Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını geride bırakıp yeni bir yüzyıla adım atarken ve de bu anlamda umutlarımızın yeşermesi gerekirken, elimizde sadece yorgunluk ve bezginlik kaldı ne yazık ki…Yeni bir haftanın başında mutlu günlerin habercisi bir yaklaşımla klavyenin başına oturmak isterdim. Aslında niyetim oydu. Sadece bir emekli vatandaşın, maaş konusundaki çırpınışı beni bu konuma sürükledi. Emekli ve de hiddetli vatandaş bağırıyor, karşısında duran Meral Akşener de ellerini önde bağlayıp ancak dinliyor tek kelime etmeden…Veya edemeden. Çünkü söylenenler öylesine gerçek ve eksiksiz ki, bir şey söylemenin ilave etmenin anlamı da yok zaten…Ne diyor emekli ve öfkeli vatandaş; “ Tam 33 yıl sigorta primi ödedim çalışma hayatımda…Ara elamandım, yani işin ortasında önemli bir görevim vardı. Çünkü meslek lisesi mezunu bir ustaydım. Şimdi emekliyim. Bunca uzun yıllar hizmet ve prime rağmen, kamudan emekli olan bir temizlik çalışanı ya da hizmetli, benim iki katım emekli maaşı alıyor. Bu nasıl adalettir, bu nasıl hesaptır yapılan ?”
İşte bu cümleler bir süreden beri yaşadıklarımızı, ülkemizin geldiği noktayı, gün be gün nasıl eriyip gittiğimizi anımsattı bana…Ardından da bir türkünün cümleleri geldi beynime… “Bel veriyor , bel veriyor orta direk bel veriyor…”
Hangi dönemde yakılmıştı bu türkü bilemiyorum. Ama bu gün olsa cümleler
değişirdi diyorum. Çünkü orta direk bel verdi ve çöktü…Bir bir sayalım şimdi.
Orta sınıf uçup gitti !
Çok uzun bir süre, ülkemizin ekonomik yapısı, zengin ile yoksul arasında bir “orta sınıfa” da sahipti. Sanki terazi gibi bir konumdaydı bu orta direk…Bu tür aile sayısı da az değildi. İçlerinde, alt düzey devlet memuru, sanayinin orta direği, meslek lisesi mezunu usta ve ustabaşları, teknisyenler, orta ölçekli mahalle esnafı ve de her kademedeki öğretmenlerimiz…Bu sınıfın en önemli özelliği, öğrenimlerinin de en azından lise seviyesinde ve yeterli oluşuydu. Sosyal hayatta yer almalarıydı. Sinema ve tiyatroya giderler, kazançları oranında tatil yapabilirlerdi. Çocuklarını da bu bilinçle yetiştirip, iyi bir öğrenim yapmaya yönlendirirlerdi. Yani sınıfları gibi orta değerde de olsa kültürlüydüler.
Şimdi nereye gittiler ? Şairin dediği gibi “atlarına binip gittiler” mi diyelim!
Onu da bu ülkeyi yönetenlere sormak lazım. Ama ne cevap alabiliriz bilemem!
Orta öğrenim ne alemde ?
Sanayinin ara elamanı, eğitimin ilk kademesinin patronu ve de sosyal anlamda, kültürü yeterli ve kazancı bununla paralel sınıf, 12 Eylül Darbesi sonrası, önemini önce yavaş, sonra belirli bir tempo ile kaybetmeye başladı. Bir çok meslek lisesi kapandı. Yerini din eğitimi veren okullar aldı. Kamu kurumları tedricen bu tür eleman yerine, taşeron firma ve eleman kullanmaya başladı. Onların yerine önce “meslek yüksek okulları”, ardından da hemen her şehir ve kasabada, üniversitecikler açıldı. Sonuç, ülkenin orta sınıfını ve sanayide orta direğini oluşturan kesim devreden çıkıverdi ve günümüze geliverdik! Belki de dünya egemenleri böyle istemişti. Çünkü ortada dolaşan ve 12 Eylül İhtilali için söylenen bir cümle vardı, nereden çıkmıştı bilemiyorum ! Aklımda kalan “Bizim çocuklar başardı.” cümlesiydi.
