“Olmaz olmaz” deme gibi bir cümle kurulur bazı gelişmelere bakarak…Bu tanıma tam olarak uygun bir iki gelişmeyi hatırlatacağım. Tam da, 12 polisimizin, mağarada bulunduğu bilinen bir terör kurbanı şehit komutanlarının cenazesini almak için girdiklerinde, metan gazından zehirlenerek şehit oldukları günlerdeyiz.”Terörsüz Türkiye” sloganlarının gündemde olduğu bir zamanı da yaşıyoruz.Bu dönemde, bu gelişmeler ile örtüşen SGK gibi, saygın bir kurumun garip bir hak talebinden söz edecek, tam da yürekleri yakacak türden olmuş bir gelişmeyi paylaşacağım sizinle.. Terör bölgesinde yıllar önce görev yapan bir polisimizin şahadeti ve daha sonraki ilginç gelişmeler aynen şöyle;
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2020 yılında Suriye’nin İdlib şehrinde başlattığı operasyon kapsamında, bölgede Özel Harekat Polisi Tekin Tuturga da görevliymiş. İstirahat halindeyken fenalaşıp kalp krizi geçirmiş ve ilk müdahaleyi de mesai arkadaşları yapmış. Ardından Kilis Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış ama kurtarılamamış. Tekin Tuturga memleketi Adana’da askeri törenle defnedilmiş. Doğal olarak kendisine şehitlik belgesi de layık görülmüş. Ailesine de prosedür gereği aylık bağlanmış. Yıllar sonra ne olduysa ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aklına nereden geldiyse, “ Tuturga zaten kalp hastasıydı, şehit sayılmaz, aylık bağlanamaz” diyerek dava açmış ve üstelik kazanmış. Sonra da 2020 yılından beri verilen aylıkların bedelini tahsilini istemiş. SGK o zamana kadar acaba neredeymiş? İnsan olsa “aklına nereden gelmiş, bu durum” derdik ama koskoca bir kurum var karşımızda…46 yaşında vefat eden şehit polisimizin üç kız çocuğu bulunuyormuş. Şehidin en büyük kızı, tıp fakültesini bitirerek yeni doktor olmuş, diğer iki kızı ise halen okuyormuş. Ailenin geri istenen aylıkların meblağı olan 1.5 milyonu ödeyecek gücü de bulunmuyormuş. Anlaşıldığı üzere de şehidin eşi de çalışmıyormuş sanırım. Zaten bir önemi de yok bunun. Bu nasıl bir hukuktur ki, üç dört yıl sonra dava açan SGK lehine, böyle bir gerekçe ile davayı sonlandırıyor. İşte bu da çok düşündürücü. Gerçekten de çok ilginç ve garip bir ülke olduk. Hiçbir zaman büyük konuşup, “böyle bir şey olur mu…? ” gibi cümleler kurmamak gerekecek.Bu garip, hazin ve izahı olmayan kararın ardından, şu andaki gelişmelere de ister istemez girmek gerekiyor. Daha birkaç gün önce , terör şehidi komutanın cesedini alabilmek için, bir mağaraya girerek metan gazı zehirlenmesi sonucu ölen 12 polisimizin acısı geçmemişti.Bu çok garip ve hazin ölümler ile bu maaş olayı sanki çakıştı gibi. Ya da haberi yazan mecralar buna dayanarak kalp krizi geçirip vefat eden polisin ölümünden sonra çok çirkin ve şaşırtıcı gelişmeyi de vermiş olabilir. Henüz 12 şehit polisimizin ölüm gerekçesi, hangi nedenle gazın etkisini anlamadıkları ve önlemleri olup olmadığı belli olmadan, bir de bu ilginç ve çok çirkin SGK davası gündeme geldi. Az daha unutuyordum. Birbirine adeta eklemlenen bu iki polis vakasının da, tam da “Terörsüz Türkiye” sloganlarının atıldığı, örgüt ile, teröristlerin, silah bırakıp teslim olmaları konusunda anlaşmaya varıldığı günlerde gelişmesi bu iki olay için , ister istemez beynimizde farklı gerekçelerin dolaşmasına neden oluyor. İlgili ve yetkililerin de, dikkatini çeken bu iki polis vakasının zamanlaması, eminim ki, araştırılıp bir sonuç alınacaktır. Kamuoyu ile paylaşılır mı onu bilemem. Barış kelimelerinin havada uçuştuğu şu günlerde, bu tür can sıkıcı gelişmeler, çöl sıcakları ile birleşince, herkesin ateşinin iyice yükseldiğine de eminim.
