Sizi biraz geri götüreceğim. Aşağı yukarı yirmi yıl kadar önceydi…Bölücü örgütün başı Türkiye’ye getirilir ve üçlü koalisyonun başında Bülent Ecevit vardır. Sanki, yetmişli yıllardaki “Karaoğlan” efsanesi, biraz değişimle geri gelmiş gibidir... Ama beklenmedik bir deprem faciası her şeyi mahvetmiş ve ekonomik sıkıntı had safhadadır. Kurmaca mı, içten gelen bir hareket mi belli olmayan bir yazar kasa hadisesi de vizyondadır…Koalisyon Hükümeti’nin üçüncü yılı yaşanmaktadır henüz. Ecevit’in ortakları da Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli’dir… Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bir toplantı sırasında anlaşmazlık yaşanır ve Anayasa kitapçığını Ecevit’e fırlatılır onun tarafından…Bu olay yurt geneline ve dış temsilciliklerimize süratle yayılır! Yani çatlak küçük ama büyümeye çok uygundur. Kısa süre sonra bu çatlak genişler ve koalisyon ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir süre sonra klasik atağını yapar ve Uludağ’ın zirvesinden Ankara’ya bağırıverir “erken seçim” diye… Ve bu arada ne rastlantı ki, Erbakan’ın partisinden ayrılan bir grup “Milli Görüş gömleğini çıkardık” diyerek Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kuruverir. Onların ilk çalışmaları yaptığı yer de Uludağ’dır…Demek ki, bizim dağın sihirli bir yanı vardır ama toplumun bundan haberi yoktur ! Bir süre sonra erken seçim takvimi de belirlenir ve sandık ortaya konuverir. Sandık içinden çıkan oylara göre üç koalisyon partisi barajın altında kalıverir. Ardından 2002 seçimi yapılır ve AKP yüzde 34 oy oranı ile tek başına iktidar olur. Bu arada barajı geçtiği için Baykal ve partisi CHP de TBMM çatısı altına girer. Deniz Baykal, genç lider Erdoğan’a destek verir ve önce siyasi yasağının kalkmasına destek olur. Benim de şahit olduğum, demokrasi tarihinde örneğine pek de rastlanmayan Siirt seçimi ile milletvekili olan Erdoğan, Başbakanlık koltuğuna oturur. Aradan iki yıl geçer ve yerel seçimler kapıyı çalar.
Yıl 2004…Bursa’da sandıklar açılır ve içinden Bursa Büyükşehir başkanı ve iki merkez ilçe başkanı AKP’den seçilir. Sadece Nilüfer’de CHP adayı olarak seçime giren Mustafa Bozbey koltuğa oturur. Böylece DSP döneminin Büyükşehir’deki başkanları da evlerine döner. Aradan kısa bir süre geçer ve basının da davetli olduğu bir toplantı BUSKİ tesislerinde yapılır.
Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin’in başkanlığında ve merkezdeki başkanların da katıldığı toplantı başlar. Şahin’in sağında solunda Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe ve Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin vardır. Onların yanı başında oturan da Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’dir…Toplantının konusu çarpık /kaçak yapılaşmaya karşı alınacak önlemler olarak belirlenmiştir. Ne ilginç değil mi, yirmi yıl sonra yine aynı sorun, çözülememiş haliyle yine karşımızda duruyor. Ama benim değindiğim konu ise çok başkadır…
Yıl 2024 ve yerel seçim üç gün önce yapıldı. Bursa merkezde oluşan tablo şöyle; Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın ve Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir. Üçü de CHP adayı olarak seçimi kazandı. Şimdi aynı toplantı 20 yıl sonra yine yapılsa ve ayni yöntem uygulansa, bu üçlünün yanı başında, AKP adayı olarak ikinci kez seçilen Oktay Yılmaz oturacak. Bu fotoğrafa bakarak,tarih tekerrürden mi ibaret mi, yoksa, geçmişi tersine çevirerek mi tekerrür eder diyeceğiz ?
Emekli bu seçimin neresinde ?
Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanı, seyyanen zam yerine emekliye destek olarak 2024’ü “Emekli Yılı” olarak ilan etti. Bundan, ben dahil sanırım kimse bir şey anlamadı. Geçim sıkıntısı ve satın alma değerini iyice yitiren emekli aylığı ile emekli yılı nasıl bir noktada buluşacaktı, anlayamadık. Pazar gecesi geç saatlerde seçim sonuçları kesinleşirken düşündüm ve aklıma şu takıldı. Acaba Erdoğan, seçim sonucunu tahmin etti de kendisinin “siyasetten emekliliğini” mi kastetti? Türkiye’de en uzun süre başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapan politikacı unvanına da sahip bir şahsın, siyasetten emekliliği de ancak böyle anlamlı bir yılda olabilirdi diye düşündüm!
Ama az sonra bunun ancak uykuda görülebileceğini anımsadım.
Özetle, bu yılın sırrını bir türlü çözemedim !
