Haftanın son çalışma gününde, can sıkıcı ve ağır konular ile yazıya girmeyi istemedim nedense…Bunu düşünerek,yaptıkları ve söyledikleri ile sanki yaramaz çocuklar gibi davranan çok tipik iki isim Sayın Cumhurbaşkanı’nın hiç vazgeçemediği can yoldaşları gibi hissettiriyor bana…Buradan hareketle, aslında çok ciddi bir cümleye de değineceğim zaten. Şimdi bu makalenin kahramanlarından birine bakalım derim. Önceki dönemlerde milletvekilliği de yapan ve İktidar yanlısı, özellikle Sayın Erdoğan’ın hep yanı ve yakınında duran Ahmet Hamdi Çamlı, yine gündeme gelmeyi başarmış. Ne başarı, ama, hem de her alanda kendini gösteren şu sıcak günlerde… Nasıl mı ? Galiba bu konu çok fazla da dikkate alınmadı ki, sadece bir iki TV kanalı ile gündeme girebildi. Çamlı daha önce, TBMM’de vekillik yapmak yerine elindeki kamera ile film çektiği ve Yeliz adını kullandığı için gündeme gelmişti. Daha sonraki dönemde bir daha vekil seçilmedi zaten… Unutulduğunu sanmış olmalı ki, bu kez “Kanlı 1923 “gibi bir cümleyi kurarak , tam da “barış süreci” diye tanımlanan ve pek de anlaşılamayan bir dönemde, yine çam devirerek, kendine gündemde yine yer buluverdi Çamlı…!
Bu haberler üzerine hafızamı yoklayıp, ben bu ismi nereden biliyorum sorusuna yanıt aramaya başlarken,ilk anda bulduğumu sandım. Sayın Erdoğan Başbakanlık döneminde, makamına giderken araç içinde fenalaştığında, camı kırarak bu durumun daha da büyümesini önleyen kişinin Çamlı olduğunu sanmışım meğer. Değilmiş. Acaba Erdoğan’ın şoförü mü idi diye de düşünmüştüm. Soruyu kendime sordum ama yanıt alamadım. Küçük bir araştırma ile, gerçeği öğrendim ve hatırladım,o cesur davranışı sergileyen Faruk Koca imiş. Saraya yakın bu iki ismi biraz daha tanırken, önce hangisi Başbakan’ın şoförü idi gibi bir soru yine aklıma takıldı ama, yeterli bilgi göremedim bilgisayarda. Demek ki her ikisi de şoför değillermiş.
Bu durum yinede ilgimi çekti ve bu iki çok ilginç insanın marifetlerine bakmak istedim. Çamlı İHL mezunu ve orta derecede Arapça biliyormuş. Ve AKP konusunda da çok faalmiş. Bu neden ile milletvekilliği de yapmış demek ki bir dönem. En büyük icraatı BMM Genel Kurulu’nda, elindeki makine ile görüntü alması. Olsun, ne gam ! Bu alanda çok faal olmayınca, kendisine spora dair bir alan açılmış ! Milletvekili seçilene kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Başkanı olarak görev yapmış zaten... Vekillik sürecinde de, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi olarak da görevdeymiş. Yani hem eğitime, hem de spora da çok meraklı ve bu alanlarda bilgili demek ki ! Gelelim Faruk Koca’ya… Hemen belirteyim, Aracın camını balyoz ile kırarak Sayın Erdoğan’ı kurtaran Koca, o dönemde zaten Başbakan’ın ev sahibiymiş. Yakınlıkları da buradan geliyormuş. İlerleyen yıllarda Ankaragücü Kulübü Başkanlığı’na da seçilmiş! Cumhurbaşkanımız kendisinden , alt yapıya önem vermesini önermiş ve istemiş Koca’dan... O da bu görevleri başarı ile yapacağını belirtmiş herhalde…Ama bir Ankaragücü maçını, ekranda izlediğimizde, Faruk Koca verilen kararlara çok kızdığı bir anında, FİFA Kokartlı hakemimiz Halil Umut Melere saldırmış ve hastanelik eden başkan olarak çıkmıştı karşımıza… Ve bu sahneleri canlı yayında hep birlikte görmüştük. Gerisi malum, önemli bir cezada almadı sanırım.Vekillik yaptığına dair bir bilgimiz de elimizde yok. Önemli değil zaten bu durum. Çünkü, İktidar Partisi’ne bağlılıkları, en yüce makama yakınlıkları yerinde olduktan sonra, hangi işte olurlarsa olsunlar, yine de kıymetleri değişmeyecek gibi görünüyor.
