Oh demeye çalışıyordum, ekrandaki bir haber ile birden aklıma 2024 Mart ayındaki yerel seçimler geldi. Günlerdir içimiz dışımız seçimle doldu, taştı ve de ilginç bir sonucu çıkarttı. Ekran diyordum, seçim diyordum, işin aslı şöyle.

İspanya yerel seçimini gerçekleştirmiş ve İktidar partisi başarısız olmuş. Başbakan da erken genel seçim kararı alıvermiş. Yani kendi dönemini referanduma sokarak seçmenden bir anlamda güvenoyu beklentisi içine girmiş.

Ne tuhaf değil mi ? Biz de olsa “otur, oturduğun yerde sesini çıkarma bir süre daha durumu idare eder, sonra da seçimi zamanında yaparız” denir. Demek ki onların danışmanları bu kadar yetersiz! Başbakan da görev süresini rekor düzeye çıkarmak için sanırım hiç istekli değil. Ne garip gelişmeler bunlar böyle…

Kötü örnek oluyorlar diğer ülkelere ! Gelelim sadede…Demem o ki, sandıkları daha yeni depoya kaldırmışken 2024 yılı girer girmez, yine koşacağız oy vermeye. Bu kez yereldeki yönetimleri değerlendireceğiz. Başkanlar ne yapmış bakalım diye gözden geçireceğiz. Ama bu seçimin önemi bu kadar ile sınırlı değil. 2019 yerel seçimini hatırlayıverin lütfen; İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra ülkemizin büyük ve önemli birkaç kenti daha, muhalefetin eline geçince, AKP İktidarı’nın ilelebet yönetimde kalamayacağı hatırlanmıştı. Sonuç; ilginç şekilde sonuçlanan (mühürsüz oy zarfları) bir referandum ile garip bir oylama yapılarak el çabukluğu ile sistem değiştirildi. Bu günlerin yoluna taşlar döşendi.

Şimdi bu taşlar eskise, tehlike yaratsa bile yerinden sökemiyor muhalifler!

Üstelik yerel seçim zaferine rağmen…

Önümüz bahar derdimiz yerel seçim!

Ama bu kez iş  biraz farklı. Çok ağır bir ekonomik kriz mi desem, yoksa buhran mı, bilemedim ama, bildiğim hemen kapıda ve toplum olarak hepimizi yutmayı bekliyor bu canavar ! Böylesine bir ağır yükü, kimse tek başına kaldıramaz !

Yani hesabın gerisi 9 ay sonra görülecek. Bakalım kim alacaklı çıkacak bu hesaptan…Şu anda, her iki cenahta da strateji bunun üzerine kuruluyor sanki.

Sözün özü; henüz bahar ve yazı görememişken, yine kış kapımıza dayanacak. Hem de ne dayanma…Devletin dış borcu kamyonla dolar tutarında. Kasa tam takır, kuru altın, pardon bakır! Vatandaşın gücü, yeni konacak veya eskisinin oranı yükseltilecek vergileri kaldıracak gibi değil. O zaman gelsin Arap sermayesi, gitsin ABD şartlı desteği. Bize kim yardım ederse, hiç acımadan karşılığını alıyor. Bunu, “münafık” bir TV kanalında, bir gazeteden okunan makaleye dayandırıyorum. Yaklaşık 10-15 gün yani seçimden az önce, dış basında bir haber çıkmış. ABD yeri belirtilmeyen bir yerde, ama Türkiye içinde, İsrail’i dış tehditten (İran) koruma amaçlı olarak füze üssü oluşturmuş falan… Toplumumuz, seçim ile cambaza bakarken, elin oğlu topraklarımıza en tehlikelisinden bir şeyler kondurmuş ve kimsenin haberi olmamış. İktidar hariç tabii… Aslında bizim gibi safdiller, ABD yardımını Kılıçdaroğlu aldı sanmıştık!

Ya da İktidar öyle yansıtarak seçimde cephe kazanmıştı. Her zamanki gibi yine bizler cambaza bakarken “atı alan bir yeri geçmiş” yani. Ama nereyi ? Bilse bilse ülkemizin en güçlü insanı bilir herhalde.At ve Üsküdar’a yakınlığını bildiğimiz için söyledim!

