazançlı ve itibarlı bir iş olmalı ki, sayısı yüzün üzerindeki parti varmış ülkemizde. YSK sayesinde onu da öğrendik. Bu nedenle, sandıktı, seçimdi gibi konularda sadece gördüğümü ve duyduğumu yorumlama gayretim olur.

Geçtiğimiz mübarek Cuma günü, tüm yurtta ve dış temsilciliklerimizde (bazı haberler böyle başlar) nefesler tutulmuş, gözler televizyon ekranına kilitlenmişti.

“Benim neyim eksik ki” dedim ve merakla yanaştım ekrana…

Ülkemizin en güçlü yöneticisi Sayın Cumhurbaşkanı, pür dikkat önündeki evraka baktı ve resim yaparcasına yavaşça ve çok özenli biçimde imzasını attı. İçimden oh dedim ama, az sonra beynim beni başka bir yöne çevirdi. Yahu ben mi karıştırdım kanalları, yoksa bir olaya benzettim diye düşünürken dejavu mu oldu yoksa diye düşündüm. Az sonra şaşırma nedenimi anladım.  Birleşik Krallık nezdinde (Günümüzde İngiltere böyle anılıyor) Kraliçe Elizabeth’in oğlu yeni kral Charles’ın tahta çıkış törenine aklım gitmiş.

Şaşkınlığımdan da ondanmış. Neyse çabuk toparladım…

Bir de bu imza ile  baktım bir dakikada seçim kararı alınmış, hem çok yakında hem de pazarlıksız, kavgasız ve  gürültüsüz... Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kolaylığı bu olsa gerek, ama çok geç anladım sistemin kerametini, kusuruma bakmayın lütfen.Bir de fesatlık geçti içimden. Bu kararı TBMM alsa hadi neyse; Cumhurbaşkanı kendi parmakları ile imzalayarak alıyor. Belki de o makama  geri dönemeyecek.Sözümü geri aldım, seçilse bile bu son hakkı.

Zaten tekerleme gibi dilimize yerleşmemiş mi “Allah’ın hakkı üçtür” tamlaması!

Şunun şurasında seçime altmış günden az bir süre var. Zaten beklerken kutsal Ramazan ayı eda edilecek. Ardından bayram ve mutlu günler…

Bunu neden söyledim bilemiyorum ama sanki bilinç altımda bu mübarek ayın fazileti ve bereketi ışıldıyor. Ne de olsa, farzımızı yerine getirip oruç tutacağız. Nasıl olsa, hurma ve diğer çerezlerden uzak kalacağımız ve de iftarda konuk ağırlamaya gücümüz yetmeyeceği için, bu mübarek ay bereketi ile gelecek!

En azından bir öğün eksik yiyeceğiz.

Eyvah konuyu seçimden açtım ve geçimin tam ortasında kaldım.

 Böyle düşünen acaba sadece ben miyim? Sağda solda konuşulanlara, gazete ve TV haberlerine bakılırsa herkeste küçük bir umut belirmiş. Hatta anlı şanlı ekonomistler öyle olumlu konuşmuş ki yine şaşırdım. Ben de her şeye şaşırıyorum galiba, şaşırmama bile bazen şaşırıyorum! Bir uzman çıkmış            “ Bakın daha seçim yapılmadan, ittifakların adayı belli olduğu için ülkemizin risk primi önemli bir şekilde düştü.” Cümleyi anlamaya çalışıyorum, mektep bilgilerim çok geride kaldığı için, TV stüdyolarında yatıp-kalkanlara bir kulak verdim hemen. Meğer bu “risk primi” denilen şey önemliymiş. Neye benziyor biliyor musunuz, hani ev sahipleri kiracı ile sözleşme yaparken bir cümle kurar ve    “beyim bu miktarı ödeyebilecek misiniz, ne kadar maaş alıyorsunuz ?”  derler ya, işte öyle bir şey ! Dış güçler, pardon yabancı sermayenin ekonomistleri, imana gelmiş ve Türkiye borç ödemede bir tık güvenilirlik kazandı, risk primi düştü demişler ve bunu da açıklamışlar.

