Hava Durumu

Temmuz sıcağı ateş gibi yakıyor

Yazının Giriş Tarihi: 02.07.2024 15:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.07.2024 15:56

Temmuz ayı sanki diğer yıllara göre, hem fırtına gibi girdi, hem de ülkemizi cehennem ateşinde yakıp geçti ! Aslına bakılırsa Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, en önemli adımlarından biri 1 Temmuz 1926 günü atılmış ve sınırlarımızı çevreleyen ve içindeki denizlerde serbest dolaşım ve bu anlamda limanlarımıza dair tüm hakların da ülkemize ait olduğu dünyaya ilan edilmişti. Bu önemli gelişmenin ne olduğunu bir kez daha hatırladık.Bu arada 180 kadar limanımızın işletmesinin yabancılara kiralandığı/satıldığı gerçeğini de unutmayalım derim ! Gerçekten de çok önemli bir gün ve bu nedenle “milli bayram” statüsünde kabul edilmiş. Bu haklar elde edilmeseydi, ülkemiz ve bizler ne durumda olurduk bir düşünün ! Ama toplum olarak bunun pek de farkında olmayız. Ancak, İstanbul Boğazı’nda yabancı bandıralı bir gemi kaza yapar, ya da geçişte zorlandığında, haber bültenlerine konu olur ve biz de izleriz. Aslında Lozan Barış Antlaşması ile elde ettiğimiz kazanımlardan önemli biri de, stratejik önemi, tüm dünya tarafından bilenen boğazlarımızın kontrolü ve diğer denizlerdeki haklarımızın kamuoyuna duyurulduğu tarihtir 1 Temmuz 1926…Bu yıl da kısaca bahsedildi ve sanırım bazı yerlerde deniz şenlikleri yapıldı, işte o kadar…Bir yakınım, önemini bildiği halde, diğer bayramlar gibi gündeme gelmediği için olsa gerek, her yıl espri mahiyetinde mesaj göndererek kutlar bu günü…Fazla ilgi gösterilmeyen bu milli bayram sonrası, ilginçtir genelde kıymetli sahil kentlerimizi çok seven(!) orman yangınları yine içimizi yakıp geçti. Bu arada siyasetin ateşi de giderek yükseliyor.

Garip bir Kayseri olayı ve muhalefet suçlaması

Önce normalleşme derken, şimdi sertleşmeye dönüşen “iktidar-muhalefet çekişmesi” galiba, en az orman yangını kadar bizleri de yakıp geçecek gibi.

Buna dair ilk iz, Kayseri’deki çirkin ve tehlikeli ve de sabotaj kokan,

Suriyeli işyerlerinin yakılıp, yıkılması girişimi… Her ne sebeple olursa olsun, Bu tür girişimler her zaman ülkelere büyük dert açar. Ölenler öldükleri ile kalır. yüzlerce can kaybı olsa bile gerçek failler bir türlü bulunamaz ve ardından çok önemli bir siyasi gelişme, iktidar karmaşası yaşanır. Hesap sorulmadığı/ sorulamadığı gibi, olayların failleri için “DIJ GÜÇLER” bahanesi uydurulur. Örnek mi? 12 Eylül öncesi Çorum ve Maraş katliamları…Daha sonra Madımak faciası ve de faillerin, buhar olup uçması…Bir de Ankara’da Gar katliamı vardı. İŞİD militanları yargılandı ve ceza aldı. Ama neden ülkemize girerek bunu neden, ya da kimler için yaptılar bu güne kadar anlaşılamadı ! Madımak demişken aklıma geldi, o sırada Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu idi ve olayları bastırmaya gücü yetmemişti. Vali kimdi şu an aklımda değil, hatırlayamadım. Ya İçişleri Bakanlığı koltuğunda kim oturuyordu? Onu da anımsayamadım. Olayı bakana bildiren ilgililer bir türlü ulaşamamıştı galiba kendisine o kanlı günde…Çünkü haberi olamamış ! Neyse bu kadar hafıza tazeleme yetsin de, günümüze dönelim.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, dar ve sabit gelirlilerin bu gibi olayları izlemeye ne takati kaldı ne de ilgisi…Çünkü, eskilerin ve geçmişteki büyüklerimizin ifadesi ile “açlık sofuluğu bozdurur” tamlamasının tam tezahürü bu yaşadıklarımız. Yanı sıra, çok ilginç bir ceza davası, kova kova su dökülmesi ile iyice kıvamından çıkan ayran biçiminde, “Ateş” gibi bir sorun, bizleri sıcaktan bunaltmaya doğru götürüyor. Çünkü işin ucunda, iktidar ortaklarının birbirine rest çekmesi gibi yöntemler görülüyor ilk bakışta... Bu arada ana muhalefetin genç ve dinamik başkanı, sürekli erken seçim isteyerek, bu kızgın ateşe benzin döküyor, kendince haklı olarak… Çünkü ortam buna çok müsait… İngiltere’den ithal ekonomi bakanı, halkın ümüğünü sıkmak yanında, ciğerini yerinden sökmenin derdinde enflasyonu düşürmek gayesi ile…Ama “ne menem bir şey ise bu enflasyon” inatlaşıyor ve ateşini bir türlü düşürmüyor.Oysa yıllar önce Bursaspor’un cevval taraftar topluluğu Teksas Tribün, takım sendeleyip, ikinci lige düşer gibi olunca, tribün desteği ile yardıma koşmuş ve kısa bir şarkılı sloganı icra etmişti. “Enflasyon düşer, Hükümet düşer, Bursaspor ….yı düşer” diye tempo tutuyordu.Ama bir süre sonra, ne slogan, ne de şarkı türkü, bu kötü gidişe çare bulamadı…Ve 61 yıllık bu kulübün futbol takımı, Süper Lig’den sonra, üç yıl içinde üç kez düşerek, 3.Lig’e çakıldı.Mevzu bu değil zaten, sadece slogan için belirttim bu hususu…Bizim taraftar, hükümetlerin nasıl düştüğünü çok iyi biliyor ki, enflasyon kelimesini de, iktidardan aşağıya inmenin yanında kullanmış ! İşte zurnanın “zırt” dediği yer de burası…Özgür Bey, özel biçimde, çok akustik sesi ile (!) meydanlara indi.İşçi, emekli, memur, hakkını almayan esnaf , zorda olan kim varsa çağırıp miting yapıyor sürekli…Ve sloganı da bizim Teksas tribününki gibi anlamlı ve kafiyeli…Ne diyor;”Geçim yoksa Seçim vaaarrrr.” Bunlar olurken iktidarın iki kanadı ne yapıyor dersiniz ?

AKP kabinede değişiklik, ana muhalefete yeniden ağır eleştiri ve de iktidar ortağına aba altından sopa göstererek, siyasetteki “Kızgın ateşi” alttan alta harlatıyor. Dedim ya, bu temmuz fena girdi, bakalım,bu sıcak ortam kimi eritip küle döndürecek ? Emekli, emekçi ve tüm dar gelirli zaten kor gibi kıp kırmızı.

Bu durumda, onların dışındakiler de hazır olsun ve cehennem sıcağını toplum olarak hep birlikte yaşayalım. Hiç olmazsa orada “müsavat” olsun. Bildiğiniz gibi bu kelimenin anlamı eşitlik demek. Kederde ve kıvançta birlik için eşitlik şart. Bu kadar sıcak bir ortam, her emekli gibi bende de aynı etkiyi yaratarak, bu satırları yazdırmak zorunda bırakıyor, kusuruma bakmayın lütfen!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.