Cumhuriyet döneminin en ağır kayıplı, en fazla hasarlı ve bölgesel bir deprem felaketi yaşadık iki yıl önce…Çok sayıdaki eksik ve yanlışlara karşın, toplum her zamanki gibi, ama biraz gecikmeli de olsa refleks gösterdi. Bağış kampanyaları ve kişisel desteklerin yanı sıra, ülkenin varsılları ile ekranlarda anlı şanlı biçimdede yapıldı. Ama sonuçta bir kısım bağışçı ve kurum ,adını veya firmasının reklamını yaptı ama iş sözü tutmaya gelince ortadan kaybolmuştu. Mişli, muşlu konuşma nedenim, ekranda gördüğüm, yetkililer veya depremzedelerin beyanlarına dayanıyordu. Büyüklüğü ve can kaybı ile çok öne çıkan bu doğal afetin bir de kara mizah sonuçlarına tanık olduk.Silahlı kuvvetler her felakette ilk anlarda yardıma koşarken, bu kez ülke yöneticileri bu gücü birkaç gün kışlasında tuttu. Neden bu durum yaşandı kimse anlayamadı. Kızılay Başkanı deposundaki çadırları para ile bağışçılara sattı. Sonuçta denetimsizlik nedeni ile, kuralsız biçimde yapılan binalar, doğal afet sırasında on binlerce vatandaşımıza mezar oldu. Ama yürekleri ferahlatacak bir yargılama neredeyse hiç görülmedi. Kıbrıslı küçük sporcuların toplu halde bu afet sonucu toprağın altında kaldığı ve kendilerine mezar olan otelin sahipleri ile, bunun yapımında olur veren yetkililerin yeterince cezalandırılamadığı iddiası ile,ölen çocukların ana baba feryatları sonucu bu dava diri tutuluyor. Kıbrıslı depremzedelerin ebeveynleri olmasa, bu davalardan bir tek haber duyamayacaktık neredeyse…Bir kalemde bunların hepsini anlatabilmek, bu satırlara sığdırabilmek maharet istiyor ! Yani deve misali bir durum yaşadık…Hani sormuşlar deveye “neren eğri” diye, o da cevap vermiş” nerem doğru ki.” Şimdi bu özdeyişe dayanarak ülkemiz yetkilileri ve toplum olarak sesimiz hiç çıkmayacak mı ? En azından, bu felaketin ikinci yılı biterken, o yörede yine yaşamlarını sürdüren, yazın konteynerde sıcaktan pişen, kışın soğuktan donan, bazen çıkan yangınlarda ikinci bir darbeyi alan yöre halkı için, hiç mi empati yapmayacağız. Anlı şanlı makamlarda oturup “kısa sürede herkesin başına sokacağı bir mekanını yapacağız” teranesine mi kanacağız ?
24 ay boyunca 158 bin 2 yüz ev tasarlayan yüce devletimizin, sadece 48 bine yakınını teslim ederek yaşattığı hayal kırıklığını,”bu günler de geçer” diyerek geçiştirecek mi bu ulus?
Yaşamsal ihtiyaçlar dışında, eğitimden yoksun bir kuşağın o yörede, işsiz ve eğitimsiz kalarak, geleceğini de ipotek altına gireceği endişesini de mi hesaplayamayacağız? Tüm bu olumsuzlukları bir kenara iterek,CHP Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un , yörede öne çıkar sorunları sıralayıp, bunlardan yaptığı 7,5 metrelik ruloya bakarak kara mizaha mı sığınacağız/sınacaklar ?
Doktoru yetersiz sayıda, barınağı az ve derme çatma, beslenmeleri de buna göre zayıf kalan yöre halkının durumu için “Allahın hikmeti” diyerek görmezden mi gelecek bu yüce ulus? Tüm bu giderilemeyen sorunların yanı sıra, REZERV ALAN gibi bir garabet ile yıkılan evlerinin, ya da az hasarlı binalarının arsasına, yeni konutlar yapılacak diye el konulmasını, Yüce Yargı sadece izleyecek mi ?Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hatay benim şahsi meselem” diyerek, bu bölgeyi ülke sınırları içine taşıma gayretini ve ölümünden sonra da bu ön görüsünün yerine getirilmesi ile, ne kadar stratejik bir hamle ile yurdumuzu nasıl bir sonuçtan kurtarıldığını da mı unutacağız deprem gibi ?
İçten gelen duygularım ve yaşananlara dair yorumum böyle. Ama aynı duyarlık ve duygu derinliğini de ülke yönetiminden ve de yardımsever halkımızdan beklemek de hepimizin hakkıdır diye düşünüyorum. Bu felaketin ardından “Artık uzun süre geçti, Devlet gereğini yapıversin” diyerek kenara mı çekilecek bu toplum? Yoksa, “gelin birleşelim, yeni bir kampanya başlatarak,hem her anlamda destek olurken, belki de ilgili ve yetkilileri de bir kez daha bölgedeki yarayı saracak konuma getirebiliriz mi diyecek? Yanıt, hem sorunu çözer , hem de toplumun kaybolmakta olan insaf ve merhamet duygularını yeniden hareket geçirebilir. Benimki sadece bir temenni. Söz artık toplum ve ülke yöneticilerinde.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Bugün yine 6 Şubat farkında mıyız ?
