Haftanın son iş günündeyiz. Pazar tatili yapacak olan okurlarımızın bir haftalık yorgunluklarını gidermelerine bir nebze katkıda bulunayım ve en azından gülümseteyim diye,ülke gündemindeki seçkilerden bir demet sunayım istedim.
Dövizi kes ekonomiyi kurtar !!!
Mesela, TBMM kürsüsünde pek fazla görünmeyen bir AKP vekili, çorbada tuzum olsun diye oturumda söz almış ve harika bir öneride bulunmuş ! Vekil İsmail Güney” Madem ekonominin düzelmesini istiyoruz ülke olarak, öyleyse özellikle sade vatandaşa Merkez Bankası’ndan döviz verilmesin” deyivermiş. Aynen, bir acayip dönemde görev yapan, ve iş dünyasından AKP Hükümeti’nin üzerine paraşütle iniş yaparak Maliye Bakanı olan Nurettin Nebati tarzı bir açıklama Sayın Güney’in yaptığı da…Unuttuysanız hatırlatayım Nebati’nin bulduğu parasal bir formülü…Hani adına “Kur korumalı mevduat” denmişti. Anlayabildiğim kadarı ile, döviz artışları, bu vadeli hesaplara yansımış ve yatırımcının hiç kaybı olmamıştı. Tek kaybı olan kesim, bizler gibi kur korumalıda hesabı bulunamayan ve ülkenin dörtte üçü kadar dar gelirliydi. Bankaların vatandaşa döviz satmayarak ekonomiyi düzeltecek formülü bulan millet vekiline…Transfer yapar gibi her ekonomik sıkıntıda, yad ellerden yana yakıla bulup getirdiğimiz Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek bile keşfedememiş bu önemli çözümü, pes doğrusu be kardeşim…Bakalım bu milletvekilini bir daha ne zaman göreceğiz kürsüde…Aslında iyi de oldu. TBMM gibi çok önemli bir yasa yapıcı mekanizmayı, Cumhurbaşkanlığı kararı ile ikinci plana düşürenler, seçtikleri vekillerin bu tür gaflarına da katlanacaklar artık…
Çifte adilik nasıl yapılır?
Haber aynen şöyle; “İstanbul’da 10 gün içinde 38 kişi sahte içkiden hayatını kaybetmiş. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası da bu konuda açıklama yapma gereği duymuş. Tamam içki zararlı bir nesnedir ama, bunu kullananların ölümünü de seyirci kalınmaması gerekir. Bu neden ile yapılan açıklamada “Alkollü içeceklerin yapımında sadece etil alkol kullanılır. Öldüren alkollü içkiler ise metil alkolden üretiliyor. Metil alkol , etile göre yüzde 15 daha ucuz olduğu için sahte üreticiler bunu kullanıyor.” İşte böyle ucuz insan canı…
”Ne var bunda onlar da alkol almasaydı.” diyeceksiniz. İyi de kamunun hiç mi günahı, ihmali yok bu konuda? Bu da bir yurt gerçeği işte. Tam bu cümleyi kullanacaktım, bir de baktım bu tür ürünleri üreten fabrikalar, geçmişte kamuya aitti, ama şimdi birkaç el değiştirdikten sonra bir ABD şirketi almış, kamunun bu fabrikalarını…Böyle olunca da fiyatlar astronomik hale geliyor ve bu yola giriliyor.Ortaya merdiven altı imalat yapan kanı belirsiz kişiler de çıkıyor.Buna da çifte adilik deniyor ki, gazete başlığını böyle atmış. Ne yapalım ülke olarak bir kez daha, güleriz ağlanacak halimize” der geçeriz nasıl olsa…
Bir villa neden ve nasıl kaçırılır?
Bu şeytani örnek de bizim memleket Bursa ve ilçesi İnegöl’den olsun!
Sanırım koruma altındaki bir yeşil alan üzerine, pratik zekâlı ve de arkası kalın olması muhtemel bir vatandaş, baraka değil de “villa” kondurmuş. Kondurma kelimesini de bilerek kullandım…Hem kaçak oluşundan, hem de portatif yapımından…Mevzu, ilgili yerlere ve kamuya intikal edilince, yani ortaya çıkınca (çıkmasa mutlu mesut yaşanırdı villada) ilgili ve yetkililer kaçağı yıkma girişimine gelemeden, eli çabuk hemşerimiz, villasını paketlemiş ve bir kamyonun kasasına koyarak firar etmiş! Bakalım, bu villa hangi şanslı kişinin arazisine konacak/kondurulacak.!!!!
İstanbul’da park etmek bir başkadır
Bu başlığı atarken, eski bir film isminden esinlendim. Çünkü İstanbul, tarihin ilk yıllarından beri farklı, her daim çekici olmuştur. O filmin adı da unutmadıysam “İstanbul’da aşk başkadır” adını taşıyordu. Neyse konumuza geçelim. Yaşam bedelinin hemen her gün arttığı biricik vatanımızda, bu tarihi, kutsal ve her dönemin yıldızı kentimiz İstanbul’da oto park ücretleri de baş kaldırmış ve “bizim neyimiz eksik” dercesine, sahiplerine, ya da sahiplenenlere talimatı vermiş. En pahalı biz olmalıyız demiş İstanbul…Otopark işletmecileri de gerekeni yaparak, park ücretlerini yükseltmiş. Bu arada, tam günlük park ücretini de baş köşeye yerleştirerek 1.000 TL( Bin lira) demişler.
Filmde burada bitmiş. Kolaylıklar İstanbul ve sakinleri !
