Durdum, durdum da, Dünya Tiyatro gününde bu düşünce aklıma geldi !
Aslında bir ilgisi de var sanki bu durumun…Çünkü tiyatronun tanımı genelde “İnsana, insanı insanca anlatmak” diye tanımlanıyor. Benim önerimde bu yönde zaten…Türkiye Cumhuriyeti ve ve onun halkına, şu anda aramızda olmayan tarihindeki en önemli insanını anlatabilmek için, insan eliyle yapılacak bir müze gereklidir. Kendimi de sorguladım, neden bu güne değin bu konu aklıma düşmedi diye… Şaka değil gerçekten bu konuyu dile getirmek istiyorum. Tamam seçime saatler kaldı ama, vaatleri arasında olmasa bile, seçilecek başkan kim olursa olsun, şehrimize bir “Atatürk Müzesi” kazandırabilir. Bunu kuru bir vaat kapsamında, laf olsun torba dolsun kabilinden söylemiyorum. Sadece bu zamana değin, hem de “Yüzüncü Yıl” yaşanırken nasıl aklıma gelmedi diye gerçekten üzülüyorum. Ama bu gün bunu dile getirmek için haklı nedenlerim de var. Önce şunu belirteyim… Başkent olması nedeniyle Ankara, Osmanlı İmparatorluğu’nun en uzun süre Payitahtı olduğu için İstanbul’u dışarıda bırakıyorum. Ayrıca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamının önemli ve uzun bölümleri bu iki şehirde geçmesi de onları ayrı konumlandırıyor diğer şehirlerden…Bu arada İzmir de onun için çok değerli ama /kurtuluş/ kuruluş yıllarında da aynı oranda tehlikeli… Atatürk, gazilik unvanı aldığı ve de kendini dünyaya tanıttığı, zekasını ispatladığı dönem Çanakkale Kara Savaşları sonrasıdır.Buna rağmen Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgi ile sonuçlanmasının ardından, İzmir ve İstanbul da işgal hemen başlamıştır. Yeni bir devlet kurma hayali aklına düştükten sonra ve de 1920 yılında TBMM açılışı sonrasında ve Bursa işgalini bitişinin hemen ardından ( kırk gün sonra), bazı düşüncelerini açıklamak ve bunu halk nezdinde test etmek isteği ile Bursa’ya geldiği anlaşılıyor. Bu nedenle Cumhuriyet’in ilanı sonrasında da, bizzat yatırımları gerçekleştirmek ve de inkılapların etkisini gözlemlemek açısından Bursa’ya çok sık gelir. Bunda, biraz da Osmanlı Devleti’nin ilk resmi başkenti olması da etkendir diye de düşünüyorum…Gazi Mustafa Kemal, hemen her seferinde Bursa’ya eli boş gelmemiş ve bazen bir temel atmış, ya fabrika açmış veya çok önemli bir devrimin sunumunu yapmıştır. Sanayiden ticarete, kültürden sanata ve spora kendi yarattığı devrimlerinin sonuçlarını ilk kez görmek/ göstermek de Bursa’da cereyan etmiştir. Şu anda Yalova’nın ilçesi görünen Armutlu’ya kadar gelip döndüğünü de sayarsak, tam 18 (On sekiz) kez Bursa’ya gelir ölümüne kadar… Hatta belki de son yurt içi gezisidir Merinos ve İpekiş’in açılışı…
Bu arada son zeybek oyununu Bursa’nın tarihi Belediye Binası’nda yaparak, şehrimizde derin bir iz bıraktıktan yaklaşık dokuz ay sonra vefat etmiştir.
Böyle bir şehirde, onun adını taşıyan ve çağdaş teknikler ile, fotoğrafların bile canlı gibi sunulabildiği bir dönemde, özenle bir “Yüzüncü Yıl Atatürk Müzesi” yapılamaz mıydı ? Bu düşünce bende, yurt içinde yaptığım çok sayıda gezide doğmuştu aslında. Bazı önemli şehirlere sadece bir ya da iki kez gitmişken, anısına gösterilen saygı nedeniyle, kimi bir köşkte, kimisi de yeni yapılmış binalar içinde, sadece fotoğraflarını koyarak, canlandırma bile yapılamadan bu saygıyı göstermişler. Bunları görerek ve kendi şehrim Bursa’ya gelişinin bu derece yoğunluğunu düşünerek, böyle bir boşluğu an itibariyle fark etmiştim .