Kimin çocukları ne başarmışlardı? Esas soru buydu galiba…Ardından, hemen her yıl, iktisadi devlet kurumları zayıflatıldı ve de kamucu üretim sonunda devreden çıkarıldı. Ülke hemen her alanda dış alıma daha muhtaç hale geldi. Bu arada, önce milyoner sayısı artı, sonra da milyarderler ortaya çıkmaya başladı. Bu arada yeni vergi yasaları ile, işte o milyarderler, bu kez döviz milyarderi oldu, sonra da, neredeyse her aldığınız ihtiyaç kaleminden kesilen ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ile KDV ve resim ve harçlar ile, bir anda beyan usulü verilen, yani kazançtan alınan verginin iki katına çıktııııı…Masal da burada bitti. Orta direk bel veriyordu ve kırılıp döküldü. Şimdi sadece ZENGİN ve de milyonlarca yoksul bir arada mutlu mesut yaşıyoruz!!!
Ammannn unutmayalım. Siyasi yönden de karpuz gibi iki parça yarıldık.
İktidar sevdalıları ile, muhalif fukaraları var sadece. Ortada bunun dışında etkin olarak , ne bir parti nede bir seçmen kitlesi görünüyor.
Bir de yoksul milyonerler var!
Bazı gafil yayıncılara göre, her geçen gün “milyoner sayımız” artıyormuş. Enflasyon nedeniyle döviz karşısında ateşe tutulan buz gibi eriyen Türk Lirası ile bir milyonun olsa, “orta sınıf bir daire” bile alınamıyor. Neymiş milyoner sayımız artıyormuş. Ağlanacak halinize gülmek isterseniz, buyurun milyoner sayımız için bir kahkaha atalım. Bu yazının altına bir de gülücük koyuverin de neşemiz yerine gelsin !
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Orta direk bel vermiyor çöküyor
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını geride bırakıp yeni bir yüzyıla adım atarken ve de bu anlamda umutlarımızın yeşermesi gerekirken, elimizde sadece yorgunluk ve bezginlik kaldı ne yazık ki…Yeni bir haftanın başında mutlu günlerin habercisi bir yaklaşımla klavyenin başına oturmak isterdim. Aslında niyetim oydu. Sadece bir emekli vatandaşın, maaş konusundaki çırpınışı beni bu konuma sürükledi. Emekli ve de hiddetli vatandaş bağırıyor, karşısında duran Meral Akşener de ellerini önde bağlayıp ancak dinliyor tek kelime etmeden…Veya edemeden. Çünkü söylenenler öylesine gerçek ve eksiksiz ki, bir şey söylemenin ilave etmenin anlamı da yok zaten…Ne diyor emekli ve öfkeli vatandaş; “ Tam 33 yıl sigorta primi ödedim çalışma hayatımda…Ara elamandım, yani işin ortasında önemli bir görevim vardı. Çünkü meslek lisesi mezunu bir ustaydım. Şimdi emekliyim. Bunca uzun yıllar hizmet ve prime rağmen, kamudan emekli olan bir temizlik çalışanı ya da hizmetli, benim iki katım emekli maaşı alıyor. Bu nasıl adalettir, bu nasıl hesaptır yapılan ?”
İşte bu cümleler bir süreden beri yaşadıklarımızı, ülkemizin geldiği noktayı, gün be gün nasıl eriyip gittiğimizi anımsattı bana…Ardından da bir türkünün cümleleri geldi beynime… “Bel veriyor , bel veriyor orta direk bel veriyor…”
Hangi dönemde yakılmıştı bu türkü bilemiyorum. Ama bu gün olsa cümleler
değişirdi diyorum. Çünkü orta direk bel verdi ve çöktü…Bir bir sayalım şimdi.
Orta sınıf uçup gitti !
