Hava Durumu

BURSA’NIN KÜÇÜK KIYAMETİ

Yazının Giriş Tarihi: 02.03.2023 21:27
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.03.2023 21:27

 

Geleceğe yön verebilmek için geçmişi de bilmek gerekir kanısını taşıyorum. Uzun yıllar çalıştığım kurumlardaki gazetede buna dair çalışmalar yapabilmiştim. Televizyon programlarında da  kısa belgeseller biçiminde tarihi olayları ekrana getirmeye çalıştım. Gazete ve elektronik ortamda da haftada bir kez olmak üzere, özellikle Bursa’nın geçmişi başta olmak kaydı ile tarihi özelliği olan konuları NOT DEFTERİ başlığı altında vermeye çalıştım. Bu geleneksel alışkanlığımı, Yeni Marmara Grubu’nda da sürdürme çabalarım olacak ve cuma günleri NOT DEFTERİ geçmişe dair notlar düşecek.

Tarih 16 Şubat 1855 günlerden çarşamba

Bursa’da böylesi eski yüzyıllara ait gelişmeleri bulabilmeniz için araştırmacı-yazar Raif  Kaplanoğlu’na başvurmanız gerekir. Uzun yıllar bazı çalışmalarda yol arkadaşlığı yaptığımız  Kaplanoğlu da bu konuda benim şansımı oluşturuyor. Osmanlıcadan tercüme ettiği eski eserlerden elde edilen bilgiler doğrultusunda, bu güne değin bir çok gelişmeye satırlara dökme şansı buldum. İçinde bulunduğumuz bu sıkıntılı günlerde, makale yazarları başta olmak üzere, yazı konusunu doğal olarak depremden oluşturuyor. Depremselliği bilinen bir gerçek olan Bursa, böyle bir felaketi 1855 yılında yaşamış ve adı “küçük kıyamet” olarak konmuş.

Bu felaketin yazıya dökülüp, belgeli hale getiren de “İşaretnüma” isimli bir kitap. Yazarı  Gökmenzade Seyyid Hüseyin Rifat Efendi. Gökmenzade Hacı Çelebi diye anılır. Hacı Çelebi, 1855 Bursa depremlerini ele aldığı "İşaretnüma” adlı çalışması ile Türk tarihinde bilimsel veriler ve unsurlar içeren ilk deprem tarihini yazmış. Gökmenzade Hacı Çelebi’nin kaleme aldığı ve Raif  Kaplanoğlu’nun Osmanlıca’dan çevirisini yaptığı bu büyük felaketi onların dilinden gelin birlikte öğrenelim.