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Yirmi yıl önceki sahne yine karşımızda
Sizi biraz geri götüreceğim. Aşağı yukarı yirmi yıl kadar önceydi…Bölücü örgütün başı Türkiye’ye getirilir ve üçlü koalisyonun başında Bülent Ecevit vardır. Sanki, yetmişli yıllardaki “Karaoğlan” efsanesi, biraz değişimle geri gelmiş gibidir... Ama beklenmedik bir deprem faciası her şeyi mahvetmiş ve ekonomik sıkıntı had safhadadır. Kurmaca mı, içten gelen bir hareket mi belli olmayan bir yazar kasa hadisesi de vizyondadır…Koalisyon Hükümeti’nin üçüncü yılı yaşanmaktadır henüz. Ecevit’in ortakları da Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli’dir… Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bir toplantı sırasında anlaşmazlık yaşanır ve Anayasa kitapçığını Ecevit’e fırlatılır onun tarafından…Bu olay yurt geneline ve dış temsilciliklerimize süratle yayılır! Yani çatlak küçük ama büyümeye çok uygundur. Kısa süre sonra bu çatlak genişler ve koalisyon ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir süre sonra klasik atağını yapar ve Uludağ’ın zirvesinden Ankara’ya bağırıverir “erken seçim” diye… Ve bu arada ne rastlantı ki, Erbakan’ın partisinden ayrılan bir grup “Milli Görüş gömleğini çıkardık” diyerek Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kuruverir. Onların ilk çalışmaları yaptığı yer de Uludağ’dır…Demek ki, bizim dağın sihirli bir yanı vardır ama toplumun bundan haberi yoktur ! Bir süre sonra erken seçim takvimi de belirlenir ve sandık ortaya konuverir. Sandık içinden çıkan oylara göre üç koalisyon partisi barajın altında kalıverir. Ardından 2002 seçimi yapılır ve AKP yüzde 34 oy oranı ile tek başına iktidar olur. Bu arada barajı geçtiği için Baykal ve partisi CHP de TBMM çatısı altına girer. Deniz Baykal, genç lider Erdoğan’a destek verir ve önce siyasi yasağının kalkmasına destek olur. Benim de şahit olduğum, demokrasi tarihinde örneğine pek de rastlanmayan Siirt seçimi ile milletvekili olan Erdoğan, Başbakanlık koltuğuna oturur. Aradan iki yıl geçer ve yerel seçimler kapıyı çalar.
Yıl 2004…Bursa’da sandıklar açılır ve içinden Bursa Büyükşehir başkanı ve iki merkez ilçe başkanı AKP’den seçilir. Sadece Nilüfer’de CHP adayı olarak seçime giren Mustafa Bozbey koltuğa oturur. Böylece DSP döneminin Büyükşehir’deki başkanları da evlerine döner. Aradan kısa bir süre geçer ve basının da davetli olduğu bir toplantı BUSKİ tesislerinde yapılır.
Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin’in başkanlığında ve merkezdeki başkanların da katıldığı toplantı başlar. Şahin’in sağında solunda Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe ve Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin vardır. Onların yanı başında oturan da Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’dir…Toplantının konusu çarpık /kaçak yapılaşmaya karşı alınacak önlemler olarak belirlenmiştir. Ne ilginç değil mi, yirmi yıl sonra yine aynı sorun, çözülememiş haliyle yine karşımızda duruyor. Ama benim değindiğim konu ise çok başkadır…
Yıl 2024 ve yerel seçim üç gün önce yapıldı. Bursa merkezde oluşan tablo şöyle; Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın ve Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir. Üçü de CHP adayı olarak seçimi kazandı. Şimdi aynı toplantı 20 yıl sonra yine yapılsa ve ayni yöntem uygulansa, bu üçlünün yanı başında, AKP adayı olarak ikinci kez seçilen Oktay Yılmaz oturacak. Bu fotoğrafa bakarak,tarih tekerrürden mi ibaret mi, yoksa, geçmişi tersine çevirerek mi tekerrür eder diyeceğiz ?
Emekli bu seçimin neresinde ?
Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanı, seyyanen zam yerine emekliye destek olarak 2024’ü “Emekli Yılı” olarak ilan etti. Bundan, ben dahil sanırım kimse bir şey anlamadı. Geçim sıkıntısı ve satın alma değerini iyice yitiren emekli aylığı ile emekli yılı nasıl bir noktada buluşacaktı, anlayamadık. Pazar gecesi geç saatlerde seçim sonuçları kesinleşirken düşündüm ve aklıma şu takıldı. Acaba Erdoğan, seçim sonucunu tahmin etti de kendisinin “siyasetten emekliliğini” mi kastetti? Türkiye’de en uzun süre başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapan politikacı unvanına da sahip bir şahsın, siyasetten emekliliği de ancak böyle anlamlı bir yılda olabilirdi diye düşündüm!
Ama az sonra bunun ancak uykuda görülebileceğini anımsadım.
Özetle, bu yılın sırrını bir türlü çözemedim !