Yıl 1963…27 Mayıs İhtilali sonrası yeni bir ülke yönetimi ve de bir takım Anayasal değişimler yaşanıyor. O günlerde toplum, Menderes ve arkadaşlarının idamına doğal olarak çok üzgün. Ama karşılarında askeri yönetimin talebi ile oluşturulan hükümet çok kapsamlı yeni bir Anayasa çalışmasını , tamamen, konunun uzmanı öğretim üyeleri ve hukukçulardan oluşan bir grupla sürdürüyor. Bu yeni Türkiye Anayasası’nı tartışarak, kabul edecek bir de “Kurucu Meclis” de oluşturulmuş durumda.Bir yanda, ihtilalin yaktığı canlar, diğer yanda, hukukun yanı sıra, ekonomideki sıkıntılar kol gezmekte. Toplumun bir bölümü geçmiş iktidar yanlısı ve idamlar nedeni ile çok öfkeli. .Yani ortalık toz duman. Tartışmalar evlerde devam ediyor ve de bir kısım seçmen, Menderes yönetiminin son dönemdeki gariplikleri ve ülkenin ekonomisindeki bozukluğu konu ederken, gelecek için de kaygı duymakta... Ama kimse askeri bir darbenin tarafında olup olmadığını söylemiyor veya söyleyemiyor. Bir süre sonra , atama yolu ile kurulan bir Hükümet ve dolayısı ile bakanlar kurulu da oluşturuluyor. Çalışma Bakanı olan genç politikacı Bülent Ecevit, darbenin etkisinden çıkmaya çalışan toplum için önemli bir adım atıyor, Sendikalar Grev ve Lokavt Kanunu’nu çıkarılıyor. Bu hamle, toplumun en azından küçük bir bölümünü mutlu etmeye yetiyor. Ama bu yeni toplumsal hakkın kullanıldığı ilk örneği, o sırada bu günkü gibi toplu sözleşme masasındaki BOİ ile yeni oluşan işçi sendikasının masaya oturması ile yaşıyor Türkiye... Görüşmelerde sonuç alınamayınca, sendika “grev” kararı alıyor. Böylece Türkiye, Cumhuriyet döneminde, yanlış hatırlamıyorsam, ilk kez yasal bir grev ile karşı karşıya kalmış oluyor. Piyango da Bursa’ya çıkıyor. Çalışanlar ve sendika kararlılıkla grevi sürdürüyor. Ama bir süre sonra halktan şikayet sesleri yükseliyor… Ve ilk kez yaşanan bir grevin, doğal olarak ilk kez kırıcılığı da sahne alıyor. Yine Türkiye’deki ilk otobüs taşımacılığını Bursa’dan yaparak, ilden ile yolcu taşıyan Bilecik doğumlu merhum Kamil Koç’a ait yolcu otoları, halkın kent içi ulaşımını sağlıyor. Bir süre sonra Türkiye’ye aynı dönemde birkaç ilki yaşatan grev için masaya tekrar oturuluyor ve anlaşma ile sonlandırılıyor.
Burulaş’ ı yakarım diyen sendikacı
Buraya nereden geldim anlatayım. Bir çok meslektaşım , basın toplantısına giderek, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in, toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda, BURULAŞ bünyesindeki çalışanlara belirledikleri ücretleri açıklamasına tanıklık ediyor. Yetkili sendika başkanı da, tam bir popülizm örneği vererek ve belirlenen ücretlerin düşük olduğuna dayanarak, “BURULAŞı yakarım” gibi bir cümle kuruyor.Anlaşma yine sağlanamaz ise greve çıkacaklarını da belirtiyor. Zaten, bir süreden beri, bazı aksatmalar ile küçük çaplı, işi sekteye uğratma gibi yasadan kaynaklı eylemler yapılıyormuş. Bu yakma sözcüğünü pervasızca kullanan sendika başkanı, Demiryol Sendikası’nın Adapazarı başkanı imiş.Bu toplu sözleşme için görevlendirilmiş. Yani Bursa’nın geçmişi hakkında da büyük olasılıkla bilgisi yok. Yukarıda anlattığım gerçeği de belki de bu makaleden öğrenecektir. Bursa, zaten özellikle 2002 yılından önce, her hükümet döneminde, sendikal anlaşmazlıklara, grevlere ve hatta kavgalara alışkındı. Çünkü hem sanayi kenti, hem de Türkiye’nin dördüncü büyük nüfusa sahip şehri olduğu için…Bir önceki Aktaş döneminde takriben 7 yıllık süreçte, böyle bir durum ile karşılaşılmamıştı. Ne oldu da yeni bir yerel yönetim işbaşına geldiğinde bu anlaşmazlık hasıl oldu? Daha önceki başkan Alinur Aktaş zamanında olduğu gibi tarafların anlaşarak, iş tatlıya bağlamasını bekleyeceğiz. Olmadığı takdirde greve, her çıkılacaktır.
