Önce şunu belirteyim, bu yaşananlara “Barış Süreci” denmesi, beni rencide ediyor. Çünkü, bu kelime, eşitler arasındaki bir anlaşmazlığın çözülmesi için kullanılır. Burada bir tarafta devlet, diğer yanda terör örgütü var. Hiçbir zaman bu iki kesim eşit sayılamaz. Olaya böyle baktığınızda ve de belirsizlikleri gördükçe, “kim için, neden ve kimlerin yararına bir dönem başlıyor?’ diye sormadan geçemiyorsunuz. Bu soru kulağımı adeta tırmalıyor! Çünkü ülkemizde şu anki yaşananlar beni buna zorlu kılıyor. Sadece bir açık hava toplantısına katıldılar diye yüzlerce genci tutuklayan bu sistem, şimdi teröre bulaşmış, vatandaşlarımızın bir bölümünü katletmiş. ülkenin o yörede gelişmesini engellemiş bir terör örgütünün militanları için çözüm bulmaya çalışıyor…Ve de “barış” mottosu ile ne yaptıkları belli olmayan teröristlerin hapisten çıkması için çaba sarf ediliyor. Karşılığında neler kazanılacağı da tam olarak bilinmiyor. Bunlar de yetmiyor, daha da ilginci gerçek bir demokrasi arzulayan Türkiye tutkunlarını yerinden hoplatacak bir cümle, teröristlerin bu konudaki açıklamasına yansıyor.Bu açıklamada ülkemizin tapu senedi LOZAN,
yok sayılıyor ve o dönem öncesinde de yapılmış başarı ile sonlanan Kurtuluş Savaşı dönemi için bir belirsiz soy kırımdan söz ediliyor. 1924 Anayasası da adeta reddediliyor.Bu durumda, şeriat yönetimini ve güçler birliğini, yani eyalet sistemine benzer bir yönetimi önceleyen 1921 Anayasası ve geçerliği savunuluyor. Ama, aklı başında bir yetkiliden, politikacıdan ve bu yetkilere sahip hiç kimseden ses çıkmıyor/ çıkamıyor.Bu noktada biraz durup, İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu’nun, aforizma türü bir cümlesinden bir cümleyi alıntılayarak “Bir koltuk uğruna Ya Rab, ne hasletler feda ediliyor” demek geliyor içimden...O koltuk, kimin, bu durumda ne için kullanılabilir, bunu da herkes kendi görüşüne göre tanımlandıracaktır. Çok dikkatli olunması gereken söz konusu konu için bir ihtimal daha var. Acaba terör örgütünün fesih kararı, bizzat bu konudaki yetkililerinden mi geldi de, ülke yönetimi gündemine aldı diye bir soru da akıllara takılmıyor değil. Barış içinde, kardeşçe yaşamayı tabii ki herkes ister. Ama ülkemizin bu karmaşık ortamında, bunun piyangodan çıkar gibi gündeme düşmesini de anlamak, anlatmak da zor. Bu bir zaruret ise, ki bunu savunan kesim de az değil, gündeme getiren tarafı da bilmemiz gerekmez mi ? Eğer bu açıkça söylenmez ise, şu anki ülke yönetimimizin sıkışıklığı sonucu ortaya çıkmış olabilir ihtimali kuvvet kazanacaktır. Zaten barış gibi bir yöntemin kimseye zararı olmaz.Yanı sıra ülkeye bir güven ve güç verir. Ama asıl gaye iç politika ve şu anki AKP yönetimin ömrünü uzatmak ise, o zaman bakış açıları da değişir. Bu olasılığı güçlü kılan,öncelikle son yerel seçimin galibi CeHaPe‘nin başarısını, bu kez, bir erken seçimde de tekrarlama olasılığını önlemek için de olabilir diyebilirim.Veya, iç politikadaki sıkışıklık, 40 yıllık bir belanın ortadan kaldırılması , eski gücünden çok uzaklaşsa da, bu ayrılıkçı örgütün silah bırakarak, yönetici ve militanlarını affetmekten geçiyor demek daha doğru olacaktır. Çok karmaşık ve de duyarlı bir konumdayız şu anda tüm Türkiye olarak… Dileğimiz; sağ duyunun öne çıkarak, hem bu konunun, hem de muhalefete yapılan baskının ortadan kalkması ile, serbest seçimlerin huzur içinde yapılabilmesi. Arzulanan bu ortam sağlanırsa ülkemiz, içinde bulunduğu ekonomik durumun baskısını da rahatça üstünden atabilecektir. Dilerim, ülke yöneticileri sağ duyulu yaklaşarak, bu konuda bir orta yol bulur ve bir erken seçimde, kim hak ettiyse koltuğa oturarak gelecek günlerde topluma nefes aldıracak bir ortamı yarattığını birlikte görürüz.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Çözüm süreci kim ve kimler için ortaya çıktı?
