Hava Durumu

Eğitim sistemi ve düşündürücü  uygulamalar

Yazının Giriş Tarihi: 04.07.2025 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.07.2025 21:48

Ülkemizde şu an için en önemli sorun nedir ?

Yanıt için çok sorun dile getirilebilir. İlk akla gelen de ekonominin bozulması, sürekli artan enflasyon ve buna dayalı olarak, ülkenin yüzde yetmişlik bir kısmının ancak açlığı önleyebilecek kadar gelire ulaşabilmesi. Yani “açlık sınırı” aşılsa bile, “yoksulluk sarmalı” sonucu iyice köşeye sıkıştırılması… Giderek artan emekli ve yaşlılık oranı, emekli ve dar gelirli sayısı, yanı sıra işsizlik ve de en önemlisi de galiba giderek kendini kaybettiren hukuk ile kişisel hak ve özgürlükler.

Bu özeti, ilk okul mezunu bir genç bile bir anda yapabilir. Ama, ülke olarak, gözden kaçırdığımız, ya da, diğer sorunlara oranla , ön alamayan yetersiz ve giderek yozlaşan bir eğitim sistemimiz var!

Çünkü,ne derece başarılı, ya da başarısız olsun, ülke yönetimleri, zamanı geldiğinde ve de sorunları çözemediklerinde, yerlerini bir başka ekibe bırakır. Demokratik bir Cumhuriyet rejiminde bu durum çok doğaldır.

Ama, bir ülkenin, egemenliği, ayakta kalabilmesi için, her zaman yeni bir kuşağa ve iyi eğitim almış genç gruba da ihtiyacı vardır. Şu anda ve özellikle son dört beş yılda, eğitim sistemindeki yozlaşma neden ön planda görünmüyor?

Çünkü, bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için önce karnının doyması gerekiyor. İlk akla gelen de bu durum oluyor.Bu arada ülkenin dümenindeki yetkililerin hemen her alanda yanlış attığı adımlar, yurt dışına sermaye çıkışını artırırken, üretim düşüklüğü ile her alandaki ithalat da ülke dengesini iyice bozuyor. Bu gidişi, makul bir sürede kim tersine çevirip, ülkeyi, en azından 8-10 yıl öncesi kadar bir seviyeye getirebilir?

Cevap veriyorum; iyi eğitilmiş, kişi haklarına saygılı, hukuki düzene inanmış ve de orta üzerindeki zekasının yanı sıra, iyi bir eğitim almış gençlerdir, bu kaderi değiştirecek kesim…

Her alanda olduğu gibi bu anlamda da işlerin iyi gittiğini, söyleyebilecek kimse var mıdır, İktidar yanlıları dışında? Cevap gelmediğine göre, eğitimdeki geri gidiş ve yozlaşmaya da bir göz atalım derim.

Önce, gençlerin ilk adımı attığı ilkokulların birinci sınıfından başlayalım. Bu konuya değinen CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş’ın ifadeleri aynen şöyle:

“Bu yıl 1. sınıf öğrencilerimiz karne almadı mesela. Eğitim alanında sembolik değeri olan tüm uygulamalara nedense karşı olan Bakanlık, 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı’ndan itibaren ilkokul birinci sınıflarda karne uygulamasını kaldırdı. Somut işlemler döneminde olan öğrencilere 6-7 sayfadan oluşan gelişim raporu verildi. Çocuklarımızın gelişimlerinin raporlaştırılması, velilere çocukları ile ilgili dönütler verilmesi elbette çok önemli. Bu raporlar hazırlanmalı ve velilerle paylaşılmalı. Ancak henüz somut işlemler döneminde olan çocuklarımızın bu raporları anlamlandırması mümkün değil. Onlara da üzerinde Atatürk ve İstiklal Marşımızın olduğu, not ile değerlendirilmedikleri, emeklerinin karşılığını görecekleri ve hatıra olarak saklayacakları bir belge mutlaka verilmeliydi.” Bu konuya değinen bir cümleyi bir başka yerde göremediğim için, Yeşiltaş’ın cümlelerini benimsiyorum. Hangimiz, okula başladığımız ilk yılda, karnemizi aldığımız günü unutabilir? Çünkü, o yaştaki çocuklar, ilk kez, kendilerinin sınandığını ve farklı bir döneme girdiğini bu sayede anlardı. Nerede çocuk psikolojisi, nerede kaldı eğitim kalitesi? Bunları yazmak bile günümüz gerçeğinde abesle iştigal olur ama, söylemeden geçemedim. Öte yandan okullardaki sıkıntıları TV ekranında, gazete sayfalarında sürekli görüyoruz. Yeşiltaş da elde ettiği veriler ile bu konuya da şöyle değinmiş;

“2024-2025 eğitim-öğretim yılında da çocuklarımız okullarda bir bardak temiz suya, bir öğün ücretsiz yemeğe dahi erişemedi, kantin masrafları bile aileler için ciddi bir yük haline geldi. Kantinlerde, sağlıklı yiyecekler olmaması bir yana; simit, açma ve poğaça 20 lira, su 10 lira, çay 20 lira, kaşarlı tost 50 lira. Bir çocuk günde bir kaşarlı tost yese ve iki su içse, ayda 1.400 lira para ödemek zorunda. Türkiye’de her üç öğrenciden biri okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapamıyor. Okulda kantin fiyatları el yakıyor, çocuklar temiz suya bile erişemiyor. Oysa yıllık 190 milyar lira bütçeyle çocuklarımıza bir öğün sağlıklı okul yemeği verilebilir. Ancak yandaş vakıflara kaynak yaratan iktidar, çocuklarımıza bir öğün yemek vermeye kaynak bulamadı, Partimizin bu konuda TBMM’de verdiği önergeleri ve kanun tekliflerini reddetti.”

Galiba bu açıklamadan sonra, makalenin başına dönmemiz gerekiyor. Çünkü Hükümet parasal zorluklar içinde. Doğal olarak eğitime de ayıracak bütçe çok kısıtlı. Hatta sembolik bile denebilir. Bırakın çocukların, beslenmesini, onlara iyi bir öğretmeni bile sağlamak yerine, mülakat rezilliği ile, sadece oy getirecek “yandaş” kesime şans tanıyor bakanlık.Öğretmen konusuna girdiğimizde, bu sayfadan çıkamayız diyorum! Ama, atanmayan öğretmenlerin, zorla/ mecburen “özel sektör, okullarına muhtaç edilmesi ve sembolik maaşlar ile, hem geçim sıkıntısı yaşamasına, hem de “öğretmenlik onurunun” zedelenmesine yol açıyor. Öğretmen bu durumdayken, öğrenci bunu anladığında, saygınlık da ortadan kalkar. En kutsal meslek diye tanımlandıktan sonra, bugünkü durumu ile öğretmenlik mesleği resmen yok ediliyor. Nereden, nereye geldik…

Baş öğretmen sıfatını alarak, öğreticiye saygıyı, örnek ile anlatan Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet,yüz yılda bu hale geldi ne yazık ki!

Hadi onu da geçtim,Hazreti Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum “ sözünü nereye koyacağız ?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.