Bu cümledeki Roma İtalya’daki değil, Ayasofya’nın karşısındakiymiş.Yan Doğu Roma… Üstelik “Million” taşı gibi bir kütle getirilerek buraya dikilmiş. Çok önemli bir görevi de varmış bu taşın.Dünyanın 0(sıfır) noktası kabul edilmiş. Bu anlamda kullanılmış “Her yol Roma’ya çıkar” cümlesi. Demek ki, Hıristiyan Dünyası için çok önemli bir taş ve bulunduğu yer söz konusu, buradan çıkardığımız sonuca göre. Bu durum ve anlamı 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi sonrası devam etti mi , onu bilmemiz bu gün için olanaksız.
Benim aslında başlığa koyma nedenim, 301 madenciyi diri diri toprağa gömen,
ihmal ürünü faciayı anımsatmak içindi…
Soma faciasının üzerinden tam on bir(11) yıl) geçti. Bu facia, bu sektörde gerekli önlemlerin alınması ve kazaların önlenmesi anlamında, ne gibi değişimler yaşandı ve önlemler alındı? Sektör temsilcileri acaba ne yaptı? Kamu ise, bu durumu düzeltecek ne tür önlemleri gündeme getirdi bilemiyorum/ bilemiyoruz ! Daha da önemlisi, insanın yüreğini sızlatan mahkeme kararları için bir şeyler söylemem çok güç! Mayınlı sahaya girmek istemiyorum! Günümüzde, başka alanlarda ve izinsiz gösteriye katıldıkları için, genç ve eğitim çağındaki çocuklara yapılanları, kolluk ve yargı açısından yapılan muameleyi görünce, buradan bir umut üretemiyorsunuz !
Ekranda haber izlerken, duyduğum bir rakamda beni oldukça ürküttü. Mevcut İktidar’ın göreve geldiği 2002 yılından bu yana irili , ufaklı ve bazen çok şehitli tam 2 bin 5 yüz maden kazası olmuş. Bunlar sadece rakam değil, ölen yüzlerce insan ve aileleri var. Kim bilir kaç aile ve kişi bundan mağdur oldu. Gerekli önlem, kazaları önlemek için bu maden sahalarında ne kadar denetim yapıldı? Bunu bilmemiz de mümkün değil. Toplum olarak, hiç sevmediğim bir cümleyi kullanacağım bu konuda…Toplum ve yetkililer bundan ders çıkardı mı?
En kolay yol unutup bu acıların acısını çekmemek herhalde…Bir de yandaş ilişkiler var, o hepsinden acı ve can yakıcı. Özellikle, ucuz iş gücü ile çok kazanç elde etmenin yolu, son yıllarda “maden arama” sektörünü ortaya çıkardı.
Yine Soma Faciası’na dönersek, daha söyleyeceklerim var bu konuda…Çünkü, bu cinayet gibi kaza yaşandıktan üç gün sonra Soma’daydık eşimle birlikte… Mezarlıkta büyük bir kalabalık vardı. Kimseye bir şey soramıyor ve çekiniyorduk. Çünkü kulakları tırmalayan bir sessizlik vardı. Hele makineyi çantadan çıkarıp, fotoğraf çekmek yürek isterdi. Çünkü bazı kabirlerin başında sessizce ağlayanlar, onları izleyenler, hatta gazeteci kameralarını kovalayanlar size bu olanağı vermiyordu. En kötüsü de, bizim o anda ne hissetmemizdi. Çünkü, sanki ağır bir hava var ve bizim nefes almamızı engeller gibiydi. Üstelik çok parlak bir güneş ışığına karşın…Sonunda, mezarlığın kenarında bizim gibi olayları inceleyen genç bir çiftin yanına sokulduk. Sorularımı onlara sessizce yönelttik. Genç adam da madenciymiş. Verdiği yanıt gerçeğin ta kendisiydi;
“Başka çarem yok, yine madene girmem gerekecek. Evimi başka türlü geçindiremem…” Mezarlıktan çıktık, biraz yol aldık. Bir yerde mola verdik. Orda meğer hastane varmış. Biz oturur oturmaz,hızla gelen bir otodan bir hasta çıktı. İçeriye aldılar. Bu hastanın yakını iki adama yaklaştık ve cesaretimizi toplayarak sorularımızı sorduk. Biri madenden emekliymiş, diğeri de damadı. İkisinin de, sorumuza verdiği yanıt aynıydı. Yakınları bir genci yitirmelerine karşın, özellikle gençlerin başka şansı olmadığı madende çalışması gerektiğini. Başka bir çare olmadığını, bir şehitlerinin toprağa verilmesine rağmen çaresizce anlattılar. Onlara teşekkür ederek ayrıldık. Üzerimizde sanki büyük bir yük vardı. Konuşmadan bir süre yürüdük ve aracımıza binerek uzaklaştık. İşte böyle, bir olayı aradan zaman geçse de izlemek ve en azından yaşamını yitirenlerin görüşünü öğrenmek, çok zor olsa da, yine de bu meslek için gerekliydi. Biz de bunu yaptık ama aradan geçen 11 yıl gibi uzun sayılabilecek bir zamanda, yine bu acıların yaşanması da, sanki ülkemizin değerlerini ve uygarlık düzeyini yansıtmıyor mu?Bu neden ile bir kez daha “Her yol Soma’ya çıkar” diyorum. Tabii anlayana…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Her yol Roma’ya değil Soma’ya çıkar
Bu cümledeki Roma İtalya’daki değil, Ayasofya’nın karşısındakiymiş.Yan Doğu Roma… Üstelik “Million” taşı gibi bir kütle getirilerek buraya dikilmiş. Çok önemli bir görevi de varmış bu taşın.Dünyanın 0(sıfır) noktası kabul edilmiş. Bu anlamda kullanılmış “Her yol Roma’ya çıkar” cümlesi. Demek ki, Hıristiyan Dünyası için çok önemli bir taş ve bulunduğu yer söz konusu, buradan çıkardığımız sonuca göre. Bu durum ve anlamı 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi sonrası devam etti mi , onu bilmemiz bu gün için olanaksız.
