Hava Durumu

KADIN MEKTEPLERİ

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2020 16:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2020 16:19

Yedikule’den Topkapı’ya çıkan belediye otobüsündeyiz. El Biruni Tıp Üniversitesi’nin önü kız talebe kaynıyor. Otobüs durdu, kızlar da otobüsü doldurdu, birisi yanıma oturmuştu.

İkinci sınıfta imiş. Sormuştum. “Kız okulu mudur? Hiç erkek talebe görünmüyor?”  Tesadüfe bağladı. Analık duygusunun tabiplikle arasındaki kök birliğine bağladı. Ayrıca talebeler, kızların kesif çoğunluğundan da çok memnunmuşlar. Tesadüfe bakın ki, başı örtülü talebeler, diğerleriyle yarı yarıya sayıca eşit görünüyordu.

Oysa kendiliğinden meydana gelen bir olgu.

                                                                                                Xxx

Muhalefet, CHP önderliğinde erken seçim arayışında. İktidarı ele geçirdiğinde hedeflediği programlarında öyle görünüyor ki, cinsiyetler arasındaki sosyal eşitliği, sayı bakamından da mutlaklaştırıp, hayatın her alanına indirmek. Halkı, “Erkeklik ve dişilikten sıyırıp hukuken de Tek cinsiyetli hünsa olarak yaşatmak”.

 “İstanbul Kız Lisesini erkek öğrencilere de açan 12 Eylül darbesinin yarıda bıraktığı bu medenileşme hareketini daha kuvvetlice koruyup sürekliliğini sağlamanın” peşinde.

Buna nereden esinlendiniz? Denilecek olursa, Nazlıaka’yı göstersek, kâfi gelir sanırız.

Diyorlarmış ki hanımefendi,              

 “Karma bir eğitim modelinde, eğitim sisteminin bütün çıkmazlarına rağmen başarılı olan kadınları (.) kadın üniversiteleri modeline mahkûm etmek, kabul edeceğimiz bir durum değildir

                                                                                                                Xxx

Hayatın doğal bütünlüğüne sokuşturulmuş bu saplama eğitim sisteminde zaman zaman görülebilirliği düşünülen, aslına ve özüne kendiliğinden geriye dönüş arzuları nasıl önlenebilir ki, bu modernleşme korunabilsin?

Kemalizm düşünceyi endişelendire edilen tehlike bu.

Çocukluğun bu kadarı da fazla.

Her neyse, gelelim önlenebilirliğin nasılına.

Nazlıaka’nın, kadınlara özel üniversite itirazına bakılırsa, üretilecek bir gerekçe ile bu üniversite faaliyetten geri çekilerek yada, hangi derecede ve alanda olursa olsun, sınıflarda ve okullarda kız erkek talebe sayılarında mutlak eşitliği, kanuni bir mecburiyet haline getirerek.

Kaydı kabul sonrasında alan seçimindeki şahsi tercihlerin cinsiyetler arasında sayı eşitliğini vermemesi durumundaysa problem nasıl çözülebilir?..

Asıl amaç kızların eğitimi olduğundan, erkek talebe fazlasını kura yoluyla azaltarak. Erkektir, şart mı okuması, bir şekilde okumasa da yaşar gider.

Böylelikle Kemalizm, kendini bekleyen her türlü tehlikeden korunmuş olur.

Xx

Aslında kadın erkek eşitliğinin uygulama pratiğinde bir yanlışlık yapılıyor. İnsan cinsinin erkeği ve dişisi arasında anatomik-biyolojik, pek önemli bir fark yok. Hayati önemi haiz organlarla fiziki alet ve edevatın hemen hepsi aynı projeden.

Tek farklılık, soyun devamı için kullanılan üretim araçlarındaki yapı ve fonksiyonlarında.

                                                                                      xxx   

Küçük kasaba ve köylerde yaşayanlar, aynı ailenin sadece isimleri farklı elemanları gibidir. Bir birlerinin yakınları. Ne kadar kalabalık olsalar da, çoğu aileler yoksulluk zorlamasıyla bir ve ya iki odalı ve tek helâlı korunaklarda sıkıntı çekseler de, yaşayabiliyorlar.

Hayat şartlarının bozulmasından olduğu gibi, insanların kendi hataları veya sel ve salgınlar sonrasında yatarak tedavi sürecinde, hastane hastaları arasında akrabalığa benzer yakınlaşmalar doğuyor.

O zaman, hastahane helâlarında cinsiyete göre ayrılığa ne gerek var?

Hele hele devlet dairelerinde ve banka şubelerinde!..

Bunlar da, aylarca ve yıllarca aynı mekânın daraltılmış alanlarında abi kardeş, baba kız gibi birlikte değiller mi?

Kimse tuhaf karşılamasın, kimse de, bizim mahallenin Ayşe’si gibi, idrakini şaşırıp bize kafa tutmasın... Kızlarla erkekler ayni  helaları (lavabo değil, helaları) kullanmalı..

Buna, Müslümanlık diyerek, ya da insanlığın kadim ahlakını ileri sürüp itiraz edilmesin. Son günlerde İngiltere’de bu uygulamaya geçilmişse de British Protestanları karşı çıkmışlar. Bizim İstanbul Sözleşmecileri İngilizlerden daha nobrandır, millete kabul ettirirler.

Şehir helâlarındaki ayırmaya aklım erer ve uygundur da. Çünkü büyük kalabalıklarda kimse kimseyi tanımıyor. Bir yanlışlık zuhur ederse, ola ki hır da çıkabilir. Bu itibarla, ana arterlerin kamu helalarında ayırım gerekebilir…

 Öyle ya can kardeşim. Madem ki kan erkek her alanda birbirlerinin eşi, o zaman helaları niye ayrı?..

 Haydi bakalım, çıkın işin içinden..

 MEKÂN FARKI:

 Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın resmi makamına gitmiş. Gördüğü süper lüks konfor ve israf dediği zenginlikten çok rahatsız olmuş. Kendine ikram edilen bir bardak çayı gönül huzuru ve iman güveniyle helalinden içmiş. Misafire İkramda sıra pastaya gelince, alt tabakayla Erdoğan’ın çalışıp yaşadığı mekânın mukayesesinde, bakmış ki helalliğin emaresini görememiş ki, kendince haramlık kuşkusuyla, pastaya elini sürmemiş.

 Bu haberin kendisi, yani ikrama reddiye düzme, noktasından virgülüne dek ayıp da, kimin ayıbı?..

 Doğru ise takdir ve tebriği, haberin objesi olan, kahramanı Kılıçdaroğlu’nun. Her iki halden de,  pay sahibi, Milli Gazete...

 Helallik ve haramlığın mekanla ne ilişkisi birader?..

 Adam tecavüz etmiş ise, ha camide yapmış, ha samanlıkta..

 Ne fark?…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.