Hava Durumu

BALKAN BOZGUNUNDA ÇÖKEN İLK CEPHE

Yazının Giriş Tarihi: 13.02.2022 15:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.02.2022 15:33

Tarihimizdeki en büyük felaketlerden olan Balkan Savaşları sadece toprak kaybı ile değil sürgün ve toplumsal travmalarla sonuçlandı.Balkanlarda büyük bir savaşın başlayacağı uzun bir süredir bekleniyordu. Nitekim 1912 yılının Ağustos ayından itibaren sınır çatışmaları başlamıştı. Osmanlı’ya karşı ilk savaş ilan eden 8 Ekim 1912'de Karadağ oldu. Onu 17 Ekim'de Bulgaristan ve Sırbistan, bir gün sonra Yunanistan takip etti. Osmanlı kurmayları durumun ciddiyetinin farkında değildi. Balkan ülkelerini küçümsüyor ve kolayca zafer kazanacaklarını düşünüyorlardı.Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Nazım Paşa, birliklerine intikal etmek üzere İstanbul'da toplanan subaylara yaptığı konuşmada "Merasim elbiselerinizi yanınıza almayı unutmayın, 2 ay sonra Sofya’ya girerken ihtiyacınız olacak." diyordu. Gerçekte ise durum bundan çok farklıydı.

 

Trablusgarp Savaşı devam ederken Osmanlı ordusu savaşa hazırlanamamıştı. Gerçekçi bir savaş planı yoktu. Ulaşım ve ikmal imkanları kötüydü. Askerler eğitimsizdi. Orduya siyaset bulaşmış, subaylar politize olmuştu. Ne disiplin ne de sağlıklı bir emir komuta zinciri vardı.İstanbul'daki Alman subaylar gerçekleri Osmanlı subaylarından daha iyi görüyordu. Alman askeri misyonunun kurmayları Bulgar ordusunun birçok açıdan Prusya ordusu kadar güçlü olduğunu, cepheye Prusya ile savaşmaya gider gibi gitmek gerektiğini söylüyordu ancak Osmanlı kurmayları onları ciddiye almıyordu.

Osmanlı ordusu daha başta ilk hatasını yaptı. Bulgaristan 30 Eylül'de genel seferberlik ilan etti. Buna karşılık Osmanlı ise sadece Rumeli'de geçerli olmak üzere kısmi seferberlik ilan etmekle yetindi.Osmanlı, kuvvetlerini Batı ve Doğu Ordusu olarak ikiye bölmüştü. Batı Ordusu; Sırp, Yunan ve Karadağlılara karşı, Doğu Ordusu; Bulgarlara karşı savaşacaktı. İki ordunun sefer planındaki sayısı 812.000 ama fiili olarak 290.000 bin kişiydi. Balkan ülkelerinin asker mevcudu ise 482.000 idi.Osmanlı'nın 115.000 mevcutlu Doğu Ordusu Abdullah Paşa komutasında, Bulgarların 100.000 kişilik ordusunu karşılayacaktı. Bulgarların ilk hedefi onlara İstanbul yolunu açacak olan son derece stratejik bir noktada bulunan Kırkkilise idi. (1924'te adı Kırklareli olarak değiştirildi)

 

 

Savaş başlamadan evvel Başkomutan Vekili Nazım Paşa, Doğu Ordusu komutanı Abdullah Paşa'ya gönderdiği bir telgrafla taarruza geçmesini emretti. Abdullah Paşa ise aynı fikirde değildi. Taarruz yerine asker sevkiyatı ve ikmalle ilgili eksikliklerin giderilmesi gerektiğini belirten sert bir cevap verdi. Nazım Paşa ile Abdullah Paşa arasında karşılıklı olarak taarruz ve ikmal talepli yazışmalar muharebeler başlayana kadar devam etti. Nazım Paşa ısrarla taarruza geçilmesini emrediyordu, ona göre Osmanlı ordusu bir haftaya Filibe ve Sofya'ya ulaşacaktı.Nazım Paşa zafere öyle inanıyordu ki geri çekilmeye dair hiçbir plan hazırlamamıştı. Onun bu taarruz ısrarının arkasında 93 Harbi'nde Müslüman göçmenlerin çektiklerini bilmesi ve benzer olayların tekrar yaşanmasına fırsat vermeme düşüncesi de vardı.Ayrıca kitaplarını okuduğu Fransız General Ferdinand Foch'un Saldırı Doktrini’nden çok etkilenmişti. Nazım Paşa’ya göre büyük bir hızla yapılan saldırı neticesinde Balkan orduları geriletilecek ve onları korumak için büyük devletlerin araya girmesiyle savaşa son bulacaktı.