Nedense bunu dile getiremedim bu güne değin… Aslında geç de sayılmaz…
Bu güne değin, böyle bir konuyu gündeme getiren bir başkan, bir üniversite rektörü veya sivil toplum örgütünü ne duydum, ne de gördüm. Böyle bir eser niteliği taşıyan müze yapılacaksa eğer, ardından her yıl tekrarlanan etkinler ile taçlandırılması da gerekir. Bu tarih, Bursa’nın kurtuluş günü veya kurtuluştan kırk gün gibi kısa bir sürede geldiği tarihte de olabilir...
Yetkin kişilerin görüşleri doğrultusunda da etkinlik tarihi ve müze mekanı belirlenebilir. Bu konuda bir enstitü bile oluşturulabilir. Bu benim çok içten bir önerim…Konunun uzmanları, bu öneriyi ete kemiğe büründürerek, çok daha ilginç ve değerli bir eser ortaya çıkarabilir.
Yeter ki, kent olarak bunu yürekten isteyelim…
Atatürk ve Hünkar köşkü ile Cemal Bey Konağı
Böyle bir müze için akla ilk gelenler, mevcut yapılar olacaktır. Örneğin Sultan Abdülmecit tarafından 19 günde inşa ettirilen Hünkâr Köşkü, Gazi Mustafa Kemal’in Bursa ziyaretlerinde konaklaması için, şahsa ait ve Bursalılar tarafından satın alınarak hizmetine sokulan Atatürk Köşkü…Atatürk son gelişinde bu köşkü ve Çelik Palas’taki hissesini Bursa Belediyesi’ne devretmiştir. Bu da önemlidir bu tür bir proje için… Şu an köşk, hangi kurumun elinde bilemiyorum…Bu iki örnek dışında, sıfırdan inşa edilerek ortaya çıkarılabilecek bir önemli mekan çok daha iyi olabilir. Bu tanıma tam uyan da, 17 Ekim 1922 günü Bursa’ya ilk gelişinde kendine tahsis edilen, o dönemde Bursa Belediye Başkanlığı yapan Cemal (Yağcıboyu) beyin konağının bulunduğu alanda olabilir. Yerini de hemen ileteyim…Geçmişte SSK’ya tahsis edilen şimdiki Altıparmak Meydanı’nda yüzen taşların bulunduğu alan ve de yanındaki BTSO mülkiyetinde olan bina…Gerisi başkan adayları ve de Bursa’nın bu konuda duyarlı kesimlerinin girişimine kalmış…
Böylece bu konudaki duyarlılık derecesini de ölçmek mümkün olacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Bursa’da bir Atatürk Müzesi neden olmasın ?
Durdum, durdum da, Dünya Tiyatro gününde bu düşünce aklıma geldi !
Aslında bir ilgisi de var sanki bu durumun…Çünkü tiyatronun tanımı genelde “İnsana, insanı insanca anlatmak” diye tanımlanıyor. Benim önerimde bu yönde zaten…Türkiye Cumhuriyeti ve ve onun halkına, şu anda aramızda olmayan tarihindeki en önemli insanını anlatabilmek için, insan eliyle yapılacak bir müze gereklidir. Kendimi de sorguladım, neden bu güne değin bu konu aklıma düşmedi diye… Şaka değil gerçekten bu konuyu dile getirmek istiyorum. Tamam seçime saatler kaldı ama, vaatleri arasında olmasa bile, seçilecek başkan kim olursa olsun, şehrimize bir “Atatürk Müzesi” kazandırabilir. Bunu kuru bir vaat kapsamında, laf olsun torba dolsun kabilinden söylemiyorum. Sadece bu zamana değin, hem de “Yüzüncü Yıl” yaşanırken nasıl aklıma gelmedi diye gerçekten üzülüyorum. Ama bu gün bunu dile getirmek için haklı nedenlerim de var. Önce şunu belirteyim… Başkent olması nedeniyle Ankara, Osmanlı İmparatorluğu’nun en uzun süre Payitahtı olduğu için İstanbul’u dışarıda bırakıyorum. Ayrıca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamının önemli ve uzun bölümleri bu iki şehirde geçmesi de onları ayrı konumlandırıyor diğer şehirlerden…Bu arada İzmir de onun için çok değerli ama /kurtuluş/ kuruluş yıllarında da aynı oranda tehlikeli… Atatürk, gazilik unvanı aldığı ve de kendini dünyaya tanıttığı, zekasını ispatladığı dönem Çanakkale Kara Savaşları sonrasıdır.Buna rağmen Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgi ile sonuçlanmasının ardından, İzmir ve İstanbul da işgal hemen başlamıştır. Yeni bir devlet kurma hayali aklına düştükten sonra ve de 1920 yılında TBMM açılışı sonrasında ve Bursa işgalini bitişinin hemen ardından ( kırk gün sonra), bazı düşüncelerini açıklamak ve bunu halk nezdinde test etmek isteği ile Bursa’ya geldiği anlaşılıyor. Bu nedenle Cumhuriyet’in ilanı sonrasında da, bizzat yatırımları gerçekleştirmek ve de inkılapların etkisini gözlemlemek açısından Bursa’ya çok sık gelir. Bunda, biraz da Osmanlı Devleti’nin ilk resmi başkenti olması da etkendir diye de düşünüyorum…Gazi Mustafa Kemal, hemen her seferinde Bursa’ya eli boş gelmemiş ve bazen bir temel atmış, ya fabrika açmış veya çok önemli bir devrimin sunumunu yapmıştır. Sanayiden ticarete, kültürden sanata ve spora kendi yarattığı devrimlerinin sonuçlarını ilk kez görmek/ göstermek de Bursa’da cereyan etmiştir. Şu anda Yalova’nın ilçesi görünen Armutlu’ya kadar gelip döndüğünü de sayarsak, tam 18 (On sekiz) kez Bursa’ya gelir ölümüne kadar… Hatta belki de son yurt içi gezisidir Merinos ve İpekiş’in açılışı…
Bu arada son zeybek oyununu Bursa’nın tarihi Belediye Binası’nda yaparak, şehrimizde derin bir iz bıraktıktan yaklaşık dokuz ay sonra vefat etmiştir.
