Şunun şurasında iki haftadan az bir süre kaldı. 2025 yılını uğurlayıp,
“Yılbaşı” kutlamasının ardından 2026 yılını karşılayacağız. Bir çok alanda, giden yılın rakamları ile özetiçıkarılır ve toplumla paylaşılır böyle zamanarda...
Bu nedenle yılın başlangıcına gidelim ve neler olmuş bir bakalım. Galiba biten yılı İktidar Aile yılı ilan etmişti. Peki, amaç neydi bu tanımlamayı yaparken? Aslında gayet açık. Toplumun çok büyük bir kesimi, sadece kredi kartı ile hayatta kalmaya çalışırken, İktidar da , bu sorunu çözemediği için ve gelecek yıllarda Türkiye nüfusunda artış yerine azalma yaşanacağına dair bir konumda olabiluneceeği hesabı ile, 2025 yılını Aile Yılı ilan ederek evlilikleri hızlandırmak istemişti. Ama ülkenin şu anki durumu bu konuda hiç de iç açıcı ve uygun değil. Çünkü gençler işsiz, evlilik masrafı astronomik rakamlarda, ve üstelik bir kısım insan müsveddesi, bu kaostan yararlanarak hileli mal üretip satmak için fırsat kolladı/ kolluyor. Bu nedenle bu yıl içinde zehirlenme vakaları, sahtesi yapılan her türlü emtia gırla gitti. Galiba bu konunun izahı da “ahlaki çöküş” ile ancak tanımlanabilir. Saydıklarımın hepsine dair yaşanmış olaylar var ve bunlardan küçük bir demet sunacağım ilginize… Önce her yıl heyecanla bekleyip, coşkuyla kutlamaya çalışılan “Yılbaşı Gecesi” ve onun değişmez çekilişi “Milli Piyango’dan başlayalım derim. Bu konuyu değinen ve sahte yılbaşı bileti uyarısı yapan, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’ Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in açıklaması şöyle;
“Bilet alırken mutlaka ruhsatlı bayilerin tercih edilmesi gerekir. Çünkü 800 milyon liralık büyük ikramiye iştah kabartıyor.Dikkatli olmak lazım, çünkü korsan bayiler var.Bu nedenle sabit noktalardaki ruhsatlı bayiler dışında, bilet alınmamasını tavsiye ediyoruz.” Şimdi de yılbaşı havasından çıkarak, bu yıl boyunca ülkemizdeki diğer yasa dışı ve sahtekarlıkla donatılmış garip olaylara bir geçelim. Örneğin İstanbul’da , kaçak olarak sağlıksız şartlarda paketlenen , tam 9 ton 400 kilogramlık jelibon şekerleme ve çikolata imha edilmiş. Bu ürünleri alan veya almak isteyen ve geleceğimizi oluşturacak olan çocuklarımızı korumak gerekiyor bu gibi olaylardan. Şimdi de Aile Yılı’nın neden başarılı olamadığına dair bir örnek daha verelim. Çünkü ülkemizde bu yıl işsiz sayısı 12 milyon 66 bin kişiye ulaşmış. Bu arada, ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin sayısı 6 milyon 954 bin kişiye ulaşmış. Aile Bakanlığı’nın evliliklerin artırma hedefi işte bu nedenle gerçekleşemiyor düğün maliyeti yüksekliğinden önce…Çünkü her üç gençten biri üretimin dışında kalmış. Üstelik 2025 yılında boşanma sayısı da 250 bine kadar ulaşmış. Bu arada “konkordato” ilan ederek iflasını açıklayan girişimci sayısı da oldukça yükseklere çıkmış. Özellikle, Bursa’da da yoğun olan tekstil sektöründeki çözülmeler, diğer iş kollarına oranla daha fazla olmuş. Bazı okurlarımın, “Hükümet bu konuda denetleme yapmıyor mu, sahtecilik ile mücadele etmiyor mu ?! gibi bir soruyu sormak istediklerini duyar gibiyim. İlgili bakanlıklar yılın ilk 9 ayında tam 30 bin sanayi ürününü denetlemiş ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, söz konusu bu iş yerlerine, toplamda 278 milyon 49 bin 99 lira ceza kesmiş. Buna rağmen bu olayları önleyememiş. Çünkü toplumun önemli bir bölümü tam bir çürümüşlük içinde. Tek çıkış yolunu bu tür yasadışı işlevler ile bulmaya çalışıyor. Onları ceza falan etkilemiyor. Borçlarını ödeyemeyen işverenler de birer birer sektörden ayrılmaya çalışıyor. Özetle çürümüşlük bir kısım insan görünümlü kişilikler için tek çıkar yol olarak benimsenmiş. Son bir örnek de tam da bu iddiamı özetliyor. Diyarbakır Adliyesi’nin adli emanet deposunda bulunan 793 adet , kalaşnikof mermisi çalınarak satılmış.Zabıt katibi de tutuklanmış. Bu tür olaylar İstanbul’daki benzer kurumlarda da yaşanıyor/yaşandı. Örnekler uzayıp gidiyor ve ülkemiz giderek, sahtecilik ile zehirleniyor. Her şeye karşın, yeni bir yılda, yeni umutlar beslememiz gerekiyor.