Cumhuriyet döneminin en ağır kayıplı, en fazla hasarlı ve bölgesel bir deprem felaketi yaşadık iki yıl önce…Çok sayıdaki eksik ve yanlışlara karşın, toplum her zamanki gibi, ama biraz gecikmeli de olsa refleks gösterdi. Bağış kampanyaları ve kişisel desteklerin yanı sıra, ülkenin varsılları ile ekranlarda anlı şanlı biçimdede yapıldı. Ama sonuçta bir kısım bağışçı ve kurum ,adını veya firmasının reklamını yaptı ama iş sözü tutmaya gelince ortadan kaybolmuştu. Mişli, muşlu konuşma nedenim, ekranda gördüğüm, yetkililer veya depremzedelerin beyanlarına dayanıyordu. Büyüklüğü ve can kaybı ile çok öne çıkan bu doğal afetin bir de kara mizah sonuçlarına tanık olduk.Silahlı kuvvetler her felakette ilk anlarda yardıma koşarken, bu kez ülke yöneticileri bu gücü birkaç gün kışlasında tuttu. Neden bu durum yaşandı kimse anlayamadı. Kızılay Başkanı deposundaki çadırları para ile bağışçılara sattı. Sonuçta denetimsizlik nedeni ile, kuralsız biçimde yapılan binalar, doğal afet sırasında on binlerce vatandaşımıza mezar oldu. Ama yürekleri ferahlatacak bir yargılama neredeyse hiç görülmedi. Kıbrıslı küçük sporcuların toplu halde bu afet sonucu toprağın altında kaldığı ve kendilerine mezar olan otelin sahipleri ile, bunun yapımında olur veren yetkililerin yeterince cezalandırılamadığı iddiası ile,ölen çocukların ana baba feryatları sonucu bu dava diri tutuluyor. Kıbrıslı depremzedelerin ebeveynleri olmasa, bu davalardan bir tek haber duyamayacaktık neredeyse…Bir kalemde bunların hepsini anlatabilmek, bu satırlara sığdırabilmek maharet istiyor ! Yani deve misali bir durum yaşadık…Hani sormuşlar deveye “neren eğri” diye, o da cevap vermiş” nerem doğru ki.” Şimdi bu özdeyişe dayanarak ülkemiz yetkilileri ve toplum olarak sesimiz hiç çıkmayacak mı ? En azından, bu felaketin ikinci yılı biterken, o yörede yine yaşamlarını sürdüren, yazın konteynerde sıcaktan pişen, kışın soğuktan donan, bazen çıkan yangınlarda ikinci bir darbeyi alan yöre halkı için, hiç mi empati yapmayacağız. Anlı şanlı makamlarda oturup “kısa sürede herkesin başına sokacağı bir mekanını yapacağız” teranesine mi kanacağız ?
24 ay boyunca 158 bin 2 yüz ev tasarlayan yüce devletimizin, sadece 48 bine yakınını teslim ederek yaşattığı hayal kırıklığını,”bu günler de geçer” diyerek geçiştirecek mi bu ulus?
Yaşamsal ihtiyaçlar dışında, eğitimden yoksun bir kuşağın o yörede, işsiz ve eğitimsiz kalarak, geleceğini de ipotek altına gireceği endişesini de mi hesaplayamayacağız? Tüm bu olumsuzlukları bir kenara iterek,CHP Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un , yörede öne çıkar sorunları sıralayıp, bunlardan yaptığı 7,5 metrelik ruloya bakarak kara mizaha mı sığınacağız/sınacaklar ?
Doktoru yetersiz sayıda, barınağı az ve derme çatma, beslenmeleri de buna göre zayıf kalan yöre halkının durumu için “Allahın hikmeti” diyerek görmezden mi gelecek bu yüce ulus? Tüm bu giderilemeyen sorunların yanı sıra, REZERV ALAN gibi bir garabet ile yıkılan evlerinin, ya da az hasarlı binalarının arsasına, yeni konutlar yapılacak diye el konulmasını, Yüce Yargı sadece izleyecek mi ?Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hatay benim şahsi meselem” diyerek, bu bölgeyi ülke sınırları içine taşıma gayretini ve ölümünden sonra da bu ön görüsünün yerine getirilmesi ile, ne kadar stratejik bir hamle ile yurdumuzu nasıl bir sonuçtan kurtarıldığını da mı unutacağız deprem gibi ?
İçten gelen duygularım ve yaşananlara dair yorumum böyle. Ama aynı duyarlık ve duygu derinliğini de ülke yönetiminden ve de yardımsever halkımızdan beklemek de hepimizin hakkıdır diye düşünüyorum. Bu felaketin ardından “Artık uzun süre geçti, Devlet gereğini yapıversin” diyerek kenara mı çekilecek bu toplum? Yoksa, “gelin birleşelim, yeni bir kampanya başlatarak,hem her anlamda destek olurken, belki de ilgili ve yetkilileri de bir kez daha bölgedeki yarayı saracak konuma getirebiliriz mi diyecek? Yanıt, hem sorunu çözer , hem de toplumun kaybolmakta olan insaf ve merhamet duygularını yeniden hareket geçirebilir. Benimki sadece bir temenni. Söz artık toplum ve ülke yöneticilerinde.