Engin Aksöz’ün ardından
Tam 54 yıl önce sınıf arkadaşı olarak tanışmıştık Engin ile…Lise son sınıftaydık. Edebiyat derslerinin tek birincisi Engin’di. Aradan yıllar geçti bu kez gazetecilik yaparken yine buluştuk. Bursaspor konusu onun için çok farklıydı ve dokunulmazıydı. Zaten bir başka konuda tartıştığını, öfkelendiğini görmedim. Kimsenin işi ile kazancı ile ilgilenmez, tamamen işine odaklanırdı. Bazen eleştiri dozunu artırdığında, karşı eleştiriler de alırdı ama hiç yönünü değiştirmezdi. Yaşadı, çocuklarını büyüttü, meslekteki ilk yıllar ı gibi aynı yerde durdu. Kimsenin yerinde gözü olmadı ve sonunda dünya hayatını bitirdi. Keşke dememek elde değil ama ilahi takdir böyle demekten başka söylenecek söz de kalmadı. Bir kez daha seni rahmetle anıyorum sevgili arkadaşım, mekanın cennet olsun.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Terör şehitleri ve bir SGK davası
“Olmaz olmaz” deme gibi bir cümle kurulur bazı gelişmelere bakarak…Bu tanıma tam olarak uygun bir iki gelişmeyi hatırlatacağım. Tam da, 12 polisimizin, mağarada bulunduğu bilinen bir terör kurbanı şehit komutanlarının cenazesini almak için girdiklerinde, metan gazından zehirlenerek şehit oldukları günlerdeyiz.”Terörsüz Türkiye” sloganlarının gündemde olduğu bir zamanı da yaşıyoruz.Bu dönemde, bu gelişmeler ile örtüşen SGK gibi, saygın bir kurumun garip bir hak talebinden söz edecek, tam da yürekleri yakacak türden olmuş bir gelişmeyi paylaşacağım sizinle.. Terör bölgesinde yıllar önce görev yapan bir polisimizin şahadeti ve daha sonraki ilginç gelişmeler aynen şöyle;
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2020 yılında Suriye’nin İdlib şehrinde başlattığı operasyon kapsamında, bölgede Özel Harekat Polisi Tekin Tuturga da görevliymiş. İstirahat halindeyken fenalaşıp kalp krizi geçirmiş ve ilk müdahaleyi de mesai arkadaşları yapmış. Ardından Kilis Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış ama kurtarılamamış. Tekin Tuturga memleketi Adana’da askeri törenle defnedilmiş. Doğal olarak kendisine şehitlik belgesi de layık görülmüş. Ailesine de prosedür gereği aylık bağlanmış. Yıllar sonra ne olduysa ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aklına nereden geldiyse, “ Tuturga zaten kalp hastasıydı, şehit sayılmaz, aylık bağlanamaz” diyerek dava açmış ve üstelik kazanmış. Sonra da 2020 yılından beri verilen aylıkların bedelini tahsilini istemiş. SGK o zamana kadar acaba neredeymiş? İnsan olsa “aklına nereden gelmiş, bu durum” derdik ama koskoca bir kurum var karşımızda…46 yaşında vefat eden şehit polisimizin üç kız çocuğu bulunuyormuş. Şehidin en büyük kızı, tıp fakültesini bitirerek yeni doktor olmuş, diğer iki kızı ise halen okuyormuş. Ailenin geri istenen aylıkların meblağı olan 1.5 milyonu ödeyecek gücü de bulunmuyormuş. Anlaşıldığı üzere de şehidin eşi de çalışmıyormuş sanırım. Zaten bir önemi de yok bunun. Bu nasıl bir hukuktur ki, üç dört yıl sonra dava açan SGK lehine, böyle bir gerekçe ile davayı sonlandırıyor. İşte bu da çok düşündürücü. Gerçekten de çok ilginç ve garip bir ülke olduk. Hiçbir zaman büyük konuşup, “böyle bir şey olur mu…? ” gibi cümleler kurmamak gerekecek.Bu garip, hazin ve izahı olmayan kararın ardından, şu andaki gelişmelere de ister istemez girmek gerekiyor. Daha birkaç gün önce , terör şehidi komutanın cesedini alabilmek için, bir mağaraya girerek metan gazı zehirlenmesi sonucu ölen 12 polisimizin acısı geçmemişti.Bu çok garip ve hazin ölümler ile bu maaş olayı sanki çakıştı gibi. Ya da haberi yazan mecralar buna dayanarak kalp krizi geçirip vefat eden polisin ölümünden sonra çok çirkin ve şaşırtıcı gelişmeyi de vermiş olabilir. Henüz 12 şehit polisimizin ölüm gerekçesi, hangi nedenle gazın etkisini anlamadıkları ve önlemleri olup olmadığı belli olmadan, bir de bu ilginç ve çok çirkin SGK davası gündeme geldi. Az daha unutuyordum. Birbirine adeta eklemlenen bu iki polis vakasının da, tam da “Terörsüz Türkiye” sloganlarının atıldığı, örgüt ile, teröristlerin, silah bırakıp teslim olmaları konusunda anlaşmaya varıldığı günlerde gelişmesi bu iki olay için , ister istemez beynimizde farklı gerekçelerin dolaşmasına neden oluyor. İlgili ve yetkililerin de, dikkatini çeken bu iki polis vakasının zamanlaması, eminim ki, araştırılıp bir sonuç alınacaktır. Kamuoyu ile paylaşılır mı onu bilemem. Barış kelimelerinin havada uçuştuğu şu günlerde, bu tür can sıkıcı gelişmeler, çöl sıcakları ile birleşince, herkesin ateşinin iyice yükseldiğine de eminim.
Engin Aksöz’ün ardından
Tam 54 yıl önce sınıf arkadaşı olarak tanışmıştık Engin ile…Lise son sınıftaydık. Edebiyat derslerinin tek birincisi Engin’di. Aradan yıllar geçti bu kez gazetecilik yaparken yine buluştuk. Bursaspor konusu onun için çok farklıydı ve dokunulmazıydı. Zaten bir başka konuda tartıştığını, öfkelendiğini görmedim. Kimsenin işi ile kazancı ile ilgilenmez, tamamen işine odaklanırdı. Bazen eleştiri dozunu artırdığında, karşı eleştiriler de alırdı ama hiç yönünü değiştirmezdi. Yaşadı, çocuklarını büyüttü, meslekteki ilk yıllar ı gibi aynı yerde durdu. Kimsenin yerinde gözü olmadı ve sonunda dünya hayatını bitirdi. Keşke dememek elde değil ama ilahi takdir böyle demekten başka söylenecek söz de kalmadı. Bir kez daha seni rahmetle anıyorum sevgili arkadaşım, mekanın cennet olsun.