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Gülelim güldürelim
Haftanın son iş günündeyiz. Pazar tatili yapacak olan okurlarımızın bir haftalık yorgunluklarını gidermelerine bir nebze katkıda bulunayım ve en azından gülümseteyim diye,ülke gündemindeki seçkilerden bir demet sunayım istedim.
Dövizi kes ekonomiyi kurtar !!!
Mesela, TBMM kürsüsünde pek fazla görünmeyen bir AKP vekili, çorbada tuzum olsun diye oturumda söz almış ve harika bir öneride bulunmuş ! Vekil İsmail Güney” Madem ekonominin düzelmesini istiyoruz ülke olarak, öyleyse özellikle sade vatandaşa Merkez Bankası’ndan döviz verilmesin” deyivermiş. Aynen, bir acayip dönemde görev yapan, ve iş dünyasından AKP Hükümeti’nin üzerine paraşütle iniş yaparak Maliye Bakanı olan Nurettin Nebati tarzı bir açıklama Sayın Güney’in yaptığı da…Unuttuysanız hatırlatayım Nebati’nin bulduğu parasal bir formülü…Hani adına “Kur korumalı mevduat” denmişti. Anlayabildiğim kadarı ile, döviz artışları, bu vadeli hesaplara yansımış ve yatırımcının hiç kaybı olmamıştı. Tek kaybı olan kesim, bizler gibi kur korumalıda hesabı bulunamayan ve ülkenin dörtte üçü kadar dar gelirliydi. Bankaların vatandaşa döviz satmayarak ekonomiyi düzeltecek formülü bulan millet vekiline…Transfer yapar gibi her ekonomik sıkıntıda, yad ellerden yana yakıla bulup getirdiğimiz Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek bile keşfedememiş bu önemli çözümü, pes doğrusu be kardeşim…Bakalım bu milletvekilini bir daha ne zaman göreceğiz kürsüde…Aslında iyi de oldu. TBMM gibi çok önemli bir yasa yapıcı mekanizmayı, Cumhurbaşkanlığı kararı ile ikinci plana düşürenler, seçtikleri vekillerin bu tür gaflarına da katlanacaklar artık…
Çifte adilik nasıl yapılır?
Haber aynen şöyle; “İstanbul’da 10 gün içinde 38 kişi sahte içkiden hayatını kaybetmiş. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası da bu konuda açıklama yapma gereği duymuş. Tamam içki zararlı bir nesnedir ama, bunu kullananların ölümünü de seyirci kalınmaması gerekir. Bu neden ile yapılan açıklamada “Alkollü içeceklerin yapımında sadece etil alkol kullanılır. Öldüren alkollü içkiler ise metil alkolden üretiliyor. Metil alkol , etile göre yüzde 15 daha ucuz olduğu için sahte üreticiler bunu kullanıyor.” İşte böyle ucuz insan canı…
”Ne var bunda onlar da alkol almasaydı.” diyeceksiniz. İyi de kamunun hiç mi günahı, ihmali yok bu konuda? Bu da bir yurt gerçeği işte. Tam bu cümleyi kullanacaktım, bir de baktım bu tür ürünleri üreten fabrikalar, geçmişte kamuya aitti, ama şimdi birkaç el değiştirdikten sonra bir ABD şirketi almış, kamunun bu fabrikalarını…Böyle olunca da fiyatlar astronomik hale geliyor ve bu yola giriliyor.Ortaya merdiven altı imalat yapan kanı belirsiz kişiler de çıkıyor.Buna da çifte adilik deniyor ki, gazete başlığını böyle atmış. Ne yapalım ülke olarak bir kez daha, güleriz ağlanacak halimize” der geçeriz nasıl olsa…
Bir villa neden ve nasıl kaçırılır?
Bu şeytani örnek de bizim memleket Bursa ve ilçesi İnegöl’den olsun!
Sanırım koruma altındaki bir yeşil alan üzerine, pratik zekâlı ve de arkası kalın olması muhtemel bir vatandaş, baraka değil de “villa” kondurmuş. Kondurma kelimesini de bilerek kullandım…Hem kaçak oluşundan, hem de portatif yapımından…Mevzu, ilgili yerlere ve kamuya intikal edilince, yani ortaya çıkınca (çıkmasa mutlu mesut yaşanırdı villada) ilgili ve yetkililer kaçağı yıkma girişimine gelemeden, eli çabuk hemşerimiz, villasını paketlemiş ve bir kamyonun kasasına koyarak firar etmiş! Bakalım, bu villa hangi şanslı kişinin arazisine konacak/kondurulacak.!!!!
İstanbul’da park etmek bir başkadır
Bu başlığı atarken, eski bir film isminden esinlendim. Çünkü İstanbul, tarihin ilk yıllarından beri farklı, her daim çekici olmuştur. O filmin adı da unutmadıysam “İstanbul’da aşk başkadır” adını taşıyordu. Neyse konumuza geçelim. Yaşam bedelinin hemen her gün arttığı biricik vatanımızda, bu tarihi, kutsal ve her dönemin yıldızı kentimiz İstanbul’da oto park ücretleri de baş kaldırmış ve “bizim neyimiz eksik” dercesine, sahiplerine, ya da sahiplenenlere talimatı vermiş. En pahalı biz olmalıyız demiş İstanbul…Otopark işletmecileri de gerekeni yaparak, park ücretlerini yükseltmiş. Bu arada, tam günlük park ücretini de baş köşeye yerleştirerek 1.000 TL( Bin lira) demişler.
Filmde burada bitmiş. Kolaylıklar İstanbul ve sakinleri !