Haftanın bu ilk gününde bu anlattıklarım, iç ferahlatıcı mı, yoksa daraltıcı mı, bilemedim. Daha sandık konmadan, bırakın sandığı, parmağı boyasak da mı oy atsak, yoksa boyamasak mı dahi iyi olacak gibi tartışmalar dışında pek de seçimi takan yok gibi. Ama sandık ve tırnak boyası ve oy pusulası mührü babında risk primimiz yüksek de ondan geldim buraya. Galiba henüz erken;illüzyon ustası politikacılarımız sokağa çıkmadan neyi anlayacağız ki ? Onlar da son olaylardan felaketlerden, kısır çekişmelerden sarsıldı zaten! Artık seçim araçlarında hareketli müzik çalınmayacakmış. En azından İktidar partileri bu kararı almış. Onun yerine, günümüzün ruh haline uygun biçimde, araçlardan ilahiler ya da tekbir sesleri duyarız gibi geliyor bana.

Deprem, Ramazan ve seçim…Hepsi burada, yani Türkiye’de.

Şimdi de 10 ildeki enkazı kaldırmadan İstanbul depremi vizyonda. Bu tehlikeyi, nasıl saklasak acaba ? Sarımsaklasak mı, soğanla da olacak gibi değil ki çare bulalım. Yıkacağız, yapacağız, yıkacağız yapacağız. Politikacı ağzı ile çare bu. Ama parayı bulabilirsek. Büyüklerimiz sıkıştığında “para nedir ki elimin kiri” derlerdi. Bilemedim, doğru mu, yanlış mı ? Para olmadan ne yapılabilir ki?

Bildiğim tek bir gerçek var, geliyor gelmekte olan o da “seçim değil geçim derdi ve buna bağlı umutlar.” Geçimin yanında seçim nedir ki ?İstediğimizi seçer, köşemize çekiliriz, teeee bir sonraki seçime kadar. Keşke bu kadar basit olsa.

72 sayısının sırrı

Aslında benim söz etmek istediğim başka bir olaydı ve en azından sıkıntıdan dertten uzaklaşacaktık. Rastlantı mı, yoksa gerçek mi bilemedim. Çünkü bunu bilebilmek için hangi bilim dalıydı, sanki astroloji galiba, işte ondan haberiniz olması gerekiyor bu düğümü çözmek için. Sihirli sayı 72 dendiğinde benim aklıma önce, gerçek hikayesi Bursa Cezaevi’nde geçen Orhan Kemal’in romanından esinlenerek oynanan tiyatro oyunu ve bir film geliyor. Ama bu günlerde ekranlarda duyduğum, görebildiğim sahneler ve yorumlar 72 bilgimi iyice karıştırdı. Örneğin uzmanlar deprem altında kurtarılmayı bekleyen depremzedelerin, ortalama olarak 72 saat canlı kalabileceklerini, ısının eksilerde olduğunda bu sürenin daha altında ölebileceklerini söyleyip durdular. Ama, bu 72 barajını geçenleri gördükçe bir yakınımız gibi nasıl sevindik değil mi ?     Yine de bu 72’de bir sihir ve ilginçlik var. Bunu 24’e yani bir güne bölersek 3 gün çıkar. Her deyimin ve özellikle falın başında “üç vakte kadar, üç gün sonra” üçlemesi  yapılmaz mı ? Hiç sevmediğim cümlelerin başında kızılan  bir topluluk için “içinde 72,5 millet var” denmesidir. Gerçi burada bir “buçuk farkı” var ama,  önemli değil.Birde geçtiğimiz hafta yaşadığımız Altılı masa krizi vardı, sorun çözülene kadar geçen saatlerin toplamı da ilginç...

Aday sorunu ve çözümü

İktidar kanadının bir bildiği varmış dedirten gelişmelere de tanık olmuştuk bir hafta önce… Güçlü lider “onlar bir araya gelseler bile dağılırlar” diyordu uzun süreden beri… Bir bildiği varmış demek ki…Netekim (Evren Paşa sözüdür) Millet İttifakı bileşenleri arasında cumhurbaşkanı adayını belirlemede büyük bir sorun çıktı. Önce küsüldü, sonra kafalar dinlenmeye çekildi ve ardından aracılar devreye girdi. Sonuç; beklenen, istenen oldu, şartlı biçimde de olsa cumhurbaşkanı adayı tören ile  ilan edildi. Zaten bunu herkes biliyor ama, bir nokta aman unutulmasın. Sorun 72 saatte çözülmüş, taraflar öyle söylüyor ! Şimdi anladınız mı 72 sayısının kerametini.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.