Önce şunu belirteyim, bu yaşananlara “Barış Süreci” denmesi, beni rencide ediyor. Çünkü, bu kelime, eşitler arasındaki bir anlaşmazlığın çözülmesi için kullanılır. Burada bir tarafta devlet, diğer yanda terör örgütü var. Hiçbir zaman bu iki kesim eşit sayılamaz. Olaya böyle baktığınızda ve de belirsizlikleri gördükçe, “kim için, neden ve kimlerin yararına bir dönem başlıyor?’ diye sormadan geçemiyorsunuz. Bu soru kulağımı adeta tırmalıyor! Çünkü ülkemizde şu anki yaşananlar beni buna zorlu kılıyor. Sadece bir açık hava toplantısına katıldılar diye yüzlerce genci tutuklayan bu sistem, şimdi teröre bulaşmış, vatandaşlarımızın bir bölümünü katletmiş. ülkenin o yörede gelişmesini engellemiş bir terör örgütünün militanları için çözüm bulmaya çalışıyor…Ve de “barış” mottosu ile ne yaptıkları belli olmayan teröristlerin hapisten çıkması için çaba sarf ediliyor. Karşılığında neler kazanılacağı da tam olarak bilinmiyor. Bunlar de yetmiyor, daha da ilginci gerçek bir demokrasi arzulayan Türkiye tutkunlarını yerinden hoplatacak bir cümle, teröristlerin bu konudaki açıklamasına yansıyor.Bu açıklamada ülkemizin tapu senedi LOZAN,
yok sayılıyor ve o dönem öncesinde de yapılmış başarı ile sonlanan Kurtuluş Savaşı dönemi için bir belirsiz soy kırımdan söz ediliyor. 1924 Anayasası da adeta reddediliyor.Bu durumda, şeriat yönetimini ve güçler birliğini, yani eyalet sistemine benzer bir yönetimi önceleyen 1921 Anayasası ve geçerliği savunuluyor. Ama, aklı başında bir yetkiliden, politikacıdan ve bu yetkilere sahip hiç kimseden ses çıkmıyor/ çıkamıyor.Bu noktada biraz durup, İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu’nun, aforizma türü bir cümlesinden bir cümleyi alıntılayarak “Bir koltuk uğruna Ya Rab, ne hasletler feda ediliyor” demek geliyor içimden...O koltuk, kimin, bu durumda ne için kullanılabilir, bunu da herkes kendi görüşüne göre tanımlandıracaktır. Çok dikkatli olunması gereken söz konusu konu için bir ihtimal daha var. Acaba terör örgütünün fesih kararı, bizzat bu konudaki yetkililerinden mi geldi de, ülke yönetimi gündemine aldı diye bir soru da akıllara takılmıyor değil. Barış içinde, kardeşçe yaşamayı tabii ki herkes ister. Ama ülkemizin bu karmaşık ortamında, bunun piyangodan çıkar gibi gündeme düşmesini de anlamak, anlatmak da zor. Bu bir zaruret ise, ki bunu savunan kesim de az değil, gündeme getiren tarafı da bilmemiz gerekmez mi ? Eğer bu açıkça söylenmez ise, şu anki ülke yönetimimizin sıkışıklığı sonucu ortaya çıkmış olabilir ihtimali kuvvet kazanacaktır. Zaten barış gibi bir yöntemin kimseye zararı olmaz.Yanı sıra ülkeye bir güven ve güç verir. Ama asıl gaye iç politika ve şu anki AKP yönetimin ömrünü uzatmak ise, o zaman bakış açıları da değişir. Bu olasılığı güçlü kılan,öncelikle son yerel seçimin galibi CeHaPe‘nin başarısını, bu kez, bir erken seçimde de tekrarlama olasılığını önlemek için de olabilir diyebilirim.Veya, iç politikadaki sıkışıklık, 40 yıllık bir belanın ortadan kaldırılması , eski gücünden çok uzaklaşsa da, bu ayrılıkçı örgütün silah bırakarak, yönetici ve militanlarını affetmekten geçiyor demek daha doğru olacaktır. Çok karmaşık ve de duyarlı bir konumdayız şu anda tüm Türkiye olarak… Dileğimiz; sağ duyunun öne çıkarak, hem bu konunun, hem de muhalefete yapılan baskının ortadan kalkması ile, serbest seçimlerin huzur içinde yapılabilmesi. Arzulanan bu ortam sağlanırsa ülkemiz, içinde bulunduğu ekonomik durumun baskısını da rahatça üstünden atabilecektir. Dilerim, ülke yöneticileri sağ duyulu yaklaşarak, bu konuda bir orta yol bulur ve bir erken seçimde, kim hak ettiyse koltuğa oturarak gelecek günlerde topluma nefes aldıracak bir ortamı yarattığını birlikte görürüz.