Bu durumda, her iki ismin de spora ve futbola olan merakları ortak noktaları ve en yüksek makamdan güç almalarının nedeni de bu galiba!
Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı ’da eski bir futbolcuymuş/ futbolcuydu.
O dönemde adı İETT olan İstanbul Belediyesi Spor Kulübü’nün futbolcusu olduğunu biliyoruz. Yani politikada yükselirken İstanbul belediye başkanlığından başlamasının nedeni de bu olsa gerek… Hem İstanbul Belediyesi çalışanı, hem de futbolcusu imiş eskiden.. .Bu arada yüksek öğrenimini de yapmış olmalı.Bir koltukta üç karpuz misali… Cumhurbaşkanı seçilebildiğine göre, bir üniversite diploması gerektiği için bunu belirttim. İşte onun bu futbol geçmişi bu iki tipik sempatik adama da güç sağlamış gibi görünüyor. Ahmet Hamdi Çamlı’nın son derece cesur biçimde “Kanlı 29 Ekim “ çıkışının nedenini ben burada arıyorum. Çünkü uzun sayılacak bir süredir, gündeme gelemiyordu Çamlı…Faruk Koca için de durum pek farklı değildi ama, Halil Umut Meler olayından sonra, sessiz kalmayı tercih etmiş olsa gerek. Gerektiğinde, bu iki asabi ama sempatik insana, her kapının yeniden açılacağını en azından tahmin ediyorum/ onlar da ediyorlar her halde…. Ama şu günlerdeki gündem buna çok uygun değil. Güç vermesi gerekenler de artık kendine güç verecek mercileri arıyor çünkü…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
İktidar gözdeleri Çamlı ve Koca
Haftanın son çalışma gününde, can sıkıcı ve ağır konular ile yazıya girmeyi istemedim nedense…Bunu düşünerek,yaptıkları ve söyledikleri ile sanki yaramaz çocuklar gibi davranan çok tipik iki isim Sayın Cumhurbaşkanı’nın hiç vazgeçemediği can yoldaşları gibi hissettiriyor bana…Buradan hareketle, aslında çok ciddi bir cümleye de değineceğim zaten. Şimdi bu makalenin kahramanlarından birine bakalım derim. Önceki dönemlerde milletvekilliği de yapan ve İktidar yanlısı, özellikle Sayın Erdoğan’ın hep yanı ve yakınında duran Ahmet Hamdi Çamlı, yine gündeme gelmeyi başarmış. Ne başarı, ama, hem de her alanda kendini gösteren şu sıcak günlerde… Nasıl mı ? Galiba bu konu çok fazla da dikkate alınmadı ki, sadece bir iki TV kanalı ile gündeme girebildi. Çamlı daha önce, TBMM’de vekillik yapmak yerine elindeki kamera ile film çektiği ve Yeliz adını kullandığı için gündeme gelmişti. Daha sonraki dönemde bir daha vekil seçilmedi zaten… Unutulduğunu sanmış olmalı ki, bu kez “Kanlı 1923 “gibi bir cümleyi kurarak , tam da “barış süreci” diye tanımlanan ve pek de anlaşılamayan bir dönemde, yine çam devirerek, kendine gündemde yine yer buluverdi Çamlı…!
Bu haberler üzerine hafızamı yoklayıp, ben bu ismi nereden biliyorum sorusuna yanıt aramaya başlarken,ilk anda bulduğumu sandım. Sayın Erdoğan Başbakanlık döneminde, makamına giderken araç içinde fenalaştığında, camı kırarak bu durumun daha da büyümesini önleyen kişinin Çamlı olduğunu sanmışım meğer. Değilmiş. Acaba Erdoğan’ın şoförü mü idi diye de düşünmüştüm. Soruyu kendime sordum ama yanıt alamadım. Küçük bir araştırma ile, gerçeği öğrendim ve hatırladım,o cesur davranışı sergileyen Faruk Koca imiş. Saraya yakın bu iki ismi biraz daha tanırken, önce hangisi Başbakan’ın şoförü idi gibi bir soru yine aklıma takıldı ama, yeterli bilgi göremedim bilgisayarda. Demek ki her ikisi de şoför değillermiş.