Bu konuda iki BURULAŞ çalışanı ile rastlantı sonucu lafladık …O gençlerin bana söyledikleri de makul geldi. Önce, herkesin yaptığı işin farklı ve, bazısının maharet veya deneyime sahip olması gerektiğini de biliyorlar. Örneğin BURSARAY vatmanı ile, durak temizlik görevlisinin aynı ücret almasının doğru olmadığını söylüyorlar.Özellikle gece nöbetlerinde, güvenlikçilerin de işi zor ve tehlikeli. Vatandaş ile karşı karşıya gelmek de var. Ama, aradaki ücret farkının da astronomik olmasına da karşı bu gençler...Yıllar sonra Bursa’da rastladığımız bu sözleşme tartışmasını yaşarken, yakma , yıkma türünden sözler sarf eden sendika başkanı ve tavrı dikkatimi çekti. Konuştuğum bu iki genç arkadaşın söylediğine göre, bu sendikanın, aslında bir önceki yerel iktidarın yanlısı olduğunu ve de şimdiki başkan Bozbey ile de, şu an yapılan tartışmanın anlaşmalı olabileceğini de belirttiler. Ama onların kendi görüşü tabii bunlar. Gerçek olan, bir grev sırasında, zaten şimdi bile arap saçına dönen kent içi trafik ne hale gelir onu bir düşünün !.O gençlerin yanından ayrıldıktan sonra, şöyle bir düşündüm ve acaba iki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda oturan Aktaş dönemlerinde neden böyle bir tartışma olmuyordu sorusuna yanıt aramaya çalıştım. Belki, AKP yönetiminden yeterli parasal kaynağı alabiliyordu. Bir belki daha var aklımda. Son yerel seçimde Bursa’yı kaybeden genel iktidar, acaba bu tartışmanın fitilini ateşleyen taraf olmasın? Bilemedim. Oldukça karışık bir durum. Eninde sonunda ve mecburen grev kararına rağmen, taraflar anlaşacaktır. Bundan şüphem yok. Ama., sonunda astronomik bilet fiyatları ile kabak Bursalının başında patlayıp, cebini delmesin de…Yaşayalım ve görelim.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Bursa’da toplu ulaşım hem can hem cep yakacak!
Yıl 1963…27 Mayıs İhtilali sonrası yeni bir ülke yönetimi ve de bir takım Anayasal değişimler yaşanıyor. O günlerde toplum, Menderes ve arkadaşlarının idamına doğal olarak çok üzgün. Ama karşılarında askeri yönetimin talebi ile oluşturulan hükümet çok kapsamlı yeni bir Anayasa çalışmasını , tamamen, konunun uzmanı öğretim üyeleri ve hukukçulardan oluşan bir grupla sürdürüyor. Bu yeni Türkiye Anayasası’nı tartışarak, kabul edecek bir de “Kurucu Meclis” de oluşturulmuş durumda.Bir yanda, ihtilalin yaktığı canlar, diğer yanda, hukukun yanı sıra, ekonomideki sıkıntılar kol gezmekte. Toplumun bir bölümü geçmiş iktidar yanlısı ve idamlar nedeni ile çok öfkeli. .Yani ortalık toz duman. Tartışmalar evlerde devam ediyor ve de bir kısım seçmen, Menderes yönetiminin son dönemdeki gariplikleri ve ülkenin ekonomisindeki bozukluğu konu ederken, gelecek için de kaygı duymakta... Ama kimse askeri bir darbenin tarafında olup olmadığını söylemiyor veya söyleyemiyor. Bir süre sonra , atama yolu ile kurulan bir Hükümet ve dolayısı ile bakanlar kurulu da oluşturuluyor. Çalışma Bakanı olan genç politikacı Bülent Ecevit, darbenin etkisinden çıkmaya çalışan toplum için önemli bir adım atıyor, Sendikalar Grev ve Lokavt Kanunu’nu çıkarılıyor. Bu hamle, toplumun en azından küçük bir bölümünü mutlu etmeye yetiyor. Ama bu yeni toplumsal hakkın kullanıldığı ilk örneği, o sırada bu günkü gibi toplu sözleşme masasındaki BOİ ile yeni oluşan işçi sendikasının masaya oturması ile yaşıyor Türkiye... Görüşmelerde sonuç alınamayınca, sendika “grev” kararı alıyor. Böylece Türkiye, Cumhuriyet döneminde, yanlış hatırlamıyorsam, ilk kez yasal bir grev ile karşı karşıya kalmış oluyor. Piyango da Bursa’ya çıkıyor. Çalışanlar ve sendika kararlılıkla grevi sürdürüyor. Ama bir süre sonra halktan şikayet sesleri yükseliyor… Ve ilk kez yaşanan bir grevin, doğal olarak ilk kez kırıcılığı da sahne alıyor. Yine Türkiye’deki ilk otobüs taşımacılığını Bursa’dan yaparak, ilden ile yolcu taşıyan Bilecik doğumlu merhum Kamil Koç’a ait yolcu otoları, halkın kent içi ulaşımını sağlıyor. Bir süre sonra Türkiye’ye aynı dönemde birkaç ilki yaşatan grev için masaya tekrar oturuluyor ve anlaşma ile sonlandırılıyor.