Dilerim top yekün bir arınma yaşayacak olan Türkiye toplumu, bu zor durumdan ülkeyi çekip çıkarır. Şimdiden yeni umutlar peşinde koşmanız dileğimle…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Yeni yıl geliyor ne yazık ki Aile yılı gidiyor
Şunun şurasında iki haftadan az bir süre kaldı. 2025 yılını uğurlayıp,
“Yılbaşı” kutlamasının ardından 2026 yılını karşılayacağız. Bir çok alanda, giden yılın rakamları ile özetiçıkarılır ve toplumla paylaşılır böyle zamanarda...
Bu nedenle yılın başlangıcına gidelim ve neler olmuş bir bakalım. Galiba biten yılı İktidar Aile yılı ilan etmişti. Peki, amaç neydi bu tanımlamayı yaparken? Aslında gayet açık. Toplumun çok büyük bir kesimi, sadece kredi kartı ile hayatta kalmaya çalışırken, İktidar da , bu sorunu çözemediği için ve gelecek yıllarda Türkiye nüfusunda artış yerine azalma yaşanacağına dair bir konumda olabiluneceeği hesabı ile, 2025 yılını Aile Yılı ilan ederek evlilikleri hızlandırmak istemişti. Ama ülkenin şu anki durumu bu konuda hiç de iç açıcı ve uygun değil. Çünkü gençler işsiz, evlilik masrafı astronomik rakamlarda, ve üstelik bir kısım insan müsveddesi, bu kaostan yararlanarak hileli mal üretip satmak için fırsat kolladı/ kolluyor. Bu nedenle bu yıl içinde zehirlenme vakaları, sahtesi yapılan her türlü emtia gırla gitti. Galiba bu konunun izahı da “ahlaki çöküş” ile ancak tanımlanabilir. Saydıklarımın hepsine dair yaşanmış olaylar var ve bunlardan küçük bir demet sunacağım ilginize… Önce her yıl heyecanla bekleyip, coşkuyla kutlamaya çalışılan “Yılbaşı Gecesi” ve onun değişmez çekilişi “Milli Piyango’dan başlayalım derim. Bu konuyu değinen ve sahte yılbaşı bileti uyarısı yapan, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’ Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in açıklaması şöyle;
“Bilet alırken mutlaka ruhsatlı bayilerin tercih edilmesi gerekir. Çünkü 800 milyon liralık büyük ikramiye iştah kabartıyor.Dikkatli olmak lazım, çünkü korsan bayiler var.Bu nedenle sabit noktalardaki ruhsatlı bayiler dışında, bilet alınmamasını tavsiye ediyoruz.” Şimdi de yılbaşı havasından çıkarak, bu yıl boyunca ülkemizdeki diğer yasa dışı ve sahtekarlıkla donatılmış garip olaylara bir geçelim. Örneğin İstanbul’da , kaçak olarak sağlıksız şartlarda paketlenen , tam 9 ton 400 kilogramlık jelibon şekerleme ve çikolata imha edilmiş. Bu ürünleri alan veya almak isteyen ve geleceğimizi oluşturacak olan çocuklarımızı korumak gerekiyor bu gibi olaylardan. Şimdi de Aile Yılı’nın neden başarılı olamadığına dair bir örnek daha verelim. Çünkü ülkemizde bu yıl işsiz sayısı 12 milyon 66 bin kişiye ulaşmış. Bu arada, ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin sayısı 6 milyon 954 bin kişiye ulaşmış. Aile Bakanlığı’nın evliliklerin artırma hedefi işte bu nedenle gerçekleşemiyor düğün maliyeti yüksekliğinden önce…Çünkü her üç gençten biri üretimin dışında kalmış. Üstelik 2025 yılında boşanma sayısı da 250 bine kadar ulaşmış. Bu arada “konkordato” ilan ederek iflasını açıklayan girişimci sayısı da oldukça yükseklere çıkmış. Özellikle, Bursa’da da yoğun olan tekstil sektöründeki çözülmeler, diğer iş kollarına oranla daha fazla olmuş. Bazı okurlarımın, “Hükümet bu konuda denetleme yapmıyor mu, sahtecilik ile mücadele etmiyor mu ?! gibi bir soruyu sormak istediklerini duyar gibiyim. İlgili bakanlıklar yılın ilk 9 ayında tam 30 bin sanayi ürününü denetlemiş ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, söz konusu bu iş yerlerine, toplamda 278 milyon 49 bin 99 lira ceza kesmiş. Buna rağmen bu olayları önleyememiş. Çünkü toplumun önemli bir bölümü tam bir çürümüşlük içinde. Tek çıkış yolunu bu tür yasadışı işlevler ile bulmaya çalışıyor. Onları ceza falan etkilemiyor. Borçlarını ödeyemeyen işverenler de birer birer sektörden ayrılmaya çalışıyor. Özetle çürümüşlük bir kısım insan görünümlü kişilikler için tek çıkar yol olarak benimsenmiş. Son bir örnek de tam da bu iddiamı özetliyor. Diyarbakır Adliyesi’nin adli emanet deposunda bulunan 793 adet , kalaşnikof mermisi çalınarak satılmış.Zabıt katibi de tutuklanmış. Bu tür olaylar İstanbul’daki benzer kurumlarda da yaşanıyor/yaşandı. Örnekler uzayıp gidiyor ve ülkemiz giderek, sahtecilik ile zehirleniyor. Her şeye karşın, yeni bir yılda, yeni umutlar beslememiz gerekiyor.
Dilerim top yekün bir arınma yaşayacak olan Türkiye toplumu, bu zor durumdan ülkeyi çekip çıkarır. Şimdiden yeni umutlar peşinde koşmanız dileğimle…