Kendi halinde sessiz sakin bir adamdı Mustafa Destici… Belli bir tabanı olan Büyük Birlik Partisi’nin tepesinde oturur, sırasını bekler ve seçim zamanı geldiğinde bir iki kez ekranda görünür giderdi. Yani çok konforlu bir siyasi hayatı vardı. Bu seçim döneminde nedense hareketli göründü …Bir iki yeni ve farklı nosyona sahip  partinin ittifaka katılmasından mı, bilinmez.

Kendilerine rakip olmaktan çok, Millet İttifakı’na destek vermesi muhtemel olan üçüncü ittifak, yani Sol İttifak, yani HDP ile ortak hareket eden İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş’ı neden hedef seçti o Destici belli değil. Birden ortaya atılıp, bu güne değin hiç denemediği bir tarz ile gündeme oturdu, ama tam oturdu. Otururken de devirdiği çam ağaçları üzerine yıkılacak böyle giderse… Nedenine gelince Erkan Baş için ilk sarf ettiği cümleler yenilir yutulur gibi değildi."Adam Tito artığı. Gerçek soyadı Jusoviç. Alman istihbaratlarının kontrolünde yetiştiriliyorsun, Türkiye'ye gönderiliyorsun."

İlk defa duyduğumuz suçlamalar ve çok çarpıcı… Ailesinin Almanya’da olduğu biliniyor. Çalışmak için gitmişler. Ama Türkiye’den mi gittiler, yoksa Yugoslavya döneminde mi Almanya’ya naklettiler bilmiyoruz. Öyle bile olsa Almanya’nın Türkiye için böyle istihbarat bir faaliyeti olduğunu ilk kez duyuyoruz, hem de Mustafa Destici gibi birinden . Soyadı Jusoviç’e gelince…Bildiğim kadarıyla baba isimi Yusuf ise o ülkenin dili ile Jusoviç diyerek, “Yusuf’un oğlu” anlamı çıkar buradan. Dokuz yaşıma kadar, Boşnaklara yakın bir mahallede oturduğum için bunu biliyorum.

Şimdi Mustafa Destici Bey’e yine dönelim.

Ya ağaları söyletti bu cümleyi, ya da politika sahnesinde iyi bir rol kapmak istedi Destici, ama destiyi gerçekten kırdı!

Galiba yaptığı gafı anlamış olsa gerek daha sonra şunları söyledi.

“PKK ve DHKP-C ile kol kola siyaset yapıyor"

İfade bu şekilde ve şöyle devam ediyor…
"Bir kere Erkan Baş çok muhatap alacağım birisi değil. 1980 öncesine gittiğimizde sol görüşlü vatandaşlarımız ve ülkücülerin ortak bir özellikleri vardı. 'Vatanı böyle daha iyi kurtaracağız' diye bir gaye vardı. Bu şahsiyet PKK ile beraber şu anda. Solculuk bu ülkenin değerlerine sahip çıkmak diye biliyoruz biz, kendi ifadeleri bu. İsmi geçen şahsiyetin PKK terör örgütüyle, PKK'nın siyasi partisiyle, sadece PKK'yla da değil DHKP-C ve sol aşırı örgütlerle iç içe olduğunu görüyoruz.

Ne yalan söyleyeyim, savunma ilk ithamdan da beter… Millet İttifakı bile HDP’nin aday çıkarmayışı ile başlayan dayanışma için bu denli hırpalanmadı.