 

Osmanlı, başkentinin dibindeki cepheye ikmal yapamıyordu. Zaten az olan demiryolları yoğunluğu kaldıramayıp dağılıyordu, lokomotiflere yedek parça bulunamıyordu, demiryollarının işletmesini elinde bulunduran yabancılar ise savaş rüzgarları eser esmez sırra kadem basmışlardı. Daha muharebeler başlamamasına rağmen asker, erzak ve mühimmat sevkiyatı bir türlü istenilen şekilde gerçekleşmiyordu. Organizasyon ve ulaşımda sürekli olarak problemler yaşanıyordu. Osmanlı ordusunda görevli olan Alman askeri misyon şefi Goltz paşa da  (General ColmarVon der Goltz) Osmanlı ordusunun savunmada kalmasını ve Ergene (Çorlu-Çerkezköy) hattını savunmasını öneriyordu ancak onun bu önerisi de dikkate alınmadı. Savunma savaşı yanlısı Genelkurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa’nın isyan bastırmak için Yemen’e gitmiş olması Nazım Paşa’yı komutadaki en etkili kişi haline getirmişti. 19 Ekim 1912'de Nazım Paşa ve Abdullah Paşa arasında bir dizi yazışma daha gerçekleşti. Nazım Paşa yine taarruza geçilmesini emretmişti.Taarruz mu, savunma mı tartışması sürerken Bulgar Ordusu çoktan Kırkkilise önlerine gelmişti.

 

 

21 Ekim 1912'de öncü kuvvetler arasında ilk çatışmalar başladı, asıl muharebe ise 22 Ekim öğleden sonra başladı. Cephe hattı 65 km uzunluğundaydı. Osmanlı kuvvetlerinin taarruz planı, merkezden hücum ederken 3. Kolordu ile düşmanı sol kanattan çevirmek üzerine kurgulanmıştı.Bulgar Ordusu'nun planı da buna benzerdi; Edirne-Kırkkilise hattına cepheden saldırırken 3. Ordularını sürpriz bir çevirme yapması için Istranca Dağları'na sevk ettiler.Osmanlı istihbarat ve kurmayları Bulgarların zorlu Istranca Dağları üzerinden bir saldırı düzenleyeceğine ihtimal vermiyordu. Oysa Bulgar ordusu Istranca Dağlarını aşmış ve Osmanlı'nın çevirme yapacak olan 3. Kolordusunu çembere almaya başlamıştı. 23 Ekim sabahı yoğun bir sis vardı. Saat 7:30'da sis kalkınca Osmanlı askerleri karşılarında 200 metreye kadar yaklaşan Bulgar askerlerini buldu. Bulgarların ani ve sert hücumu ile cephe hattı dağılmaya başladı. İlk çözülen Afyonkarahisar Redif Tümeni oldu.3. Kolordu Komutanı Mahmut Muhtar Paşa, kılıcını çekerek kaçmakta olan redif askerlerine acımasızca vurmaya başladı, onu gören subaylar da kaçaklara ateş açmaya başladılar. Bir kısım askeri durdurabildilerse de bu yeterli olmadı.Tecrübesiz ve eğitimsiz redif askerleri kolayca korku ile dağılmışlardı. Onlardaki çözülme diğer askerlere de sirayet ediyordu. Böylece tüm cephe çöktü. Ordunun çevrilerek topyekun imha olma tehlikesi doğdu. Abdullah Paşa bu tehlikeyi önlemek için ricat emri verdi.

 

Kırkkilise bir gecede boşaltıldı. Bulgarlar dahi böyle hızlı bir yenilgi ve kaçış beklemediğinden Kırkkilise'yi hâlâ Osmanlı'nın elinde sanıyordu. Sabahı başlattıkları topçu ateşine karşılık alamayınca keşif kolları gönderdiler ve şehrin boşaltıldığını şaşkınlık içinde öğrendiler. Bulgar Ordusu dört koldan Kırkkilise'yegirdi, ne direnen bir kişi ne de patlayan bir silah vardı. Yine de bin bir önlem alarak ilerleyen Bulgar askerlerini ellerinde çiçeklerle kadın ve çocuklar karşıladı. Bu kadar kolay olduğuna Bulgar askerleri bile inanamıyordu.Abdullah Paşa, Mahmut Muhtar Paşa'ya bir yazı göndererek “Bu ordu ile savaşı sürdürmek ve ülkeyi savunmak mümkün değildir. Daha kötü bir duruma düşmemek için, senin de üyesi olduğun hükümetin sorunu diplomasi yoluyla çözmesi için yalvarıyorum.” Diyen bir mektup yazdı. Bulgar Ordusu biraz da kazandıkları bu kolay zaferin şaşkınlığıyla olacak kaçmakta olan Osmanlı ordusunu takip bile etmedi, 3 gün durup dinlendi. Bu sayede Osmanlı Doğu Ordusu Lüleburgaz-Pınarhisar hattında tekrar mevzilenme fırsatı buldu. Fakat Osmanlı’yı çok daha zor günler bekliyordu.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.