Sındırgı Veli göçer ve Marmara ve Ege’nin fay haritası
Yazının Giriş Tarihi: 12.12.2025 20:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.12.2025 20:33
Geçtiğimiz Perşembe sabahı Sındırgı’da oldukça hissedilir bir deprem daha yaşanmış. Böyle söyleme nedenim, saat 8 sıralarında ayakta olmama karşın bu depremi hissetmemem…Sındırgı ve yakınlarındaki ilçe ve köyler, kim bilir kaçıncı kez sarsıntı içinde kaldı,düşünmek bile korkunç… Bu tür bir korkuyu 17 Ağustos 1999 depreminde ve daha sonraki aylarda bizler de yaşamıştık. Bu olay gözümün önüne gelirken, ekranda bir son dakika haberini gördüm.Veli Göçer vefat etmiş. Bu haberde beni o günlere götürdü aniden… Söz konusu o büyük depremde, Yalova Çınarcık’ta yüzlerce kişi yaşamını yitirmişti. Bunu söyleme nedenime gelince…Nasıl bir rastlantı ki, depremin bir gün öncesi yani pazar gününde, iki arkadaşımla birlikte önce İstanbul yolundan Yalova’ya girdik. Ardından sahil boyundan Gemlik istikametine doğru yöneldik.O sıcak günde, denizin kıyısında serinleyen vatandaşları da gördük. Bu arada dikkatimizden kaçmadı, bir çok sitede Veli Göçer adı geçiyordu. Yanı sıra satılık ilanlarında da aynı isme rastladık. Bu durum ilgimizi çekti ki, daha önce adını hiç duymadığımız bir kişinin bu kadar çok yapıyı yapabilmesi ve de soy adı ile, yaptığı işin çelişkisi ilginçti. Bir süre sonra , Kumla’daki yazlıkta olan rahmetli anne ve babamı da arkadaşlar ile ziyaret ettik. Çaylarımızı içtikten sonra Bursa’ya döndük. Pazartesi günü de, herkes işine gitti ve o günün gecesinde, yaşanan depremde Bursa da oldukça sarsıldı ve uyandık. Bir süre sonra, depremden bir gün önceki pazar günü aklıma geldi. Gerçekten de, Çınarcık’ta en fazla ölüm Veli Göçer’e ait yapılarda meydana gelmişti. Nasıl bir rastlantıydı, biz de anlam veremedik. Neyse işin bu faslından bu günün gerçeklerine dönelim. İşte o Veli Göçer bir iki gün önce 76 yaşında vefat etmiş meğer. Bu olay neticesi yine konusu geçti ve onun yaptığı konutların “göçmesi” sonucu tam 168 kişi can vermiş. Bu rakamı da yıllar sonra öğrenmiş olduk. Veli Göçer bunun cezasını hapse girerek ödemiş ve ardından tahliye olmuştu. Bundan dolayı, adı tüm ülkede biliniyordu. Bunlar olayın magazin kısmını oluşturduğunun da farkındayım. Asıl konuya geleyim. Çünkü, Bursa, depremselliği, bir çok yerleşime oranla daha fazla olan bir büyük şehir. Bu örnekteki o müthiş depremin izleri halâ canlı biçimde önümüzde dururken, bu amaçla, neler yapılıyor/yapılacak onlara da bakmak gerekti. Bunun için önce kent planlaması ve en azından böylesi ölümlere yol açmayacak dirençte konutların, zeminin sıvılaşma tehlikesi olmayan yerlerde yapılması gerekiyor. Yanı sıra, yeni bir deprem haritası ile, bu felaket sırasında en fazla etkilenecek alanların belirlenmesi de öne çıkıyor. İşte bu duruma ait bir gazete haberi gördüğümde, ilk anda endişe içinde kaldım. Acaba yeni bir tehlike mi belirdi diye… Aslında bir bilimsel kurul, Marmara ve Ege’nin fay haritasını çizecekmiş. Bu konuda, İstanbul Teknik Üniversitesi Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk uygulama ve Araştırma Merkezi (MATAM) , Marmara ve Ege Denizi’nde araştırılmamış fayları incelemeyi hedefliyormuş. Bu çalışma için bir gemi yenileniyormuş. Kanada’dan getirilen araştırma sistemleri de gemiye takılacak ve söz konusu gemi bu yılın sonuna kadar denize çıkacakmış.
