Hava Durumu

Dolarlı vatandaşlıktan dolaylı vatandaşlığa

Yazının Giriş Tarihi: 03.07.2024 18:49
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.07.2024 18:49

Yazdığım bu başlığı, bir başkasının makalesinde görsem bir anlam yükleyemezdim. Sanırım siz de anlamadınız ne demek istediğimi...Ülkemizin tanınmış ekonomistlerinden Mahfi Eğilmez, önemli bir konuya derinden eğilmiş ve çok anlaşılır biçimde, söz konusu bu karışık ticareti ete kemiğe büründürmüş. Malum; gelişmiş ülkelerin aksine, para ihtiyacı nedeniyle ülke yönetimimiz, harika bir formül ile 250 bin dolar ile konut satışı yaptı ve karşılığında Türk vatandaşlığı verdi.Bu miktar daha sonra 450 bin dolara yükseldi enflasyonla birlikte..! Beş yıl içinde konutunu satmayan ve bu konumunu koruyan her yeni Türk vatandaşı, bu süreç dolduğunda isterse aldığı konutu, günün rayiç fiyatı ile örneğin 450 milyon dolara sattı diyelim…Çünkü ülkemizde iki yıl içinde kurlar artar, enflasyon patlar gider ve elinizdeki bu konut büyük değer kazanır/kazandı !Bu örnekte olduğu gibi güzel bir kâr değil mi iki yıl için 2 yüz bin dolarcık kâr! Yetmedi, bu fiyata konutu satın alan, ülkemize yeni adımını atmış ve yine yabancı uyruklu kişi de beş yıl sonra tam bir Türk vatandaşı olarak karşımıza çıkıverir…Ne güzel değil mi, ülkemizin değerli anneleri, eğer ailesi dar ve sabit gelirli ise çocuk doğurmaktan kaçınırken, bunun sonucu ülkemizin doğurganlık oranı neredeyse hane başı ikiden düşük çıkarken, lüks konutun sahibi varlıklı yabancının eşi,istediği kadar Türk çocuğu doğurabilir ! Ne var bunda demeyin. Olmaz olur mu, çok şey var ! Bir kısmını ucuz işçilik için bağrımıza bastığımız bu yabancılar ve lüks konut sahibi olacak kadar varlıklı olan onların ağa babaları, artık kendi mahallelerini kuruyor ve belki de kasabalarını yaratıyor. Sonra da gelsin dükkânlar, alışveriş reyonlu mağazalar ve yeni sorunlar… Birinden işittiğimi değil, altı-yedi yıl önce, Bursaray’da seyahat ederken, iki Suriyeli gencin bir işveren Bursalı ile konuşmasına tanık olmuştum ondan söz edeceğim şimdi de... Gençler lise çağında, ülkelerindeki kargaşadan kaçarak gelmişler ülkemize ve şehrimize… Sonra da bir inşaat şirketine çalışmak için girmişler. Ellerinden geldiği kadar işlerini yaparak ustalık da kazanmışlar ama, öğrenimleri de yarıda kalmış. Raylı sistem yolculuğum sırasında karşılarında oturan işveren, gençlere dönerek “Yarın, öbür gün ülkenizde barış sağlanır, normalleşme olursa döner misiniz ?” gibi bir soruyu el bombası gibi koltuğun üzerine bırakıvermişti ! Gençlerden Türkçesi daha iyi olanı aynen şu yanıtı veriyordu ; “ Geri döndüğümüz anda Esad bizi hemen askere alır ve cepheye yollar. Hemen gidemeyiz buradan.”

Bu gençler ne yaptı bilemiyorum. Bildiğim de diyemeyeceğim, ama tahminimce Bursa’da kaldılar, işlerini sürdürdüler, paralarını kazandılar, dolaylı vergiler dışında bir başka vergi de ödemediler…Bu arada belki kendilerine birer yuva kurdular. Hastalandıklarında devlet hastanelerinde öncelikli olarak bakıldılar. Doğan çocuklarına Türk vatandaşlığı aldılar ve okula gönderdiler diyelim.

Sizce olmayacak bir şey mi bunlar ?

Özetle Bursa’nın bir ferdi oldular ama, Türkiyeli olamadılar. Onları askere çağıran da olmadı, mutlu, mesut bir hayat sürüyorlardır büyük olasılıkla… Bizim işsiz, geleceksiz, eğitimsiz gençlerin onlara bakarak ne düşünebileceği konusunda bir fikrimiz var mı ? Ya da ülkeyi yönetenlerin, bu konuda, düşünce, fikir ve çözüm için bir formülleri bulunuyor mu ? İşte bu da muğlak.

Siz hiç 60 katlı apartman gördünüz mü ?

Makalenin girişinde verdiğim trajikomik vatandaşlık usulü, ülkeyi bir iki basamak aşağıya çekerek, bizim gençlerden oluşan ve çalışmadan, eğitim almadan ve zahmet çekmeden yaşamaya çalışan önemli bir grubu da yarattı kanımca... Ve onların büyük bölümü 17-30 yaş aralığında ve işsiz güçsüz, kendilerinden daha güçsüzünü ezme yolunda ilerliyor. Aziz vatanımızın çok değerli yönetim kademeleri, eğitimcileri ve de karar vericiler de, bu sahneleri film gibi izliyor. Sonuç; iyi niyetliler, moto- kurye, gelir seviyesi çok düşük olan ailelerin çocukları da uyuşturucu kuryesi, ya da birilerinin tetikçisi olarak, özellikle İstanbul’un yeni gelişen ilçelerinde icra-i sanat eyliyor !!!

Sonuç, öldürülen genç kadınlar, hatta öğretmenler, katillerin arkasında azmettirici, kötü bir örnek olan, suça teşvik ettirici babalar ile mafya babası olmada ilerleyen örnekler ve sonunda da sokaklarda çete savaşları…

Sanki “Oscar Adayı bir Filmin Platosu” örneğini ve benzerlerini, içinde yaşamaya çalıştığımız büyük kentlerin kaderini, ülke olarak hep birlikte izliyoruz. İşte tipik bir örnek; İlçe sakinlerinin ifadesi ile ESENCILIS, yani İstanbul Esenler’de, 60 katlı ve 650 daireli bir aparman şehre rastlanmış!

Bu dev bina yapılırken kimsenin gözüne de çarpmamış olmalı ki, henüz yeni konu oluyor. Bu apartman şehrin içinde tam 650 daire varmış. Her hanede en az 4 kişi olsa 2 bin 2 yüz kişi eder bu binada yaşayan. Bilmem anlatabildim mi ? Küçük ölçekli bir Anadolu kasabasının nüfusunu eşit.Bu durumun izahı varsa, özür dilerim, ancak mizahı olur ve de “ Türkiye’de bir ilçede, binlerce insanı bir apartmanda yaşatacak kadar, akıllara sığmayacak bir teknoloji var !” diyeceğim. Mühendislik harikası bu binayı görmek, bence uzaya çıkıp deney yapmaktan daha öğretici ve ibretlik ! Bunu yapacak bir başka ülke varsa beri gelsin…Yaşasın Türkiye, yaşasın dünyayı sarıp sarmalayan bu güzel vatan !

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.