Son yıllar demeyeceğim, hele son aylarda, İktidar lehine oyunu kullanan da, muhalefet partilerine yakın olanların da, bir noktada garip biçimde yolları kesişiyor. Bunun nedeni, toplumun büyük bölümünün yoksulluk sınırı altında gelire ulaşabilmesi…Yoksulluk yolu ile yolların kesişmesine, sadece dar gelirliler değil, bunu yaşamayan varsıllar da bazen katılabiliyor.Ç kış yolu bile önerebiliyor. Bilhassa, AKP bünyesinde, geçmişte siyaset yapan ve günümüzde, evinde TV izleyen ve arada bir de pazara uğrayan eski vekiller de ilginç çıkışlar yapabiliyor bu önü alınamayan pahalılık için….
Özetle, yoksulluğun yıkıcı, yakıcı etkisinin, hemen herkes farkında.
Yayın organları, sokakta karşılaştığım arkadaşlarım bu konuda öyle gelişmelerden söz ediyor ki, hayret etmemek elde değil. Özetle, devir, yoksulluğa çare bulma devri ve de çukurdan çıkma yollarını bulmakta.
Şehrin en kalabalık olduğu Kapalıçarşı’da yürüyorum. Uzun süredir göremediğim bir mahalle arkadaşım, sırıtarak yanıma geldi. “Hayrola, kuyumcuya mı geldin, çeyrek mi, gram mı alcan ?”
Gerçekten şaşırdım. “Yok, bu nereden aklına geldi. Cevap net ve günümüze uygundu. “Evinde geçmişten kalan bir iki tane çeyreği olan, çarşıya geliyo, bozdurup, buradan pazara gidiyo. Artık sistem böyle işliyo da onun için sordum.” Bu cümlenin ardından, arkadaşıma ”bravo” diyerek onurlandırdığımı sandım. Oysa kazın ayağı öyle değilmiş ve garip bir cümle daha kurdu…
”Senin tuzun kuru her halde, bunları görmüyor musun? Vallahi, biz artık kayışı kopardık. Ben bile pazar yerine gittiğimde tanıdığım esnafın yanına sokulup, patlatıyom şarkıyı…
‘Pazarlara zam yağıyor, fark etmedin mi?,
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi’ diye bağırınca herkes bizim tarafa dönüp, garip, garip bakıyo.” Gülüşmeler de oluyor. Artık bizim eğlencelerimiz bunun gibi şeyler… Kendimi toparladım ve sordum; “ Bu işin sonu nedir sana göre?” Bunu sen bile bilmiyosan, hepimize yazık. Seçim oğlum, seçim bu işin sonu.”Sus işareti yaptım ve gülerek yanından uzaklaştım. Sonra da her zaman uğradığım bir işyerine girdim. Selamlaştık, az miktarda peynir aldım. Bu durum esnafın da dikkatini çekti galiba. Samimiyete dayanarak önce bana baktı, sonra da“Geçenlerde bir gazete de gördüm abi , galiba Burdur mu, Isparta mı, öyle bir yerdi. Bir yakınınız evleniyorsa, çeyrek bile takmak mümkün değil diye, bir şey uydurmuşlar ve’ takı yeleği’ gibi bir şey bulmuşlar. Gelin ve damat üzerlerine bu yelekleri giyiyormuş, misafirlerde üzerine para takıyormuş.
Bu gidişle biz de altın maltın satamayan esnaf gibi, peynirden de bir şey kazanamayacağız galiba, ya da dükkanı kapatıp eve gidicez” İlk anda şaka gibi geldi bu durum ama, sonra birinden daha duyunca ben de inandım.
