Birkaç gün önce Bursa Büyükşehir Belediyesi Marmara Denizi’ndeki müsilajı konu alan bir panel düzenledi. Bu toplantıya katılamadım ama bu konuya dair geçmişten de kulak dolgunluğum olduğu için, bu doğal olmayan afetin nasıl oluştuğuna değinmek istedim. Çünkü bu konu, denizin bu aşamaya kadar gelmediği yıllarda bile tartışılıyordu. Özellikle sanayi bölgelerindeki fabrikaların her türlü akışkan pisliği,filtreden geçirip temizlenmeden denize veya göllere dökülüyordu. Deşarj mekanizmasının maliyeti nedeniyle, ellerinde bu olanak varken, fabrika sahipleri ya da sanayi bölgeleri yetkilileri, masrafı azaltabilmek için, deniz ve göllerin kirletilmesine göz yumdular yıllarca … Bunu kimse inkâr edemez. Aradan yıllar geçti, bir iç deniz olan ve bölgeye tabiatın nimetlerini sunan Marmara Denizi, artık ölüm döşeğine yatmış. Şu anda müsilajın görüldüğü derinlik 5(beş) metreye kadar inmiş. Yani iş işten geçmiş…

Konuya dair ilgisi ve bilgisi olamayanlara anlatabilmek için müsilaj belasının yarattığı zararları açıklamakta fayda var. Öncelik ile en hafifi, Marmara’da deniz turizmi diye bir şey yapılamaz. Sıcak yaz günlerinde örneğin Bursa ve diğer kıyısı olana illerin sakinleri, en azından hafta sonunu bu mavi güzelliğin kenarında geçirirdi. Bu sanırım her ilde bitmiştir. İkincisi ve daha önemlisi balık ölümleri. Balık, mevsimine göre, hem lezzetli, besleyici ve de ekonomik bir yiyecek çeşididir. O da müsilaj sonucu bitivermiş olmalı.Böylece dar gelirli aileler bundan da yoksun kalacaklar. Çünkü bu sanayi ve lağım atıklarında hiçbir canlı varlık yaşayamaz. Şimdi iş işten geçmiş ve konu gündem olmuş. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve aynı zamanda Marmara Belediyeler Birliği’nin de başkanı Mustafa Bozbey için, zor ve içinden çıkılması imkânsız gibi görünen bir sorun hep birlikte karşımızda. Bozbey sadece Bursa kıyılarından değil, diğer illerin denize ulaştığı alanlardan da sorumlu olacak.

İyi güzel, eldeki olanaklar ile, önce bu durumun ortadan kaldırılması ve daha sonra da kirliliğe meydan vermeyecek şekilde tek çözüm olan, ağır cezalar ile caydırıcı olacak önlemleri alabilecek mi ? Bu soruya, konu hakkında bilgisi olan herkes yanıt verebilir. Çünkü bu durum, Marmara çevresinde yaşayan milyonlarca insanı ilgilendiren bir konu…Bence önce, üretim merkezleri sanayi bölgelerinden başlanmalı önlem almaya…Sonra da yöredeki belediyelerin çok sıkı bir şekilde iş yerlerini denetlemesi gerek.Bakanlık desteği de çok gerekli denetlemeler için… İşte zurnanın o bildik yerine geldik ! Bir gazete, bu konuda da İktidar yetkililerinin çifte standart uygulamasını nasıl yaptıklarına dair bir haber yapmış. “Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi’ne , Tuz Gölü’ne ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmayan, atık su deşarj edildiği ve lisanssız katı atık depolandığı gerekçesiyle toplam 5 milyon 130 bin 806 TL ceza uygulamış.

Takke düştü kel göründü! Bakanlık bunca yıllık iktidarları süresince, AKP belediyelerinin her hangi birine, örneğin, Marmara Denizi’ne en fazla kıyısı olan şehir sayılabilecek, İstanbul ve Bursa’ya bu konuda bir yaptırım uygulamış mı yaklaşık yirmi yıllık bir süre içinde ? Başka sorum yok arkadaşlar.

İster misiniz Bakanlık bu kez Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Bozbey ve belediyesine ceza kezsiversin!! Tabii istemem böyle bir şeyi ama burası Türkiye ve şaşırma duyusunu yitirmiş bir durumdayız. Bunu söylerken yaklaşık 7 yıllık bir süreçte Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a hiç ceza kesildi mi diye oluşan bir merakım depreşti de…Ama merakımı bir başka vesile ile giderdim. Yine bir münafık gazetenin haberi…Haber aynen şöyle;

“İYİ Parti milletvekili Selçuk Türkoğlu, yine rahat durmamış ve Bursa Belediyesi’nin eski başkanı Alinur Aktaş döneminde Hüda-Par’ın 44 bin liralık yemek faturasını ödediğini açıklamış. Ama AKP yetkilileri yanlış yazılmış demişler. Kim yaptıysa günahı boynuna der ve geçeriz en azından.