Bursa iki depremde yerle bir oluyor
Söz konusu eserde, özellikle 1855 yılı başlarında Bursa ve civarında yaşanan iki deprem hakkında çok zengin bilgiler yer almaktadır. İlk şiddetli deprem 16 Şubat 1855 Çarşamba günü, saat 09:10'dan itibaren, gün içinde üç kez aralıklarla tekrar etmiş olan ve Susığırlık’tan (Gürsu), Bursa'nın doğusunda bulunan Değirmenlikızık köyüne kadar tahribat yapmıştır. Bu ilk depremde artçılar ertesi sabaha kadar 10-15 dakikada bir sürmüştür (yazarın ifadesiyle "Arz karar etmeyip yer titredi durdu") .Sonraki günlerde 3-5 deprem daha olmuş, kırk günden sonra ise depremler son bulmuştur. Hayat normale dönmeye başlamışken, 31 Mart 1855 Perşembe gecesi saat 01:00'de, "kudret topu gibi havadan bir gürültü kopup" çok şiddetli bir deprem daha olmuştur(kitaptaki tabir böyle). Çok uzun süren bu deprem 16 Şubat depremine kıyasla beş on kat daha fazla tahribat yaratmış, örneğin ilk depremde Bursa Ulu Cami’nin iki kapısı yıkılırken, ikinci depremde dört kapısı yıkılmıştır. Bu ikinci depremin artçıları sabaha kadar, saatte 5-6 kere vuku bulmuştur. Yazara göre, eğer artçılardan biri ilk deprem kadar şiddetli olsaydı, onun deyimi ile “Uludağ parça parça olur, dere-tepe dümdüz olurdu". Yazar,  Uludağ’dan şehre kayaların düştüğünü, yerlerin yarıldığını, Kükürtlü Hamamı yanındaki Hatice Sultan Türbesi civarı ile Bademli bahçenin üst tarafında ve Kara Mustafa Hamamı civarında yol üstünde yerden sıcak su kaynadığını yazmaktadır. Bu sıcak sular 5-10 gün kaynadıktan sonra, biterek sona ermiştir.
Bu deprem Kirmastı (Mustafakemalpaşa) ve Karacabey tarafında da büyük tahribat ve zayiat yaratmış, ancak Mudanya, Gemlik ve Orhangazi’de fazla kayba sebep olmamıştır. Hacı Çelebi, Bursa'nın köylerinin uğradığı zarar hakkında ayrıntılı bilgiler vermekte, 50-60 haneli Kite (Ürünlü)  köyünde 47 kişinin öldüğünü, bütün evlerin, hamamın ve caminin yıkılarak sadece bir samanlığın ayakta kaldığını, 300 haneli Kayapa köyünde 110 kişinin öldüğünü, sadece 10 evin ayakta kaldığını, Çalı köyünde 17, Yaylacık’ta 72, Hasanağa köyünde 42 kişinin yaşamını yitirdiğini yazmaktadır. Tahtalı, Görükle, İrfaniye, Akçalar, Soğanlı, İzvat, Yenice, Çeltik, Armut, Yunuseli, Çavuş, Panayır, Küçükbalıklı, Demirtaş, İğdir, Dikencik, Kestel, Tepecik, Değirmenlikızık gibi diğer köylere ilişkin olarak da bilgiler vermektedir. Yazar, bu konuyu,”Bursa’da 3 bin 600 nüfus telef oldu dediler ise de, hakîkat üzere 'adedi malum olmadı" biçiminde not düşer.

Ulucami  kubbeleri yıkılıyor
Bursa kenti içinde depremin farklı semtlerinde farklı şiddette hissedildiğini ve farklı tahribat yaptığını Hacı Çelebi hayretle kaydetmektedir. Muradiye tarafında deprem şiddetinin en az hissedildiği bölge olurken, Bursa ovası, Meskenler Deresi ve Ulu Cami tarafı en çok harap olmuş yerlerdir. Ahmetpaşa’da 30-35 haneden bir hane kalmış, Altıparmak, Yahudilik, Veledisaray, Şehreküstü, Kazzazoğlu, Hacıyakup, Doğanbey, Kiremitçi, Attarhüsam, Mizanoğlu, Narlı, Hocamenteş, Dayehatun, Kefensüzen, Sarıcasungur, Veledienbiya, Mantıcı, Yenipazar, Reyhan, Zaferanlık mahallelerinde en çok tahribat yaşanmıştır. Başka bir deyişle Bursa’nın ova tarafındaki ve hisarın altındaki semtleri en fazla tahribatı görmüştür. Bazı kale duvarları da bu depremde yıkılmış, kale dibinde bulunan bir ipek fabrikası yıkılıp yangın çıkmış, 40'tan çok işçi ile fabrika sahibi ölmüştür.
1855 depreminin kış ayında yaşanması, depremin tahribatını daha da arttırmıştır. Deprem sırasında yıkılan sobalar şehirde birçok yangına neden olmuş, deprem gecesi şehrin dört yerinde büyük yangınlar çıkmıştır. Hayrettinpaşa, Karakadı, Yiğitköhne, Hasanpaşa, Ebuishak, Bedrettîn, Kirişçikızı, Köseleciler, Şerefüddîn mahalleleri yangınlarda depremden çok tahribat görmüştür. Çarşı’da da 1100 dükkân ile Karakadı ve Kayguluzade tekkeleri yanmıştır. Yazar "Bursa'nın işi bitti" diye yazmaktadır.
Bursa’da sadece konutlar değil, taştan sağlam bir şekilde inşa edilmiş resmi ve dini yapılar da yıkılmıştır. Hacı Çelebi'ye göre Bursa’daki 150 cami minaresinden sadece 3-4 minare ayakta kalmıştır. Kayağan Camii yerle bir olmuş, Hayreddinpaşa/Kümbet Camiî, Şehabeddînpaşa/Karamanlı Camii, Veledimîzan Camiî tümüyle yıkılmış, Yıldırım Camii büyük tahribat görmüş, Ulucami’nin iki kubbesi yıkılmış, dört kubbesi ise büyük tahrip görmüştür. Kiremitçi, Veledsarayı, Veledikazzaz, Ertuğrul, Mollagürani, Üftade, Bezci, Hacıseyfeddîn, Kuzgunluk, Dibekli, Hasırcı, Selîmzade, Hacı Cami'i, Müftüönü, Babazakir, Abdalmehmet, Darbhane, Tomrukönü, Bitpazarı, Taşkın camileri de tümüyle yıkılmıştır. Çakır, Pınarbaşı, Veziri, Alipaşa, Zeminkapı, Simkeş, Karakadî, Ebuishak, Yenipazar, Ahmetpaşa, Tekyemescit, Zeyniye camilerinin ise son cemaat yeri yıkılmış, Yiğitköhne ve Kanberler gibi bazı camiler dışında depremde sağlam kalan cami sayısı onu geçmemiştir. Tophane’de "Manastır" olarak anılan ünlü türbe de tümüyle yıkılmıştır(Osangazi ve Orhangazi’nin sandukalarının olduğu yapı). Ayrıca I. Murat türbesi yıkılmış, Yeşil Türbe, Emir Sultan ve Üftade Türbesi de tahrip olmuştur.
Mudanya, Pirinç, İpek, Sırmakeş, Geyve, Emir, Kapan, Tahtakale, Kuşbaz, Karacabey, Eski-Yeni, Demir, Tuz, ve Kütahya Hanı bu depremde ya kısmen, ya tümüyle yıkılmış, Mahmutpaşa Hanı’ndan başka tahrip olmayan han kalmamıştır. Çarşıda ise Bedesten, Sipahî Çarşısı, Kazazlar, Demirkapı ve İpek Han başta olmak üzere büyük bir yıkım yaşanmıştır. Hamamlardan dört hamam kalmış, okulların da çoğu harap olmuştur.

