Etkili konumlarda olmasa bile, bir konuyu biraz mizah, biraz gerçek ile anlatabilecek halk filozoflarımız vardır. Her dönemde bu ilginç kişiliklere rastlarsınız. Onların sarf ettiği bir cümle, onlarca, belki de yüzlerce yıl halk arasında kullanılır. İşte o sözler, gerçek bir durumu açıklama yoludur ve küçük bir cümle ile, onlarca sayfaya bedel bir anlam taşır. Başlığımdaki cümle işte bunlardan biri. Bu konuda benim de bazen işittiğim cümlelerden bir ikisini hatırlatayım. Misal “Artmadan yetmez” diye bir deyim varmış. Yıllar önce futbol kafilesi ile deplasmana çıktık. Kulüp kasasından istediğim ve aldığım miktar yetmedi. Telefon ile destek istedim. Neyse sorun çözüldü, döndüğümüzde deneyimli bir arkadaşım dedi ki “Biz sana söyledik, harcama hesabını yaptıktan sonra fazlasını alacaksın. İşte böyle bir durumda imdada yetişsin diye…”Aslında bunu çok farklı biçimde değerlendirenleri de duyardım. Siz anladınız onu !

Neymiş; artmadan yetmezmiş. Bir de rahmetli annemden kalan bir cümle vardı. “Toku doyurmak zordur” diye. Şu anlama geliyormuş.

İkramda bulunduğunuzda karnı aç olmadığı için “istemiyorum” cevabını verebilirmiş. Ama ikramda bulunan buna alınırmış nedense… O nedenle bu cümle kullanılır olmuş. Ama bu durum her dönemde aynı olmuyor. Günümüzün tokları,”yeter istemem cümlesini” nedense hiç kuramıyor! Yatırımcı ise, hele yüklenici(müteahhit) her gördüğü iş için “Bana ver, bana ver ne olur bana ver” gibi bir tavır takınıyor. Diğerleri de yüksek kazancının üzerine, uygun pozisyonda olsalar da “bana da , bana da “ diye bir türlü paraya doymak bilmiyor. Bu benim kanaatim sanıyordum ama, bir haberde gördüm ki, tezim doğruymuş. Gelecek Partili milletvekili Demir Doğandemir maaşlarının yetmediğini ifade etmiş bir gazeteye verdiği demeçte. Kendini şöyle savunmuş, “Sürekli kendi arabamızla seyahat ediyoruz. Büyük masraf oluyor. Emekli ve asgari ücretlinin maaşları düşük olduğu için, bizim kazancımız göze çarpıyor ve gündeme konu oluyor. Aslında biz de zor geçiniyoruz.” Biz de nereden bilelim vekil maaşının yetip yetmediğini, gerçekten o göreve göre az sanıyorduk. Bir de baktık ki 196 (Yüz doksan altı) bin lira maaşları varmış.( Bizim on aylık emekli maaşımız) Buna rağmen yetmiyormuş bu maaş!!! Aynı gazetenin aynı sayfasında bir emekli gittiği kent lokantasında gazetecilerin sorusu üzerine demiş ki “ Emekliyim, param yetmiyo yani…Param olsa istediğim yerde yerim ama yok, 14 bin 500 lira aylık alıyorum.Mecbur olduğum için burada sıra bekliyorum.40 liraya 4 çeşit yemek yiyebiliyorum” Emekli devam etmiş ve zurnanın zırt dediği yere gelmiş! “Bu durum emekli için büyük bir avantaj, Mehmet Şimşek başka pencereden bakıyo.Onlar masa başında , her şey güzel, her şey olumlu onlara.” Böyle bir cümle kurabilmek için, makam, mevki sahibi veya eğitimli olmaya hiç gerek yok. Son yıllardaki ekonomi politikaları sonucu, hemen her emekli, her memur ve küçük esnaf, en az maliye bakanı kadar hesaptan anlar hale geldi!!! Yani güleriz ağlanacak halimize!

ASGARİ ÜCRETE NEDEN ZAM YAPILAMIYOR/ MUŞ

Konu madem açlık-tokluk- doyamamak üzerine açıldı bir de İktidar partisinin önemli bir isminin beyanına bakalım. Eski Ekonomi Bakanı ve AKP Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın ekranlarda yaptığı bir konuşmaya dönelim. Maaşına diğer arkadaşları gibi 129 bin liranın üzerine, ocak ayında 13 bin 350 lira daha eklenerek zam gelmiş. Ne garip değil mi ? Emekli maaşlarına cüzi biçimde artış yapılarak, en düşüğü 14 bin liraya yükseldiği zamanda, Elitaş öyle bir açıklama yaptı ki, iktisat sayfalarında baş köşeye oturacak cinsten!!!

Sayın vekil benim anladığım kadarı ile şöyle demişti; “ Emekliye, asgari ücretliye daha fazla zam verdik diyelim. Tasarruf mu yapacak ? Hayır hemen harcayacak, bu da enflasyonu yükseltecek.”

Bu cümlenin aşağı yukarı aynına ben de ekranda rastladım ve şu sonuca vardım. Vekilim zam alırsa, asgari ücret uslu uslu oturuyor, ben alırsam derhal hareket geçerek enflasyonu azdırıyor. Daha farklı algıladıysanız lütfen yazın.

İyi bir hafta dileğimle…