Sevgili okuyucularım sizlere geçen ay Mavzer tüfeğinin öyküsünü yazmıştım bu yazımda ise tarihimizde önemli bir yeri olan Martin tüfeğini anlatacağım.
93 Harbi ( 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı ), hem Osmanlı Devleti, hem de Osmanlı halkı için çok büyük bir hezimet oldu. Savaş sırasında Osmanlılar için tek başarı Plevne savunmasıydı. Bu savunma, Rus ordusunun yıldırım hızıyla ilerleyişini 5 ay durdurmayı başardı ve bu 5 ay içerisinde, başını İngiltere’nin çektiği ‘Büyük Devletler’ Rusya’ya karşı birleşti. İstanbul’un düşmesi, İngiliz donanmasının Rus ordusunu son anda Yeşilköy’de (Ayastefanos) durmaya zorlamasıyla önlenebildi. 2. Abdülhamit yönetimindeki Osmanlı Devleti’nin, İngiltere’nin yardımıyla başkentini işgalden kurtaran Plevne Direnişi’nin en önemli aktörlerinden biri ise “At martini de bre Hasan” ve “Aynalı martin yaptırdım da narinim“, “kara çadır is mi tutar martin tüfek pas mı tutar” türkülerinde geçen Martini tüfeğiydi.
Peki, 'aynalı' lakabını, mekanizmasının iki yanında ayna gibi parlayan çelik plakalardan alan Martini tüfekleri Osmanlı ordusuna nasıl gelmişti. Ağızdan dolmalı tüfekleri kullanıldığı son büyük savaş 1865’te biten ABD iç savaşı oldu. Sanayicilerin, kıçtan dolma yivli tüfekleri, bir orduyu donatabilecek fiyatta ve kolayca kullanılacak bir basitlikte imal etmeyi başarmasıyla, ağızdan dolmalı yivsiz tüfeklerin devri kapandı. Sultan Abdülaziz yönetimindeki Osmanlı devleti, piyade tüfeği teknolojisindeki bu gelişmeleri yakından takip ediyordu ve bazı Avrupa devletleri gibi, ordularını kıçtan dolma tüfekli bir ordunun önüne ağızdan dolma tüfekle çıkartma hatasını yapmadan, bu teknolojiye geçiş yaptı. Osmanlı bu konudaki ilk büyük girişimi, ABD iç savaşının bitmesiyle açığa çıkan 250,000 Enfield ve Springfield tüfeğini uygun fiyattan satın almak oldu. Yivli, ama ağızdan dolma olan bu tüfekler, Tophane’de Snider sistemi takılarak kıçtan dolma hale getirildi. Ayrıca süvari birlikleri için 60,000 kadar, çok atımlı Winchester tüfeği satın alındı. Osmanlı’nın yüksek miktarlarda tüfek aldığı haberinin yayılmasıyla, ABD’li Providence Tool Company birkaç Martini örneğiyle Osmanlı’nın kapısını çaldı.
Osmanlı’nın bu tüfeği çok beğenmesiyle, Providence Tool Company şirketi Osmanlı Devleti'nden toplamı 600,000’i bulan Martini siparişi aldı. 1871 yılında Amerikalı silah üreticisi ile kontrat yapıldı. Martin tüfeğinin tanesine 15 dolar ödenecekti ayrıca her bir süngü için de 1.25 dolar daha ödenecekti. Böylece tüfeklerin tanesi 1625 dolara geliyordu. 1872 yılından başlamak üzere beş yıllık bir süre içerisinde 50.000 tanesi Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın hediyesi olmak üzere 600.000 adetten fazla Martin tüfeği Osmanlı ordusuna verildi. Bu tüfekler de Osmanlı ordusu için özel olarak üretildiği için nişangahlarındaki rakamlar Arapça kazınmıştı. Ayrıca tüfeklerin sağ gövdesinde Osmanlı Sultanı Abdülaziz Han’ın tuğrası ve onun altında da tüfeklerin seri numaraları kazınmıştı.
Bu, o zamana kadar ABD piyade silahı endüstrisinin aldığı en büyük siparişti. 93 Harbi, Osmanlı’nın silah stoklarının yarı yarıya erimesine yol açtı.
93 harbinde Martini tüfekleri Plevne savunmasında Ruslara kök söktürdüler. Gazi Osman Paşa’nın mükemmel bir mühendislik hesabıyla Plevne etrafına inşa ettirdiği toprak istihkamlar, Rus topçusunun amansız bombardımanlarını boşa çıkardı. Plevne savunmasını top ateşiyle kıramayacağını anlayan Ruslar, topladıkları Bulgar ve Romen askerlerle yüz bin kişilik bir ordu kurdular. Amaç, top atışlarıyla yıkılamayan istihkamları piyade gücüyle aşıp Plevne’yi düşürmekti. Osmanlı ordusundan sayıca kat kat üstün piyade birlikleriyle yapılan bu saldırılar ise Martini tüfeklerinin önünde eriyip gitti. Martin tüfekleri 1.300 metreye ulaşan etkili menzilleri kalitesi ve kullanım kolaylığı bakımından
Osmanlı devletinin en büyük rakibi olan Rus ordusunda kullanılan benzer kategorideki 1867 model Krnka ve 1868 model Berdan tüfeklerinden daha üstün durumdaydı.