Çok uzun bir süre, ülkemizin ekonomik yapısı, zengin ile yoksul arasında bir “orta sınıfa” da sahipti. Sanki terazi gibi bir konumdaydı bu orta direk…Bu tür aile sayısı da az değildi. İçlerinde, alt düzey devlet memuru, sanayinin orta direği, meslek lisesi mezunu usta ve ustabaşları, teknisyenler, orta ölçekli mahalle esnafı ve de her kademedeki öğretmenlerimiz…Bu sınıfın en önemli özelliği, öğrenimlerinin de en azından lise seviyesinde ve yeterli oluşuydu. Sosyal hayatta yer almalarıydı. Sinema ve tiyatroya giderler, kazançları oranında tatil yapabilirlerdi. Çocuklarını da bu bilinçle yetiştirip, iyi bir öğrenim yapmaya yönlendirirlerdi. Yani sınıfları gibi orta değerde de olsa kültürlüydüler.
Şimdi nereye gittiler ? Şairin dediği gibi “atlarına binip gittiler” mi diyelim!
Onu da bu ülkeyi yönetenlere sormak lazım. Ama ne cevap alabiliriz bilemem!
Orta öğrenim ne alemde ?
Sanayinin ara elamanı, eğitimin ilk kademesinin patronu ve de sosyal anlamda, kültürü yeterli ve kazancı bununla paralel sınıf, 12 Eylül Darbesi sonrası, önemini önce yavaş, sonra belirli bir tempo ile kaybetmeye başladı. Bir çok meslek lisesi kapandı. Yerini din eğitimi veren okullar aldı. Kamu kurumları tedricen bu tür eleman yerine, taşeron firma ve eleman kullanmaya başladı. Onların yerine önce “meslek yüksek okulları”, ardından da hemen her şehir ve kasabada, üniversitecikler açıldı. Sonuç, ülkenin orta sınıfını ve sanayide orta direğini oluşturan kesim devreden çıkıverdi ve günümüze geliverdik! Belki de dünya egemenleri böyle istemişti. Çünkü ortada dolaşan ve 12 Eylül İhtilali için söylenen bir cümle vardı, nereden çıkmıştı bilemiyorum ! Aklımda kalan “Bizim çocuklar başardı.” cümlesiydi.
Kimin çocukları ne başarmışlardı? Esas soru buydu galiba…Ardından, hemen her yıl, iktisadi devlet kurumları zayıflatıldı ve de kamucu üretim sonunda devreden çıkarıldı. Ülke hemen her alanda dış alıma daha muhtaç hale geldi. Bu arada, önce milyoner sayısı artı, sonra da milyarderler ortaya çıkmaya başladı. Bu arada yeni vergi yasaları ile, işte o milyarderler, bu kez döviz milyarderi oldu, sonra da, neredeyse her aldığınız ihtiyaç kaleminden kesilen ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ile KDV ve resim ve harçlar ile, bir anda beyan usulü verilen, yani kazançtan alınan verginin iki katına çıktııııı…Masal da burada bitti. Orta direk bel veriyordu ve kırılıp döküldü. Şimdi sadece ZENGİN ve de milyonlarca yoksul bir arada mutlu mesut yaşıyoruz!!!
Ammannn unutmayalım. Siyasi yönden de karpuz gibi iki parça yarıldık.
İktidar sevdalıları ile, muhalif fukaraları var sadece. Ortada bunun dışında etkin olarak , ne bir parti nede bir seçmen kitlesi görünüyor.
Bir de yoksul milyonerler var!
Bazı gafil yayıncılara göre, her geçen gün “milyoner sayımız” artıyormuş. Enflasyon nedeniyle döviz karşısında ateşe tutulan buz gibi eriyen Türk Lirası ile bir milyonun olsa, “orta sınıf bir daire” bile alınamıyor. Neymiş milyoner sayımız artıyormuş. Ağlanacak halinize gülmek isterseniz, buyurun milyoner sayımız için bir kahkaha atalım. Bu yazının altına bir de gülücük koyuverin de neşemiz yerine gelsin !