Hava Durumu

ŞEYTAN ADASINDA TÜRK KELEBEKLERİ

Yazının Giriş Tarihi: 23.10.2022 20:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.10.2022 20:20

Fransa’nın Güney Amerika’nın kuzeydoğu kıyısında bulunan 83.500 kilometrekarelik sömürgesiFransız Guyanası, modern tarihin en korkunç hapishanesi olarak kayıtlara geçti. Bu hapishane, 1852’de İmparator III. Napolyon tarafından kuruldu. En azılı Fransız suçlular, siyasi ve askeri mahkumlar burada cezalandırılıyordu. Hapishane üç küçük adadan oluşuyordu ve ek olarak karada da küçük bir hapishane tesisi bulunuyordu. Bu hapishanenin adı “Bagne de Cayenne” yani “Cayenne Ceza Kolonisi” olsa da bir süre sonra “Şeytan Adası” olarak anılmaya başlandı.Henri Charrieretarafından yazılan Kelebek romanı ve romandan uyarlanan Franklin J. Schaffner’ınyönettiği 1973 yapımı sinema filmiyle hatırladığımız bu hapishanenin mahkûmları arasında Türkler de vardı. Bunların çoğu, İstanbul’unişgalidöneminde Fransa’ya ve vatandaşlarınakarşıişlenensuçlardaTürk mahkemelerinin yetkisi olmadığıiçinİstanbul’da kurulu Fransız mahkemelerinde yargılanıp kürek cezasına çarptırılmışlardı. Dünyanınöbür ucunda çile dolduran Türkmahkûmlardan bir bölümü, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile çıkarılan genel afla serbest kaldılar.

 

Serbest bırakılıp Türkiye’yedönenlerden biri, Anadolu’ya silah kaçırdığı ve üç Fransız askerini öldürdüğü gerekçesiyleBakırköy’deki Fransız divan-ı harbi tarafından idam cezasına çarptırılan Mehmet Ali Efendi’ydi.2 1921’de yakalandığında 19 yaşındaydı ve gündüzleri bir avukatın yanında kâtiplik yapıyor, geceleri Fransız depolarından silah ve mühimmatçalıp takalara yüklüyordu. Bir gece Cağaloğlu’nda kendisini durduran Fransız jandarmalarla çatışmaya girip üçünü öldürmüştü. Mahkemeye çıkmadanönceNişantaşı ve Kumkapı’daki Fransız hapishanelerinde aylarca yattı, iki kez kaçıp yakalandı. Fransız yasalarına göre 21 yaşındanküçük olanlar idam edilmediğiiçin cezası müebbetküreğeçevrilip bir yıl kalacağı Fransa’ya ve ardından Fransız Guyanası’na sevk edildi.

Mehmet Ali, “Burada bütünsavaş canlı kalmak için veriliyordu” dediği Fransız Guyanası’ndaki ilk gününden itibaren kaçmayı kafasına koydu. Kereste fabrikasında çalıştırıldığı sırada çevreyi tanımaya, plan yapmaya uğraştı. İstanbul’dan birlikte getirildiğiSürmeneli Hasan Kaptan’la kaçacaklardı. Hedefleri sandal satın alıp okyanusa açılmak, firarilerin iade edilmediğiİngiliz Guyanası’na (bugünkü Guyana) ulaşmaktı. Ancak iş cezaevinden kaçmakla bitmiyordu, sandal çok pahalı olduğuiçin para da bulmaları gerekliydi.

Cezaevinden kaçtılar ve haftalar süren yolculuktan sonra altın arayıcılarının gözdesiIniniIrmağı’naulaştılar. Hâlâ Fransız Guyanası’ndalardı ama cezaevi ve kamplar yüzlerce kilometre uzaktaydı. En büyükşansları, IniniIrmağı yakınlarındaki yerli köyü Piye’dePaşazade Ahmet adlı bir Türk’ün bulunmasıydı. Ahmet’in babası, II. Abdülhamiddöneminde Fransa’ya kaçmış bir paşaydı. Babasıyla taşındığı Paris’te suç dünyasıylatanışan Ahmet kalpazanlık yaparken yakalanıp Fransız Guyanası’na gönderilmiş, cezaevinden firar edip Piye’yeulaşmıştı. Yerli bir kadınla evlenip çoluğaçocuğakarışan, ticaret yapıp bölgenin ileri gelen kişilerinden olan Paşazade Ahmet, Mehmet Ali ve Hasan Kaptan’a yardımcı oldu. İkili aylarca burada kaldı ve kaçış için gereken parayı toplayabilmek için altın aradı. Yeterli altını bulduktan sonra bir sandal satın alıp yola çıktılar ama okyanusun zorluklarını aşamadılar ve geri dönüp teslim olmak zorunda kaldılar.

