Yeni bir hafta ve bitmeyen tutuklama senfonisi…Önce Silivri deprem ve korkusu, bu kez de İBB bünyesindeki önemli bürokratların göz altına alınarak yapılan sun-i bir deprem… Bize ne İstanbul’dan da diyebilir ve işimize gücümüze kaldığı yerden devam ederiz. Ama, çok önemli olan bu gelişmeleri anlamaya ve yorumlamaya sıra geldiğinde, beyinler dumura uğruyor sanki. Böyle durumlarda da, insanın meramını anlatması için, izahı olmayanın mizahı yapılır aforizması geliyor akıllara… Aslında günümüzden çok uzaklara gitmek niyetindeyim bu konuya dair bir örnek için... Devrin sultanı, sürekli tebaasının üzerine vergi yüklüyormuş. Herkes sadece karın doyurmayı düşünür olmuş. Bu arada içlerinden biri kalabalık bir ortamda, ortaya çıkarak oynamaya başlamış. Diğerleri de ona katılmışlar. Bu durum sultana iletilmiş. O da ani bir dönüş yaparak “Vergileri kesin, baksanıza insanlar çıldırmış” demiş. Yani zor yolu ile değil mizah ile kendini savunmuş halk, beki bilerek belki de bilmeyerek… Doğruluk payını bilmem, ama her daim bu örnek verilir. Şimdi de günümüze gelelim. Toplumun yüzde yetmişi, ancak hayatta kalacak kadar gelire sahip ve hız kesmeden fiyatları artan, satın alma kalemlerinin zulmünden kurtulmak için, sanki zillerini bekliyor. Çünkü artık oynama zamanı geliyor diye de düşünebilirler... Bu benim yorumum... Ama geçtiğimiz hafta Yozgat Mitingi yapılırken, çiftçi yurttaşlarımızın tutumu ve içlerinden çıkan, cesur yürekli yaşlı bir adamın cesaret yüklü feryadı, bir anda ülke genelini sarmadı mı ? Unuttuysanız hatırlatayım. Yaşlı çiftçi ne diye seslendi mikrofondan : “Turbunan, şalgamınan devlet idare edilmez. Hak ile hukuk ile devlet idare edilir. ” Bu turp ve şalgam meselesi tüm yurtta kabul gördü sanki. Belki de en fazla konuşulan siyaset konusu oldu. Aslında bu tepkinin başlangıcı da vardı.

Yozgatlı çiftçilerin bir bölümüne, traktörleri ile CeHaPe mitingine katıldılar diye bu hayati araçlarına ceza kesilmişti ya, onlar da Yozgat buluşmasında, çok daha geniş bir katılım ve onlarca traktör ile kentin belki de en önemli mitingini yaptılar. Hem de İktidar partisinin güçlü olduğu bir yerde… Demek ki, zil takıp oynama zamanı gelmiş onlara... Bir hafta boyunca, yaşlı çiftçinin aforizması ile, sıra sıra traktörlerin geçit resmi, bize de büyük resmi görmemizi sağladı.

Sonra ne mi oldu. Çarşamba günü yaşanan, İstanbul Silivri depremi gerçeği gibi, ardından İktidar tarafından estirilen İBB fırtınası ile Saraçhane’de görev yapmaya devam eden onlarca bürokrat için alınan göz altı kararları da deprem fırtınası gibiydi.Zil takıp oynama niyetine yapılan o küçük şehirdeki miting ve yanı sıra, İstanbul’un önemli su kaynağı Sazlıdere Barajı’nın korunması amaçlı, İSKİ’nin, Kanal İstanbul Şantiyesi’ni yıkmaya yönelik girişimi, beraberinde bir göz altı sağanağı daha getirdi, Bu birimin genel müdürü başta olmak üzere onlarca belediye mensubu göz altına alınarak, yeni bir artçı sarsıntı daha yaşattı İstanbul ve tüm ülkeye…Bakalım bu şenliğin sonu nasıl bitecek? Bu son cümleyi kurarken aklıma geldi, geçtiğimiz hafta içinde zil takılacak bir olaya daha tanık olduk. İmamoğlu’nun avukatı tutuklanmış, bu avukatın da avukatı varmış o da tutuklanmış. Yani özetle, avukatın avukatı ve konuya dahil bir başka avukat ile birlikte tutuklanmışlar. Sonra da serbest bırakılmışlar. Bu da bir ilkti galiba toplumumuz için…Bu arada İstanbul’daki artçı sarsıntılar vatandaşı, ulaşabildiği ilk boş alana dökmez mi ? Bunun üzerine, ilgili, ilgisiz bazı kişiler, “toplanma alanları “ konusunun ardına düşmüş ve sonunda bulmuşlar. Ama toplanma alanı yerine, üç harfli veya çok harfli şirketlerin AVeMeleri ile donatılmış olduğunu görmüşler. Çimlere yayılarak buz gibi soğukta, ince bir yorganın altına sığınanların bir bölümü, belki bu duruma atfen yeşil çimen üzerinde şıkıdım, şıkıdım oynamış da olabilirler !Akıl sağlığınızın her daim yerinde olmasını ve iyi bir hafta geçirmenizi yürekten dilerim.