İki kelimelik anlamlı ve kısa kesilmiş bir cümledir başlıktaki… Zaten ülkemiz televizyonlarının birinde 2019 yılında de dizi şeklinde çekilmiş ancak ömrü 8 hafta sürmüş. İlginç değil mi? Toplumun büyük bölümü akşamları sadece ekran başında dizi izlemiyor mu ? Buna ben de dahilim. Ama bu dizi adından mı, oyunculuk kalitesinden mi, yoksa senaryodan mı bilemedim, kısa ömürlü olmuş. Küçük bir ihtimal daha var . O da, yaklaşık 6 yıl önce, ülkemizde, kişi başına düşen gelir ve emekli ile emekçi kesimin kazancının satın alma değeri, bu güne göre oldukça yüksekmiş demek ki ve bu dizi o nedenle tutmamış olmalı ! Bunlar benim sadece tahminen yaptığım yorumlar. Buna benzer bir isimle şimdi böyle bir dizi çekilse ne olur ? Gerçekten merak ediyorum. Sizlerin de yorumunuzu da bekliyorum her zaman olduğu gibi…Çünkü geçim zorluğu hemen her gün daha ağır biçimde sırtımıza bindiğinde, bu konu derinden sarsıyor hepimizi…Önceki gün yayınlanan makaleme, özellikle eski dostlarım ve de duyarlı okurlar içtenlikle yorum yapmışlar. En fazla takıldıkları nokta da milletvekillerinin çok yüksek maaşı, çok kısa sürede emeklilik hakkı elde etmesi ve bu avantajı ölünceye kadar saklı kalması sanırım…Çünkü sevgili dostlar bunu açıkça belirterek öneride bile bulunmuşlar. Örneğin milletvekillerinin emeklilik koşullarının daha zor hale gelmesi gibi…Bu tepkilerin nedeni de çok açık; giderek dar ve sabit gelirli kesimin, varsıllar ile arasındaki gelir dağılımının arasının açılması, yaşam koşullarının ağırlığı ve de bunlar yetmezmiş gibi “dolaylı vergi” oranların dayanılmaz ağırlığı… Çünkü bu vergileri sabah kalktıktan sadece dakikalar sonra ödemeye başlıyor ve de gece yatağa girene kadar bizden bu vergilerin her çeşidi arkamızdan koşuyor ve cebimizden çıkıyor!Bir konu daha var toplumun önemli bir bölümünü rencide eden… Hukuk ile hak elde etme yolunda yaşanan ilginç mahkeme kararları. Yargı erkine muhalefet için söylemiyorum bunları, neme lazım tehlikeli bir alan ve de her vatandaşın bu güvene sahip olması gereken bir olgu. Ama bu durum günümüzün konusu değilmiş zaten…Bir kıdemli yazar, bilgi dağarcığından kıssa gibi bir fıkrayı çıkarmış ve gazetedeki köşesinde yazmış. Üstelik bu fıkrayı rahmetli Demirel, muhalefette olduğu dönemde anlatmış.
“ Kadı bir fırının önünden geçerken, burnuna çok güzel bir koku gelmiş. Fırında güvecin içinde nar gibi kızarmış bir ördek varmış. Fırıncıya bunu aldım demiş. Fırıncı ne yapsın ses çıkaramamış. Az sonra ördeğin sahibi fırına gelmiş ve ördeğini istemiş. Fırıncı gayet sakin UÇTU demiş. Sonra bir boğuşma olmuş aralarında ve fırıncı elindeki değnekle oradaki bir başka gayri Müslim bir müşterinin gözünü çıkartmış. Gözü çıkan adam doğal olarak Kadı huzuruna çıkmış ve şikâyetçi olmuş fırıncıdan… Kadı fırıncıya, bu adamın ördeğini ne yaptığını sormuş. Fırıncı yine uçtu demiş. Bunun üzerine kadı kara kaplı kitabı açmış ve bakmış. Sonra da hükmü vermiş.“Kitapta ördeğin karşısında TAYYAR yazıyor, tayyar uçar anlamına gelir, o halde ördeğin uçması suç değil” demiş ve beraat kararı vermiş.Gözü çıkan adam bu karara itiraz etmiş ve şimdi ne olacak diye sormuş. Kadının cevabı net ve çok anlaşılır olmuş ! “Her kim kim,gayri Müslim’in iki gözünü çıkara , o Müslim’in tek gözü de çıkarıla…Davacı adam şimdi ne olacağını kadıya, bir kez daha sormuş ve cevabını almış. “Şimdi , fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. Kanun böyle” demiş kadı efendi... Adamcağız hemen şikâyetinden vazgeçmiş., iki gözünden de olmamak için !
Bu kıssa günümüze uyarlandığında ortaya ne çıkıyor bunu da düşünmek lazım! Bu nedenle yoksulluktan şikâyet ederken, galiba bu kıssaya da bir kez daha bakmak gerekecek zamanın ruhuna uygun biçimde !