Altı ay hücre cezasıyla Şeytan Adası’na kapatılan Mehmet Ali, bir buçuk ay sonra çıkan afla serbest bırakıldı ve İstanbul’adöndü. 1934’te Soyadı Kanunu çıkınca kendisine dört yıl kaldığı Fransız Guyanası’nın başkentiKayen’i (Cayenne) soyadı alacak, hapishane anıları yazar Hasan İzzettin Dinamo tarafından TürkKelebeği (Yalçın Yayınları, 1981) adıyla romanlaştırılacaktı.

 

Fransız Guyanası’ndaki Türkmahkûmlardan biri olan Polis Cemil Efendi’nin Fransız Guyanası’na gönderilmesine yol açan olay 31 Ağustos 1919’da yaşanmıştı. 19 yaşındaki polis memuru Cemil, Sultanahmet’teki Alemdar Sineması’nın önünde Fransız ordusunda görevli yedi-sekiz kişilik Senegalli asker grubunun kasaturalarla insanlara saldırdığınıgördü. Olayın sebebi, işgalci askerlerin bir faytonu durdurup içindeki iki Türk kadını taciz etmesiydi. Çevredekilermüdahale edince kavga başlamış, askerler iki kişiyisüngüyleyaralamıştı. Galeyanın büyümesiüzerine Senegalliler kaçmayabaşladı. Peşlerinedüşengenç polis Cemil dur ihtarına uymayan işgalci askerlere ateş açarak ikisini öldürdü, üçünü yaraladı.Fransız Guyanası’ndaki koşullarıgörüncedehşetedüşen Cemil de kaçmayı aklına koymuştu. Yol inşaatındaçalışırkentanıştığıTürkmahkûmlarla birlikte kaçış planı yaptılar. Önce ormanı aşıp Hollanda Guyanası’na ardından İngiliz Guyanası’na geçeceklerdi. Uzun süren hazırlıklar bitince Türklerdışında Arap, Fransız, Alman ve İspanyolmahkûmlarınolduğu 13 kişikaçtı.

Firar yolculuğu beklediklerinden daha zorluydu. Ormanda daha öncekaçan ve yolda ölenmahkûmlarınçürümüş cesetlerine rastlıyorlardı. Polis Cemil’in firari arkadaşlarındandördü de yolculuğun ilk etabında öldü. Birisi bataklığasaplanmış, diğeri nehirde boğulmuş, iki kişi de açlığa dayanamayıp yedikleri yabani bir meyveden zehirlenmişti.

Tüm zorluklara rağmen Hollanda Guyanası’na geçmeyibaşardılar ama burada da hayat çok zordu. Karınlarını doyuramıyor, sokaklarda yatıp kalkıyorlardı. Kaçışlarının 54’üncü günü firarilerden Ahmet Şevki “Durumumuz hapishaneden daha kötü” diyerek teslim olacağınısöyledi. Beyoğlu’ndaişlettiği kumarhaneyi basan Fransız polisleriyle çatışmaya girip birini öldürdüğü içinmahkûm olan4 Ahmet Şevki ve üç firari Hollanda askerlerine teslim olup Fransız Guyanası’na geri gönderilmeyi talep etti.

Kalan beş kişi bir süre daha İngiliz Guyanası’na doğru yürüse de onlar da bir süre sonra pes edip teslim oldu.60 günhücre cezasına çarptırılan Cemil hücrede bir fare tarafından ısırılınca hastaneye kaldırıldı. İyileştikten sonra rahat işlerdeçalıştı. Hapishane yakınlarındaki sokakları süpürdü, sular kesilince cezaevine su taşımaklagörevlendirildi, aşçılık yaptı. Durumu daha iyiydi ama bir süre sonra yeni bir firar planına katıldığıiçinŞeytan Adası’na gönderildi.