Benim aslında başlığa koyma nedenim, 301 madenciyi diri diri toprağa gömen,
ihmal ürünü faciayı anımsatmak içindi…
Soma faciasının üzerinden tam on bir(11) yıl) geçti. Bu facia, bu sektörde gerekli önlemlerin alınması ve kazaların önlenmesi anlamında, ne gibi değişimler yaşandı ve önlemler alındı? Sektör temsilcileri acaba ne yaptı? Kamu ise, bu durumu düzeltecek ne tür önlemleri gündeme getirdi bilemiyorum/ bilemiyoruz ! Daha da önemlisi, insanın yüreğini sızlatan mahkeme kararları için bir şeyler söylemem çok güç! Mayınlı sahaya girmek istemiyorum! Günümüzde, başka alanlarda ve izinsiz gösteriye katıldıkları için, genç ve eğitim çağındaki çocuklara yapılanları, kolluk ve yargı açısından yapılan muameleyi görünce, buradan bir umut üretemiyorsunuz !
Ekranda haber izlerken, duyduğum bir rakamda beni oldukça ürküttü. Mevcut İktidar’ın göreve geldiği 2002 yılından bu yana irili , ufaklı ve bazen çok şehitli tam 2 bin 5 yüz maden kazası olmuş. Bunlar sadece rakam değil, ölen yüzlerce insan ve aileleri var. Kim bilir kaç aile ve kişi bundan mağdur oldu. Gerekli önlem, kazaları önlemek için bu maden sahalarında ne kadar denetim yapıldı? Bunu bilmemiz de mümkün değil. Toplum olarak, hiç sevmediğim bir cümleyi kullanacağım bu konuda…Toplum ve yetkililer bundan ders çıkardı mı?
En kolay yol unutup bu acıların acısını çekmemek herhalde…Bir de yandaş ilişkiler var, o hepsinden acı ve can yakıcı. Özellikle, ucuz iş gücü ile çok kazanç elde etmenin yolu, son yıllarda “maden arama” sektörünü ortaya çıkardı.
Yine Soma Faciası’na dönersek, daha söyleyeceklerim var bu konuda…Çünkü, bu cinayet gibi kaza yaşandıktan üç gün sonra Soma’daydık eşimle birlikte… Mezarlıkta büyük bir kalabalık vardı. Kimseye bir şey soramıyor ve çekiniyorduk. Çünkü kulakları tırmalayan bir sessizlik vardı. Hele makineyi çantadan çıkarıp, fotoğraf çekmek yürek isterdi. Çünkü bazı kabirlerin başında sessizce ağlayanlar, onları izleyenler, hatta gazeteci kameralarını kovalayanlar size bu olanağı vermiyordu. En kötüsü de, bizim o anda ne hissetmemizdi. Çünkü, sanki ağır bir hava var ve bizim nefes almamızı engeller gibiydi. Üstelik çok parlak bir güneş ışığına karşın…Sonunda, mezarlığın kenarında bizim gibi olayları inceleyen genç bir çiftin yanına sokulduk. Sorularımı onlara sessizce yönelttik. Genç adam da madenciymiş. Verdiği yanıt gerçeğin ta kendisiydi;
“Başka çarem yok, yine madene girmem gerekecek. Evimi başka türlü geçindiremem…” Mezarlıktan çıktık, biraz yol aldık. Bir yerde mola verdik. Orda meğer hastane varmış. Biz oturur oturmaz,hızla gelen bir otodan bir hasta çıktı. İçeriye aldılar. Bu hastanın yakını iki adama yaklaştık ve cesaretimizi toplayarak sorularımızı sorduk. Biri madenden emekliymiş, diğeri de damadı. İkisinin de, sorumuza verdiği yanıt aynıydı. Yakınları bir genci yitirmelerine karşın, özellikle gençlerin başka şansı olmadığı madende çalışması gerektiğini. Başka bir çare olmadığını, bir şehitlerinin toprağa verilmesine rağmen çaresizce anlattılar. Onlara teşekkür ederek ayrıldık. Üzerimizde sanki büyük bir yük vardı. Konuşmadan bir süre yürüdük ve aracımıza binerek uzaklaştık. İşte böyle, bir olayı aradan zaman geçse de izlemek ve en azından yaşamını yitirenlerin görüşünü öğrenmek, çok zor olsa da, yine de bu meslek için gerekliydi. Biz de bunu yaptık ama aradan geçen 11 yıl gibi uzun sayılabilecek bir zamanda, yine bu acıların yaşanması da, sanki ülkemizin değerlerini ve uygarlık düzeyini yansıtmıyor mu?Bu neden ile bir kez daha “Her yol Soma’ya çıkar” diyorum. Tabii anlayana…