Bu yüzden bana garip geliyor. Destici bu ikinci açıklamasında solcular için de güzelleme yapmış. Siyasetteki duruşu şu anda “fevkaledenin fevkinde” ama Reis buna ne der bilemiyorum !Asıl konuya gelirsek. Tito hakkında olumlu veya olumsuz  bir şeyler söylemek bana düşmez, onun hakkında güzelleme yapacak çok insan var Türkiye’de ! Benim değineceğim asıl konu, Destici’nin bu çıkışı ile zaten duyarlı olan “Balkan Göçmenleri” sayfasının açılması ve üzerine çok fazla yorum yapılarak, sadece Boşnak kökenli olanlar değil, diğer Balkan göçmenlerini de içine alacak gibi görünüyor bu tartışma…Oysa tarih kitapları kütüphanelerde yerinde duruyor. İlk göçler Anadolu’dan başlayıp Balkanlar’a yapılıyor. Böylece hem Osmanlı İmparatorluğu, hem de İslamiyet yayılıyor bu coğrafyaya…Yani bu güne kadar görülen göçlerle gelen Balkanlıların hepsi Müslüman… İşte burada ben susuyor ve  konuya dair doğruları, duayen tarihçi İlber Ortaylı’nın Hürriyet Gazetesi’nde  15 Ocak 2023 günü yayımlanan “ Pazar Buluşması” makalesinden bazı pasajlar ile vermek istiyorum. Ortaylı bu makaleyi kaleme alırken, bazı çevrelerin Zübeyde Hanım hakkındaki olumsuz yorumlarına açıklık getirmeyi amaçlamış izlenimi veriyor.

“Zübeyde Hanım bizim yakın tarihimizdeki biyografilerde yeterince ele alınmış değildir. Üzerinde güvenilecek kaynaklar Halide Edip Hanım’ın kendisini tasviri, kızı Makbule Atadan’ın hatıratı, üstad Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Tek Adam’ı dır. Şüphesiz ki, Ali Fuat Cebesoy Paşa’nın , Abdurrahman Çaycı gibi tarihçilerin eserlerini de unutmamak lazımdır.

Öte yandan  Zübeyde Hanım ve Atatürk’ün üzerindeki spekülasyonlar, art niyetli yazılar Dr.Rıza Nur’dan başlayarak devam eder. Hepsinin ortak özelliği çelişkiler ve edep dışılıktır. Makedonya’ya Anadolu’dan yerleştirilen sürgün Türklerin oldukları bu eserlerden anlaşılıyor.

Karaman Beyliği yöresi; yani bugünkü Konya, Isparta, İçel’in(Mersin)  dağlık kesimleri, Niğde-Aksaray gibi bölgeler Osmanlı’nın pek huzur duymadığı Karaman Beyliği halkından oluşur. Devlet ve hanedan ile gerginlik dolayısıyla yeni fethedilen topraklara Karaman ahalisinin yerleştirilmesinde hem Rumeli’nin bayındırlığı ve ümranı, hem de Anadolu’nun sükûneti açısında büyük fayda görmüştür. Kıbrıs fethedildiğinde de aynı politika uygulandı çünkü.

Atatürk Makedonya’da doğdu

Büyük Atatürk’ün , baba ve anne tarafından Anadolu’dan geldiği resmi biyografidir ve gelişen , araştırılan belge ve bilgiler bunu gösteriyor.

Onun Makedonya’da doğmuş olması Makedonya için iftihar vesilesidir. Gittiği idadide( lise) büstü var. Büyük Makedonyalılar arasında sayılıyor.”

Ortaylı’nın makalesi bu cümlelerinin ardından  Zübeyde Hanımı anlatıyor.

Bunun için bu bölümü almadım.

Gerçek böyle…Bir başka tarihçiden de dinledim. Radyo söyleşisiydi adını öğrenemedim. Cümlesi şöyleydi “ Osmanlı Balkanlara ilk kez buranın halkını götürdüğü zaman bir tercih yapmıştı. Genellikli Bektaşi inancı taşıyanları götürmüştü. Nedeni de çok açıktı; oradaki insanların kültürüne uygun olsunlar ve aralarında inanç üzerine bir çatışma çıkmasın diye…”

Tarihçilerin görüşü ile verileri bunları söylüyor…Şimdi tüm Balkan göçmenleri bu karşılıklı atışmaya ne diyecek, merak konusu.Trakya şehirleri ile Bursa ve İstanbul’da örgütlü Balkan göçmenleri konuya nasıl yaklaşacak bilinmez. Her partiye oy verilse bile, özellikle eski göçmenler genelde sağdaki partileri tercih ederdi geçmişte. Bu konu Bursa’yı da yakından ilgilendirecek gibi görünüyor.