Martiniler’in menzili, atış hızı ve isabetliliği, Ruslar’ın Plevne’yi taaruzla ele geçirme planlarının sonu oldu. Şehir ancak, abluka altında aylarca aç ve susuz bırakılarak ele geçirilebildi. Bu da, başkentin ve saltanatın kurtulmasını sağlayan o beş ayı sağladı.93 Harbi sırasında Martin tüfekleri görevlerini başarı ile yaptılar ama Plevne Savaşı sonunda 50.000 tanesi ve Kars Kalesi’nin düşmesi sonucu 40.000 tanesi Rus ordusunun eline geçti. Rus generaller bazılarının “Düşman silahı kullanmak şerefsizliktir” laflarına bakmayıp kendi ellerindeki tüfeklerden daha üstün olan Martin tüfekleri ile askerlerini silahlandırdılar. Ruslar, bazı birliklerini, hayran kaldıkları bu tüfeklerle donatıp, Şıpka geçidinde Osmanlı ordusuna karşı kullandı. Hatta 1904-1905 Rus-Japon Savaşı sırasında Sibirya’daki bazı Rus birliklerinde hala bu silahlar vardı. Ruslar ellerine geçen Türk Martinlerinin 9000 tanesini de 1882 yılında Japonlara sattılar. Japonlar bu tüfeklerin üzerine İmparatorlarının mührünü kazıdılar, nişangahtaki Arapça rakamların üzerine de Japonca rakamlar kazındı. Japonya ABD’ye saldırmadan bir yıl öncesine 1940 yılına kadar bu tüfekler Japon Askeri Okullarında kullanılmaktaydı. Osmanlılar ise kısa süre sonra Almanya’dan son model Mauser (Mavzer) tüfekleri almaya başladılar. Birliklere yeni Mauserler gönderildikçe artık modası geçmeye başlayan Martinler depolara kaldırıldı.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
KENAN TEZ
AT MARTİNİ DE BRE HASAN
Sevgili okuyucularım sizlere geçen ay Mavzer tüfeğinin öyküsünü yazmıştım bu yazımda ise tarihimizde önemli bir yeri olan Martin tüfeğini anlatacağım.
93 Harbi ( 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı ), hem Osmanlı Devleti, hem de Osmanlı halkı için çok büyük bir hezimet oldu. Savaş sırasında Osmanlılar için tek başarı Plevne savunmasıydı. Bu savunma, Rus ordusunun yıldırım hızıyla ilerleyişini 5 ay durdurmayı başardı ve bu 5 ay içerisinde, başını İngiltere’nin çektiği ‘Büyük Devletler’ Rusya’ya karşı birleşti. İstanbul’un düşmesi, İngiliz donanmasının Rus ordusunu son anda Yeşilköy’de (Ayastefanos) durmaya zorlamasıyla önlenebildi. 2. Abdülhamit yönetimindeki Osmanlı Devleti’nin, İngiltere’nin yardımıyla başkentini işgalden kurtaran Plevne Direnişi’nin en önemli aktörlerinden biri ise “At martini de bre Hasan” ve “Aynalı martin yaptırdım da narinim“, “kara çadır is mi tutar martin tüfek pas mı tutar” türkülerinde geçen Martini tüfeğiydi.
Peki, 'aynalı' lakabını, mekanizmasının iki yanında ayna gibi parlayan çelik plakalardan alan Martini tüfekleri Osmanlı ordusuna nasıl gelmişti. Ağızdan dolmalı tüfekleri kullanıldığı son büyük savaş 1865’te biten ABD iç savaşı oldu. Sanayicilerin, kıçtan dolma yivli tüfekleri, bir orduyu donatabilecek fiyatta ve kolayca kullanılacak bir basitlikte imal etmeyi başarmasıyla, ağızdan dolmalı yivsiz tüfeklerin devri kapandı. Sultan Abdülaziz yönetimindeki Osmanlı devleti, piyade tüfeği teknolojisindeki bu gelişmeleri yakından takip ediyordu ve bazı Avrupa devletleri gibi, ordularını kıçtan dolma tüfekli bir ordunun önüne ağızdan dolma tüfekle çıkartma hatasını yapmadan, bu teknolojiye geçiş yaptı. Osmanlı bu konudaki ilk büyük girişimi, ABD iç savaşının bitmesiyle açığa çıkan 250,000 Enfield ve Springfield tüfeğini uygun fiyattan satın almak oldu. Yivli, ama ağızdan dolma olan bu tüfekler, Tophane’de Snider sistemi takılarak kıçtan dolma hale getirildi. Ayrıca süvari birlikleri için 60,000 kadar, çok atımlı Winchester tüfeği satın alındı. Osmanlı’nın yüksek miktarlarda tüfek aldığı haberinin yayılmasıyla, ABD’li Providence Tool Company birkaç Martini örneğiyle Osmanlı’nın kapısını çaldı.