Burulaş’ ı yakarım diyen sendikacı
Buraya nereden geldim anlatayım. Bir çok meslektaşım , basın toplantısına giderek, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in, toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda, BURULAŞ bünyesindeki çalışanlara belirledikleri ücretleri açıklamasına tanıklık ediyor. Yetkili sendika başkanı da, tam bir popülizm örneği vererek ve belirlenen ücretlerin düşük olduğuna dayanarak, “BURULAŞı yakarım” gibi bir cümle kuruyor.Anlaşma yine sağlanamaz ise greve çıkacaklarını da belirtiyor. Zaten, bir süreden beri, bazı aksatmalar ile küçük çaplı, işi sekteye uğratma gibi yasadan kaynaklı eylemler yapılıyormuş. Bu yakma sözcüğünü pervasızca kullanan sendika başkanı, Demiryol Sendikası’nın Adapazarı başkanı imiş.Bu toplu sözleşme için görevlendirilmiş. Yani Bursa’nın geçmişi hakkında da büyük olasılıkla bilgisi yok. Yukarıda anlattığım gerçeği de belki de bu makaleden öğrenecektir. Bursa, zaten özellikle 2002 yılından önce, her hükümet döneminde, sendikal anlaşmazlıklara, grevlere ve hatta kavgalara alışkındı. Çünkü hem sanayi kenti, hem de Türkiye’nin dördüncü büyük nüfusa sahip şehri olduğu için…Bir önceki Aktaş döneminde takriben 7 yıllık süreçte, böyle bir durum ile karşılaşılmamıştı. Ne oldu da yeni bir yerel yönetim işbaşına geldiğinde bu anlaşmazlık hasıl oldu? Daha önceki başkan Alinur Aktaş zamanında olduğu gibi tarafların anlaşarak, iş tatlıya bağlamasını bekleyeceğiz. Olmadığı takdirde greve, her çıkılacaktır.
Bu konuda iki BURULAŞ çalışanı ile rastlantı sonucu lafladık …O gençlerin bana söyledikleri de makul geldi. Önce, herkesin yaptığı işin farklı ve, bazısının maharet veya deneyime sahip olması gerektiğini de biliyorlar. Örneğin BURSARAY vatmanı ile, durak temizlik görevlisinin aynı ücret almasının doğru olmadığını söylüyorlar.Özellikle gece nöbetlerinde, güvenlikçilerin de işi zor ve tehlikeli. Vatandaş ile karşı karşıya gelmek de var. Ama, aradaki ücret farkının da astronomik olmasına da karşı bu gençler...Yıllar sonra Bursa’da rastladığımız bu sözleşme tartışmasını yaşarken, yakma , yıkma türünden sözler sarf eden sendika başkanı ve tavrı dikkatimi çekti. Konuştuğum bu iki genç arkadaşın söylediğine göre, bu sendikanın, aslında bir önceki yerel iktidarın yanlısı olduğunu ve de şimdiki başkan Bozbey ile de, şu an yapılan tartışmanın anlaşmalı olabileceğini de belirttiler. Ama onların kendi görüşü tabii bunlar. Gerçek olan, bir grev sırasında, zaten şimdi bile arap saçına dönen kent içi trafik ne hale gelir onu bir düşünün !.O gençlerin yanından ayrıldıktan sonra, şöyle bir düşündüm ve acaba iki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda oturan Aktaş dönemlerinde neden böyle bir tartışma olmuyordu sorusuna yanıt aramaya çalıştım. Belki, AKP yönetiminden yeterli parasal kaynağı alabiliyordu. Bir belki daha var aklımda. Son yerel seçimde Bursa’yı kaybeden genel iktidar, acaba bu tartışmanın fitilini ateşleyen taraf olmasın? Bilemedim. Oldukça karışık bir durum. Eninde sonunda ve mecburen grev kararına rağmen, taraflar anlaşacaktır. Bundan şüphem yok. Ama., sonunda astronomik bilet fiyatları ile kabak Bursalının başında patlayıp, cebini delmesin de…Yaşayalım ve görelim.