Diyanet düğün fetvası vermiş
Çarşının bitiminde bir kıraathaneye oturdum soluklanmak için. Masada gazete vardı, aldım karıştırdım sayfaları. Gerçekten şaşırdım bir sayfayı görünce. Az önce tanıdık esnaf ile düğün dernek, takı makı konuştuk, tam da bunun üzerine bir haber gördüm gazetede…Diyanet İşleri Başkanlığı , Aile Yılı olduğu için bir fetva hazırlamış. Konu düğünlermiş. Fetva aynen şöyle;
“Tesettüre uymayan kıyafetler, alkol, gösteriş, salon masrafları dinimizde yok. Bekarlığa veda da günaha kapı aralar.” Ne yalan söyleyeyim bu son cümleyi hiç anlamadım. Dinimizin esasını anlatan kutsal kitap indirildiğinde, acaba böyle bir şeyden söz eden bir cümle var mıydı ? Düşündüm ve bir türlü aklım ermedi !
Neyse, bir bildiği vardır ulemanın…Bize ne ki? Düğün salonlarının sahipleri düşünsün gerisini de..
Enginyurt‘un Demirel hatırlatması
TBMM çatısı altında en sert konuşan vekillerin başında Cemal Enginyurt geliyor. Milletvekili olduğu son seçimde galiba Demokrat Parti üyesiydi. Sonra partisini değiştirdi, şimdi üçüncü partisinde de ölesiye eleştiri yapıyor…
Çünkü sözlerini ve eleştiri dozunu hiç değiştirmedi Enginyurt.
Ülkenin en önemli sorunlarının başında gelen, yetersiz kazançlar ve özellikle, astronomik fiyatlara ulaşan sebze ve meyve kira fiyatları üzerinden İktidar için öyle bir cümle kurmuş ki, gülmek mi, yoksa, üzülmek mi lazım bilemedim.
Enginyurt verdiği röportajda önce Süleyman Demirel’in söylediği;
“Tencerenin deviremeyeceği Hükümet yoktur” sözünü hatırlatmış. Sonra da hızını alamamış, öyle bir cümle daha kurmuş ki sormayın!
“Bunlar tencereyi de çaldılar…” Söz bittiiii.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Ey yoksulluk nelere kadirsin!
Son yıllar demeyeceğim, hele son aylarda, İktidar lehine oyunu kullanan da, muhalefet partilerine yakın olanların da, bir noktada garip biçimde yolları kesişiyor. Bunun nedeni, toplumun büyük bölümünün yoksulluk sınırı altında gelire ulaşabilmesi…Yoksulluk yolu ile yolların kesişmesine, sadece dar gelirliler değil, bunu yaşamayan varsıllar da bazen katılabiliyor.Ç kış yolu bile önerebiliyor. Bilhassa, AKP bünyesinde, geçmişte siyaset yapan ve günümüzde, evinde TV izleyen ve arada bir de pazara uğrayan eski vekiller de ilginç çıkışlar yapabiliyor bu önü alınamayan pahalılık için….
Özetle, yoksulluğun yıkıcı, yakıcı etkisinin, hemen herkes farkında.
Yayın organları, sokakta karşılaştığım arkadaşlarım bu konuda öyle gelişmelerden söz ediyor ki, hayret etmemek elde değil. Özetle, devir, yoksulluğa çare bulma devri ve de çukurdan çıkma yollarını bulmakta.
Şehrin en kalabalık olduğu Kapalıçarşı’da yürüyorum. Uzun süredir göremediğim bir mahalle arkadaşım, sırıtarak yanıma geldi. “Hayrola, kuyumcuya mı geldin, çeyrek mi, gram mı alcan ?”