Şeytan Adası dönemi Polis Cemil’in hayatının en zor günleriydi. Bir yangında yaralanması âdetakurtuluşuolmuş, hastaneye kaldırılmıştı. Dört ay süren tedavinin ardından “Herkes delirdiğime inanıyordu, ben de kendimde bir gayri tabiilik hissediyordum” dediği bir dönemyaşadı.Tam o sıralarda Cemil’in başınadünyanınöbür ucunda bir Türk dolandırıcının kurbanı olmak gibi inanılması güç bir talihsizlik geldi. Abdullah adlı dolandırıcı hapis cezasını bitirmiş, aynı süreyi Fransız Guyanası’nda geçirme cezasını çekiyordu. Binlerce mahkûmun en büyük dertlerinden birinin ailelerinin para gönderememesiolduğunu biliyordu. Para göndermenin tek yolu Fransız Guyanası’ndaki “özgürvatandaşlar” üzerinden para göndermekti ama mahkûmlar kendilerine aracılık edecek kimseyi bulamıyordu. Abdullah hapisten çıkınca, ailelerinden gelecek parayı kendilerine teslim edeceğinisöylediğimahkûmları dolandırmaya başlamıştı. Cemil de tuzağadüştü ve ablasından Abdullah’a göndermesiniistediği 300 lirayı kaptırdı. Dolandırıcı Abdullah en sonunda dolandırdığıİstanbullu bir Rum mahkûm tarafından öldürülecekti.

Cemil hastaneden çıktıktan sonra ablasına yazdığı mektuplarda yaşadığı zorlukları anlatıyor ve kurtarılmak istiyordu. Ablasının başvurduğu haftalık Resimli Perşembe dergisinin Ekim 1927- Ocak 1928 arası üç ay boyunca yayımladığı dokunaklı mektuplar ses getirdi ve DışişleriBakanlığı devreye girdi. Uzun süren girişimler sonucu serbest bırakılan Cemil, 1 Nisan 1929’da döndüğü İstanbul’da kendisini bekleyen gazetecilere uzun zamandır konuşmadığıiçinunuttuğuTürkçe yerine Fransızca demeç verdi.

 

Şeytan adası’nda bulunanTürkmahkûmlardan biri olan Zileli İbrahimBirinci DünyaSavaşı boyunca savaşmış bir askerdi. Bağlı olduğu alay, Edirne’ye gitmek üzere 30 Ekim 1918’de İstanbul’ageldiğinde Osmanlı Devleti’ni fiilen sona erdiren Mondros Mütarekesiimzalanmıştı. Bunun üzerine Edirne görevi iptal edildi ve askerler İstanbul’da kaldı. Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Anadolu’ya geçmeyeçalışan ama başaramayan Zileli İbrahim 1920 yılında Taksim civarında bir kahvede Fransız askerlerinin iki Türk’ü dövdüğünü görüncemüdahale edip iki askeri öldürdü, birini yaraladı.7 Müebbetkürek cezasına çarptırılan Zileli İbrahim de önce Fransa’ya ardından Fransız Guyanası’na gönderilecekti.

 

1928’de cezaevi deposunda Polis Cemil’le karşılaştılar. Serbest bırakılmak üzere olan Cemil, Resimli Perşembe dergisinde çıkan yazılar sayesinde Türkiye’yedöneceğini anlattı ve İbrahim’e de dergiye mektup yollamasını tavsiye etti. Zileli İbrahim’inyazdığı mektup da Resimli Perşembe’de yayımlandı. Bir mektup da Cumhuriyet gazetesinin sahibi ve Milletvekili Yunus Nadi’ye göndermişti. Yunus Nadi yolladığı cevapta, kurtarılması içingirişimlerdebulunduğunu yazıyordu. Zileli İbrahimüç yıl süren çabalar sonucu serbest bırakıldı ve 24 Ağustos 1932’de İstanbul’adöndü.

 

 

KAYNAK: Murat Veli Toklucu

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.