Osmanlı’nın bu tüfeği çok beğenmesiyle, Providence Tool Company şirketi Osmanlı Devleti'nden toplamı 600,000’i bulan Martini siparişi aldı. 1871 yılında Amerikalı silah üreticisi ile kontrat yapıldı. Martin tüfeğinin tanesine 15 dolar ödenecekti ayrıca her bir süngü için de 1.25 dolar daha ödenecekti. Böylece tüfeklerin tanesi 1625 dolara geliyordu. 1872 yılından başlamak üzere beş yıllık bir süre içerisinde 50.000 tanesi Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın hediyesi olmak üzere 600.000 adetten fazla Martin tüfeği Osmanlı ordusuna verildi. Bu tüfekler de Osmanlı ordusu için özel olarak üretildiği için nişangahlarındaki rakamlar Arapça kazınmıştı. Ayrıca tüfeklerin sağ gövdesinde Osmanlı Sultanı Abdülaziz Han’ın tuğrası ve onun altında da tüfeklerin seri numaraları kazınmıştı.
Bu, o zamana kadar ABD piyade silahı endüstrisinin aldığı en büyük siparişti. 93 Harbi, Osmanlı’nın silah stoklarının yarı yarıya erimesine yol açtı.
93 harbinde Martini tüfekleri Plevne savunmasında Ruslara kök söktürdüler. Gazi Osman Paşa’nın mükemmel bir mühendislik hesabıyla Plevne etrafına inşa ettirdiği toprak istihkamlar, Rus topçusunun amansız bombardımanlarını boşa çıkardı. Plevne savunmasını top ateşiyle kıramayacağını anlayan Ruslar, topladıkları Bulgar ve Romen askerlerle yüz bin kişilik bir ordu kurdular. Amaç, top atışlarıyla yıkılamayan istihkamları piyade gücüyle aşıp Plevne’yi düşürmekti. Osmanlı ordusundan sayıca kat kat üstün piyade birlikleriyle yapılan bu saldırılar ise Martini tüfeklerinin önünde eriyip gitti. Martin tüfekleri 1.300 metreye ulaşan etkili menzilleri kalitesi ve kullanım kolaylığı bakımından
Osmanlı devletinin en büyük rakibi olan Rus ordusunda kullanılan benzer kategorideki 1867 model Krnka ve 1868 model Berdan tüfeklerinden daha üstün durumdaydı.
Martiniler’in menzili, atış hızı ve isabetliliği, Ruslar’ın Plevne’yi taaruzla ele geçirme planlarının sonu oldu. Şehir ancak, abluka altında aylarca aç ve susuz bırakılarak ele geçirilebildi. Bu da, başkentin ve saltanatın kurtulmasını sağlayan o beş ayı sağladı.93 Harbi sırasında Martin tüfekleri görevlerini başarı ile yaptılar ama Plevne Savaşı sonunda 50.000 tanesi ve Kars Kalesi’nin düşmesi sonucu 40.000 tanesi Rus ordusunun eline geçti. Rus generaller bazılarının “Düşman silahı kullanmak şerefsizliktir” laflarına bakmayıp kendi ellerindeki tüfeklerden daha üstün olan Martin tüfekleri ile askerlerini silahlandırdılar. Ruslar, bazı birliklerini, hayran kaldıkları bu tüfeklerle donatıp, Şıpka geçidinde Osmanlı ordusuna karşı kullandı. Hatta 1904-1905 Rus-Japon Savaşı sırasında Sibirya’daki bazı Rus birliklerinde hala bu silahlar vardı. Ruslar ellerine geçen Türk Martinlerinin 9000 tanesini de 1882 yılında Japonlara sattılar. Japonlar bu tüfeklerin üzerine İmparatorlarının mührünü kazıdılar, nişangahtaki Arapça rakamların üzerine de Japonca rakamlar kazındı. Japonya ABD’ye saldırmadan bir yıl öncesine 1940 yılına kadar bu tüfekler Japon Askeri Okullarında kullanılmaktaydı. Osmanlılar ise kısa süre sonra Almanya’dan son model Mauser (Mavzer) tüfekleri almaya başladılar. Birliklere yeni Mauserler gönderildikçe artık modası geçmeye başlayan Martinler depolara kaldırıldı.