Böyle bir şehirde, onun adını taşıyan ve çağdaş teknikler ile, fotoğrafların bile canlı gibi sunulabildiği bir dönemde, özenle bir “Yüzüncü Yıl Atatürk Müzesi” yapılamaz mıydı ? Bu düşünce bende, yurt içinde yaptığım çok sayıda gezide doğmuştu aslında. Bazı önemli şehirlere sadece bir ya da iki kez gitmişken, anısına gösterilen saygı nedeniyle, kimi bir köşkte, kimisi de yeni yapılmış binalar içinde, sadece fotoğraflarını koyarak, canlandırma bile yapılamadan bu saygıyı göstermişler. Bunları görerek ve kendi şehrim Bursa’ya gelişinin bu derece yoğunluğunu düşünerek, böyle bir boşluğu an itibariyle fark etmiştim .
Nedense bunu dile getiremedim bu güne değin… Aslında geç de sayılmaz…
Bu güne değin, böyle bir konuyu gündeme getiren bir başkan, bir üniversite rektörü veya sivil toplum örgütünü ne duydum, ne de gördüm. Böyle bir eser niteliği taşıyan müze yapılacaksa eğer, ardından her yıl tekrarlanan etkinler ile taçlandırılması da gerekir. Bu tarih, Bursa’nın kurtuluş günü veya kurtuluştan kırk gün gibi kısa bir sürede geldiği tarihte de olabilir...
Yetkin kişilerin görüşleri doğrultusunda da etkinlik tarihi ve müze mekanı belirlenebilir. Bu konuda bir enstitü bile oluşturulabilir. Bu benim çok içten bir önerim…Konunun uzmanları, bu öneriyi ete kemiğe büründürerek, çok daha ilginç ve değerli bir eser ortaya çıkarabilir.
Yeter ki, kent olarak bunu yürekten isteyelim…
Atatürk ve Hünkar köşkü ile Cemal Bey Konağı
Böyle bir müze için akla ilk gelenler, mevcut yapılar olacaktır. Örneğin Sultan Abdülmecit tarafından 19 günde inşa ettirilen Hünkâr Köşkü, Gazi Mustafa Kemal’in Bursa ziyaretlerinde konaklaması için, şahsa ait ve Bursalılar tarafından satın alınarak hizmetine sokulan Atatürk Köşkü…Atatürk son gelişinde bu köşkü ve Çelik Palas’taki hissesini Bursa Belediyesi’ne devretmiştir. Bu da önemlidir bu tür bir proje için… Şu an köşk, hangi kurumun elinde bilemiyorum…Bu iki örnek dışında, sıfırdan inşa edilerek ortaya çıkarılabilecek bir önemli mekan çok daha iyi olabilir. Bu tanıma tam uyan da, 17 Ekim 1922 günü Bursa’ya ilk gelişinde kendine tahsis edilen, o dönemde Bursa Belediye Başkanlığı yapan Cemal (Yağcıboyu) beyin konağının bulunduğu alanda olabilir. Yerini de hemen ileteyim…Geçmişte SSK’ya tahsis edilen şimdiki Altıparmak Meydanı’nda yüzen taşların bulunduğu alan ve de yanındaki BTSO mülkiyetinde olan bina…Gerisi başkan adayları ve de Bursa’nın bu konuda duyarlı kesimlerinin girişimine kalmış…
Böylece bu konudaki duyarlılık derecesini de ölçmek mümkün olacaktır.