Bu durum yinede ilgimi çekti ve bu iki çok ilginç insanın marifetlerine bakmak istedim. Çamlı İHL mezunu ve orta derecede Arapça biliyormuş. Ve AKP konusunda da çok faalmiş. Bu neden ile milletvekilliği de yapmış demek ki bir dönem. En büyük icraatı BMM Genel Kurulu’nda, elindeki makine ile görüntü alması. Olsun, ne gam ! Bu alanda çok faal olmayınca, kendisine spora dair bir alan açılmış ! Milletvekili seçilene kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Başkanı olarak görev yapmış zaten... Vekillik sürecinde de, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi olarak da görevdeymiş. Yani hem eğitime, hem de spora da çok meraklı ve bu alanlarda bilgili demek ki ! Gelelim Faruk Koca’ya… Hemen belirteyim, Aracın camını balyoz ile kırarak Sayın Erdoğan’ı kurtaran Koca, o dönemde zaten Başbakan’ın ev sahibiymiş. Yakınlıkları da buradan geliyormuş. İlerleyen yıllarda Ankaragücü Kulübü Başkanlığı’na da seçilmiş! Cumhurbaşkanımız kendisinden , alt yapıya önem vermesini önermiş ve istemiş Koca’dan... O da bu görevleri başarı ile yapacağını belirtmiş herhalde…Ama bir Ankaragücü maçını, ekranda izlediğimizde, Faruk Koca verilen kararlara çok kızdığı bir anında, FİFA Kokartlı hakemimiz Halil Umut Melere saldırmış ve hastanelik eden başkan olarak çıkmıştı karşımıza… Ve bu sahneleri canlı yayında hep birlikte görmüştük. Gerisi malum, önemli bir cezada almadı sanırım.Vekillik yaptığına dair bir bilgimiz de elimizde yok. Önemli değil zaten bu durum. Çünkü, İktidar Partisi’ne bağlılıkları, en yüce makama yakınlıkları yerinde olduktan sonra, hangi işte olurlarsa olsunlar, yine de kıymetleri değişmeyecek gibi görünüyor.
Bu durumda, her iki ismin de spora ve futbola olan merakları ortak noktaları ve en yüksek makamdan güç almalarının nedeni de bu galiba!
Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı ’da eski bir futbolcuymuş/ futbolcuydu.
O dönemde adı İETT olan İstanbul Belediyesi Spor Kulübü’nün futbolcusu olduğunu biliyoruz. Yani politikada yükselirken İstanbul belediye başkanlığından başlamasının nedeni de bu olsa gerek… Hem İstanbul Belediyesi çalışanı, hem de futbolcusu imiş eskiden.. .Bu arada yüksek öğrenimini de yapmış olmalı.Bir koltukta üç karpuz misali… Cumhurbaşkanı seçilebildiğine göre, bir üniversite diploması gerektiği için bunu belirttim. İşte onun bu futbol geçmişi bu iki tipik sempatik adama da güç sağlamış gibi görünüyor. Ahmet Hamdi Çamlı’nın son derece cesur biçimde “Kanlı 29 Ekim “ çıkışının nedenini ben burada arıyorum. Çünkü uzun sayılacak bir süredir, gündeme gelemiyordu Çamlı…Faruk Koca için de durum pek farklı değildi ama, Halil Umut Meler olayından sonra, sessiz kalmayı tercih etmiş olsa gerek. Gerektiğinde, bu iki asabi ama sempatik insana, her kapının yeniden açılacağını en azından tahmin ediyorum/ onlar da ediyorlar her halde…. Ama şu günlerdeki gündem buna çok uygun değil. Güç vermesi gerekenler de artık kendine güç verecek mercileri arıyor çünkü…