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Zengin ve yoksul
İki kelimelik anlamlı ve kısa kesilmiş bir cümledir başlıktaki… Zaten ülkemiz televizyonlarının birinde 2019 yılında de dizi şeklinde çekilmiş ancak ömrü 8 hafta sürmüş. İlginç değil mi? Toplumun büyük bölümü akşamları sadece ekran başında dizi izlemiyor mu ? Buna ben de dahilim. Ama bu dizi adından mı, oyunculuk kalitesinden mi, yoksa senaryodan mı bilemedim, kısa ömürlü olmuş. Küçük bir ihtimal daha var . O da, yaklaşık 6 yıl önce, ülkemizde, kişi başına düşen gelir ve emekli ile emekçi kesimin kazancının satın alma değeri, bu güne göre oldukça yüksekmiş demek ki ve bu dizi o nedenle tutmamış olmalı ! Bunlar benim sadece tahminen yaptığım yorumlar. Buna benzer bir isimle şimdi böyle bir dizi çekilse ne olur ? Gerçekten merak ediyorum. Sizlerin de yorumunuzu da bekliyorum her zaman olduğu gibi…Çünkü geçim zorluğu hemen her gün daha ağır biçimde sırtımıza bindiğinde, bu konu derinden sarsıyor hepimizi…Önceki gün yayınlanan makaleme, özellikle eski dostlarım ve de duyarlı okurlar içtenlikle yorum yapmışlar. En fazla takıldıkları nokta da milletvekillerinin çok yüksek maaşı, çok kısa sürede emeklilik hakkı elde etmesi ve bu avantajı ölünceye kadar saklı kalması sanırım…Çünkü sevgili dostlar bunu açıkça belirterek öneride bile bulunmuşlar. Örneğin milletvekillerinin emeklilik koşullarının daha zor hale gelmesi gibi…Bu tepkilerin nedeni de çok açık; giderek dar ve sabit gelirli kesimin, varsıllar ile arasındaki gelir dağılımının arasının açılması, yaşam koşullarının ağırlığı ve de bunlar yetmezmiş gibi “dolaylı vergi” oranların dayanılmaz ağırlığı… Çünkü bu vergileri sabah kalktıktan sadece dakikalar sonra ödemeye başlıyor ve de gece yatağa girene kadar bizden bu vergilerin her çeşidi arkamızdan koşuyor ve cebimizden çıkıyor!Bir konu daha var toplumun önemli bir bölümünü rencide eden… Hukuk ile hak elde etme yolunda yaşanan ilginç mahkeme kararları. Yargı erkine muhalefet için söylemiyorum bunları, neme lazım tehlikeli bir alan ve de her vatandaşın bu güvene sahip olması gereken bir olgu. Ama bu durum günümüzün konusu değilmiş zaten…Bir kıdemli yazar, bilgi dağarcığından kıssa gibi bir fıkrayı çıkarmış ve gazetedeki köşesinde yazmış. Üstelik bu fıkrayı rahmetli Demirel, muhalefette olduğu dönemde anlatmış.
“ Kadı bir fırının önünden geçerken, burnuna çok güzel bir koku gelmiş. Fırında güvecin içinde nar gibi kızarmış bir ördek varmış. Fırıncıya bunu aldım demiş. Fırıncı ne yapsın ses çıkaramamış. Az sonra ördeğin sahibi fırına gelmiş ve ördeğini istemiş. Fırıncı gayet sakin UÇTU demiş. Sonra bir boğuşma olmuş aralarında ve fırıncı elindeki değnekle oradaki bir başka gayri Müslim bir müşterinin gözünü çıkartmış. Gözü çıkan adam doğal olarak Kadı huzuruna çıkmış ve şikâyetçi olmuş fırıncıdan… Kadı fırıncıya, bu adamın ördeğini ne yaptığını sormuş. Fırıncı yine uçtu demiş. Bunun üzerine kadı kara kaplı kitabı açmış ve bakmış. Sonra da hükmü vermiş.“Kitapta ördeğin karşısında TAYYAR yazıyor, tayyar uçar anlamına gelir, o halde ördeğin uçması suç değil” demiş ve beraat kararı vermiş.Gözü çıkan adam bu karara itiraz etmiş ve şimdi ne olacak diye sormuş. Kadının cevabı net ve çok anlaşılır olmuş ! “Her kim kim,gayri Müslim’in iki gözünü çıkara , o Müslim’in tek gözü de çıkarıla…Davacı adam şimdi ne olacağını kadıya, bir kez daha sormuş ve cevabını almış. “Şimdi , fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. Kanun böyle” demiş kadı efendi... Adamcağız hemen şikâyetinden vazgeçmiş., iki gözünden de olmamak için !
Bu kıssa günümüze uyarlandığında ortaya ne çıkıyor bunu da düşünmek lazım! Bu nedenle yoksulluktan şikâyet ederken, galiba bu kıssaya da bir kez daha bakmak gerekecek zamanın ruhuna uygun biçimde !