Gerçekten şaşırdım. “Yok, bu nereden aklına geldi. Cevap net ve günümüze uygundu. “Evinde geçmişten kalan bir iki tane çeyreği olan, çarşıya geliyo, bozdurup, buradan pazara gidiyo. Artık sistem böyle işliyo da onun için sordum.” Bu cümlenin ardından, arkadaşıma ”bravo” diyerek onurlandırdığımı sandım. Oysa kazın ayağı öyle değilmiş ve garip bir cümle daha kurdu…
”Senin tuzun kuru her halde, bunları görmüyor musun? Vallahi, biz artık kayışı kopardık. Ben bile pazar yerine gittiğimde tanıdığım esnafın yanına sokulup, patlatıyom şarkıyı…
‘Pazarlara zam yağıyor, fark etmedin mi?,
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi’ diye bağırınca herkes bizim tarafa dönüp, garip, garip bakıyo.” Gülüşmeler de oluyor. Artık bizim eğlencelerimiz bunun gibi şeyler… Kendimi toparladım ve sordum; “ Bu işin sonu nedir sana göre?” Bunu sen bile bilmiyosan, hepimize yazık. Seçim oğlum, seçim bu işin sonu.”Sus işareti yaptım ve gülerek yanından uzaklaştım. Sonra da her zaman uğradığım bir işyerine girdim. Selamlaştık, az miktarda peynir aldım. Bu durum esnafın da dikkatini çekti galiba. Samimiyete dayanarak önce bana baktı, sonra da“Geçenlerde bir gazete de gördüm abi , galiba Burdur mu, Isparta mı, öyle bir yerdi. Bir yakınınız evleniyorsa, çeyrek bile takmak mümkün değil diye, bir şey uydurmuşlar ve’ takı yeleği’ gibi bir şey bulmuşlar. Gelin ve damat üzerlerine bu yelekleri giyiyormuş, misafirlerde üzerine para takıyormuş.
Bu gidişle biz de altın maltın satamayan esnaf gibi, peynirden de bir şey kazanamayacağız galiba, ya da dükkanı kapatıp eve gidicez” İlk anda şaka gibi geldi bu durum ama, sonra birinden daha duyunca ben de inandım.
Diyanet düğün fetvası vermiş
Çarşının bitiminde bir kıraathaneye oturdum soluklanmak için. Masada gazete vardı, aldım karıştırdım sayfaları. Gerçekten şaşırdım bir sayfayı görünce. Az önce tanıdık esnaf ile düğün dernek, takı makı konuştuk, tam da bunun üzerine bir haber gördüm gazetede…Diyanet İşleri Başkanlığı , Aile Yılı olduğu için bir fetva hazırlamış. Konu düğünlermiş. Fetva aynen şöyle;
“Tesettüre uymayan kıyafetler, alkol, gösteriş, salon masrafları dinimizde yok. Bekarlığa veda da günaha kapı aralar.” Ne yalan söyleyeyim bu son cümleyi hiç anlamadım. Dinimizin esasını anlatan kutsal kitap indirildiğinde, acaba böyle bir şeyden söz eden bir cümle var mıydı ? Düşündüm ve bir türlü aklım ermedi !
Neyse, bir bildiği vardır ulemanın…Bize ne ki? Düğün salonlarının sahipleri düşünsün gerisini de..
Enginyurt‘un Demirel hatırlatması
TBMM çatısı altında en sert konuşan vekillerin başında Cemal Enginyurt geliyor. Milletvekili olduğu son seçimde galiba Demokrat Parti üyesiydi. Sonra partisini değiştirdi, şimdi üçüncü partisinde de ölesiye eleştiri yapıyor…
Çünkü sözlerini ve eleştiri dozunu hiç değiştirmedi Enginyurt.
Ülkenin en önemli sorunlarının başında gelen, yetersiz kazançlar ve özellikle, astronomik fiyatlara ulaşan sebze ve meyve kira fiyatları üzerinden İktidar için öyle bir cümle kurmuş ki, gülmek mi, yoksa, üzülmek mi lazım bilemedim.
Enginyurt verdiği röportajda önce Süleyman Demirel’in söylediği;
“Tencerenin deviremeyeceği Hükümet yoktur” sözünü hatırlatmış. Sonra da hızını alamamış, öyle bir cümle daha kurmuş ki sormayın!
“Bunlar tencereyi de çaldılar…” Söz bittiiii.