Hava Durumu

Kuklalar tamam ama kuklacılar nerede ?

Yazının Giriş Tarihi: 20.11.2023 12:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.11.2023 12:37

Evde oturmuş haberleri izliyorum. Sanki tutuklular resmi geçit yapıyor ! Genç erkekler, dünün süslü kadınları tek tek polis nezaretinde cezaevine gidiyor. İçlerinden biri, galiba Candan soyadı olan bağırıyor.”Üzerime kayıtlı bir kuruşum bile yok. Ama beni cezalandırıyorsunuz. Paraları alanlar nerede ?” Son günlerde gündemi işgal eden “fenomen tufanı” ve özeti işte bu cümlede saklı. Daha keskin bir yorum yapmak gerekirse, her zaman olduğu gibi;  “kuklalar ön planda, kuklacılar yerin altında gizli.” Kuklayı oynatan ipler dahi bir türlü bulunamıyor ! İşte bu düşünce içindeyken, ekranda beni 16 yıl öncesine götüren bir haber beliriyor. Hrant Dink’in çocuk yaştaki katili, orta yaşlı bir ardam olarak hapisten çıkmııışşşş…Masalda burada bitmiş! Onu bu suça itenler, yakalandığında, Türk bayrağı önünde sırtını sıvazlayan ve sıvazlatanlardan yine eser yok! Bu masal bitmiş diyordum ama galiba bitmemiş. Birkaç gün sonra yeni bir iddianame ve suçlama ile çocuk katil için yine hapis istemi geliyor. Bu karar tepkiler sonucu mu ortaya çıktı onu bilemiyorum ! Ya da CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in dediği gibi bu tahliyeyi sağlayan o güçlü el, yine ortaya çıkarak, “Ben katilimi bile istediğimde dışarı çıkarırım” demek istemiş olabilir. Aslında katilin kendisi de bundan muzdarip olmalı ki, tahliye olduğu gün bu sözlere benzer ilginç bir ifade kullanıyor. Yanılmıyorsam, “Ben ne Agos Gazetesi’ni bilirimdim, ne Dink’i tanırımdım. Ama bana bunları anlatanlara bir şey olmadı.” Bu sözleri yorumlarken, elime yeni bir kitap geçiyor. Adı “Sicillere göre Bursa’da ihtida hareketleri.”  Osmanlı döneminde Müslüman olmayanların dinlerinden dönüp İslamiyet’i kabul etmelerine dair bir konuda yazılmış bu kitap…Biraz baktım sonra yine kuklalara doğru yönümü değiştirdim. Ogün Samast’ın cinayeti işlediği tarihi bulabilmek için internette     ” kazı” yapıyordum ki çok çarpıcı bir bilgiye rastladım. Haber aynen şöyleydi :Agos gazetesinin Türkiye Ermenisi genel yayın yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007’deTürkiye vatandaşı Ogün Samast adlı devşirme tarafından öldürüldü.” Şaşırmamak elde değil. Doğrumu yanlış mı acaba diye başka kaynaklara yöneldim, karşıma daha da vahim bir gelişme daha çıktı. Güya Dink’in öldürülme nedeni, önemli bir politikacının ailesinin oldukça eski bir tarihte “ihtida” yöntemi ile yani din değiştirerek, Müslüman olduğu ve bu gerçeğin Hrant Dink tarafından belgeleri ile bulunması imiş.! Kafam iyece karıştı. Acaba konudan saptırılmak için mi bunlar ortaya atılmıştı. Bu vahim gelişmelerin arkasında çok daha büyük bir neden mi vardı ? İşte bunları da düşündüm. O sırada, gazetelere  bu vahim cinayetten kısa süre önce yapılan ve bir üyesinin ölümü ile sonuçlanan “Danıştay Saldırısı” aklıma geldi.Olay şöyle gelişmiş o tarihteki habere göre: “ Saldırı, 17 Mayıs 2006 sabahı saat 9.45 civarında gerçekleşti. Arabasını Necatibey Caddesi'nde park ettikten sonra Danıştay'a gelen Alparslan Arslan adlı avukat, sahip olduğu avukat kimliği sayesinde güvenlikten silahıyla birlikte geçmeyi başardı. Danıştay 2.Dairesi’ne gelerek bu vahim olayı gerçekleştirdi.” Şimdi de günümüze ve yakın bir tarihe geliyoruz. 17 Şubat 2023 tarihli DHA’nın haberi de şöyle: Danıştay saldırısının faili,  avukat Alparslan Arslan, Maltepe Cezaevi'ndeki koğuşunda ölü bulundu. Sanırım intihar vakası diye belirlenmiş. Sonuç 72 yıl hapse mahkûm olan bir kukla her halde kendini asarak koğuşta ölüyor. Kuklacılar yine yok ! Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kapatma davası 

..Ve şimdi de sıra, kimsenin beklemediği bir anda, Yargıtay Başkanı ‘nın “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği gerekçesi” ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatılmasına dair açtığı davada…Sonuçta, kapatma yerine hazine yardımından bir kısmının kesilmesi kararı çıkıyor Yargıtay’dan… Bu davanın kararı da 30 Temmuz 2008 tarihinde alınmış.  Şimdi oturup bu garip ötesi olayları tarihsel bakımdan alt alta sıralayalım:

Önce Danıştay saldırısı: 17 Mayıs 2006…Sonra Hrant Dink suikastı: Tarih 19 Ocak 2007….AKP  için kapatma davası: 14 Mart 2008...Anayasa değişikliği ile HSYK’nın HSK’ya dönüşümü referandumu: 2010 …Yıl 2013…Deprem toplanma alanı olarak da belirlenen Taksim Gezi Parkı’na yapılmak istenen bina ve kesilen ağaçları protesto eden gençlerin eylemi çok büyük bir kalabalığın protestolarına dönüşüyor. Halk- polis çatışmalarında ölümler yaşanıyor ve Başbakan Erdoğan bir barış heyetini kabul etmek zorunda kalıyor. Tarihe ”Gezi Direnişi” diye bir sayfa ekleniyor.Yıl 2015…Koalisyon Hükümeti kurulamayınca genel seçim yenileniyor. Seçimden az önce Suruç ve Ankara Gar katliamları yaşanıyor. Bu arada kamuoyuna sızdırılan bir ses kaseti, kamu görevlilerine bir komployu mu, yoksa gerçeği mi yansıtıyor, anlaşılamıyor. Ortam yine iyice geriliyor.Tarih 15 Temmuz 2016…Türkiye Cumhuriyeti’ne darbe girişimi. Üç yüze yakın  insanın ölümü ve bunun kat be kat üzerinde yaralıya mal oluyor. FETÖ terör örgütü ortaya çıkarılarak, kamuda çok büyük çapta temizlenme hareketi uygulanıyor.Bu arada terör olayları çıkıyor yüzlerce can kaybı yaşanıyor. Bu kez tarih 2017…Bu darbe girişiminden bir yıl sonra yeni bir referandum ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kabul ediliyor. Bu gelişmeye kadar olan vahim olayların kuklacıları da yine bilinmiyor. Son sahne, iki yüksek mahkemeye ait…Yargıtay’ın bir ceza dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru ile açılan bir davayı olumlu sonuçlandırması ve  bunun üzerine Yargıtay’ın AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması... Soru şu; eğer önümüze atılan yeni bir fenomen tufanına kapılmaz isek, bundan sonraki benzer olayları, bunları yaratan kuklaları ve  kuklacıları tahmin ederek görebilir miyiz? Cevabım; kuklacılardan yine ses çıkmayacağına da şimdiden eminim !

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.