Ne diyelim, “Zararın neresinden dönülürse kârdır” demekten başka… MATAM Müdürü Prof.Cenk Yaltırak ; “Yüz metreden sığ olan, Marmara’nın yarısından fazlasını kapsayan self alanları (ne demekse) bu güne kadar detaylı çalışılmadı ve haklarında çok az bilgiye sahibiz. Gelecek yılın temel hedefi, bu alanları incelemek olacak. Böylece gelecekteki depremlerin olası etkilerine dair net sonuçlar elde etmeyi amaçlıyoruz.” Gibi bir açıklama yapmış. Amaç çok net ve yerinde görünüyor.. Kulağa en azından hoş geliyor ama “1999 depreminden bu yana neden bu tür bir çalışma henüz yapılamadı?” sorusu da akla geliyor ama, bunun şimdi bir önemi yok. Yeter ki planlanan araştırmanın başarı ile yapılarak, buna göre ne tür önlemler almak gerekiyor, bunu öğrenebilmek en akıllıca iş olacaktır. Bekleyelim ve görelim. Bu çalışma sonrası en azından depremsellik açısından daha güvenli olabiliriz. Dilek ve temennimiz şimdilik böyle.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Sındırgı Veli göçer ve Marmara ve Ege’nin fay haritası
Geçtiğimiz Perşembe sabahı Sındırgı’da oldukça hissedilir bir deprem daha yaşanmış. Böyle söyleme nedenim, saat 8 sıralarında ayakta olmama karşın bu depremi hissetmemem…Sındırgı ve yakınlarındaki ilçe ve köyler, kim bilir kaçıncı kez sarsıntı içinde kaldı,düşünmek bile korkunç… Bu tür bir korkuyu 17 Ağustos 1999 depreminde ve daha sonraki aylarda bizler de yaşamıştık. Bu olay gözümün önüne gelirken, ekranda bir son dakika haberini gördüm.Veli Göçer vefat etmiş. Bu haberde beni o günlere götürdü aniden… Söz konusu o büyük depremde, Yalova Çınarcık’ta yüzlerce kişi yaşamını yitirmişti. Bunu söyleme nedenime gelince…Nasıl bir rastlantı ki, depremin bir gün öncesi yani pazar gününde, iki arkadaşımla birlikte önce İstanbul yolundan Yalova’ya girdik. Ardından sahil boyundan Gemlik istikametine doğru yöneldik.O sıcak günde, denizin kıyısında serinleyen vatandaşları da gördük. Bu arada dikkatimizden kaçmadı, bir çok sitede Veli Göçer adı geçiyordu. Yanı sıra satılık ilanlarında da aynı isme rastladık. Bu durum ilgimizi çekti ki, daha önce adını hiç duymadığımız bir kişinin bu kadar çok yapıyı yapabilmesi ve de soy adı ile, yaptığı işin çelişkisi ilginçti. Bir süre sonra , Kumla’daki yazlıkta olan rahmetli anne ve babamı da arkadaşlar ile ziyaret ettik. Çaylarımızı içtikten sonra Bursa’ya döndük. Pazartesi günü de, herkes işine gitti ve o günün gecesinde, yaşanan depremde Bursa da oldukça sarsıldı ve uyandık. Bir süre sonra, depremden bir gün önceki pazar günü aklıma geldi. Gerçekten de, Çınarcık’ta en fazla ölüm Veli Göçer’e ait yapılarda meydana gelmişti. Nasıl bir rastlantıydı, biz de anlam veremedik. Neyse işin bu faslından bu günün gerçeklerine dönelim. İşte o Veli Göçer bir iki gün önce 76 yaşında vefat etmiş meğer. Bu olay neticesi yine konusu geçti ve onun yaptığı konutların “göçmesi” sonucu tam 168 kişi can vermiş. Bu rakamı da yıllar sonra öğrenmiş olduk. Veli Göçer bunun cezasını hapse girerek ödemiş ve ardından tahliye olmuştu. Bundan dolayı, adı tüm ülkede biliniyordu. Bunlar olayın magazin kısmını oluşturduğunun da farkındayım. Asıl konuya geleyim. Çünkü, Bursa, depremselliği, bir çok yerleşime oranla daha fazla olan bir büyük şehir. Bu örnekteki o müthiş depremin izleri halâ canlı biçimde önümüzde dururken, bu amaçla, neler yapılıyor/yapılacak onlara da bakmak gerekti. Bunun için önce kent planlaması ve en azından böylesi ölümlere yol açmayacak dirençte konutların, zeminin sıvılaşma tehlikesi olmayan yerlerde yapılması gerekiyor. Yanı sıra, yeni bir deprem haritası ile, bu felaket sırasında en fazla etkilenecek alanların belirlenmesi de öne çıkıyor. İşte bu duruma ait bir gazete haberi gördüğümde, ilk anda endişe içinde kaldım. Acaba yeni bir tehlike mi belirdi diye… Aslında bir bilimsel kurul, Marmara ve Ege’nin fay haritasını çizecekmiş. Bu konuda, İstanbul Teknik Üniversitesi Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk uygulama ve Araştırma Merkezi (MATAM) , Marmara ve Ege Denizi’nde araştırılmamış fayları incelemeyi hedefliyormuş. Bu çalışma için bir gemi yenileniyormuş. Kanada’dan getirilen araştırma sistemleri de gemiye takılacak ve söz konusu gemi bu yılın sonuna kadar denize çıkacakmış.
Ne diyelim, “Zararın neresinden dönülürse kârdır” demekten başka… MATAM Müdürü Prof.Cenk Yaltırak ; “Yüz metreden sığ olan, Marmara’nın yarısından fazlasını kapsayan self alanları (ne demekse) bu güne kadar detaylı çalışılmadı ve haklarında çok az bilgiye sahibiz. Gelecek yılın temel hedefi, bu alanları incelemek olacak. Böylece gelecekteki depremlerin olası etkilerine dair net sonuçlar elde etmeyi amaçlıyoruz.” Gibi bir açıklama yapmış. Amaç çok net ve yerinde görünüyor.. Kulağa en azından hoş geliyor ama “1999 depreminden bu yana neden bu tür bir çalışma henüz yapılamadı?” sorusu da akla geliyor ama, bunun şimdi bir önemi yok. Yeter ki planlanan araştırmanın başarı ile yapılarak, buna göre ne tür önlemler almak gerekiyor, bunu öğrenebilmek en akıllıca iş olacaktır. Bekleyelim ve görelim. Bu çalışma sonrası en azından depremsellik açısından daha güvenli olabiliriz. Dilek ve temennimiz şimdilik böyle.