Bursa’nın Küçük Kıyameti hakkındaki gelişmeleri, Kaplanoğlu’nun kaleme aldığı biçimde sizinle paylaştım. Raif Hoca (Kaplanoğlu) bununla da yetinmemiş, bu ilk deprem kitabının yazarı Hacı Çelebi hakkında da bilgi vermeyi de ihmal etmemiş.
İlk Rasathaneyi kuran Türk, Bursalı Gökmenzade Hacı Çelebi
Gökmenzade Seyyid Hüseyin Rifat Efendi, 1855 Bursa depremlerini ele aldığı "İşaretnüma" ile Türk tarihinde bilimsel veriler ve unsurlar içeren ilk deprem tarihini yazdığı gibi, bu nedenle Türkiye'de sismoloji biliminin öncülerinden kabul edilen bir Türk yazardır. 1910'da Kandilli Rasathanesi'ni kuran Fatin Gökmen'in babasıdır. (Kaplanoğlu’nun ısrarla Türk yazar ifade kullanmasının nedeni de, buradan anladığımız kadarı ile o güne değin bu tarz çalışmaları, Osmanlı tebasından gayrı-müslim yazarların kaleme almasıdır.)

 Kaplanoğlu, daha önce benzer bir eserden de şöyle söz eder…
Gökmenzade Hacı Çelebi’den önce yazar Recep Kostantini 1726 yılında "Risale-i Zelzele" isimli ilk Türk deprem kitabını yazarak padişah II. Ahmet'e takdim etmiş ise de, bu eser depremlerin dünyayı sırtında veya boynuzunda taşıyan bir öküzün kıpırdanmalarıyla oluştuğu gibi bilgiler içerdiğinden bilimsel değer taşımamaktadır. Hacı Çelebi "İşaretnüma" kroniğinde 1820-1859 döneminde memleketi Bursa'dan hissedilen bütün depremleri günü, saati, şiddeti ve sebep oldukları tahribat ile birlikte titizlikle kaydetmiştir.

Kaynakça : Raif Kaplanoğlu/ Osmanlı İmpratorluğu’nda sismoloji çalışmaları.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.