Neyse bunlar, önce beni, sonra da bizim gibileri çoktan aşar gider.B izim aklımız hiç ermez bunlara. En iyisi “önümüzdeki maçlara, pardon seçime bir bakalım” ne dersiniz?Lafa daldım konunun püf noktasına vurgu yapmayı unuttum. İşte önümüzdeki yerel seçim var ya, sonuç 2019’daki gibi olursa, yani  Millet İttifakı, büyük şehirlerin yanına birkaç önemli kenti daha eklerse, erken seçim için Cumhurbaşkanı’nı zorlayabilirmiş. Ama burası Türkiye, İspanya değil ki, sonuç ne olur bilememem. Bildiğim tüm eleştirilere karşın, Kılıçdaroğlu’nun istifa etmemesinin altında yatan gerçek de bu olabilirmiş. Kuşlar öyle söylüyor. Yine de onlar “ikbal” peşindeyken, biz her gün yoksullara binlercesini katıyoruz! Kendimiz dahil buna…Geçim derdine sıra ne zaman gelecek, ekonomik göstergeler ne zaman pozitife dönecek, bundan söz eden yine yok. Yani işimiz yine ve yeniden bir seçimin ardına kaldı. Ne yapalım biz de yerele kulak verir, hem de yaşadığımız kent için neler yapılıyor, ya da yapılamıyor öğrenir ve karar veririz, fenamı olur?

Bursa’da 2018 sonrası neler yapıldı, neler yapılamadı?

Bu konuda Büyükşehir Başkanı ve yönetimine bir şey söyleyecek, en azından eleştirecek kadar bilgi sahibi değilim. Bu da benim eksiğim sanırım. Ama şöyle bir geriye dönüp baktığımda birkaç cümle kurabilirim. Önce yapılanlara bakalım isterseniz. Yanılmıyorsam hattın adı T2 idi. Yani çok gereksiz biçimde, Şehreküstü Meydanı’ndan Terminal’e kadar yapılan tramvay yolu ve seferlerini kastediyorum. Eski başkan döneminden kalan ve çok gereksiz görülen bu hattın tamamlanması için mevcut başkana bir şey söyleyemeyiz. Alinur Aktaş’ın  benim gözlemim kadarıyla en önemli çalışması Hanlar Bölgesi’nin etrafının açılması oldu. Bunun dışında rutin işler kesinlikle özenle yapılmıştır.

TV ekranlarında yayınlanan yemek programlarında da Bursa’yı layıkıyla temsil ettiğini de söyleyebilirim ! Şaka bir yana, örneğin deprem bölgesindeki çalışma ve destekler gibi konularda başarıları var. Bursa için en önemli çalışma gibi gördüğüm 2020 yılında başlayan ve 2040’a kadar olan süreyi içeren “Bursa Çevre Düzeni Planı”  bittiğini de duymadım. En azından ilgililer ile paylaşıldı mı bilmiyorum. Plan üzerinde bazı maddelerin henüz işlenemediğini, depremin ilk günlerinde bir akademik oda başkanı söylemişti. İşte bu planlama bitse ve de halka sunulsa, bizler de 17 yıl sonra kent nüfusunun kaç olacağı, depremsellik özelliği olan bölgeler hangileri,nerelere zemin etüdü gerekiyor, şehrin suyu o tarihlerde yeterli olacak mı ve de Bursa’nın olmazsa olmaz yatırımı olan “sanayi bölgeleri” hakkında yeterli bilgi ve bundan sonra ne yapılacağını öğrenmek iyi olmaz mı ? Çok yüzeysel olarak paylaşabileceğim bunlar.

Seçime daha 9 ay var. Genel yönetimi bırakıp, kent sorunları ve yatırımlarını konuşabilsek daha mantıklı değil mi ? Büyükşehir’den başlayarak, önemli ilçelerde ne yapıldı, neler yapılamadı, ana kent ile ilçelerin ilişkileri nasıl gelişti öğrensek fena olmaz sanırım. Bekleyelim ve görelim.